Gizli toplantı

Kıyıkent'teki yazlık evde, toplantıyı Dündar Kılıç yönetiyordu... Karşısında ise Selim Edes, Engin Civan ve sekiz milyon dolar kara para vardı. Kızı Uğur Kılıç da odadaydı. Peki Alaattin Çakıcı'nın adamları orada ne arıyordu? Bu soru, Civangate skandalının patlamasıyla yanıt bulacaktı...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 17 Temmuz 2010 Güncelleme 17 Temmuz 2010, 00:00
Gizli toplantı

İÇİNDEKİLER

Turgut Özal artık rahmetli olmuştu. Ahme'e yardım elini uzatacak kimse kalmamıştı. Diğer taraftan Ayhan Şahenk, Kanal 6'ya haciz üzerine haciz gönderiyordu. İşte o günlerden birinde Uğur Kılıç'a bir telefon geldi. Arayan Zeynep Özal'dı. Şöyle bir ricası vardı; Ağabeyi Ahmet'in, Ayhan Şahenk'e olan borçlarının erteletilmesine yardımcı olurlar mıydı? Uğur bir Cumhurbaşkanı kızının ricasını kıramazdı, kocasıyla konuşacaktı. Alaattin Çakıcı doğal olarak yurt dışındaydı. Ama trafiği hemen düzenledi. Birkaç gün sonra, Şahenk'in sahibi olduğu Bank Ekpress'in avukatlık bürosuna iki genç geldi ve "Alaattin ağabeylerinin selamlarını iletti. Mesaj açıktı "Ağabeyimiz bize haber gönderdi, Ahmet Bey'i borcu için sıkıştırmasınlar..."

ANKARA'DAN TEŞEKKÜR
Taraflar arasında küçük bir toplantı yapıldı. Haciz işlemleri kaldırıldı. Sonrasında Ahmet Özal ve Kanal 6 kısa bir süre için de olsa derin bir nefes alacaktı. O ana kadar bütün bu olup bitenlerden Dündar Kılıç'ın haberi yoktu. Ama Semra Özal, Uğur'a, "Dündar bey'in bir katkısı olduysa teşekkür etmek isterim" deyince genç kadın hayır diyemedi. Ve Dündar Kılıç, Kıyıkent'te yazlığında otururken uzaklardan çalan telefonun sesini duydu. Az sonra telefonu getirdiler kendisine. Arayan Semra Özal'dı. Dündar beye yardımlarından dolayı teşekkürlerini iletiyordu. Telefon elinde öylece kalakaldı. Koskoca bir cumhurbaşkanının eşi ona neden teşekkür ediyordu ki? Bu telefonu, bir süre sonra ikincisi takip edecekti, o da Dündar'ın yeni cehennemi olacaktı.

ENGİN CİVAN'A 4 KURŞUN
Dışarıda alabildiğine bir fırtına çıkmıştı. Mercedes'in direksiyonundaki kırk yaşlarında, gözlüklü adam sıkıntılıydı. Genç yaşına rağmen iş hayatında büyük başarılara imza atmış, Emlak Bankası Genel Müdürlüğü'ne kadar yükselmişti. O, Turgut Özal'ın Amerika'dan özel olarak getirttiği prenslerinden Engin Civan'dı. Ama son günlerde yaşadıkları bir kabus gibi çökmüştü üzerine. Mercedes, Gayrettepe'deki Avrupa Hastanesi'nin önüne park ederken hava iyice kararmaya başladı. 1994 yılının 19 Eylül günüydü. Engin Civan, arabadan çıktığı anda, yağmurun ıslak hışırtısının arasında yaklaşan ayak seslerini duydu. Döndü ve adamın elinde tuttuğu silahı dehşet içinde fark etti... Tetikçi iki kez dokundu, adını aldığı soğuk demir parçasına. Namludan dört adet kurşun çıktı. Yağmurlu kaldırıma kanlar içinde düşen Özal'ın prensi, bu saldırıda yaralı olarak kurtulacak ama kurşunlardan birini ömrünün sonuna kadar vücudunda taşıyacaktı. O fırtınalı akşamüzeri namludan çıkan dört kurşun, Türk yeraltı ve siyaset tarihine 'Civangate' ve "Rüşvetin belgesi olur mu pe......nk" deyimlerini miras olarak bırakacaktı.

OLAYIN KİLİT NOKTASI
Peki Dündar Kılıç, Civangate skandalına nasıl bulaşmıştı? Olayın kilit noktası, az önce aktardığımız, First Lady Semra Özal'dan gelen teşekkür telefonuydu. O anda hiçbir şeyden haberi olmayan Dündar, mahçup olmuş ama bozuntuya vermemişti. Aynı aileden gelecek bir ikinci rica, Dündar'ı bu skandalın ortasına çakacak ve başını yine derde sokacaktı. Zaten o, ne Egin Civan'ı tanırdı, ne Selim Edes'i. Ama bu kumpas yine tanıdık isimler arasında kurulacaktı. İlk olaydaki gibi Zeynep Özal bir kez daha Uğur Kılıç ile buluştu. Uğur'un yanında Dündar Kılıç'ın avukatı Mete Bozbora da vardı. Müteahhit Selim Edes, daha sonra üzerinde Ataşehir'in kurulacağı arsayı Emlakbank'a satmıştı. İddiaya göre, bu satışa yardımcı olması için Engin Civan'a 5 milyon dolar rüşvet vermişti. Ama Civan o dönem Emlakbank Genel Müdürülüğünü bırakmıştı. Faizleriyle birlikte 8 milyon dolara ulaşan bu para eğer ondan tahsil edilebilirse, 2 milyon doları bu işi 'becerenlere' verilebilirdi. Uğur Çakıcı önce karşı çıktı. O, tahsilatçı değildi. Ama Zeynep Özal, Uğur'u ikna edecek asıl kozunu sona saklamıştı. Civan'dan alınacak paranın büyük bir kısmı ağabeyi Ahmet'e gidecek, vergi borçları ödenecek ve Ahmet Özal, hapse girmekten kurtulacaktı! Bir an durakladı Uğur, eğer işin içinde Ahmet'e yardım etmek varsa eden olmasındı! Uğur, eşi Alaattin Çakıcı'yı aradı ve durumu bildirdi. Çakıcı adamlarından Tevfik Ağansoy'a işi çözmesi için talimat verdi. Civan ile buluşan Ağansoy sert bir cevize çatmıştı. Civan böyle bir borcu olmadığını söylüyordu. Bunun üzerine Çakıcı bir kez daha devreye girdi. Engin Civan ile Londra'da buluşup bu işi çözeceklerdi. İşte o an beklenmedik bir şey oldu. Semra Özal, bir kez daha Dündar Kılıç'ı aradı ve arabulucu olmasını rica etti. Semra hanım bu telefonu uzun süre inkar edecekti. Dündar Kılıç bir First Lady'nin isteğini kırmak istemedi. Belki de kendini eski günlerindeki gücünde hissetmek gururunu okşamıştı. Avukatlarıyla konuştuktan ve uzun uzun düşündükten sonra kızına telefon etti ve tarafları Kıyıkent'e yazlığına çağırdı. Bu gelişme, Londra'daki Çakıcı'ya büyük bir sürpriz olmuş ve onu hiç memnun etmemişti. Üstelik Civan, Londra'ya gelemeyeceğini, Dündar Kılıç ile buluşacaklarını söyleyince daha da kızdı. Bu toplantıya kendi adamı Ağasoy'u da göndermeye karar verdi! Sonu oldukça kanlı bitecek olan Civagate olayının ağları yavaş yavaş örülüyordu.

NEREDE O ESKİ KABADAYILAR?
Kıyıkent'te Dündar Kılıç'ın yazlık evi o gün öğleden sonra, bütün gazetecilerin ağzını sulandıracak isimlere ev sahipliği yapıyordu. Baş oyuncular Engin Civan ile Selim Edes ve avukatlarıydı. Dündar'ın başkanlığındaki bu toplantıda kızı Uğur Çakıcı da bulunuyordu. Ama Kılıç'ı asıl şaşırtan onun yanında gelen Alaattin'in adamları, Tevfik Ağansoy ve Haluk Uçar olmuştu. Çünkü kızı, ona olayı daha önce Alaattin Çakıcı'ya açmış olduğu söylememişti. Yine de Dündar, onları kızının koruması olarak görmeyi tercih etti. Dündar, yıllardır racon uğruna böyle toplantılar yürütmüş ve haklı ve haksızı ayırmıştı. Şimdi karşıdakiler Türkiye'nin en önde gelen iş adamlarıydı. Biri koskoca bir müteahhit, diğeri ABD görmüş ve bakanın genel müdürlüğü yapmış saygıdeğer bir insandı. Ama dakikalar ilerledikçe Dündar şaşılıktan şaşkınlığa düşecek "Nerede o eski kabadayılar" diyecekti...