Batı’ya isyan

Siyaset ve din konularında sosyolojik araştırmalarıyla tanınan Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, Türk seçmeninin sandık tercihlerini takvim için yorumladı. Batı Türkiye'de bir anlamda diyor ki; Sen efendine nasıl karşı gelebilirsin? Batı nasıl ki Erdoğan üzerinden bu topluma aşağılamada bulunuyorsa, Türk halkı da bu aşağılamaya karşı aynı şekilde cevap veriyor. Seçmen, sembol isim olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı çok haklı görüyor. Seçimin bir tercümesi de budur

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 02 Temmuz 2018 Güncelleme 02 Temmuz 2018, 03:07
Batı’ya isyan

İÇİNDEKİLER

Türkiye son 4-5 yıldan beri özellikle Batı ile çok sert gerilimler yaşıyor. Batı, Türkiye'ye karşı düşmanca davranıyor. Öyle ki, terör örgütlerini Türkiye'ye karşı aleni şekilde destekliyor. Bunu yaparken de bir Fransız mürebbiyesi gibi yapıyor ve Türk halkına parmak sallıyor. Uludağ Üniversitesi'nde Siyaset Sosyolojisi ve Din Sosyolojisi alanlarında çalışmalar yapan, Türkiye'nin en özgün akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay ile Türk seçmeninin son seçimlerde oy verme eğilimini ve buna etki eden sebepleri konuştuk.

Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sağ muhafazakar, milliyetçilik damarı ağır basan bir kesimin oyları belirgin hale geldi. Bir eğilim olarak kendini tahkim eden bir gelişme bu. AK Parti'nin kuruluş felsefesinin dışındaki eğilimlerin partiden müşteki olarak MHP'ye yöneldi. Buna da milliyetçi bir damar diyebilirsiniz. HDP'nin barajı geçmesi, İyi Parti'nin muhafazakar parti olarak parlamentoda yer alması önemli faktörlerdir.

Bu seçimlerde seçmeni oy verirken en çok etkileyen unsurlar nedir?
Birçok sebep var; milliyetçilik, muhafazakarlık... Ama bugün en fazla etkileyen Batı'nın Türkiye'ye karşı bakışı. Batı'nın ötekileştirme, aşağılama ve zor duruma sokma gibi hususlar süreci başlattı ve seçmenin hafızalarında yer aldı. Suriye'deki durum, Afrin olayı, terör olayları ve bunlarla baş edilmesine yönelik girişimler güvenliği ön plana çıkardı.

YA ALMAN OLUN YA DA TERK EDİN
Batı'nın bu tutumu tarihsel midir?
Batı'nın tarihsel bagajı var. Haçlı Seferleri'nden başlayarak, medenileştirme misyonunu kendisinde görmesinde ve 'The West an the Rest'... Batı ve Ötekiler şeklindeki zihniyetin neredeyse en demokrat insanların bile zihninde zaman zaman ortaya çıktığını gördüğümüz bir durum var. Batı hem kendi iç sorunları, hem de dünya ile ilgili kriz durumu belirdiğinde bagajdan bir konuyu çıkarıyor.
Bazen Ermeni Meselesi, bazen Almanya'da Türkler'e ait camilerin yasaklanması konusu gündeme geliyor. Kendi içine sindiremediği, kendi kimliği ile kabul edemediği bir kesim olarak görüyor. Burada yaşıyorsanız kendi kimliklerinizi unutun tamamen Alman ya da diğer ülke kimliklerini edinin aksi taktirde de burayı terk edin diyor. Bu olay çok açık dile getiriliyor.

Batının bu tutumunun arka planında ne var?
Batı, Cumhuriyetle birlikte kendi kimliğinden tamamen arınmış bir ülke bekledi. Buna da kısmen umutlandı çünkü reformlarla bu umudu besledi. Türkiye dinamik bir toplum ve geçmişinden gelen kodlar nedeniyle tek tip bir toplum olamayacağı, batının istediği gibi bir toplum olamayacağı ortaya çıktı. Batı'nın Türkiye'yi AB'ye kabul etme niyeti; önce benim empoze ettiklerimi yerine getir, benim gibi ol yaklaşımı vardı. Bu Türkiye'de çok kabul gören bir durum olmadı. Marjinal kesimlerin haricinde...

Batı medyasının Erdoğan üzerinden ağır manşetler atmasının amacı nedir?
Bu manşetlerde Sayın Erdoğan bir sembol olarak seçildi. O sembol üzerinden bir kültür, doğu dünyası, başka bir dünya olarak görüp onun üzerinden toplumumuzu, kültürümüzü ve geleneklerimizi aşağılama şeklinde bir tutum tezahür etmiş oldu. İşte seçmen de bunu bu şekilde algıladı şüphesiz.

Bu tutum efendi-köle ilişkisine mi benziyor?
Son tahlilde buna varıyor tabi. Küresel Kapitalizm diye bir süreç var. Bu tabi öncü devletlerin BM'de, NATO sembolünde bunu görüyoruz. Biz büyük bir ulus devletiz, İmparatorluk bakiyesiyiz, öyle yeni kurulan tecrübesiz bir devlet değiliz, biz sadece sizinle eşit düzeyde bir konum almak istiyoruz. Batı, bu eşitlik ancak benim gibi olursanız olabilir diyor. Onun için dünya 5'ten büyüktür.

Erdoğan'ın 'Dünya 5'ten büyüktür' ve 'One minute' çıkışı Batı ile kırılma noktası mıdır?
Evet bunlar kırılma noktalarıdır ama Hz. Muhammed ile ilgili karikatürleri düşünün. Bunlar birikimsel olarak geldi. Sayın Erdoğan'ın da tepkileri de bu birikimlerin yarattığı bir sonuç aslında. Genel olarak Müslüman dünya, İslam'ı terör aracı olarak gösterdiler. Sonuçta Batı benim gibi değilsen bir hükmün de değerin de yok. One minute programında sanki fezaya bir füze kaldırılıyor da vakit geçerse orada kalacak herkes. Koskocaman bir ülkenin Başbakan'ı konuşuyor o da bitirmeye çalışıyor. Bakın Filistin'de olan olaylara bakarsanız bunlar bir birikim. Bunun için Müslüman, muhafazakar olmaya da gerek yok. Herkesin vicdanını kanatan olaylar oluyor o bölgede. Bunu 'Müslümanların temsilcisi miyiz?' durumuna düşürmemek gerekir. Din meselesini onlar gündeme getirdi. 11 Eylül olduğu zaman bu bir Haçlı Seferi'dir diyen Bush'du. Geçmişi hafızalarda yeniden diriltti ve bunu söyledi. Haçlı Seferi dediğiniz anda aklınıza Hristiyan ve Müslüman Savaşı akla gelir. Türkiye bütün bunlara rağmen terörle mücadelede çok hassas davranıyor.

15 Temmuz darbe girişimine rağmen Batı'nın terör örgütlerinden yana tavır alması seçmen üzerinde etki olmuş mudur?
Afrin'e girmeyin, giremezsiniz denildi Türkiye girdi, tıpkı Kıbrıs'a girildiği gibi. Tabi bunları bize ödettiriyorlar ödettirecekler. Ama bunu da görüyor seçmen. Batı diyor ki bir anlamda; Sen efendine nasıl karşı gelebilirsin. Bugün bu bölgede düzelmiş gibi görülen durumun Batı açısından iki yüzlü olduğunu düşünüyorum. Ve kalleşçe sinsi planlar içinde olduklarını düşünüyorum. Komplocu yaklaşım olarak kabul edilmesin lütfen. Batı zaten bunu hep ispatlamıştır.

BATI'YA KARŞI ERDOĞAN'I DESTEKLEMEK
Batı'nın tutumuna karşı halkın topyekun isyan ettiğini düşünüyorum. Nasıl ki Batı Erdoğan üzerinden bu toplumu aşağılamada bulunuyorsa, bu aşağılamaya karşı Erdoğan'ı kararlı temsilci olarak görenler de aynı şekilde cevap verme psikozu içindeler. Bu çok doğal bir durumdur. B ugün fiili bir durum var. Seçmen, sembol isim olarak Recep Tayyip Erdoğan'ı çok haklı görüyor ve tutumunun devamı olarak görmek istiyor. Seçimin bir tercümesi de budur.

MUHAFAZAKAR DUYARLILIK KAYBOLDU
Muhafazakarlık nasıl bir değişime giriyor?
Bir muhafazakarın muhafaza edeceği şeyler açısından duyarlılıklar kayboldu. Giyim muhafazakar gibi gözüküyor ama alakası yok, bir davranış muhafazakar gibi ama baktığınızda kendine uygun hale getirildiğini görüyorsunuz. Mesela muhafazakarlar defileler düzenliyor. Yani binek araçlarından tutun, lüks tatil yerlerinden, lüks lokantalara kadar bunlar yaşanıyor.

CHP KİMLİK TEREDDÜTÜ YAŞIYOR
Muhalefet 16 yıldır neden kazanamıyor, sorun nedir?
Kendi kimliğini tam oturtamamasına bağlıdır. Buna siyasi kimlik tereddütü yaşıyor. CHP kendisini sol bir parti olarak tanımlıyor. Fakat bir partinin kendine sol demekle sol olmadığı ortada. Kaldı ki geçmişte olan ikna odalarından tutun, sonra çok komik şekilde çarşaf açılımı yaptılar. Ama aynı zamanda da bunu yapan parti Cumhuriyet Mitinglerini düzenliyor çağdaş Türkiye'ye ulaşmak için de bu ve buna benzer insanların, batının baktığı gibi burada yeri yoktur demeye getiren şeyler söylüyorlar. Böyle belirgin çelişkiyi herkes görebilir. Bunlar dindarları çok arkasına aldı. O zaman biz de dindarları arkamıza alırsak başarılı oluruz, çarşaf açılımı yapalım. Bu inandırıcı olabilir mi? Laiklik diyorsunuz, giyim tarzı ile ilgili konuşuyorsunuz, mitingler düzenliyorsunuz belirli bir kesimi kastederek sloganlar atıyorsunuz. SP ile ittifak yapınca muhafazakar oylar gelmiyor. Gülünç durumlar ortaya çıkıyor.

CHP 41 yıl sonra Muharrem İnce ile yüzde 30'un üzerinde oy aldı. İnce'yi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı seçimi ile Meclis seçimi mantığı aynı değil. İnce partili olmasına rağmen milliyetçi, muhafazakar kesime sempatik, samimi gelen birini oylamış oluyoruz. Bu oy başarılı şekilde süreceğinin de garantisi de değil. O seçimin mantığı ile İnce'ye oy vermiş insanlar program, proje söz konusu olduğunda desteği çekeceklerdir belki. Bunu bilmiyoruz. Bunlar şahsa bağlı olmaz. İnce CHP'ye Genel Başkan olursa yüzde 30 cepte görülemez ki... Nasıl uygulamalar yapacak? Belki eleştirdiği bir şeyi yapacak. Karşı olduğunuz Cumhurbaşkanlığı sistemi var gelir gelmez kaldırmayı düşünüyorsunuz ama seçim propagandasını tamamen o sistem içindeki bir başkan figürü ile yürütüyorsunuz. Onu kapatırım, rütbeni sökerim, onu satarım olduğu zaman o tek adamlık imajını vermiş oluyor.

​CHP'de nasıl bir değişim olmalı ki Türkiye demokrasisi daha iyi bir noktaya gelsin?
16 yılı baz aldığınızda yaşadığı hayal kırıklığından çıkardığı çok somut dersler yok. Çıka çıka bir Muharrem İnce şahsi gayretiyle çıkmış. CHP imajını sarsan, a, öyle de değilmiş diyen bir kişi çıkıyor. Bir kişiye umut bağlayarak geleceği garanti edemeyiz. Yani bu şekilde de gider diyemeyiz. Çünkü CHP'nin yapısal sorunları var. Bir türlü sorunlarını aşamıyor.

NASIL "ADAM KAZANDI" DERSİN?
İSMAİL Küçükkaya'nın okuduğu "Adam kazandı" mesajı. Bunu sen nasıl kazandı dersin diye İnce'ye sert eleştiriler. İnce ne diyecekti? Kazandı demesine bile kızıyorlar. Boş hayaller içinde sadece duygu dünyası içinde sadece kendisini haklı gören, mutlaka da bunun sonucunun kazanç olacağını düşünen bir kitleyi parti yaratmış oluyor. Bu yanlış bir yönlendirme... Gerçekçi olmayan bir şey. Bu sefer bunalım başlıyor.


NASIL OLUYOR? ALİ DEĞERMENCİ