Türkiye’nin kararlılığı Amerika’ya geri adım attırdı

Geçtiğimiz hafta Beyaz Saray’da Trump- Erdoğan görüşmesi yapıldı. Görüşme sonunda beklentinin altında bir açıklama gelmiş olsa da, bu görüşme Amerika’nın Türkiye’ye uygulatmak istediği politikalardan geri adım attığı anlamına geliyor. İki liderin görüşme sonrasındaki açıklamalarına bakınca olumsuz sayılabilecek hiç bir konu olmamasının yanı sıra Lindsey Graham gibi Türkiye karşıtı senatörün görüşmeye katılması ile Ermeni Tasarısının Senato’da bloke edilmesine neden olundu. Trump – Erdoğan görüşmesini ve ABD’nin Orta Doğu politikalarını Emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk ile konuştuk...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 18 Kasım 2019 Güncelleme 18 Kasım 2019, 08:02
Türkiye’nin kararlılığı Amerika’ya geri adım attırdı

İÇİNDEKİLER

Türkiye politik tutumunda ısrarcı olunca, politikalarını anlatma fırsatı buldukca, Amerika uyguladığı politikalardan geri adım atmasına neden oldu. Başkan Trump Türkiye ile müttefikliğini Pentagon, Kongre, Senato ve güçlü lobi kuruluşlarına rağmen sürdürmek ve sorunları çözmek istediği çok net bir şekilde görüldü.

Trump – Erdoğan görüşmesini ve ABD'nin Orta Doğu politikalarını Emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk ile konuştuk...

Trump- Erdoğan görüşmesi nasıl gerçekleşti?

Açıklamalara bakılırsa taraflar mevcut gerginliği giderecek bir "zaman" kazandılar ve bu zaman içinde daha fazla iletişim ile sorunlara "görüşmeler yoluyla" çözüm bulmak fırsatını kullanacak bir irade oluşturdular. ABD'deki "karar şekillendirici" yapılardan (Kongre, DİB, Pentagon, medya) diğerleri ile farklı rotalarda iken Başkanlık ile bu şekilde bir doğrudan ilişki ile diplomatik çabaların sürdürülmesi imkânı olabildiği de anlaşılmış oldu. Kronik ve konjonktürel sorunlu alanlarda bir ilişki gelişmesi olduğu izlenmedi (CAATSA, Halkbank, Ekonomik yaptırımlar, F-35/S-400). Ama görüşülecek olabilir oldukları anlaşıldı.

'TÜRKİYE YAPTIRIMLARA KARŞI TAHKİM MAHKEMESİNE GİDEBİLİR'

Sizce Trump neden yaptırımları uygulamıyor?

Her şeyden önce müttefikler arası böyle bir yaptırımın konuşulur olması dahi uygun değil. Yaptırımlar zaten siyasi açıdan sarsılmış olan ilişkileri dibine vurduracak nitelikte. Öte yandan halen ABD tarafında kimi beklentiler olduğunu tahmin ediyorum, S-400ler açısından özellikle. Türkiye açısından F-35'ler konusunda da Türkiye'ye yaptırım uygulanıyor görünüyor, fakat henüz bunu da sonuçlanmış görmüyor taraflar. Türkiye hem müşteri hem "ortak üretici" ve bir uluslararası ticari anlaşmayı tek yanlı siyasi nedenlerle yok sayamazsınız. Karşılık olarak Türkiye'nin de bu noktada Uluslararası Ticari (Tahkim) Mahkemelerine başvurma hakkının olduğunu bilerek ABD devam ediyor. Dolayısıyla ABD silah sanayiine müşteri olabilecek diğer müttefiklere kötü örnek de yaratan S-400/F-35 ilişkilendirilmesinde iki müttefik hem de bir savunma odaklı konu üzerinde uluslararası yargıya gitmek gibi bir seçenekle karşı karşıya. Trump tarafından bu adım yansımaları da düşünüldüğünde akılcı görünmüyor, anlaşılan bu.

Toplantı programında olmayan Senatörlerle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump'ın görüşmesi olması ve arkasından Emeni konusunun Senato'ya gelme ihtimalini Lindsey Graham bloke etmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Bence medyada yanlı haberler alanları birinci elden bilgi sağlayarak bilgilendirmek için olumlu bir hamle oldu. Bu aldıkları bilgiyle kendi kendilerine rasyonel düşünmeleri konusunda ikinci bir şansları oldu. Lindsey Graham pozisyon değiştirdi ve Temsilciler Meclisinde kabul gören bu Ermeni tasarısının Senato'da görüşülmesinin uygun olmadığını beyan etmek zorunda kaldı. İlk elden dinledikleri ve beklentileri doğrultusunda bu adımı atmış görünüyor...

Yani olumlu bir sonuca neden oldu…

Bence de en azından bir asır önce ne olduğu veya olmadığı konusunun siyaseten daha fazla yuvarlanıp mecrasından dışarı gitmesine engel oldular. Kaldı ki Graham yaklaşan Kongre yenileme seçimlerine giden bir dönemde kendi beklentisi olan oyları alabilmek için sürekli manevra yapan bir insan. Bu defa da bu şekilde bir manevra yaptı. Güvenilir bir kişi kabul edilmesi için bu yetmez elbette…

Türkiye'yle Amerika arasında bu kadar gerginliğe neden olan asıl olay nedir sizce?

Asıl olay Ortadoğu'daki büyük resimdeki Amerikan beklentileri ve yaptıkları yatırımın, İsrail'le uzun vadeli güvenliği için yaptıkları Kürt devleti kurmak odaklı yatırımların, sonuç veremeyecek olmalarını görmeleridir... Buradaki güç odaklı gelişen zemine Rusların etkin olmasını izin vermemektir.

Türkiye'nin Rusya'yla yakınlaşması Amerika'nın sert tavrından geri adım atmasına mı sebep oldu?

Amerika'nın bölgede büyük değişimler yapabilmeyi içeren planları bulunuyor. Haritaların değişimi, devletler kurulması, ittifaklar yaratılması vb. Bunlar sözde İsrail'in güvenliğini güçlendirme projesi algısı ile bir devlet politikası olarak uzun süredir gündemde. Bu programları Türkiye'nin Barış Pınarı ile üçüncü müdahalesi ve engeller yaratması ile artık sonsuza kadar askıya alınmış gibi görünüyor. Bunun yanı sıra Amerika'nın attığı adımlar bölgedeki toprak bütünlüğünden endişe duyan devletler için güven vermezken Rusya'nın attığı adımlar aksine güven verici ilerliyor, BM yasalarına da uyumlular. Dolayısıyla bir şekilde bölgesel hedefin elde edilmesindeki güç dengesi Amerika'dan Rusya'ya doğru geçiyor. Hem amaçlarından vazgeçmek durumuna düşüşü hem de diğer bir büyük aktöre rolünü terk etmek durumu ikisi beraber düşünüldüğünde Amerika buna tüm organları ile tepki göstermiştir. Bu arada yerel askeri gücü de iki ateş altında kalmış ve hızla çatışma alanını boşaltmıştır.

AMERİKA'YA GERİ ADIM ATTI...

Amerika'nın amaçladığı politikayı uygulamayacağını görünce geri adım attı diyebilir miyiz?

Tersten okursak Türkiye'nin attığı askeri gücü ile desteklenen siyasi adımlar Amerika'nın zaten ütopyasal bir vizyon ile başlattığı kendi projesini uygulayamayacağına dair Trump nezdinde kanaat yaratmıştır. Türkiye burada askeri harekâtını bizim irademize rağmen genişletiyor, o halde ben de kuvvetlerimi çekiyorum demiştir ki bunu 10 ay önce de zaten beyan etmiş ama uygulayamamış idi. Bu defa da içerde çok fazla tepki aldığı için Trump bu kararlı adımını biraz revize etti. Bölgede YPG'yi petrol alanlarını korumak için azaltılmış askeri varlık ile destekleyeceğiz tarzı kendi içinde tutarlı olmayan, uluslararası hukuka da aykırı açıklamalarda bulundu. Şu an kuvvetleri yarıya kadar azalmış kimi askeri zırhlı araçlarla ise pekiştirilmiş görünüyor.

Türk Amerikan ilişkilerinin en kötü dönemi Obama döneminde başladı. Obama'nın bu Türk düşmanlığı nerden geliyor?

Ben düşmanlık olduğunu zannetmiyorum, çıkarları ve bunların çatışması doğrultusunda oluşmuştur.

RUSYA İLE TARİHSEL İLİŞKİMİZ VAR

Rusya'yla ittifak içerisinde hareket ediyoruz, Rusya'yla ilişkimizi nasıl yorumluyorsunuz?

1921'den başlayan askeri yardımlar, 1970'lerde Türkiye'ye SSCB tarafından sağlanan endüstriyel alt yapılar, soğuk savaş dönemindeki gerginlikler, soğuk savaş sonrası yakınlaşmalar, doğal gaz almaya başlamamız, Karadeniz politikalarımızın örtüşüyor olması, NATO Rusya konseyinde iş birliği yapmamız... bunlara bütün halde bakınca genel olarak Rusya'yla barışçıl bir süreci götürme azmindeyiz. Ukrayna'da meydana gelen emrivakiler sonucu bu ilişki biraz açılmıştı fakat Suriye olayında işbirliği yapışımız tekrar bizi bu bölgede gayet akıllı bir işbirliğine yöneltmiştir. Bu bir ittifak sayılmamalıdır. İttifak farklı kavramlar üzerinde oluşur. Turizm, ekonomi (ticaret enerji, silah endüstrisi) işbirliğimiz var. Yani Rusya'yla işbirliğimiz soğuk savaş bittiğinden bu yana artarak genişliyor.

'ALMANYA RUSYA İLE 50 MİLYAR DOLARLIK TİCARET YAPIYOR, SORUN OLMUYOR, TÜRKİYE SORUN OLUYOR'

Bu gelişmeyi Amerika, "Amerikan'ın düşmanı" ile işbirliği olarak tanımlıyor. Oysa yanılıyor, Rusya'yı ittifak üyeleri de Amerika gibi düşünmüyor. Örneğin Almanya'nın 50 milyar dolarlık ticaret hacmi var Rusya'yla. AB de yakınlaşma içinde ki çoğu NATO/ittifak ütesi ABD ile. Onları görmezden gelerek sadece Türkiye'ye yüklenmeleri şirketlerden oluşan Amerikan sisteminde zaman zaman tehlikeli düşünceler yaratılacağını görmek ile mümkündür. Şirketlerinin çıkarı (Rayhtehon-Patriot satıcısı) tehlikeye düşünce benzeri ama üstünü silahı aldığınız (S-400) Rusya'nın birden düşman olduğu anımsanıyor.

Türkiye S-400 tartışmasından asla geri adım atmayacaktır diyebilir miyiz?

Öyle olduğunu ümit etmek isterim, açıklamalardan ise öyle olduğuna çok kanaat getiremedim. İki tarafın da birbirine isteklerini bu aşamada kabul ettiremediklerini gördüm. Türkiye başından beri şunu ileri sürüyor: S-400ler ve F-35lerin bağdaşmaz olduğu iddiası Amerikan iddiasıdır. O halde gelin teknik seviyede görüşelim ki durum budur. Amerikan tarafı, Türkiye'nin pozisyonunu değiştirmeyeceklerini anlamış ve buna rıza göstermekte olduğunu anladım. Ama S-400leri kullanmayacağımıza dair bir kesin taahhüt sonucu çıkarmıyorum ki bu ihtimale Türk halkı da şiddetle tepki ile görecektir inancındayım. Türkiye müttefiklerinden bağımsız kullanacağı bir savunma sistemi tedarik etmiştir. Buna itiraz edenlerin de Türkiye dostu bir yaklaşımda olmadıklarını düşünmek gerekir. Barış Pınarı sonrasında yaşanan "dost tepkileri" de zaten S-400 kararının ne kadar isabetli olduğunu göstermiştir.

Suriye Devlet Başkanı Esad "Biz PYD'ye Türkiye'ye karşı savaşmaları talebinde bulunduk ama onlar kabul etmedi" şeklinde bir açıklama yaptı. Esad'ın kafasında PYD/PKK konusunda nasıl bir plan var sizce?

Bunu iki taraftan irdelemek lazım. Kuzeyden askerimizin baskısı altında kalmış PYD'nin işbirliği yapacağı nihai yer Güneydeki Suriye Merkezi Kuvvetleridir. Aksi halde yok olmaktan kurtulamaz. Suriye içinde çeşitli gruplar var elbette bunların bir kısmı merkezi kuvvetlere isyan etmiştir. Bunlarla ilişkilerini yönetecek olan Şam yönetimidir. Bir işbirliği yürütmek zorundadır. PYD güneye doğru gidip kendisini Türk ordusu baskısından kurtarmak istiyorsa yapacağı tek şey Suriye ordusuna bir şekilde entegre olmaktır. Ondan sonrası iki devletin ilişkisi ile yola sokulur. Ama Suriye ordusuna entegre olmuş bir PYD'yi Suriye Devlet Başkanı Türkiye'ye karşı asker kullanacağım ve burada yanımda PYD'yi görmek istiyorum diye düşünüyorsa açıkçası Suriye'nin güçleri Türkiye'ye yetmez. Bu yetersizlik 1998'deki krizde de yaşandı, ve görüldü (beyaz bayrak çekti Suriyeliler). Hal böyleyse bugün parçalanmış ve bütünlüğünü kaybetmiş, nüfusunun %40'ı ülke toprakları dışında bir Suriye'nin Türkiye'ye karşı güç gösteremeyeceği aşikardır. Bu bakımdan da bu açıklamanın "PYD ve Şam Merkezi Kuvveti bir bütün yaratmalılar" şeklinde yorumlanmasının daha makul olduğunu düşünüyorum. Aksi halde Şam'ın PYD'li veya PYD'siz Türkiye'ye karşı güç uygulamasının kazanılabilir bir siyasi-askeri hedefi olamaz.

'AMERİKA NATO MÜTTEFİKİ TÜRKİYE'YE YAPTIRIM UYGULAYAMAZ'

Trump Erdoğan görüşmesinden ciddi bir şey çıkmadı, bundan sonra görüşmeler el altından yürütülebilir ve çözüme yönelik artık ilerleme sağlanabilir diyebilir miyiz?

Bence bir zaman kazanıldı ve bu zaman kullanılacaktır. Tarafların farklı istekleri var. Amerika ile ilişkileri yürütmek kolay bir şey değildir (kapıdan kovsanız bacadan girer ve ısrar ederler). Ama Türkiye'nin duruşu da bence sağlamdır ve geri adım atmamaya kararlıdır. Sonuçta Türkiye'nin istekleri ulusal çıkarları ile ilgilidir. Amerika'nın çıkarları ile örtüştüğü yerde işbirliği sağlanacaktır, çatışma çıktığı yerde herkes kendi yoluna bakacaktır. Ocak ayından bu yana Türkiye bunu zaten Amerika'ya empoze ediyor. Amerika'nın Türkiye'ye yaptırım uygulaması herşeyden NATO müttefikliğine (kurucu Washington Andlaşması 2. Maddesine) aykırıdır, böyle bir durum oluşursa iş uluslararası mahkemeye kadar gider. Dolayısıyla bu ilişkinin normalleşmesi en doğrusudur. Neticede aynı ittifakın içindeyiz. İttifak içinde de bir sürü kutuplaşma var. Türkiye bu kutuplaşmalar içinde ağırlığını farklı taraflara koyarsa Amerika tarafında olumsuz etkileri de olacaktır. Hepsi bir bütün halde bakıldığında Türkiye Amerika ilişkileri müttefiklik ve çıkarların örtüştüğü yerde dostane olmak zorundadır. Dolayısıyla Amerika'nın Türkiye'yi zorlamaya çalıştığı tüm konuların hukuki sonuçları olur. Sağduyu sahibi görevlilerin de yardımıyla iki tarafın siyasi uzlaşmaya varacaklarına inanıyorum.

NATO çok tartışılıyor, NATO'nun geleceği konusunda ne söyleyebiliriz?

Ortada bir Fransa- Amerika ayrışması var. Ortada bir AB- Amerika çatışması var. Ortada bazı Avrupalıların bağımsız bir askeri güç kuralım, NATO'ya bağımlı olmayalım gibi düşünceleri var (AB Ordusu). Bunlar hiçbir zaman olmadığı kadar da ileri götürülmüş düşünceler. Rusya'yla işbirliği ile güvenlik diyaloğu ile barışı korumak isteyen NATO üyeleri var, Ukrayna meselesi yüzünden Amerika ise buna karşı çıkıyor. Kaldı ki özüne bakıldığında Ukrayna da Amerika'nın yarattığı bir meseledir. Hepsini yan yana koyarsak NATO çalkantılı bir dönem geçirmektedir. Fakat NATO'nun da uzlaşma yaratma kültürü var. Dünya güvenliğinde de oynadığı bir rol var. Dünyada NATO gibi başka bir örgüt yok (Üye ve partner sayıları toplamı 70 ki BM üyelerinin 1/3 ünden fazladır). Böyle bir örgütün üyelerine kattığı o kadar büyük kazançlar var ki o kadar büyük sağladığı garantiler (nükleer ve toprak bütünlüğü) var ki güvenlik açısından, silah endüstrisi bakımından da yılda 20 milyar dolardan az olmayan bir ekonomik yapısı var. Hepsi yan yana geldiğinde NATO üyelerinin bu çıkarlardan vazgeçeceğini sanmıyorum. (70 yılda ayrılan tek üyesi de olmadı NATO'dan.) Belki bu çalkantılar bazı mekanizmaların NATO iç yapılandırılmasında etkili olabilir.


NASIL OLUR? / ALİ DEĞERMENCİ