Dilsiz şeytanlar
Giriş Tarihi:
Hz. Peygamber (s.a.v.) öyle buyurdu; "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır."
Bugün İslam coğrafyasına bomba yağarken, günahsız masum çocuklar can verirken , en azından kalbi burkulmayan kişi, dilsiz şeytandır.
Dünyanın fakir bölgelerinde çocuklar açlıktan can verirken; sessiz duran, oralara elini uzatmayan kişi dilsiz şeytandır.
Herhangi bir hak sahibinin hakkı gasp edilirken, buna seyirci olarak duran kişi dilsiz şeytandır.
Mağdur ve yoksul insanlar açlıkla kıvranırken tıka basa yemek yiyen ve ama bu yoksul insanları asla önemsemeyen kişi dilsiz şeytandır.
Gücün yanında yer alan ve zulüm altında inleyen insana destek vermeyen kişi dilsiz şeytandır.
Hak sahibine hakkını vermeyen, vermeye aracı olmayan, bunun için mücadele etmeyen kişi dilsiz şeytandır.
Hangi dine, ırka, dile mensup olursa olsun çocukların öldürülmelerinden ıstırap duymayan kişi dilsiz şeytandır.
Bir kişinin din, yaşam, söz, mal, ırz, namus, onur ve haysiyetine kasteden kişi dilsiz şeytandır.
Zalim ve diktatör olanlara sen zalimsin demeyen kişi dilsiz şeytandır.
Kuranı Kerim'e, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e, diğer peygamberlere, namaza, oruca ve diğer mukaddes olan değerlere küfür ve hakaret eden kişi dilsiz şeytandır.
Atacağı her adımda menfaatini düşünen, yarının endişesiyle zulme karşı sessiz duran ve sürekli kıvıran, renksiz, karaktersiz ve kişiliksiz her kişi dilsiz şeytandır.
Sokağa düşürülmüş, çaresiz, güçsüz ve sahipsiz bir kadın kendisinden yardım istediği halde onun bu zayıf halinden yararlanmaya çabalayan kişi dilsiz şeytandır.
Hangi dine mensup olursa olsun haksızlığa uğrayan biz mazlum için vicdanı sızlamayan kişi dilsiz şeytandır.
Elindeki imkanın bir kısmını fakir ve mağdurla paylaşmayıp, onun perişan halini geniş karnıyla seyreden kişi dilsiz şeytandır.
Aleyhine de olsa adaletin ve haklının yanında saf tutmayan kişi dilsiz şeytandır.
Sonuç şudur :Bu dünyada dilsiz duran, öteki alemde mutlaka dilsiz olarak diriltilecektir.
* * *
ABDÜLKADİR'İN RABBİ'NE KAVUŞMASI
Üç haftadır bu köşede sözlerine yer verdiğim Geylanlı Abdülkadir'in son anlarıdır.
Yaşı 90'ı aşmıştır.
Büyük bir mümin gibi Rabbi'ne kavuşacaktır.
Senden sonra ne yapalım Öğrencisi
olan Abdülvahhab soruyordu: Senden sonra ne yapmamı tavsiye edersin. Cevap verdi; "Allahtan korkun. Sadece O'ndan. Kimseden çekinmeyin.
Her ihtiyacınızı Allah'a havale edin. Sadece O'na dayanın. Benim gibi olun. Öz olun, kabuk değil."
Huzuruma başkaları giriyor Çocukları
yanındaydı.
Onlara şöyle dedi; "Yanımdan çekilin. Ben görüntüde sizinleyim. Gerçekte başkalarıylayım.
Yanıma sizden başkaları giriyor. Onlara yer verin. Şurada bir rahmet var. Onları sıkmayın."
Sonra ellerini yukarı kaldırdı ve bütün gün şöyle seslendi: "Aleyküm selam...
Allah'ın rahmeti size de olsun. Allah sizi de, beni de affetsin. Tövbeleri kabul etsin.. Bismillah"
Sonra şöyle dedi; "Yazık size.
Ben hiçbir şeye aldırmam.
Ne de herhangi bir meleğe. Ey ölüm meleği. Sen bu işi, senden başka bizim işimize bakan birine ver."
Tövbe edin. Ben size geliyorum
Vefat ettiği gün yüksek sesle bağırdı: "Tövbe edin. Safa girin. İşte ben de size geliyorum."
Sonra koma -sekerat- haline girdi. O esnada şöyle mırıldanıyordu; "Ağır olun. Benimle sizin ve diğer insanların arasındaki mesafe, yerle gök arası kadardır. Ben sizden biri gibi değilim. Bana hiçbir şey sormayın. İşte ben Allah'ın ilmine dönüyorum."
Kalbim hariç her yerim acı veriyor Öğrencisi
Abdülcebbar soruyordu; Hangi organın acı veriyor. Cevap veriyordu; "Kalbim hariç bütün organlarım acıyor. Kalbim hiç acı duymuyor. Çünkü o hep Allah'la beraberdir.
Muhammed (s.a.v.) O'nun resulüdür Ölüm
meleği içeri girmişti. Şu, 90 sene boyunca cami kürsülerinde, ilim halkalarında, sokaklarda insanları özüne döndüren müthiş insanın, Rabbani dostun son nefesini verme anıdır. Alnı terliyordu. Sakindi.
Aklı başındaydı. Heyecanlıydı. Dostuna gidiyordu işte. Şöyle mırıldandı: "Allah'a sığındım.
O hep diridir. Ölümsüzdür. Ölümle kullarını perişan eder. Noksanlıklardan uzaktır.
O'ndan başka ilah yoktur. Muhammed (s.a.v.) O'nun resulüdür."
Sonra sustu. Yüzünde gülümseme vardı.
Kıyamete kadar sustu. Şimdi sözleri konuşuyor.
Kıyamete kadar konuşacak.
NOT: BUGÜN SAAT 15.00 -17.00 ARASINDA TÜYAP KİTAP FUARINDA TURKUAZ STANDINDA İMZAM VAR. ORADA GÖRÜŞMEK ÜZERE.
* * *
SORULAR
* S.1.) Babam kötü yolda. Onu uyarmak zorunda mıyım?
C.1.) Babanızı en uygun şekilde ikaz etmelisiniz. Yumuşak bir dille ona doğruyu göstermelisiniz. Babanız olması kendisine doğruyu anlatmanıza engel değildir. Hz. Peygamber (s.a.v.) : "Allah'a isyan konusunda kimseye itaat edilmez" buyurmuştur.
* S.2.) Devlet memuruyum. Akşam mesai sonrası ek iş yapıyorum. Bu sakıncalı olur mu?
C.2.) Sakıncalı değildir elbette. Sizin rızkınızı temin için mesai saati dışında başka işlerde çalışmanız haram değildir, yanlış bir iş de değildir.
* S.3.) Besmele veya bir ayetin enstrümanlar eşliğinde okunması caiz midir?
C.3.) Böyle bir şeyin onaylanması mümkün değildir. Ne Hz. Peygamber (s.a.v.), ne sahabe ve ne de sonraki dönemlerde böyle bir şey yapılmamıştır.
Bu apaçık bir bidattır. Yüce Allah'ın vahyi böyle şeylere alet edilemez.
Mısırda 1959 yılında (Ahbar gazetesinde Zekeriya Ahmed'in makalesinde) bu konu gündeme gelmiş ve Mısırlı alimlerin şiddetli tepkisiyle karşılaşmıştır. (bk: Fetava, Muhammed Ebu Zehra, sh:91)
* S.4.) Kocamdan habersiz sadaka verebilir miyim?
C.4.) Eşlerin bu konuda elbirliğiyle hareket etmeleri, fakirlere yardım etmesi tavsiye edilir. Ancak; malımdan verme diyen eşin malından vermek doğru olmaz. Eşiniz ver veya verme dememişse, orta halli şeyler verebilirsiniz. Çok ağırlıklı ve kıymetli şeyler veremezsiniz.
Hz. Kab'ın karısı Hz. Hayra, sadaka niyetiyle Peygamberimiz (s.a.v.)'e değerli bir mücevher getirir. Peygamberimiz (s.a.v.) kocanın bundan haberi var mı diye sorar. Evet der. Hz.
Peygamber (s.a.v.) kocasına sorar. Evet haberim var der. Peygamberimiz (s.a.v.) de bu sadakayı fakirler için kabul eder.
* * *
BİR HADİS
"Helak edici şu yedi şeyden kaçınınız ki onlar;
* Allah'a ortak koşmak, n Büyü-sihir yapmak,
* Allah'ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere öldürmek, n
* Faiz yemek,
* Yetimin malını yemek,
* Savaş esnasında arkasını dönüp kaçmak,
* İffetli, mümin ve bir şeyden haberi olmayan kadınlara iftira ederek onuru zedelemek (Buhari, Vesaya, 23, Hudud, 44; Müslim, İman, 38; Ebu Davud, Vesaya, 10; İbn Hibban, Sahih, 5561; Suyuti, Camiu's- Sagir, 171.)
Bugün İslam coğrafyasına bomba yağarken, günahsız masum çocuklar can verirken , en azından kalbi burkulmayan kişi, dilsiz şeytandır.
Dünyanın fakir bölgelerinde çocuklar açlıktan can verirken; sessiz duran, oralara elini uzatmayan kişi dilsiz şeytandır.
Herhangi bir hak sahibinin hakkı gasp edilirken, buna seyirci olarak duran kişi dilsiz şeytandır.
Mağdur ve yoksul insanlar açlıkla kıvranırken tıka basa yemek yiyen ve ama bu yoksul insanları asla önemsemeyen kişi dilsiz şeytandır.
Gücün yanında yer alan ve zulüm altında inleyen insana destek vermeyen kişi dilsiz şeytandır.
Hak sahibine hakkını vermeyen, vermeye aracı olmayan, bunun için mücadele etmeyen kişi dilsiz şeytandır.
Hangi dine, ırka, dile mensup olursa olsun çocukların öldürülmelerinden ıstırap duymayan kişi dilsiz şeytandır.
Bir kişinin din, yaşam, söz, mal, ırz, namus, onur ve haysiyetine kasteden kişi dilsiz şeytandır.
Zalim ve diktatör olanlara sen zalimsin demeyen kişi dilsiz şeytandır.
Kuranı Kerim'e, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e, diğer peygamberlere, namaza, oruca ve diğer mukaddes olan değerlere küfür ve hakaret eden kişi dilsiz şeytandır.
Atacağı her adımda menfaatini düşünen, yarının endişesiyle zulme karşı sessiz duran ve sürekli kıvıran, renksiz, karaktersiz ve kişiliksiz her kişi dilsiz şeytandır.
Sokağa düşürülmüş, çaresiz, güçsüz ve sahipsiz bir kadın kendisinden yardım istediği halde onun bu zayıf halinden yararlanmaya çabalayan kişi dilsiz şeytandır.
Hangi dine mensup olursa olsun haksızlığa uğrayan biz mazlum için vicdanı sızlamayan kişi dilsiz şeytandır.
Elindeki imkanın bir kısmını fakir ve mağdurla paylaşmayıp, onun perişan halini geniş karnıyla seyreden kişi dilsiz şeytandır.
Aleyhine de olsa adaletin ve haklının yanında saf tutmayan kişi dilsiz şeytandır.
Sonuç şudur :Bu dünyada dilsiz duran, öteki alemde mutlaka dilsiz olarak diriltilecektir.* * *
ABDÜLKADİR'İN RABBİ'NE KAVUŞMASI
Üç haftadır bu köşede sözlerine yer verdiğim Geylanlı Abdülkadir'in son anlarıdır.
Yaşı 90'ı aşmıştır.
Büyük bir mümin gibi Rabbi'ne kavuşacaktır.
Senden sonra ne yapalım Öğrencisi
olan Abdülvahhab soruyordu: Senden sonra ne yapmamı tavsiye edersin. Cevap verdi; "Allahtan korkun. Sadece O'ndan. Kimseden çekinmeyin.
Her ihtiyacınızı Allah'a havale edin. Sadece O'na dayanın. Benim gibi olun. Öz olun, kabuk değil."
Huzuruma başkaları giriyor Çocukları
yanındaydı.
Onlara şöyle dedi; "Yanımdan çekilin. Ben görüntüde sizinleyim. Gerçekte başkalarıylayım.
Yanıma sizden başkaları giriyor. Onlara yer verin. Şurada bir rahmet var. Onları sıkmayın."
Sonra ellerini yukarı kaldırdı ve bütün gün şöyle seslendi: "Aleyküm selam...
Allah'ın rahmeti size de olsun. Allah sizi de, beni de affetsin. Tövbeleri kabul etsin.. Bismillah"
Sonra şöyle dedi; "Yazık size.
Ben hiçbir şeye aldırmam.
Ne de herhangi bir meleğe. Ey ölüm meleği. Sen bu işi, senden başka bizim işimize bakan birine ver."
Tövbe edin. Ben size geliyorum
Vefat ettiği gün yüksek sesle bağırdı: "Tövbe edin. Safa girin. İşte ben de size geliyorum."
Sonra koma -sekerat- haline girdi. O esnada şöyle mırıldanıyordu; "Ağır olun. Benimle sizin ve diğer insanların arasındaki mesafe, yerle gök arası kadardır. Ben sizden biri gibi değilim. Bana hiçbir şey sormayın. İşte ben Allah'ın ilmine dönüyorum."
Kalbim hariç her yerim acı veriyor Öğrencisi
Abdülcebbar soruyordu; Hangi organın acı veriyor. Cevap veriyordu; "Kalbim hariç bütün organlarım acıyor. Kalbim hiç acı duymuyor. Çünkü o hep Allah'la beraberdir.
Muhammed (s.a.v.) O'nun resulüdür Ölüm
meleği içeri girmişti. Şu, 90 sene boyunca cami kürsülerinde, ilim halkalarında, sokaklarda insanları özüne döndüren müthiş insanın, Rabbani dostun son nefesini verme anıdır. Alnı terliyordu. Sakindi.
Aklı başındaydı. Heyecanlıydı. Dostuna gidiyordu işte. Şöyle mırıldandı: "Allah'a sığındım.
O hep diridir. Ölümsüzdür. Ölümle kullarını perişan eder. Noksanlıklardan uzaktır.
O'ndan başka ilah yoktur. Muhammed (s.a.v.) O'nun resulüdür."
Sonra sustu. Yüzünde gülümseme vardı.
Kıyamete kadar sustu. Şimdi sözleri konuşuyor.
Kıyamete kadar konuşacak.
NOT: BUGÜN SAAT 15.00 -17.00 ARASINDA TÜYAP KİTAP FUARINDA TURKUAZ STANDINDA İMZAM VAR. ORADA GÖRÜŞMEK ÜZERE.
* * *
SORULAR
* S.1.) Babam kötü yolda. Onu uyarmak zorunda mıyım?
C.1.) Babanızı en uygun şekilde ikaz etmelisiniz. Yumuşak bir dille ona doğruyu göstermelisiniz. Babanız olması kendisine doğruyu anlatmanıza engel değildir. Hz. Peygamber (s.a.v.) : "Allah'a isyan konusunda kimseye itaat edilmez" buyurmuştur.
* S.2.) Devlet memuruyum. Akşam mesai sonrası ek iş yapıyorum. Bu sakıncalı olur mu?
C.2.) Sakıncalı değildir elbette. Sizin rızkınızı temin için mesai saati dışında başka işlerde çalışmanız haram değildir, yanlış bir iş de değildir.
* S.3.) Besmele veya bir ayetin enstrümanlar eşliğinde okunması caiz midir?
C.3.) Böyle bir şeyin onaylanması mümkün değildir. Ne Hz. Peygamber (s.a.v.), ne sahabe ve ne de sonraki dönemlerde böyle bir şey yapılmamıştır.
Bu apaçık bir bidattır. Yüce Allah'ın vahyi böyle şeylere alet edilemez.
Mısırda 1959 yılında (Ahbar gazetesinde Zekeriya Ahmed'in makalesinde) bu konu gündeme gelmiş ve Mısırlı alimlerin şiddetli tepkisiyle karşılaşmıştır. (bk: Fetava, Muhammed Ebu Zehra, sh:91)
* S.4.) Kocamdan habersiz sadaka verebilir miyim?
C.4.) Eşlerin bu konuda elbirliğiyle hareket etmeleri, fakirlere yardım etmesi tavsiye edilir. Ancak; malımdan verme diyen eşin malından vermek doğru olmaz. Eşiniz ver veya verme dememişse, orta halli şeyler verebilirsiniz. Çok ağırlıklı ve kıymetli şeyler veremezsiniz.
Hz. Kab'ın karısı Hz. Hayra, sadaka niyetiyle Peygamberimiz (s.a.v.)'e değerli bir mücevher getirir. Peygamberimiz (s.a.v.) kocanın bundan haberi var mı diye sorar. Evet der. Hz.
Peygamber (s.a.v.) kocasına sorar. Evet haberim var der. Peygamberimiz (s.a.v.) de bu sadakayı fakirler için kabul eder.
* * *
BİR HADİS
"Helak edici şu yedi şeyden kaçınınız ki onlar;
* Allah'a ortak koşmak, n Büyü-sihir yapmak,
* Allah'ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere öldürmek, n
* Faiz yemek,
* Yetimin malını yemek,
* Savaş esnasında arkasını dönüp kaçmak,
* İffetli, mümin ve bir şeyden haberi olmayan kadınlara iftira ederek onuru zedelemek (Buhari, Vesaya, 23, Hudud, 44; Müslim, İman, 38; Ebu Davud, Vesaya, 10; İbn Hibban, Sahih, 5561; Suyuti, Camiu's- Sagir, 171.)