İstanbul depremi hangi semtleri etkileyecek? Büyük İstanbul depremi olacak mı? İstanbul deprem haritası

Bugün yaşanan İstanbul depremi sonrasında vatandaşlar İstanbul depremi hangi semtleri etkileyecek? Büyük İstanbul depremi olacak mı? İstanbul deprem haritası gibi soruların yanıtlarını internette oldukça merak ediyor. Bu bağlamda uzman görüşlerini aldık. Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özmen, "İstanbul'un Marmara Denizi'ne yakın veya kıyısı bulunan ilçelerinde deprem tehlikesi arttı." dedi. Özmen, eski haritanın, deprem tehlike parametresi olan sağlam zemindeki maksimum yer ivmesi değerini gösteren "g"ye göre (50 yılda yüzde 90 ihtimalle aşılmayacak yer ivmesi değeri) Türkiye'yi 5 dereceye ayırdığını ifade etti.

Giriş Tarihi 24 Eylül 2019, 12:08 Güncelleme 24 Eylül 2019, 12:08
İstanbul depremi hangi semtleri etkileyecek? Büyük İstanbul depremi olacak mı? İstanbul deprem haritası

İÇİNDEKİLER

İstanbul depremi hangi semtleri etkileyecek? Büyük İstanbul depremi olacak mı? İşte İstanbul deprem haritası. İstanbul deprem haritası yoğun ilgi görüyor. Birçok ilin deprem tehlikesine ilişkin değişikliği içeren Türkiye'nin Yeni Deprem Tehlike Haritası'nın 1 Ocak'ta yürürlüğe girdi. 24 Eylül'de gerçekleşen depremin ardından vatandaşlar araştırmalarını hızlandırdılar. İstanbul Valiliği deprem sonrasında ilimizdeki AFAD, AKOM, 112, 155, 156 ihbar hatlarına şu ana kadar herhangi bir hasar ihbarı yapılmamıştır şeklinde açıklaması yapıldı. Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

DETAYLAR İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ

BÜYÜK İSTANBUL DEPREMİ OLACAK MI?

Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özmen, "İstanbul'un Marmara Denizi'ne yakın veya kıyısı bulunan ilçelerinde deprem tehlikesi arttı." dedi.

Özmen, Türkiye'nin Yeni Deprem Tehlike Haritası'nın İstanbul ve Ankara'ya etkilerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Birçok ilin deprem tehlikesine ilişkin değişikliği içeren Türkiye'nin Yeni Deprem Tehlike Haritası'nın 1 Ocak'ta yürürlüğe girdiğini hatırlatan Özmen, bu haritaya göre İstanbul ve Ankara gibi birçok ilin deprem tehlikesinde önemli değişiklikler olduğunu söyledi.

Haritanın dünya ve Türkiye'deki gelişmelere paralel olarak 23 yıl aradan sonra yeniden düzenlendiğini belirten Özmen, artık her yerleşim biriminin, mahallenin deprem tehlikesinin faya yakınlığına veya uzaklığına bağlı olarak değiştiğini kaydetti.

Yeni haritanın yürürlüğe girmesiyle 1996 tarihli eski haritayla depreme maruz bölgeler olarak tespit edilen yerlerin yürürlükten kaldırıldığını aktaran Özmen, "Ayrıca 'birinci-ikinci derece deprem bölgesi' ifadeleri ortadan kalktı. Artık her yerleşim biriminin, mahallenin hatta binanın deprem tehlikesi koordinat bazında e-Devlet şifresiyle Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının web sayfasından öğreniliyor. Bu sayede bulunulan yerin, bölgenin deprem tehlikesiyle ilgili çok farklı şekilde sorgulamalar yapılabiliyor, istenirse bunlar harita üzerinde gösterilerek rapor halinde çıktısı alınabiliyor." diye konuştu.

Özmen, yeni haritanın yürürlüğe girmesiyle bazı illerin deprem tehlikesi değerinin düştüğü, bazı illerin yükseldiğini bir kısmının ise aynı kaldığını dile getirdi.

DEPREM SONRASI UZMANLARDAN DİKKAT ÇEKEN YORUMLAR

Televizyonların canlı yayınına bağlanan uzmanlardan da ilk yorumlar geldi. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz İstanbul'da yaşanan depremle ilgili şu ifadelerini kullanıldı:

Marmara Denizi Silivri açıklarında 4.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. AFAD, saat 11.00'de meydana gelen depremin merkez üssünün Marmara Denizi'nde Silivri açıkları, büyüklüğünün ise 4.6 olduğunu duyurdu. Deprem İstanbul ve çevre illerde hissedildi.

Depremin olduğu yer Orta Anadolu çukurluğu dediğimiz yer. Sığ olduğu için oldukça geniş bir alanda hissedilmesi olağan. Hassas bir bölge. İstanbul için büyük deprem olmasını beklediğimiz fayda olan bir deprem. Bir süre beklemek lazım.. Genellikle arkasından biraz daha küçük depremler olup sönümlenmesi gerekir. Burası korkutan bir bölge. Çok fazla büyük bir deprem işaretçisi olarak değerlendirmek mümkün değil. Sadece bu fayın aktif olduğunu gösteren bir olay. Bir süre daha bekleyip bu depremlerin nereye doğru seyrettiğini görmek lazım. Olağan koşullarda bunun arkasından artçıların gelmesi gerekir. 4.7'lik deprem olağan koşullarda hasar yaratacak bir deprem değil… 99 depreminde bu tür küçükten başlayıp giderek büyüyen bir deprem serisine rastlamadık

PROF. DR. ŞÜKRÜ ERSOY:

Bu tabi gelecek büyük Marmara depreminin ayak sesleri olarak kabul edilebilir. 4'ü geçen her depremde çevre illerin bunu hissetmesi çok normal. Bu deprem de öyle 4,7. Ama bu yer kabuğunu kırabilecek bir enerjiye sahip değil. Öncü müdür değil midir bunu bilme şansımız yok. Ben şunu öneriyorum. Yakın hissedenler; bir süre sokakta hava almalarında fayda görüyorum. Ama bundan büyük deprem bekleniyor anlamı çıkmasın. Gördüğünüz gibi Marmara denizi dinamik, hareketli bir yer. Eninde sonunda beklenen büyük deprem de gelecektir mutlaka. Gördüğümüz gibi Marmara Denizi çok dinamik ve hareketli bir yer eninde sonunda beklenen deprem de gelecektir. Deprem ne kadar sığsa çevrede daha çok hissedilir. Sığ bir depremin sarsıntısını insanlar daha çok hissetmiştir. Depremin artçıları mutlaka olacaktır. Daha büyüğü olabilir demek çok spekülatif bunu bilme şansımız yok. Türkiye bir deprem bölgesidir ve ülkede her ay 2 bin deprem oluyor. Bu da onlardan birtanesi bizi korkutan Marmara hem nüfus olarak hem de yapı olarak kalabalık bir bölge. Büyük deprem de beklendiği için kaygılarımız bundan kaynaklanıyor.

PROF. DR. ORHAN TATAR:

Bu depremden önce saat 06:21'de bir deprem daha oldu. Bu depremler 17 Ağustos'tan sonra özellikle gelecekte beklediğimiz büyük İstanbul depreminin üzerinde olduğu fay hattındaki depremler. Olası İstanbul depremi 130 kilometrelik bir fay kırığı üzerinde olması bekleniyor. İstanbul'un güneyinde gelecekte büyük bir deprem beklentisi var. Bugünkü olan depremler de fay sistemi üzerinde meydana gelen depremler. Orta Marmara çukuru diye adlandırdığımız yerde meydana gelen bir deprem. Onun biraz daha doğusunda da bu sabah bir deprem meydana geldi. Bu depremlerin büyüklüğüne baktığınızda yer kabuğunu kıracak bir deprem değil. En az 6.2'nin üzerinde olması gerekir. Ancak bu depremlerin olması önemli. Birkaç ay öncede güney Marmara'da yine Çınarcık'ta bir takım depremler olmuştu. Sürekli Marmara Denizi'nin içerisinde değişik büyüklükte depremler meydana geliyor.

Yeni haritanın İstanbul ve Ankara'ya etkileri

Özmen, eski haritanın, deprem tehlike parametresi olan sağlam zemindeki maksimum yer ivmesi değerini gösteren "g"ye göre (50 yılda yüzde 90 ihtimalle aşılmayacak yer ivmesi değeri) Türkiye'yi 5 dereceye ayırdığını ifade etti.

Buna göre birinci derece deprem bölgelerinin yer ivmesinin 0.40 g ve daha büyük, ikinci derecenin 0.30-0.40 g, üçüncü derecenin 0.20-0.30 g olduğunu belirten Özmen, dördüncü derecenin 0.10-0.20 g ve beşinci derece deprem bölgeleri yer ivmesinin ise 0.10 g'den küçük olması beklenen bölgeleri gösterdiğini dile getirdi.

Eski haritanın Türkiye yüzölçümünün yüzde 66'sının birinci ve ikinci derece deprem bölgesinde bulunduğunu ve nüfusunun yüzde 71'inin bu bölgelerde yaşadığını gösterdiğini aktaran Özmen, şöyle konuştu:

"Yeni haritanın yürürlüğe girmesiyle 1996 tarihli haritayla depreme maruz bölgeler olarak tespit edilen yerlerde önemli değişiklikler oldu. Marmara Denizi'ne yakın ilçelerde deprem tehlikesi arttı. Eski haritaya göre İstanbul'un Adalar, Avcılar, Bakırköy, Eminönü, Kadıköy, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Pendik, Sultanbeyli, Tuzla, Üsküdar ve Zeytinburnu ilçeleri birinci derece deprem bölgesi altında olduğu için yer ivmesi değeri 0,40 g olarak alınmakta ve bu değerin ilçe sınırları içinde her yerde aynı olduğu kabul edilmekteydi. Ama artık her mahallenin veya binanın deprem tehlike parametresi faya uzaklığına ve zemin sınıfına bağlı olarak değişebiliyor. Bu ilçelerin Marmara Denizi'ne yakın olan bölgelerinde beklenen maksimum yer ivmesi değerlerinde önemli artışların olduğu görülüyor. Bu artış yüzde 50 ile en fazla Adalar'da meydana gelmiştir. Avcılar, Bakırköy, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Pendik, Tuzla ve Zeytinburnu'nun Marmara Denizi'ne yakın olan bölgelerinde yaklaşık yüzde 5-25 oranında artışlara neden olduğu görülüyor. Sultanbeyli ve Üsküdar'da ise yüzde 5-10 oranında azalışa neden olmuştur."

"Yüzde 70 ile en fazla Büyükçekmece ilçesinde artış var"

Özmen, eski haritada ikinci derece deprem bölgesinde gösterilen Bağcılar, Bahçelievler, Bayrampaşa, Beşiktaş, Beykoz, Beyoğlu, Büyükçekmece, Çatalca, Esenler, Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kağıthane, Silivri, Şile, Şişli ve Ümraniye'nin Marmara Denizi'ne yakın olan bölgelerinde yer ivmesi değerlerinde önemli artışların görüldüğünü belirterek, "Bu artış yüzde 70 ile en fazla Büyükçekmece'de meydana gelmiştir. Bağcılar, Bahçelievler, Esenler, Fatih, Güngören'in Marmara Denizi'ne yakın olan bölgelerinde yaklaşık yüzde 35-45 oranında, Bayrampaşa, Beşiktaş, Beyoğlu, Çatalca, Gaziosmanpaşa, Kağıthane, Silivri, Şişli ve Ümraniye'de yüzde 15-30 oranında, Beykoz ve Şile'de ise yüzde 5 oranında artışlara neden olduğu görülmüştür." ifadesini kullandı.

Eski haritada üçüncü derece deprem bölgesinde gösterilen Eyüp ve Sarıyer ilçelerinin ise yer ivmesi değerlerinde önemli artışlar olduğunun görüldüğünü aktaran Özmen, bu artışın Eyüp ilçesi için yüzde 80'i, Sarıyer ilçesi için de yüzde 50'yi bulduğunu söyledi.

"Başkent deprem tehlikesi açısından önemli değişikliklere uğradı"

1996 resmi deprem bölgeleri haritasında 4'üncü derece deprem bölgesi içinde gösterilen Ankara'nın, yeni haritanın yürürlüğe girmesiyle deprem tehlikesi açısından önemli değişikliklere uğradığına işaret eden Özmen, şu bilgileri verdi:

"Ankara'da bazı ilçelerinin deprem tehlikesi yükselirken, bazı ilçelerinin deprem tehlikesi düştü. Eskiden dördüncü derece deprem bölgesinde gösterilen Ankara merkez, Çankaya, Altındağ, Etimesgut, Keçiören, Mamak, Sincan, Yenimahalle, Gölbaşı, Keçiören, Mamak gibi merkezde olan ilçeler de deprem tehlikesi değeri yüzde 50 kadar artmıştır. Eskiden birinci derece deprem bölgesinde gösterilen Evren ilçesinin deprem tehlikesi yüzde 75 kadar düşmüştür. Şereflikoçhisar ilçesinde ise deprem tehlikesi yüzde 50 kadar düşmüştür. Ayrıca Bala, Beypazarı, Çamlıdere, Elmadağ, Güdül, Kahramankazan, Kızılcahamam gibi ilçelerde deprem tehlikesi önemli oranda azalmıştır."

Özmen, Türkiye'de artık binaların deprem yükü hesaplamaları, güçlendirme çalışmaları, riskli yapıların belirlenmesi ve kentsel dönüşüm çalışmalarının yeni haritaya göre yapılacağını, bu haritanın kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında riskli binaların belirlenmesinde ciddi rolü olacağını sözlerine ekledi.

DEPREM NEDİR ?

Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "SİSMOLOJİ" denir.

DEPREMİN OLUŞ NEDENLERİ VE TÜRLERİ:

Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.

Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.

Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.

İşte yer kabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde oluşmaktadır.