Helikopterin hafızasını söken resmi görevli

BBP Genel Başkanı Destici, Cumhurbaşkanı Gül'ün Yazıcıoğlu'nun ölümü ile ilgili son gelişmeleri değerlendirmesiyle ilgili konuştu.

Giriş Tarihi 21 Eylül 2011, 00:00 Güncelleme 21 Eylül 2011, 16:30
Helikopterin hafızasını söken resmi görevli

İÇİNDEKİLER

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Anadolu Ajansı'na Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün açıklamaları ile ilgili açıklama yaptı. Destici, Cumhurbaşkanı Gül'ün, Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldüğü helikopter kazasıyla ilgili açıklamalarının büyük yankı yaptığını söyledi.

Mustafa Destici, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin açıklamasının, olayın aydınlatılması yönünde önemli bir katkı olduğunu düşündüğünü belirterek, ''O gün orada bulunanlar sivil değil resmi personeldi'' dedi.

BBP Genel Başkanı Destici, Cumhurbaşkanı Gül'ün bahsettiği görüntüleri kendisinin de izlediğini, helikopterin düştüğü yere ilk ulaşan 60-70 kişilik ekibin sivil değil resmi personel olduğunu ve bunların isim listesinin özel yetkili savcılıkta bulunduğunu ifade etti.

O gün orada bulunan ekipteki resmi personelin kim olduğunun tek tek bilindiğine dikkati çeken Destici, şunları kaydetti:

''O bölge polis bölgesi değil, polis oraya gitmeyeceğine göre, helikopterin başına ilk kimin gittiği belli. Cihazı helikopterden sökenler de belli. Rastlantı değil, biri başında duruyor, biri GPS cihazlarını söküyor. Rastgele gelmemişler, o cihazları sökmek için özel aletler gerekir, o aletlerle gelmişler.

Olayın takipçisi olacağız. İhmalse de, kusursa da, kasıtsa da bu ortaya çıksın. Soruşturma genişletilmeli, sorumlu olan herkes yargı önüne çıkartılmalıdır. Orada o gün kim vardı, hepsi biliniyor. Cihazları kimin söktüğü de biliniyor. Tıpkı Ergenekon, Balyoz ve Şike gibi bu konu da genişletilerek ele alınmalı, süreç hızlandırılmalı ve sorumlu olanlar kimler ise gerekli hukuki işlem yapılmalıdır. Sayın cumhurbaşkanının konuyu kamuoyuyla paylaşması, olayın aydınlatılması yönünde önemli bir katkıdır.''

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici Arzu Erdoğral'a da gelişmelerle ilgili bir röportaj verdi.

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Muhsin Yazıcıoğlu'nun içerisinde bulunduğu helikopterin düşmesi ile ilgili olarak savcının "ağır bir ihmalin sonucu mu yoksa organize bir iş mi" olduğu ile ilgili bir yol ayrımında olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği kazaya ilişkin 'inanılması zor' önemli gerçeklere ulaşıldığını söyledi.

Düşen helikopterin hafızası durumundaki beyninin ortadan kaldırıldığının Devlet Denetleme Kurulu raporuyla belgelendiğini vurgulayan Gül "Bana video geldi. Baktım ki, birileri buzlarda cesetlerle ilgileniyor, birileri diğer taraftan vida söküyor." Dedi.

DDK'nın araştırmasının 'büyük açıkları ortaya koyduğuna' da vurgu yapan Cumhurbaşkanı Gül, "Düşünebiliyor musunuz, Meclis'te bu mesele kapanmıştı. Ama düşen helikopterin beyni, yani her şeyi kaydeden o hafızası yok şimdi ortada. Keçiler gelip söküp götürmedi onu." Yorumunda da bulundu. Konu ile ilgili ulaştığımız BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, "artık Cumhurbaşkanımız da kaza ile ilgili derin şüpheleri var dedi ve ekledi; Kaza olduğuna dair ortaya konulan tüm bilgiler çürütüldü…!

ARTIK CUMHURBAŞKANIMIZ DA KAZA İLE İLGİLİ DERİN ŞÜPHELER İÇERİSİNDE…


Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünden sonra birçok şüphe gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Gül bugün konu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cumhurbaşkanı ile yaklaşım bir ay önce bir araya geldiğimizde kendisiyle bu konuları görüştük zaten. Helikopterde üç tane GPS cihazı vardı. Bunlardan en az veri kıtlığı olan var. Ama 2 tanesi yok. Bu cihazlar ne zamandan beri yok diye soruyoruz. Bu cihazlar helikopter uçuşa kalktıktan sonra var. Hatta düştüğünde de var. Uçağın bulunduğu 28 ve 29 tarihleri arasında da var. Ama 30'undan sonra yok olduğu söyleniyor. Hatta biz 31'ine ait olan elimizdeki fotoğrafları da kamuoyu ile paylaştık. Fakat kamuoyu pek ilgilenmedi bununla.

Biz bu süre içerisinde Cumhurbaşkanı ile dört kere görüştük. Bunların ikisinde ailede bizimle birlikteydi. Biz Cumhurbaşkanından Devlet Denetle Kurulunu araştırmasını talep ettiğimizde ilk olarak sıcak bakılmadı. Çünkü baştan tavırları kaza olduğu yönündeydi. Takdiri İlahi, yapılacak bir şey yok şeklinde bir tutum vardı. Tekrar Devlet Denetle Kurulu araştırmasını talep ettiğimizde bu sefer bizi şüphelere götüren bilgileri, belgeleri ortaya koyduk. Bize "cinayetten mi şüpheleniyorsunuz" diye soruldu. Bizde araştırılmasını istiyoruz dedik. Bizim bu ısrarımız ve Cumhurbaşkanın takdiri ile Devlet Denetleme Kurulu çalışmaya başladı. Ben bir ay öncede açıkladım. "Cumhurbaşkanının tavrında net bir değişikli gördüm" dedim. Artık Cumhurbaşkanımızda bunun normal bir kaza olmadığıyla ilgili derin şüpheler içerisinde diye açıkladım. Bu hadiseyi bizimle paylaştı. Bende bu GPS'i alanların görüntüleri bizimde elimizde diye paylaştım. Aynen Cumhurbaşkanının dediği gibi birileri cenazelerle uğraşırken birileri gelip ellerinde cihazlarla bu aletleri söküyorlar.

KİŞİLER DE TESPİT EDİLDİ!

Peki bu kişiler tespit edildi mi?

Bu kişiler tespit edildi. Şimdi özel yetkili savcıda tüm bilgiler. Soruşturmaya zarar vermemesi açından bu bilgileri paylaşmıyoruz. Devlet Denetleme Kurulu dosyayı tamamlamıştı. Özel yetkili savcı bazı konuların derinleştirmesini istemişti. Fakat buna olumsuz yanıt vermişlerdi. Son görüşmelerde Cumhurbaşkanımızdan bunu da talep ettik. Bunun üzerine Cumhurbaşkanımız Devlet Denetleme Kuruluna bir ek çalışma yapılmasının talimatını verdi. Bu konuyla ilgili ek çalışma yürütülüyor.

SORUMLULUR YARGI ÖNÜNE ÇIKANA KADAR BU İŞİN TAKİPÇİSİYİZ

Yeterince bir korunma sağlanamadı mı? Sayın Yazıcıoğlu'nun bazı tehditler aldığını biliyoruz. Daha sıkı bir güvenlik olsaydı daha farklı olur muydu?

Muhsin Yazıcıoğlu'nun korumaları vardı. Ama Yazıcıoğlu'nun helikopteri düştüğünde yanında bir koruması yoktu. Bizim siyasetimiz diğer siyasi partiler gibi değil. İmkânsızlıklarımız çok o tarzda. Hazine yardımını bizde yeterince kullanabilseydik farklı şeyler olabilirdi. Ama neticede Muhsin Yazıcıoğlu'nun korunup korunmamasından çok büyük ihmaller var. Elimizde net olan şeyler var. GPS cihazlarının çalınması ve bunu görüntüleri. Helikopterin düştüğü yer ama buranın aranmaması gibi... Ama kimin tespit ettiği, kimin aramadığı net mi? Net… Bilgi kirliliği yani kurtuldu, sağ geliyor gibi söylentiler var, bunun nereden kaynaklandığı belli mi? Belli… Hava trafiği radarların çalışmaması (Hem askeri hem sivil radarların çalışmaması.) Bunlar da tespit edildi mi? Evet… Sonuç itibari ile bu işte hatası olanlar özel yetkili savcı tarafından tespit edildi. Biz aile ile birlikte Cuma günü Malatya'ya gideceğiz. Savcı ile saat 14:00'de görüşeceğiz. Şimdiye kadar ısrarlı bir şekilde yaptığımız takip bizi bu noktaya getirdi. Bu işte kusuru, ihmali, hatası olanlar mahkeme önüne çıkana kadar bu konunun takipçisi olacağız.

AĞIR BİR İHMAL Mİ YOKSA ORGANİZE BİR ŞEY Mİ?

İstihbarati bir zafiyet olduğunu düşünüyor musunuz?


Tabi ki şimdi böyle bir hadise oluyor bununla ilgili olarak Milli İstihbarat Teşkilatı'nın elinde tek bir bilgi olmaz mı yani? Veya Muhsin Yazıcıoğlu uyarılabilinir miydi? (Bu bir suikastsa, sabotaj ise…) Şu anda bu konuda net değiliz. Evet, bize bunun kaza olduğunu söyleyenler ne bizi ne de kamuoyunu tatmin edemedi. Çünkü kaza olduğuna dair ortaya konulan tüm bilgiler çürütüldü. Şu anda savcının geldiği nokta bu ihmal ve hatalar… Şimdi bu ağır bir ihmalin sonucu mu yoksa organize bir şey mi savcı bunun yol ayırımında.

Zaten helikopterin ilk düştüğü dakikadan itibaren yerine oturmayan bir şeyler vardı. 112 Acil ile yapılan görüşmelerden tutunda kameraman İsmail Güneş'in "orada bir adamın olduğunu" söylemesine kadar birçok şey! Bu son ortaya çıkanlar da o şüpheleri destekler nitelikte oldu…

Ne kadar şüphelenilen nokta varsa, biz bunların hepsini meclise, DDK'ya, Kahramanmaraş Cumhuriyet Savıcılığına, hem de şu anda çalışmaları yürüten Malatya'daki özel yetkili savcıya ilettik. Ve şu anda kamuoyunda konuşulan her şey (bilgi, belge, şüphe) bu soruşturmanın dışında değil ve hepsi araştırılıyor, insanlar dinleniyor, yazışmalar yapılıyor.

Aile gelişmeleri nasıl değerlendiriyor?

Birlikte hareket ediyoruz. Avukatlar ile birlikte toplantılar yapıp gelişmeleri birlikte değerlendiriyoruz. Sonrasında ise avukatlarımız aracılığı ile özel yetkili savcıya ve mahkemeye taleplerimizi iletiyoruz. Ama dediğim gibi bu hafta aileler ile birlikte bizzat gideceğiz.

DDK RAPORU ŞÜPHELERİ GİDERMEDİ BİLAKİS ARTTIRDI

Neticede tüm iddialar ile ilgili kararı savcı verecek. Zaman zaman yargı da aksaklıklar olabiliyor? Bu ve benzeri aksaklıkları göz önüne aldığımızda bundan sonraki süreçte yetkili mercilerde beklentileriniz nelerdir?

Türkiye'de hukuk içerisinde hak aramanın ne kadar zor olduğunu biz bu süreç içerisinde bir keza daha gördük. İçeriden ve dışarıdan yapılan her türlü provokasyona, operasyona ve fitneye rağmen ısrarla hukuk içerisinde kalacağız dedik ve kaldık. Millet ile devleti sokakta karşı karşıya getirmemizi planlayanların oyununa hiçbir zaman gelmedik. BBP'nin bu konuda referans olduğunu da düşünüyoruz. Meclis tarihinde böyle bir konu ile ilgili ilk kez bir araştırma komisyonu kuruldu. İlk defa DDK böyle bir konuyu araştırdı. Bildiğiniz gibi bizden sonra Turgut Özal, Adnan Kahveci, Eşref Bitlis, Hrant Dink gibi isimler içinde DDK araştırması talep edildi ve o konular ile ilgili de araştırma başladı. DDK araştırması istememizin ne kadar gerekli olduğunu da rapor açıklandıktan sonra gördük. DDK'da çok güzel bir çalışma yaptı. Kamuoyunu tatmin etti. Şüpheleri gidermedi bilakis şüpheleri arttırdı. DDK'nın raporu elimizi güçlendirdi ve biz davayı özel yetkili savcıya taşıdık. DDK'ın böyle bir raporu olmasaydı davayı Kahramanmaraş'tan Malatya'ya taşımamız güç olurdu. Dolayısı ile da geldiğimiz noktada hukuk içerinde biz yapmamız gereken her şeyi yaptık. Davayı en yetkili mercinin önüne koyduk. Bundan sonrada bizim işimiz bitmedi. Davayı tüm detayları ile takip ediyoruz. Bize gelen her yeni bilgiyi hukukçularımız aracılığı ile savcıya aktarıyoruz. Ümitliyiz. Bu konu neyse ortaya çıkacak.