Başbakan'dan gündeme ilişkin açıklamalar

Başbakan Erdoğan, özel bir kanalda, kendisiyle ve hükümetle ilgili iddialardan TV'de tartışma konularına dek bir çok konuda açıklamalarda bulundu.

Giriş Tarihi 21 Mayıs 2011, 00:00 Güncelleme 22 Mayıs 2011, 02:22
Başbakan’dan gündeme ilişkin açıklamalar

İÇİNDEKİLER

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut'un sorularını yanıtladı.

Başbakan Erdoğan Türkiye'de işadamlarının geçmişte çok rahat para kazandıklarını bundan dolayı da bugünlerde çok rahatsız olduklarını açıkladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Kürt sorunu tanımı nedir diye sorduğunuz zaman ortaya üç tane kelime çıkıyor. Nedir o? Ret, inkar, asimilasyon. Şimdi AK Parti'nin kitabında ne ret var Kürt vatandaşlarıma karşı, ne inkar var, ne de asimilasyon var'' dedi.

Erdoğan, soru üzerine, Van mitinginde açıkladığı belgelere ilişkin bilgi verdi.

Bunlara benzer onlarca belge daha göstermenin mümkün olduğunu ifade eden Erdoğan, ''En önemlisi bunlardan Mem-u Zin. Mem-u Zin yasaklanıyor ve bu bizim dönemimize kadar yasaklı. Şimdi ise biz bunu Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından bastırdık ve şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları arasında piyasaya arz edildi'' diye konuştu.

Düşüncenin, fikrin, hele hele böyle bir edebi eserin yasaklanmasını anlamanın mümkün olmadığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

''Şu anda bunu hem Kürtçe hem Türkçe, bu şekilde hazırladık. Öyle ki bizim ülkemizde sadece bunlar yasaklanmadı ki. İlmihaller yasaklandı, ilmihaller yani. Türkiye'de halkının tamamına yakını, yüzde 98-99'u Müslüman olan bir ülkede ilmihaller yasaklandı. Yine bunların hepsi Cumhuriyet Halk Partisi'nin tek başına iktidar olduğu dönemler. Ama şimdi dikkat ederseniz Kılıçdaroğlu, öyle bir şey ortaya koyuyor ki kendisini yeni CHP diye, işine geldiği zaman o şekilde takdim ediyor, işine geldiği zaman diyor ki biz Atatürk'ün kurduğu partiyiz. Hemen Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ü referans yapıyor.

Ben buradan tüm Kürt kökenli vatandaşlarıma ayrıca sesleniyorum, bakın bu yasağı koyanlar bunlar. Bu yasak ne yazık ki hala devam ediyor CHP zihniyetinde. Bunun önünü açan hangi parti oldu, AK Parti oldu. CHP'nin koalisyonlara ortak olduğu biliyorsunuz. Yıllar oldu, o yıllarda en ufak bir ses yok ve bunlar yine aynen devam etti. Ama biz geldik, gelirken bizim programımıza aldığımız sözümüz vardı ve bu sözümüzün gereği olarak peyderpey, etap etap bu yasakları ortadan kaldırarak bugünlere geldik. Yapmamız gereken daha birçok şeyler olacak ve bu süreci aynı şekilde devam ettireceğiz. Çünkü bizim bir olayımız var, yani bunların 'Kürt sorunu' olayı deyip de gündeme getirdiği ve bizim partimizi kurarken 14 Ağustos 2001 programımıza aldığımız, adına ister 'Doğu sorunu' deyin, ister 'Güneydoğu sorunu' deyin, ister 'terör sorunu' deyin, ister 'Kürt sorunu' deyin, ülkemizde böyle bir vaka var dedik.''

Bunu 2005'te Diyarbakır'da da söylediğini anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ama bu 2005 miladı değildi bu işin. Bunun miladı, partimizin kuruluşuydu. O günden bugüne biz bu çalışmayı yapıyoruz zaten. Buna inandığımız içindir ki o zaman BDP diye de bir parti ortada yok. Bu tür iddialar filan falan yok ortada. Ama biz bugünden itibaren bu adımları attık ve peyderpey neticelerini aldık ve Kürt sorunu tanımı nedir diye de sorduğunuz zaman ortaya üç tane kelime çıkıyor. Nedir o? Ret, inkar, asimilasyon. Şimdi AK Parti'nin kitabında ne ret var Kürt vatandaşlarıma karşı, ne inkar var, ne de asimilasyon var. Asimilasyon olsa, ret olsa, inkar olsa benim şu anda partimin grubumda 60'a yakın milletvekili olur mu Allah aşkına. Biz o bölgenin birinci partisi olur muyuz. Çok daha ilginci, benim kabinemin içinde şu anda aynı şekilde Kürt Bakan arkadaşlarım var. Çünkü aramızda bir dert yok, bir sıkıntı yok, biz gayet rahatız. Çünkü biz bir defa etnik milliyetçiliğe karşı olduğumuzu ta Afyon'dan yola çıkarken söyledik. Bölgesel milliyetçiliğe karşı olduğumuzu Afyon'da yola çıkarken söyledik. Dinsel milliyetçiliğe karşı olduğumuzu da yola çıkarken söyledik. Bunların hiç birinin bizim kitabımızda yeri yok. Çünkü biz 74 milyonu kucaklıyoruz. Çünkü bütün terör sorununun da, ülkemizin geleceğinin de anahtarının bu olduğuna inanıyoruz.''

''ÇÖZÜM ÜRETTİĞİNİZDE HEDEF HALİNE GELİYORSUNUZ''


''Eskiden özellikle Kandil'in yönettiği yayınlarda ya da İmralı'dan yönetilen yayınlarda nefret Türkiye Cumhuriyeti devletine yöneltilirken, şimdi AK Parti'ye yöneltiliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz'' şeklindeki soruya Başbakan Erdoğan, ''Bir defa diğer siyasi partilerin hedefe konmaması, devletin hedeften çıkarılması diye bir şey yok zaten. Çünkü sonunda devleti yöneten hükümetlerdir. Fakat AK Parti'nin çözüm olduğu görüldü. Çünkü Kandil veya terör örgütü çözümsüzlükten besleniyor. Şimdi siz çözüm ürettiğiniz zaman hedef haline geliyorsunuz. Bunların elindeki bütün enstrümanlar alınıyor. Enstrümanlar alındıkça da bunlar boşa çıkıyor. Ne diyecekler bunlar gidip de benim Kürt kökenli vatandaşıma? Bu devlet veya bu hükümet veya AK Parti sana şunu getirmedi diyebilecek mi?'' yanıtını verdi.

Eğitim ve sağlık alanında yaptıkları çalışmalardan örnekler veren Başbakan Erdoğan, ''Bunlar Güneydoğu'nun, Doğu'nun nereye geldiğini gösteriyor. Bunlar, bundan rahatsız oluyor. Çünkü eskiden sosyoekonomik yapıyı istismar ediyordu, geri kalmışlığı istismar ediyordu. Şimdi tek şey kaldı ellerinde, ben reddi nasıl işlerim, inkarı nasıl işlerim, asimilasyonu nasıl işlerim. Bunların şu anda tarzı, ideolojik bir siyaset. 'Kültürel asimilasyon' diyorlar. Şimdi bu da ortadan kalkıyor. Sokakta afişler Kürtçe.

Bunlar ellerinden alındıkça bakıyorsun daha da ileri gidiyor. PKK'nın ajansı MHP'yi övüyor, MHP'nin Genel Başkan Yardımcısı da onları övüyor. Burası bir danışıklı dövüş. Burayı da anlamak mümkün değil. Bu tarz, tamamıyla her iki taraftan da şu anda AK Parti'ye karşı bir tavır.''

''BÜTÜN MESELE GELİYOR İKİ ŞEYDE DÜĞÜMLENİYOR, HUZUR, GÜVEN''


Başbakan Erdoğan, ''Erbil'e birlikte gittik. Erbil sokaklarında insanların Türkçe konuşması, sanki Türkiye o tarafa taşmış gibi görünüyor. Bazıları bölünmüş bir Türkiye hayal ediyorlar. Halbuki Erbil, Türkiyeleşmeye başlamış. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?'' sorusu üzerine, burada çok ciddi akrabalık bağları olduğunu söyledi.

Kuzey Irak ile münasebetlerdeki olumlu gelişmelerin daha da ileri noktalara gideceğini vurgulayan Erdoğan, ''Çünkü bizim tarihten gelen, keskin hatlarla belirlenmiş bağlar var. Onlar geçmişte biliyorsunuz pasaportlarını buradan alıyorlardı. Öyle bir durum var. Bütün mesele geliyor iki şeyde düğümleniyor; huzur, güven, ekonomik alanda istikrar. Bunları zaten tamamen oturttuğumuzda bizim Güneydoğu Anadolu bölgemizde de inanın ekonomik patlama olacaktır. Bak şimdi burada herkes işsizlik diyor, değil mi? İşsizliğin sebebi nedir? Ben Doğulu kardeşlerime, Güneydoğulu kardeşlerime, özellikle Kürt kökenli kardeşlerime sesleniyorum; birinci derecede bunun sebebi terördür. Çünkü güven ortamını ne yapıyor, terör tehdit ediyor. Bunu tabii yatırımcı, girişimci görüyor. Çünkü kendisi için güven ortamı arar yatırımcı, güven ortamı olmazsa oraya girmez. Güven ortamı olduktan sonra zaten istikrar başlıyor'' diye konuştu.

''HERHALDE BAŞKA YERLERDE KULLANILIYOR, AZ PARA DEĞİL 17 MİLYON''


Erdoğan, ''Buraların yolları çok kötü, belediyeler 'merkezi hükümet bize bir şey vermezse biz nasıl yapalım' diyorlar'' şeklindeki soru üzerine, ''Kesin, açık, net ispata davet ederim. Türkiye'de belediyeler en adil şekilde hakları neyse bu haklarını bizim dönemimizde alıyor. Kaldı ki buraların Van gibi, özellikle ekonomik noktada geri kalmış olanları da bir artı değer puanlamada yapıyoruz. Ama siz bu parayı yerinde kullanmaz da ideolojik bir siyasetle, eğer finans yönetimini başarısız bir şekilde götürürseniz, orada tabii ki bu işi başaramazsınız'' dedi.

Erdoğan, ''Yüksekova Belediyesine şu anda giden para 17 milyon. Şimdi nereye gidiyor bu para veya kaç kişi istihdam ediliyor. Bütün bu olaylardan sonra ister istemez başka şeyler düşünmeye başlıyoruz'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, ''Başka şeyler düşünmeye başlıyoruz derken, kaçak olduğunu mu düşünüyorsunuz?'' sorusuna, ''Muhakkak. Yerinde kullanılmıyor. Tabii yerinde kullanılmayınca herhalde başka yerlerde kullanılıyor. Az para değil 17 milyon. Benim belediyecilik anlayışımda muhasebat değil, finans yönetimidir, asıl olan. Eğer siz elinizdeki bordrolarla iş yürütmeye kalkarsanız, zaten o yürümez. İsraf ekonomisi içinde bunu değerlendirirseniz, orada batarsınız. Ama 'verim ekonomisi için ne yapmam gerekir' diye bunu iyi değerlendirirseniz, o zaman da buradan yatırımların yerinde yapılması, personelde mesela yüzde 30'u geçmemesi lazım. Tüm bütçe giderleri yüzde 30'u personele gitmeli, en fazla. Ama ben öyle belediyeler duyuyorum ki yüzde 100'ü bulanlar vardı, yüzde 100'ü aşanlar vardı. Borçlanarak 8 ay, 9 ay, 1 sene personelinin maaşını ödeyemeyen belediyeler var bu ülkede, hala var.''