DEMOGRAFİ
Virüs hiç kuşkusuz en çok toplumdaki yaşlıları etkiledi. Birçok Avrupa ülkesi, yüksek yaş ortalamasının sağlık sisteminde yönetilmesi zor krizlere yol açabileceğini acı bir şekilde deneyimledi. Gelişmiş ülkeler, hızla artan yaş ortalamasının emeklilik sistemi ve kamu maliyesi üzerindeki olumsuz etkilerini zaten bir süredir yaşıyorlardı. Sağlık sistemi ve ekonomik yapı üzerine baskı yapan bu trendi durdurmak için bazı ülkeler, çocuk sahibi olmayı özendirici sosyal politikalarını çeşitlendirebilir. Avrupa, nüfusunu gençleştirmeye yönelik politikalar uygulayarak bu krizi düşük üretkenlik artışı ve zayıf büyüme patikasından çıkış için kullanabilir. Bu, Avrupa'nın ekonomik dinamizmini yeniden kazanması için son bir fırsat olabilir. Ancak, yukarıda AB'nin geleceğiyle ilgili bahsedilen riskler ve Avrupa'nın genelindeki liderlik sorunu göz önünde bulundurulduğunda, yaşlı kıtanın bu sorunu aşmaya takati kalıp kalmadığını büyük bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor.
SAĞLIK HARCAMALARI
1980'li yıllarla birlikte hayatın neredeyse her alanına etki eden neoliberal politikalar, birçok ülkede kamunun sağlık sistemi içindeki ağırlığının önemli ölçüde azalmasına neden olmuştu. Gelişmiş Batılı ülkelerde kamunun sunmaktan geri kaldığı sağlık hizmetlerinde, kalan boşluğu özel sağlık sigortaları doldurmaya çalışmıştı. Ancak, burada da ciddi eksiklikler söz konusu. Örneğin, ABD'de 27,5 milyon insanın sağlık sigortası yok. Barack Obama, en önemli seçim vaatlerinden biri olan sağlık reformunu güç-bela gerçekleştirmeyi başarmıştı. Ancak, Donald Trump başkanlık koltuğuna oturduktan sonra kamuya aşırı bir yük getirdiği ve verimsiz olduğu gerekçesiyle "Obamacare" adıyla bilinen sağlık reformunu delik deşik etti. Avrupa'da ise kamunun sağlık harcamalarına olan desteği, küresel finans krizi sonrası devreye giren kemer sıkma politikalarıyla birlikte azaldı. Sonuç olarak bazı Batılı ülkelerin sağlık sistemi bu krizi kaldıramadı. Bu aşamadan sonra kamuoyundan gelecek eleştirileri ve baskıları düşünecek olursak birçok ülkede sağlık sistemi reformunun hızlı bir şekilde yeniden gündeme gelmesi sürpriz olmayacaktır.
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE BAKIŞ
Bu salgın hastalık bize, göz ardı ettiğimiz risklerin ne derece sarsıcı sonuçlar doğurabileceğini gösterdi. Bu ders, özellikle küresel iklim değişikliği gibi bütün canlıların hayatını derinden etkileme riski barından problemlere karşı bireylerin ve ülkelerin daha duyarlı hareket etmesini sağlayabilir. Dünyanın yaşadığı bu travma; bilinçli tüketimi teşvik etmek, geri dönüşümü hayatın bir parçası haline getirmek, yeni nesil teknolojilerle karbon salınımını azaltmak, ormansızlaşmanın önüne geçmek ve daha birçok önleyici ve düzenleyici adımın titiz ve istikrarlı bir şekilde atılmasının önünü açabilir. İklim değişikliğiyle ilgili olarak bireylerin ve ülkelerin kendi başlarına aldıkları önlemler yetersiz kalacağı için ulusal ve küresel ölçeklerde koordineli stratejilerin ve politikaların hayata geçmesi hayati öneme sahiptir. Uluslararası kamuoyu, iklim değişikliğine yönelik koordineli adımları koşulsuz olarak atmaları için G20 ülkelerine yoğun baskılar uygulayabilir.
SU TALEBİ
İnsanlar virüsten korunmanın bir yöntemi olarak sık sık ellerini ve dışarıdan eve getirdikleri ürünleri yıkıyorlar. Bu alışkanlıkların psikolojik açıdan virüsten sonra da devam etmesi kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla, dünya genelinde suya olan talep, önümüzdeki yıllarda kayda değer bir artış gösterebilir. Birçok çevre sorunlarından ötürü temiz su kaynaklarına erişimin zorlaştığı bir yüzyılda suya olan talebin daha da fazla artması bazı ülkeler arasında anlaşmazlıkların derinleşmesine ve hatta sıcak çatışmalara dönüşmesine yol açabilir.
EKONOMİK PAKETLERİN FİNANSMANI
Kovid-19 krizinin ekonomiye etkilerini asgari seviyelerde tutmak için ortaya konulan destek paketlerinin toplam miktarı 7 trilyon doları buldu. Salgın kontrol altına alınıp ekonomik aktivite normale dönene kadar bu ekonomik paketlerin kamu maliyesi üzerine getirdiği yük sorun edilmeyecektir. Ancak, artan bütçe açıklarının nasıl finanse edileceği ve yükselmesi beklenen kamu borcunun nasıl kontrol altına alınacağı belli bir süre sonra tartışılmaya başlanacaktır. Bütçe açıklarını kapatmak için ülkeler vergi sistemlerinde reform hazırlıkları yapabilirler. Vergi gelirlerini arttırmak adına ultra zengin kesimlere yönelik servet vergisi veya virüs krizi zarfında aşırı kâr elde eden sektörlerden alınabilecek ilave vergiler maliyecilerin radarına girebilir. Öte yandan halihazırda 250 trilyon doları aşmış olan küresel borç stoku yeni kamu borçlarıyla birlikte daha fazla artacağı için bazı borçların silinmesine yönelik talepler ortaya çıkacaktır. Vergi reformları ülkelerin iç siyasetinde, borç silme planları ise uluslararası ölçekte sert güç mücadelelerini beraberinde getirebilir.
İNOVASYONA BAKIŞ
Bu salgın baş döndürücü teknolojik gelişmelere ve inovasyonlara rağmen insanoğlunun basit gözüken bazı meselelerde ne kadar aciz kaldığını gözler önüne sermiştir. Tıpkı solunumu cihazı eksikliğinde olduğu gibi. Teknoloji odaklı şirketlerin gerçekleştirdikleri Ar-Ge harcamalarının ve aldıkları patentlerin insan sağlığı ve üretkenlik artışı gibi ekonomik gelişmenin ana bileşenlerine ne derece olumlu etki yaptıkları daha fazla sorgulanacaktır. İlaç şirketlerinin aldıkları patentlerin yüzde kaçının ulaşılabilir fiyatlarda satılan faydalı ilaçlara dönüştüğü büyük bir soru işareti olarak karşımıza çıkıyor. Küresel ilaç şirketleri, toplumsal faydayı ana motivasyonlarından çıkararak piyasa paylarını koruma güdüsüyle hareket ettikleri için eleştiriliyorlar. Neoliberalizm ve küreselleşmeyle birlikte son 40 yılda yaşadığımız illüzyon, bizi gerçeklikten o kadar çok kopardı ki neyin faydalı neyin faydasız olduğunu ayırt edemez hale geldik. Dünya genelinde insanlar paralarını, çalışanlar beşerî sermayelerini ve şirketler Ar-Ge yatırımlarını çoğunlukla verimi ve faydası düşük alanlara harcıyorlar. Pozitif etkileri sınırlı olan ve çoğu zaman gösteriş amaçlı kullanılan "makyajlı inovasyonlar"dan ziyade insanoğlu ve dünyanın gerçek inovasyonlara ihtiyacı var. Özellikle küresel iklim değişikliği gibi büyük sorunları çözmemiz için inovasyona bakışımızı değiştirmemiz gerekecek.
İNSANLARIN İNTERNETİ
Kovid-19'un yayılma hızını azaltmaya yönelik olarak akıllı cep telefonu uygulamaları bazı Asya ülkelerinde efektif bir şekilde kullanılmıştır. İsrail hükümeti ise benzer bir amaç doğrultusunda insanları cep telefonları araçlığıyla takip edip gözetlemesi için istihbarat örgütüne daha geniş yetki verdi. Bu virüsün meydana getirmiş olduğu korku; gözetim ve denetlemeye yönelik bu ve benzeri uygulamaların hızla yayılmasına neden olabilir. Akıllı telefonlar, giyilebilir cihazlar, deri altına yerleştirilen teknolojiler ve yeni nesil otomobiller bazı ülkeler tarafından farklı amaçlar doğrultusunda daha sık kullanılabilir. Makineleri birbirine bağlayan "nesnelerin internetini" konuştuğumuz bir çağda insanları birbirine ve belli merkezlere bağlayan "insanların internetinin" yaygınlık kazandığına şahit olabiliriz. Olası uygulamalar insan hakları ve özgürlükler başta olmak üzere birçok açıdan hararetli bir şekilde tartışılacaktır.
Kovid-19 krizi, yukarıdaki satırlarda ifade edildiği gibi, küresel ekonomik yapıyı farklı kanallardan etkileyebilir. Bu şok dalgasının ülkeler üzerindeki etkisi farklı derecelerde hissedilecektir. Devlet kapasitesi ve sosyal sermayesi yüksek olan ülkeler, bu krizi atlama konusunda daha başaralı olacaklardır.
Devletlerin önümüzdeki haftalara yönelik en önemli amaçları; sağlık sisteminin direncini korumak, şirketleri ayakta tutmak ve işsizliği önlemek olacaktır. Daha sonraki süreçte ise, bu yaşananların küresel sistemdeki olası etkilerini iyi analiz ederek orta ve uzun vadeli politikaları hayata geçirmek, politika ajandasının bir numaralı gündem maddesi olacaktır. Bunları başarabilen ülkeler ilerleyen yıllarda küresel ekonomideki ağırlıklarını kayda değer oranlarda artıracaklardır.