İpekci ve Mumcu Abas'ın adamıydı

Ergenekon'un karakutusu olarak bilinen Tuncay Güney'den şok açıklamalar: Mumcu ve İpekçi Hiram Abas'ın ekibindeydi. Her iki gazeteci de bütün önemli dosyaları Abas'tan almıştı

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 20 Ocak 2011 Güncelleme 20 Ocak 2011, 09:55
İpekci ve Mumcu Abas’ın adamıydı

İÇİNDEKİLER

Türkiye onu, Ergenekon'un kilit ismi olarak tanıdı. "Derin" operasyonlarda adı hep kamuoyuna yansıdı. Kimine göre gazeteci, kimine göre bir televizyoncuydu. Ama şu bilinen bir gerçek ki Tuncay Güney, Ergenekon'un karakutusu olarak çoktan tarihe geçmişti. Uzun süredir Kanada'da bulunan Tuncay Güney, suskunluğunu TAKVİM için bozdu. Dün Hizbullahla ilgili gündeme bomba gibi düşen açıklamalarda bulundu. Güney'in şok açıklamaları bununla da sınırlı kalmadı.
İşte Tuncay Güney'den gündemi değiştirecek yeni açıklamalar...

Türkiye'nin geçmişinde Hiram Abas adı önemli bir yer tutuyor. MİT eski müsteşar yardımcısı olan Abas kimin hedefindeydi? İlk darbeyi ne zaman aldı?
Milli İstihbarat Teşkilatı'nda (MİT) efsane haline gelen Eski Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas'a ilk darbe, "Babalar Operasyonu"yla indi. Operasyonlarla birlikte başlayan yayınlarla Abas bir anda "ABD'nin adamı" olarak ilan edildi. Faili meçhul cinayetlerde kaybettiğimiz Abdi İpekçi-Uğur Mumcu, Hiram ustanın ekibindendi. Bu iki gazeteci, bütün önemli dosyaları Hiram ustadan almıştı. İstihbarat savaşlarında, Hiram ustanın bütün ekibi öldürüldü. Daha sonra kendi ortadan kaldırıldı. Kurulan yeni mafyanın yeni liderleri, Ergenekon'un emrine girdi.

Batıdan beslenen gazetecilerimiz aydınlarımız kimler?
Hiram'ı öldürenlerin sloganı "Ne ABD, ne batı, bağımsız Türkiye" idi. Peki Amerikancılıkla suçlanan Hiram Abas ve ekibi tasfiye edilince Türkiye'deki "ABD sevdası" bitti mi? Tabi ki hayır. Bugün basında Avrupa Birliği fonundan ve ABD'den maaş alan aydınlarımız ile gazetecilerimiz var. Onlarca ismin yer aldığı bu liste, istihbarat birimlerinin elinde var. Geçtiğimiz aylarda Amerikan elçiliğine bilgi veren gazetecilerin isimleri açıklanmadan dosya kapatıldı. Hiç kimse buna kafa yormadı.

Hiram Abas ekolünün bugünkü karşılığı nedir?
Hiram ekolü, marjinal olarak devam ediyor. Hiram ekolünde bulunan ve faili meçhul cinayetlere giden hiçbir gazeteci, ne ABD'den ne de batı fonlarından yararlanmadı. 12 Eylül'den sonra oluşturulan Atatürkçü ve ulusalcı vakıflar ile gazeteci ve aydınlar, Batı fonlarından besleniyor.

Peki bu beslendikleri bilgileri nasıl aktarıyorlar?
ABD ve Batı'ya bilgi verenler birikimlerini aktarıyor. İstihbarat birimlerindeki havuz bölümü, bu bilgilerin sağlamasını yapıyor. Ve bu bilgiler ışığında denge politikası uyguluyorlar. Batı ve ABD için Türk pazarı, çok önemli. Her zaman bu bilgiler bir pazar araştırması gibi irdeleniyor. Siyaset bilimcisi ve ekonomist doçentler de başka ülkelere tez hazırlıyor. Bu tezlerin karşılığı, burs olarak geri dönüyor. Bir nevi kamusal operasyon gibi...

Kamusal operasyonu biraz açar mısınız?
Kamusal operasyonlar yapılırken hep psikolojik harp medyaya dağıtılır. "Rejim tehlikede, sistem tehlikede, devlet tehlikede" diye başlıklar atılır. Hep tehlike hep korku. Oysa tehlike sistemin statükonun kendisidir.

Bunlar kime ne fayda sağlıyor.
İşte bu karanlık fonlardan beslenen holdingler var. Bunlar benim için batı, ABD ve İsrail'e baskı yaptılar. Türkiye'de asparagas, yalan haber yaparak etkimi kırma politikası yapanlar tek elden yönlendiriliyor. Dış istihbarat birimleri ve diplomatlara "susturun" diye baskı yapanlar, Türkiye'deki hukuk ve yargı merciine de "sanık yap" diye baskı uyguluyorlar.

Bunun başka örneği var mı?
Mehmet Özbay'a sarılanlar, FBI'dan Mehmet Özbay dosyasını istesin. Yine Susurluk'un İngiltere'deki sorgu tutanağını istesinler. Yine aynı şekilde benim için FBI'dan ve Avrupa ülkelerinden dosya istesinler. Baksınlar bir tane olaya karışmışlığım var mı? CIA'den ve FBI'dan dosya isteyenler, eli boş döndü. Bu yetkililere sanal suç oluşturma girişimini teklif eden gazeteci ve iş adamlarımız da oldu.

O DA BİR SUİKAST SONUCU ÖLDÜ
Tuncay
Güney'in bahsettiği Hiram Abas, 1932 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Müfettişlik görevinden sonra MİT'te çalışmaya başladı. Özellikle 12 Mart döneminde MİT'te etkin görevde bulundu. 1978'de Namık Kemal Ersun'un tasfiyesiyle ilişkili olarak kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. 1983'te ikinci kez MİT'e dönen Abas, 1988'de yayınlanan MİT raporundan sorumlu tutuldu. Bunun üzerine Mehmet Eymür'le pasif göreve alınmak istenince tekrar teşkilattan ayrıldı. 26 Eylül 1990'da, Amerikan silah firmalarının Türkiye temsilciliğini yapan bir şirkette çalışırken suikaste uğradı. Suikasti DEV-SOL üstlense de sırlarla dolu cinayet aydınlatılamadı.