Barbie cinsiyetsiz dünya istiyor! Pembe yalanlardan LGBT terörü çıktı

Başta masum bir oyuncak olarak çocuklara sunulan Barbie, yeri geldi küresel sermayenin elinde kirli bir tüketim imgesi, yeri geldi erkeklere karşı sözde kadın hakları savunucularının sözcüsü oldu. Son olarak sözde masum oyuncak Barbie, oyuncak firması Mattel’in kararı ve ABD’nin aile yapısını hedef alan politikaları sonucu sapkın LGBT’li de oldu. Ülkemizde geçtiğimiz haftalarda vizyona giren Barbie filminde yer alan cinsiyetsizleştirme politikalarını Takvim.com.tr okuyucuları için deşifre ettik. İşte toplumu, aileyi ve çocukları hedef alan “pembe” yalanların alçakça kurduğu tuzak.

Giriş Tarihi 10 Ağustos 2023, 10:14 Güncelleme 10 Ağustos 2023, 10:54
Barbie cinsiyetsiz dünya istiyor! Pembe yalanlardan LGBT terörü çıktı

İÇİNDEKİLER

Yıllardır Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bilinçli olarak başlatılan cinsiyetsiz bir toplum anlayışının sinemadaki son temsilcisi sapkın LGBT propagandası yapan Barbie film oldu.



OYUNCULAR LGBT'Lİ
Film, yönetmen tercihlerinden yan rollerdeki oyuncularına kadar LGBT terörünü içinde barındırıyor. LGBT destekçisi feminist yönetmen Greta Gerwig'in yönettiği filmde sapkın lezbiyen, gay ve transseksüel oyuncuların bilinçli olarak tercih ediliyor.


BAŞTAN SONA CİNSİYETSİZLEŞTİRME PROPAGANDASI
Filmin yapım unsurlarının yanı sıra içinde barındırdığı cinsiyetsizleştirme politikası başından sonuna kadar kendini ele veriyor ve son sahnede zirve yapıyor. Barbie'nin son diyaloğu öncesi klasik Barbie'yi canlandıran filmin başrol oyuncusu Margot Robbie oyuncak olmaktan gerçek bir insan olmaya hazırlanıyor. Ayağında ilk kez topuklu ayakkabı yerine terlik gördüğümüz Barbie, danışmanın sorusuna "jinekoloğumu görmeye geldim" cevabını veriyor ve ilk andan itibaren işlenen cinsiyetsizleştirme politikası ete kemiğe bürünüyor.

VAHŞİ KAPİTALİZM VE LGBT TERÖRÜ İÇ İÇE GEÇTİ
Barbie filminin neden LGBT'ye hizmet ettiğini anlamak için ABD'de yaşanan son gelişmelere bakmakta fayda var. Öncelikle vahşi kapitalizmin en önemli enstrümanı olan tüketim toplumu ve LGBT terörü arasında bir ayrımdan bahsetmek artık imkansız hale geldi. Özellikle ABD'de Demokrat Parti'nin adayı Joe Biden'ın Başkan seçilmesinin ardından LGBT'ye verilen destek son aylarda İslam, Yahudi ve Hristiyan dinine mensup birçok aileyi sokaklara çıkarmıştı.


ABD'DE AİLEYİ HEDEF ALAN ALÇAK POLİTİKA
ABD Başkanı Joe Biden, Haziran ayında İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ile Beyaz Saray'da bir araya geldiği toplantının ardından skandal açıklamalar yapmış çocukların cinsiyet değiştirme ameliyatlarını yasaklayan yetkilileri eleştirmişti. Biden, bu yasaları "nefret dolu" olarak niteledi. Basının karşısında LGBT'yi korumak için yaptıklarını övünerek anlatan Biden, federal kaynakları sözde onur kutlamaları için kullandıklarını açıkladı.



Bu tartışmaların ardından yayınlanması bir tesadüf olmadığı gibi Barbie'nin üreticisi olan Mattel'in filmdeki yöneticisinin Biden'a benzemesine de şaşırmadık.

FEMİNİST BARBIE NEDEN ŞİMDİ LGBT'Lİ OLDU?
Peki, medyada "Barbie çılgınlığı" ,"Pembe boyalar bitti" olarak yer alan tanıtımlarda bahsedilmeyen bu LGBT projesi filmde nasıl işleniyor? Çocukları feminizm adı altında bireyselleşme ve tüketim toplumunun çölüne sürükleyen Barbie, 2023 yılında neden sapkınlık projesinin rotasına girdi ya da zaten hep öyle miydi?

LGBT LOBİSİNE SELAM
Film, Stanley Kubrick'in başyapıtı "2001: A Space Odyssey" filmine saygı duruşuyla başlıyor. Elbette bu sadece Kubrick'e saygı duruşu değil, bir anlamda ABD'deki Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'nin yıllardır süregelen "filmde LGBT'li karakter yoksa ödül yok" mottosunu da destekler nitelikte bir selam.

Zira bu sahnede Barbie, annelik rolü oynayan kız çocuklarını kendi varlığıyla büyülüyor ve toplumsalın temel taşı olan aileye adeta savaş açıyor. Bilindiği gibi sapkın LGBT'nin karşısındaki en büyük düşman Aile.

CİNSİYETSİZ BİR DÜNYA BARBIELAND
Film, her şeyi kadınların yönettiği rüya evinde kusursuz bir mükemmellikte yaşayan klasik Barbie'nin başından geçenleri anlatıyor. Barbie rüya evinde tek başına yaşıyor. Her gün oyun ve partilerle cinsiyetsiz bir dünyanın içinde bir oyuncak olduğunun farkında olan Barbie evinde verdiği bir partide "Hiç ölmeyi düşündünüz mü?" sorusunu soruyor ve denge bir anda bozuluyor. Artık eskisi gibi topuklu ayakkabı giymiş gibi duramayan Barbie, Ken'le birlikte gerçek dünyaya yolculuğa çıkıyor.

Gerçek dünyaya giden ikili buradaki tecrübelerinin şokuyla oyuncak dünyasında kadın erkek savaşına başlıyor. Kadın erkek savaşının başladığı Barbieland'de elbette aile yok. Gerçek dünyadan Barbieland'e gelen anne ve kızı ise sözde kadın kimliği altında ezilen Barbie'ye yardımcı oluyor.


SAPKIN LGBT'YE KENDİNİ KEŞİF KILIFI
Ken'lere karşı Barbieland'de yeniden kadınların hakimiyetini kuran Barbie'nin asıl sapkınlık yolculuğu ise bu noktadan sonra başlıyor. Barbie, Ken'e "Bensiz kendini keşfetme zamanı geldi" diyor ve ardından kendisini üreterek piyasaya süren Ruth Handler ile adeta LGBT propagandası kokan bir konuşma yapıyor. İşte "jinekoloğumu görmeye geldim" diyaloğu da bu sözde varoluşsal diyaloğun arkasından gerçekleşiyor.

HEDEF AİLE VE ÇOCUKLAR
ABD'nin başını çektiği vahşi kapitalizmin insanları tüketime yönlendirmesinin ardından toplumu oluşturan aile ve çocuklar da, küresel çeteyle birlikte sapkın LGBT'nin hedefi. Tüketim ve popüler kültür bağlamında nasıl bir aklın insanları yönlendirdiği ise AK Parti Grup Başkan Vekili ve Manisa Milletvekili Bahadır Yenişehirlioğlu'nun geçtiğimiz günlerde yaptığı paylaşımda saklı.

KÜRESEL SERMAYE BİZİ BARBIE İZLEMEYE YÖNLENDİRİYOR
Oppenheimer ve Barbie filmlerinin aynı gün vizyona girmesinin tesadüf olmadığını belirten Yenişehirlioğlu, "Biri siyah biri pembe, biri gerçek biri sanal… Son günlerde gündemi yoğun bir şekilde meşgul eden iki film: Oppenheimer ve Barbie… Christopher Nolan'ın Oppenheimer'ı ve Greta Gerwig'in Barbie'sinin aynı gün vizyonu girmesi bir paradoks ortaya çıkardı. Küresel sermayenin baskısı ve tüketim çarklarının dişlileri herkesi adeta Barbie izlemeye yönlendiriyor. Günümüz tüketim dünyası bizleri bir biyografi filmi olarak gerçek bir hikâyeyi konu eden 'siyahtan'; sanal bir dünyayı anlatan ve tüketimin imgesi haline gelen 'pembeye' yönelmeye zorluyor." ifadelerini kullandı.

Hala devam etmekte olan bir savaş olmasına rağmen insanların gerçeklikten kaçtığına dikkat çeken Yenişehirlioğlu, "Çatışmaların, savaşların ve anlaşmazlıkların devam etmekte olduğu 'gerçek hayatı', dünyamızı anlatan Oppenheimer, bu denli konuşulmadı, tartışılmadı, dile getirilmedi…" dedi.

Sonuç olarak LGBT terörü küresel kapitalizmin tüm unsurlarını kullanarak sapkınlığı dünyaya hakim kılmaya, toplumlara dayatmaya çalışıyor. Elbette böyle bir dönemde devletlere, sivil toplum kuruluşlarına ve ailelere büyük bir görev düşüyor. Özellikle son yıllarda ABD'deki küresel çete eliyle kendini yasal bir zeminde kabul ettirmek isteyen sapkınlık projesine karşı tüm semavi dinlerin temsilcileri ortak bir tavır alacak gibi görünüyor.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN