31 MART AYAKLANMASI
Miladi takvime göre 13 Nisan 1909'da meydana 31 Mart ayaklanması, askeri birlik anlamında Taşkışla'dan başlamış ama sonra Topçu Kışlası da ayaklanmaya katılmıştı. Selanik'ten gelen Hareket Ordusu'nun şehre dört koldan girip ayaklanmayı bastırması esnasında, kışladakilerin teslim olmaması sonucu top atışı yapıldığından bina epey hasar gördü. Beyoğlu'ndaki Şehit Muhtar Bey Caddesi'nin ismi, Topçu Kışlası'nı teslim alan kuvvetlerinin başı olup da o çatışmada şehit olan komutandan gelir... Gazi Ahmet Muhtar Paşa anılarında Sadrazam olarak nasıl 3.5 milyon altın borç bulmaya çalıştığını ve yaşadığı rüşvet olaylarını acı acı anlatır. İşte o günlerde yani 1912'de, kışla satıldı. Mütareke günlerinde İngilizler buraya yerleşince, kışlaya bir ara Makmahon Kışlası denir olmuştu. (Sir Henry McMahon, Mısır'daki İngiliz Yüksek Komiseri'ydi). İstanbul'a gelen Beyaz Ruslar, kışlanın avlusunda at yarışları düzenlediler. İşgal esnasında stadyumun kapısına Yunanistan bayrağı asıldı. İşgal kuvvetleriyle yapılan maçlar İstanbul'da milliyetçiliğin kıpırdanışında önemli rol oynadı. Her maç, işgale karşı bir direniş havasında geçiyordu. Fenerbahçe'nin günümüze kadar en çok taraftara sahip olmasının nedeni işte bu maçlardaki başarısıdır.
STADYUMA ÇEVRİLDİ
O zamanki ismiyle Çelebizâde Said Tevfik Bey, daha sonranın ünlü maç spikeri ve spor yazarı Said Çelebi, futbola olan ilgiyi paraya çevirmek için kışlanın avlusunu önce saha sonra da yaptığı tribünlerle stadyuma çevirdi. Said Bey'in evdeki hesabı sahaya uymadı. Çünkü kulüpler maç için bu stadyumu kiralamak istemediler. Büyük para yatıran Said Bey, umduğunu bulamayınca burayı Joseph Borg ismindeki bir Maltalı kişiye devretti. İşgal sonrası Borg, İstanbul'dan giderken stadyumu tekrar Said Bey'e devretti. Said Bey de stadyumun işletmesini Manifaturacı Abdülaziz Bey'e verdi. Abdülaziz Bey, kadınların maçlara bedava girmesini ücretsiz yapıp, ön sıraları onlara verdi. 8 bin kişi alan stadyumda futbol dışında güreş, atletizim ve bisiklet yarışı da yapıldı...
* * *
KAPIKULU ASKERLERİ iÇiN YAPILDI
Günümüz Türkiye'sini anlamak için en erken başlangıç noktası Sultan III. Selim (1761-1808) devridir. "Selim-i Sâlis" yani "Sultan Selim bin Mustafa" Osmanlı'nın, Batı karşısında yenilgileri üzerine yenilenmeyi başlatan kişidir. Batı'ya karşı mücadele edebilmek için ilk hamle olarak ordunun modernize edilmesi gerektiği düşünülüyordu. Sultan III. Selim de tahta çıkış tarihi olan aynı zamanda Fransız İhtilali'ne denk gelen 1789'dan önce özel ilgi alanı olan topçuluğa dair bir kitapçık bile yazmıştı. Topçu Kışlası, Sultan III. Selim'in yazılı emri ile topçu sınıfındaki kapıkulu askerleri için yapılmıştır. İnşaatı yaklaşık üç yıl (1803-1806) sürdü. Mimarı büyük ihtimalle ünlü Balyan Ailesi'nden Krikor Balyan'dır. Mimari olarak dönemin bilinen planını yansıtır. Yani dikdörtgen bir yapı ve ortada bir avlu. Ama üslubu tartışma konusu olmuştur. Çünkü soğan şeklindeki kubbeleri pek alışılmış değildir. Kışla, Kabakçı İsyanı sonrası tahrip olduğu için II. Mahmud zamanında, 1812-1818 arasında büyük bir onarım görmüştü. O dönemde fotoğraf olmadığı için elimizdeki tek kaynak, 1817'de basılan bir gravürdür. Bu gravürdeki yapının, Sultan Abdülaziz dönemindeki onarım sonucu büyük oranda değiştiği söylenen hali arasında büyük fark var. Eğer bu doğruysa, kışla hakkındaki mimarlık tartışmalarının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.
* * *
ÇELEBİLER' İN KAZANÇ YOLU
Bu ülkede ilk müteşebbislerin kimler olduğu, kışlanın avlusunun stadyum yapılmasıyla ve aslında şehir tarihiyle de çok ilgilidir. Said, Çelebi, Çelebizâde... Bu isimlerin hepsi tarihe aşina olanlar için iki ismi çağrıştırmaktadır: Yirmisekiz Çelebi Mehmet Said ve oğlu Çelebizâde Said Paşa. Çünkü Said Çelebi, bu zatların torunuydu. Said Bey, futbol ve modernleşme ilişkisi bu isimlerle çok daha anlamlı olmaktadır.
OSMANLI'DA İLK MASON!
Yirmisekiz lakabı, yetiştiği yeniçeri ocağındaki ortanın numarasıdır. Osmanlı'nın yurt dışındaki ilk elçisi; Paris dönüşü gördüklerini "sefaretname" olarak padişaha sunması önemlidir. Çünkü bu izlenimleri Osmanlı'nın batılılaşmasında önemli bir kilometre taşıdır. Okunduğu zaman, Said Bey'in mizahi üslubunun, aileden geldiğini düşüneceksiniz. Osmanlı'nın sadece ilk sefiri değil aynı zamanda ilk Masonudur da. Oğlu, Sadrazamlık da yapan Said Efendi de Paris'te sefir olarak bulunmuştur. Ama asıl önemi, matbaanın Osmanlı'ya gelmesinde en az bir İbrahim Müteferrika kadar etkili olmasıdır. Bu kişilerin yaptıkları biliniyor ya da herhangi bir kaynağa bakıldığı zaman öğrenilebilir olduğu için bu kadarla yetinelim. Davul dengi dengine vurur demişler. Said Çelebi'nin eşi Güzide Hanım'ın ailesi kendisinden de meşhurdur. Tanzimat'ın en önemli isimlerinden, iki kez Sadrazamlık (Başbakanlık), yaklaşık on yıl da Hariciye Nazırlığı (Dışişleri Bakanlığı) yapan Keçecizâde Fuat Paşa'nın torunu Yahya Reşat Fuat, Tunuslu Hayrettin Paşa'nın (aslen Tunuslu değil Kafkasyalı'dır) kızlarından Behiye Hanım'la evlenir. Diplomattır ve en üst düzeylerde de bürokratlık yapar. Tunuslu Hayrettin Paşa'nın oğullarından dördü padişahın yaveri olur. Beşinci oğlu Mehmet Talip Paşa ise Mir-i Miran Paşa olarak Mütareke'de Ziraat Nazırı'dır... Yaver olan oğullardan Mirliva Mehmet Salih Paşa, Sultan Abdülmecid'in oğlu Şehzade Ahmet Kemalettin Efendi'nin kızı Münire Sultan'la evlenmiştir. Mahmut Şevket Paşa suikastına karıştığı gerekçesiyle idam edildi. Asılmadan önce cellâda "Rica ederim, şu paçamı düzeltiveriniz, çarpık duruyor" dediği rivayet olunur.
YARIN: Topçu Kışlası'nın Yıkılması ve "Taksim benimdir" diyen Şeyhüislam torunu...