Medine’nin ilk Müslüman’ı Peygamberimiz’in koruması: Eyüp Sultan

İslamiyet’i yaymak için seferden sefere koşan, Peygamberimiz’in koruması büyük komutan Eyüp Sultan, Medine’den gelerek İstanbul’un fethine de katıldı...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 15 Haziran 2018 Güncelleme 15 Haziran 2018, 01:55
Medine’nin ilk Müslüman’ı Peygamberimiz’in koruması: Eyüp Sultan

İÇİNDEKİLER

HAZRETİ Ebu Eyyüb El Ensari Hazretleri'nin gerçek adı Halid Bin Zeyd'dir. Ebu Eyyüb El-Ensâri Hazretleri, (Eyüp Sultan) aslen Medineli olup Hazrec Kabilesi'nin Neccaroğulları kolundandır. Hem baba, hem de anne tarafından Hazreti Peygamber Muhammed (S.A.V.) Efendimiz ile aynı soydan gelmektedir. Eyüp Sultan, Hz. Peygamber Efendimiz ve Müslümanlar'ın Mekke'den Medine'ye hicretinden iki yıl kadar önce, 620'de hanımı Ümmü Eyyüb ile birlikte Müslüman oldu. Medine'de İslamiyet'i ilk kabul edenlerden birisidir. 622'de Hz. Peygamberimiz'in Medine'ye hicretini duyan Eyüp Sultan da herkes gibi heyecan içindeydi. Kutlu misafir Hz. Peygamber Medine'ye ulaşmıştı. Efendimiz, devesi Kusva'yı serbest bırakarak kapısına çöktüğü evin misafiri olacağını bildirdi. Kusa hiçbir yere takılmadan yürüdü. Eyüp Sultan'ın kapısına geldi ve çöktü. Böylece Hz. Peygamber, Eyüp Sultan'ın evinin önünde indi. Ev iki katlı idi ve Eyüp Sultan, üst katı Peygamber Efendimiz için hazırlamıştı. Ancak Resülullah (S.A.V.) alt katı yukarıya tercih etti. Üst kata çıkan Eyüp Sultan ve hanımı rahat değillerdi, içlerinde bir huzursuzluk vardı. Sevgili Allah Resülü alt katta iken kendilerinin üst katta kalmaları hoşlarına gitmiyordu. Evin üst katında yürüyünce alt kata ses gitmesi ve toz toprak dökülmesi ihtimali vardı. Çok üzüldüler. Evin bir köşesine çekilip sabaha kadar uyumadan beklediler. Eyüp Sultan, sabah olunca durumu Hazreti Peygamber'e bildirdi. Efendimiz de ona, ziyaretçi çokluğu sebebiyle alt katta kalmayı tercih ettiğini söyleyerek kendisini rahatlattı. Ancak birkaç gün sonra üst katta dolu bir testi devrilip suyu döküldü. Yine huzursuz olduğunu bildirdi. Böylece Hazreti Peygamber üst kata taşındı. Bundan dolayı Eyüp Sultan, "Mihmandar-ı Nebi" unvanıyla anılmaya başladı. Ev İslamiyet'in öğretildiği bir mektep durumundaydı. Hz. Peygamber fakir muhacirlere burada yemek verir, kendisine sunulan hediyeleri fakirlere burada dağıtırdı.

KORUMALIĞINI YAPTI
Hz. Peygamber, Mescid-i Nebevi'nin ve evinin yapımı bittikten sonra da kendi evine taşındı. Ancak kendisine yaptıkları hizmet sebebiyle Eyüp Sultan'ı ve eşini hiçbir zaman unutmadı. Bazı günler, ashaptan bir grup arkadaşını yanına alır ve onlarla birlikte Eyüp Sultan'ın evine misafir olurdu. Eyüp Sultan, Peygamber Efendimiz hayatta bulunduğu sürece yanından ayrılmadı. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına katıldı. Hayberin, Mekke'nin ve Taifin fethinde de bulundu. Bu savaşlar esnasında zaman zaman Resulullah Efendimiz'in korumalığını yaptı. Eyüp Sultan, Allah Resulü'nün vefatından sonra, İslam'ı yayma ve müdafaa işine önem verdi.

​İSTANBUL'UN FETHİNE KATILDI
Eyüp Sultan, cihad maksadıyla yılda en az bir defa sefere katılır ve herkesi buna teşvik ederdi. Peygamber Efendimiz'in, kendilerine İstanbul'u anlatıp, "İstanbul elbette fetholunacaktır; O'nu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir" diye müjdelemiştir diyerek 669'daki kuşatmaya katıldı. Uzun bir yolculuk yapan Eyüp Sultan, 80'ini geçmişti. Ordu ile beraber İstanbul önlerine geldi ve şehrin fethedilmesi için büyük gayret gösterdi. Ancak bir sonuç alınamadı. Bu arada kendisinin hastalığı ilerledi ve yatağa düştü. Vasiyeti üzerine surların yakınına defnedildi.

KABRİNİ AKŞEMSETTİN HAZRETLERİ TESPİT ETTİ
Fatih Sultan Mehmed, Eyüp Sultan'ın vefatından 800 yıl sonra, İstanbul'un fethinden önce durumu hocası Akşemseddin Hazretleri'ne açtı. Eyüp Sultan'ın kabrinin nerede olabileceğini sordu. Fatih, 1453'te İstanbul önüne geldiği zaman bütün bu rivayetleri biliyor, Eyüp Sultan'ın kabrini bulmak istiyordu. Akşemseddin, parmağını uzatarak bugün kabrin bulunduğu Eyüp semtini işaret etti. Birlikte işaret edilen yere geldiler. Eyüp Sultan'ın kabrinin bulunduğu nokta Akşemseddin tarafından keşf ve ilham yoluyla tayin ile tespit edildi. Bu arada kabrin baş ve ayak uçlarına Akşemseddin Hazretleri tarafından iki çınar fidanı dikilerek kabrin yeri belirlendi. Bildirdiği yer bir iki arşın kadar kazılınca bir beyaz mermer çıkacağını anlattı. Orası kazıldı, Akşemsettin'in dediği gibi beyaz mermer meydana çıktı. Mermerin üzerinde "Haza kabri Halit İbn-i Zeyd" ibaresi yazılıydı. Akşemseddin'in yaptığı tespitin doğru olup olmadığı Fatih Sultan Mehmet dahil bir çok kimse için merak konusu olmuştu. Fatih Sultan Mehmet, bu noktadaki merakını gidermek için, bir gece kabrin yerini gösteren çınar fidanlarını yerinden söktürüp kıble tarafında farklı bir yere diktirdi. Sonra da kabrin üzerine türbe yaptıracağını söyleyerek, son kez yeri gelip kontrol etmesi için Hocası Akşemseddin'e haber gönderdi. Akşemseddin Hazretleri buraya gelir gelmez, çınar fidanlarının dikili olduğu yerle hiç ilgilenmeden doğrudan önceden tayin ve tespit ettiği yere gidip aynı noktayı işaret etti. Böylece kabrin orada olduğuna kesin olarak hükmedilerek üzerine türbe yapıldı.


​MEVLÜT YÜKSEL / İSTANBUL'UN MANEVİ SULTANLARI 26​