Sorgu işkencesi

Dündar Kılıç'a MİT'in karanlık odalarında yapılan işkenceli sorgulamada, akıllara durgunluk veren suçlar yükleniyordu. Ajda Pekkan'dan Emel Sayın'a kadar ünlü şarkıcılarla ilişkiler masaya yatırılıyor, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'ya rüşvet verdiğini söylemesi için baskı yapılıyordu. Artık o, casuslar dünyasında bir piyondu...

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Sorgu işkencesi
Ankara'da MİT binasının karanlık odalarında Mehmet Eymür ve Atilla Aytek'in amansız sorgulamaları devam ediyordu. Dündar Kılıç bütün bu suçlamaların yanı sıra, magazin dünyası ile ilgili olarak da sıkıştırılıyordu. Ajda Pekkan'dan Emel Sayın'a, İbrahim Tatlıses'e kadar şarkıcı ve türkücüler de bu sorgu tutanaklarına geçecekti. Sorgucular, belli ki "biraz keyiflenmek, işkencecilerin de hakkıdır" diye düşünmüşlerdi. İşte 11-A numaralı tutanaktan o satırlar:

Sorgucu: Bu artistlerden kimleri tanıyorsun? Gönül Yazar'ı tanırsın bir kere.
Kılıç: Hepsini tanırım efendim ama fazla samimiyetim olmaz.
Sorgucu: Samimi olduğundan kimleri tanıyorsun?
Kılıç: İbrahim Tatlıses'i tanırım.
Sorgucu: Ne yapayım İbrahim Tatlıses'i...Şöyle Emel Sayın, Ajda filan...
Kılıç: Emel Sayın evlidir efendim. Fahrettin Aslan'ın oğluyla...
Sorgucu: Bunların evliliğine bakma, sen de bilirsin...

ÜRUĞ'A EMEL SAYIN
Mehmet Eymür'ün, Emel Sayın tutkusunun nedeni daha sonra ortaya çıkacaktı. Bütün bu olaylardan sonra Eymür'ün hazırladığı MİT raporundaki şu satırları son derece ilginçtir; "İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Necdet Üruğ'un kadınlara düşkün olduğu, 1981 yılında Fahrettin Aslan'ın, İstanbul Sheraton otelinde kalan Necdet Üruğ'a, Emel Sayın'ı getirdiği, bu tarihte Emel Sayın'ın Fahrettin Aslan'ın oğlu ile evli olduğu söylentiler arasındadır!" Görülüyor ki Eymür söylentileri, dedikoduları bile Necdet Üruğ'a bel altı vuruşları halinde kullanmaktan kaçınmıyordu. Tabii gün gelecek, bunların hesabı sorulacaktı. Bu arada sorgucular hızları alamamışlar, şarkıcılar, artistler alemine iyice dalmışlardı. İşte 6-A numaralı tutanaktan bir traji-komik sorgulama örneği;

Sorgucu: Banu kim?
Kılıç: Banu, Banu Alkan'dır efendim.
Sorgucu: O, herhalde o Banu Alkan Kılıç: Banu Alkan'ı şahsen öylesine tanırım efendim.
Sorgucu: Nereden tanıyorsun?
Kılıç: Film artisti.
Sorgucu: Var mı bir şeyin, münasebetin?
Kılıç: Yok, münasebetim yok. Ben hiç öyle kadınlarla ilişki kurmam efendim.
Sorgucu: Niye?
Kılıç: Onlar tehlikeli olur.
Sorgucu: İsimliler yani.
Kılıç: Zararlı onlar efendim.
Sorgucu: Ne zararı olacak yani.
Kılıç: Olur olur efendim.
Sorgucu: Koparırsın kafasını olur biter, zararlı olur mu? Muazzez Abacı ile tanışıyorsunuz herhalde?
Kılıç: Tanışırız efendim.
Sorgucu: Şimdi kimlen yaşıyor, ne yapıyor?
Kılıç: Vallahi bilmiyorum birisini bulmuştur.
Sorgucu: Bulmuştur di mi?...

Cezaevi Yılmaz Güney'e dar geliyor Sorgu sırasında Dündar Kılıç'a, Yılmaz Güney'i kaçırttığını itiraf etmesi için ısrarla baskı yapılmıştı. Oysa Dündar'ın bu olaydan haberi bile yoktu. Dahası, istese o güne kadar Yılmaz'ı kaçırtması için elinde öyle çok fırsat geçmişti ki! Çünkü Yılmaz Güney, yarı açık cezaevini deyim yerindeyse bir otel gibi kullanıyor, istediği zaman girip istediği zaman çıkıyordu. Bunu da Dündar Kılıç ile olan yakın dostluğuna borçluydu. Doğan Yurdakul'un yazdıklarına göre, İmralı'da yarı açık cezaevinde tutuklu olan Yılmaz, oradan diğer mahkumlarla birlikte gırgır teknesiyle sık sık Armutlu'ya odun kesmeye giderdi. Odun kesme bahane anlayacağınız, maksat hava değişikliği olsun. Bir süre sonra Dündar, Armutlu'da demirli bulunan sürat teknesiyle Güney'i götürüp getirmeye başlamıştı. Armutlu'da geceleri rakı sofraları kurulur, muhabbet koyulaşırdı. Sonra daha da ileri gittiler.

Dündar Kılıç teknesini gönderip, Yılmaz Güney'i bir geceliğine İstanbul'a getirip, sabah geri gönderiyordu. İşte böyle gecelerden birinde Yılmaz, senaryosunu kendi yazdığı, yönetmenliğini Zeki Ökten'in yaptığı Düşman filminin galası için İstanbul'a gelmişti. Yılmaz Güney bir defasında da oğlunun sünnet düğününe aynı tekne ile gelerek katılmıştı. Küçük Yılmaz'ın kirvesini tahmin etmek zor değildi; Dündar Kılıç. Sadece bu olaylar bile, yani Yılmaz Güney'in kaçırılmasının, Abdi İpekçi'nin öldürülmesinin Dündar Kılıç'a yıkılmak istenmesi, ona kurulan komplonun sınır tanımazlığını gösteriyordu. Emel Sayın ve Necdet Üruğ balonu da, olayın bonusuydu.

UZAK BİR İHTİMAL
Dündar Kılıç yıllarca demir parmaklıklar arkasında 'ehlileştirilmeye' çalışıldı. Sorgucuları büyük ölçüde bunu başardılar da. Dündar artık o kadar yılmıştı ki, aklına geleni, daha doğrusu onların istediklerini söylemeye başlamıştı. Bu arada hakkındaki 6 davanın beşinden beraat etmişti ama yine de cezaevinden çıkması uzak bir ihtimal gibi görünüyordu. İşte o zaman artık dayanamadı ve geçen bölüm ilk kısmını yayınladığımız dilekçesini Sıkıyönetim mahkemesine gönderdi. Burada kendisine yönetilen suçlamaları çürütmek istiyordu.

MİT'İ DAHA YÜKSELTMEK
Dilekçesinde, önce, sorgucuları Atilla Aytek ve Mehmet Eymür ile ilişkilerine açıklık getirmişti. Ona göre, bu 'ikilinin' kendisine şahsi kinleri vardı. Aytek'i kendisine olan kini, çok geçmişlere, Kürt Cemali'nin öldürülmesine kadar uzanıyordu. O olaydan sonra İstanbul'a yerleşen Dündar Kılıç, hatırlayacağınız gibi, peşinden intikam için gelen Hüseyin Turan'ı yaralamıştı. Hüseyin'in ve Cemali'nin yakın arkadaşı olan Atilla Aytek'in o günden beri intikam peşinde olduğunu anlatıyordu. Mehmet Eymür için ise şöyle yazıyordu Dündar Kılıç; "Mehmet Eymür, benimle iyi ilişkiler içinde olduklarını düşündüğü MİT'in İstanbul bölgesi yetkililerini tasfiye ettirmek ve nüfuzunu güçlendirerek MİT'te daha yükselmek istiyordu.

ŞAHİNKAYA'YA RÜŞVET!
Nitekim sorgularda bana, İstanbul MİT'i ve polisi hakkında suçlayıcı ifadeler vermem için ağır baskılar yaptı."Dündar'ın Sıkıyönetim mahkemesine gönderdiği dilekçede çok daha çarpıcı bölümler mevcuttu. Tıpkı şu satırlar gibi; "Mesela bana Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinaya'ya, Karakaya Barajı için 2 milyar lira rüşvet verdiğimi söyletmeye çalıştılar. Ben nereden tanıyorum bu Şahinkaya'yı? Benim ne ilgim var ki Karakaya barajı içi para götürmüş olabilirim? Bu senaryoların bir amacı vadı. Şahinkaya'ya şantaj yapacaklardı." Kılıç'ın bu ifadelerinden de anlaşılacağı gibi o artık casuslar dünyasında bir piyon olarak kullanılıyordu.

EMEL SAYIN, EVREN İLİŞKİSİ DEDİKODU

MİT'İN DIŞ OPERASYONLARI

TEŞKİLAT-I MAHSUSA'DAN MİT'E

GAZETECİLERDEN MİT MÜŞTEŞARLIĞI İÇİN BAŞBAKAN'A İSİM

ZARFIN YORUMU

ZİRVEDE 'DERİN' DAYANIŞMA