Beklenmeyen istifa Ankara'yı karıştırdı

2.5 yıl Genelkurmay Başkanı olarak görev yapan Kazım Orbay, istifa kararı aldı. Oğlu Haşmet'in Dr. Arzan'ın ölümünde azmettirici olduğunun ortaya çıkmasından dolayı istifa eden Orbay, uzun süre Ankara'nın gündemini meşgul etmişti

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 15 Aralık 2010 Güncelleme 15 Aralık 2010, 09:42
Beklenmeyen istifa Ankara’yı karıştırdı

İÇİNDEKİLER

Kazım Orbay, 12 Ocak 1944 tarihinden 23 Temmuz 1946 tarihine kadar Genelkurmay Başkanlığı yaptı. Genelkurmay Başkanlığı döneminde tarihe Ankara cinayeti olarak geçen olay sonrası bu görevi bırakmak zorunda kaldı. Hala gizemini koruyan bu cinayette Kazım Orbay'ın oğlu Haşmet Orbay, Doktor Neşet Naci Arzan'ın öldürülmesinde azmettiren olarak yargılandı. Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay 1946 yılı Temmuz ayı sonlarında sürpriz bir istifa kararıyla görevinden ayrıldı.
Göreve geldiğinin daha ikinci senesinde, bir genelkurmay başkanının beklenmedik istifası, beraberinde bazı şüphe ve tartışmaları gündeme getirdi.
Fevzi Çakmak, tam 22 yıl aralıksız şekilde genelkurmay başkanlığı yapmış, selefi Orbay paşa çok kısa zaman makamda kaldıktan sonra neden aniden istifa edip ayrılmıştı? Ancak, acı gerçekler zamanla ortaya çıkacaktı. Enver Paşanın eniştesi olan Orbay'ın da, uzun yıllar aynı makamda kalacağı tahmin ediliyordu. Fakat tahminler tutmadı ve gizli tutulan bir cinayetin, çarpıcı olayları tetiklemesi sonucu, Orbay ancak 2,5 sene kadar bu makamda oturabildi. Kazım Orbay'ın oğlunun adı, Ankara'da işlenen bir cinayete karışmıştı. Haşmet Orbay Neşet Naci Arcan isimli bir doktoru muayenehanesinde vurarak öldürmekle suçlanıyordu. Ancak, bu cinayetin üstü kapatılmak ve olay örtbas edilmek istenmişti. Ankara Valisi Nevzat Tandoğan yetkisini cinayeti örtbas etme yönünde kullanıyordu (Daha sonra vali Tandoğan'ın, bu cinayeti üstlenmesi için Reşit Mercan isimli kişiyi tehdit ettiği de ortaya çıktı).
İhbarlar üzerine savcılar çok yönlü bir soruşturma başlatıyor. Mahkemenin Eskişehir'de yapılmasına karar veriliyor. Duruşma için Eskişehir`e çağrılan vali Tandoğan, hiç ummadığı bir durumla karşılaştı. Dikkatler ve şüpheler vali Tandoğan'ın üzerinde toplanırken, mahkemede, cinayeti kasten ve bilerek örtbas etmekle suçlanır. "Ben buraya tanık olarak geldim, sanık olarak değil" diyerek hâkimlere bağırmaya başlar. Olaylar ruhi dengesini bozar. Hayli kahırlanmış ve kafası allak-bullak olmuş Vali Tandoğan, akşam evine gelir.
Kahrından bir türlü uyuyamaz.
Sabaha doğru, silahını kafasına dayayıp tetiğe basar. Bu intihar olayı, Türkiye'de bomba gibi patlar. Gelişen olaylardan Kazım Orbay'da çok rahatsız olur ve konuyu onur meselesi yapar ve Genelkurmay Başkanlığından istifa eder (1960 darbesinden sonra kurulan mecliste 'tabii senatör' yapıldı). Yerine Org. Salih Omurtak atanır.

SALİH OMURTAK
9 Temmuz 1946 tarihinde Genelkurmay Başkanı olarak atanmış, 8 Haziran 1949 tarihine kadar bu göreve devam etmiştir. Sağlık sorunları nedeniyle bir süre izin kullandıktan sonra 1 Ocak 1950 tarihinde Yüksek Askerî Şûra Üyeliğine atanarak, görevinden ayrıldı.

1946 CUNTASI
1946 seçimlerinin şaibeli olması sonucu alt kademedeki subaylar CHP'ye karşı bir cunta kuruyorlar.
Ordu içinde bildiğimiz ilk cunta hareketi budur.
Abdi İpekçi ile Ömer Sami Coşar'ın "İhtilalin İçyüzü" kitabında 1946 cuntası ve içinde yer alan isimler ayrıntıları ile yer alır:
Bu cunta, yüksek rütbeli subayların artık demode olduklarını ve dünyada yaşanan gelişmelerden bihaber olduklarını, kendilerini yenileyemedikleri iddiasıyla kuruldu.
1946 ve sonraki dönem aynı zamanda Alman etkisinin bitip Amerikan etkisinin de başladığı yıllardır. Yeni silahlar, yeni teknolojiler var. Bütün bunlara genç subaylar hâkim duruma giriyor. Ve genç subaylar çıkışı CHP'de görmedikleri için, kurtuluşu yeni kurulan DP'de görüyorlar. Gençler istiyor ki "İnönü devrilsin, DP iktidara gelsin ve kendilerini ön plana çıkarsın.'' Ama 1946 seçimlerinde hayal kırıklığına uğruyorlar.
Şaibeli seçim tartışmaları başlıyor.1946 seçimlerinin hemen sonrasında bu alt kademedeki subaylar CHP'ye karşı bir cunta kuruyorlar. Ordu içinde bildiğimiz ilk cunta hareketi budur. Hatta bu ekipte yer alanlardan bazıları 27 Mayıs 1960 darbesini yapacak olanlardır. Yani 1946 yılında kurulan cuntanın hedefi CHP ve İnönü iktidarını yıkmaktır. Ama tarihin garip cilvesi sonucu, CHP'yi yıkmak için kurulan cunta, 27 Mayıs'ta DP iktidarına darbe yapıyor.

16 SUBAY SEÇİLDİ
Buna en iyi örnek şudur: 1946 cuntasında yer alan Cemal Yıldırım, 1954'te yeni şekil alan cunta'da da bulunuyor. 1958, "9 subay'' olayında da tutuklanan subaylar içinde yer alıyor.
Omurtak Paşa döneminde Türk-
Amerikan ilişkilerinde bir ilk yaşanır. 5 Ekim 1947'de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Salih Omurtak başkanlığındaki heyet Amerika'ya gider.
Yapılan anlaşma uyarınca, 16 subay ABD'ye gönderilir. Özel harp eğitimi alan bu ekipte ileriki yıllarda Türkiye tarihine damga vuracak subaylar vardı. Bu subayların adı darbeler döneminde ön plana çıktı. ABD'de kontrgerilla eğitimi alan 16 subayın 14'ü ise 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren ekipte yer aldı.
Ekipteki kilit subaylar şu isimlerden oluşuyordu: Alparslan Türkeş, Turgut Sunalp, Daniş Karabelen, Ahmet Yıldız, Mucip Ataklı, Suphi Karaman, Faruk Ateşdağlı, Refik Tulga. Ekipteki iki isim Daniş Karabelen ve Turgut Sunalp farklı görevlerde bulundular.
Albay Daniş Karabelen, ABD dönüşünde önce tuğgeneralliğe terfi etti sonra da Özel Harp Dairesi'nin başına atandı. Turgut Sunalp ise Kıbrıs Türk Alayı'nın komutanlığına atandı. Bu alayın ilk komutanı oldu. 12 Mart 1971 darbesinde etkin bir subaydı. İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün'ün yardımcılığını yapan Sunalp, bu kez korgeneraldi. Orgeneralliğe terfi ettiğinde Genelkurmay İkinci Başkanı yapıldı. 1976 'da emekli oldu. 12 Eylül döneminde merhum Turgut Özal'ın karşısında paşaların desteğiyle Milliyetçi Demokrasi partisi'ni kurdu. Yıllar sonra merhum Alpaslan Türkeş, ismi MHP olarak değiştirilecek milliyetçi eksendeki CKMP 'de yer aldı. Suphi Karaman: 27 Mayıs darbesini yapan ekiple beraber oldu. Darbe sonrası senatörlük yaptı. 1968 yılında ordu içinde Milli Devrim Ordusu adlı gizli bir örgütle ilişkili olduğu gerekçesiyle dokunulmazlığı kaldırıldı. 1980 ve 1990'lı yıllarda SODEP ve SHP'de siyaset yapan Karaman, sonra da İşçi Partisi'ne geçti. 2004'te yaşamını yitirdi.

İSTANBUL VALİSİ OLDU
Refik Tulga: En kilit görevlerde bulunan subay oldu. ABD dönüşünden 3 yıl sonra NATO'nun Avrupa karargâhındaki İstihbarat Dairesi'nde görevlendirildi. Dönüşte Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı, 27 Mayıs darbesiyle birlikte de İstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı yaptı.
Genelkurmay Başkanlığı İkinci Başkanlığı görevindeyken emekli oldu.
Ahmet Yıldız: Milli Birlik Komitesi'nin 38 kişilik üyesinden biriydi. O dönemde kurmay binbaşıydı.
Kurmay albay rütbesinden ordudan ayrılan Yıldız, Meclis'e senatör olarak girdi. Basın, Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü de yaptı. Uzun yıllar Halkevleri Genel Başkanlığı da yapan Yıldız 12 Eylül'de cezaevinde yattı.
Mucip Ataklı: Amerika dönüşünde bir süre Türkiye'de bulunduktan sonra NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı'nda görev yaptı. O da darbeci ekip içinde yer aldı ve Kurucu Meclis üyeliği yaptı. 1968'de ordu içindeki cunta hareketleriyle ilgili olduğu gerekçesiyle dokunulmazlığı kaldırıldı. Sonraki yıllarda milletvekilliği de yaptı.