Eylesem her ne kadar vasfı Cemilin icmal
(Ziya Paşa)
* Duvar takvimlerini kullanmayı bıraktığımızdan beri tarihteki sıcağın da soğuğun da, geçmiş kuşakların tecrübesinden çıkan bilgilerin de ne olduğunu unuttuk. Bazı şiirlerin edebi anlamını ve ironiyi de anlayamıyoruz. Ziya Paşa, üstteki mısralarda Sadrazam Ali Paşa'yı hicvederken, mealen 'güzel vasfını her ne kadar özetlesem de, erbaine kadar sürer elbette bu sıcak bahis' diyor. Erbain, Arapça 40 demek; 40 gün süren kara kış günlerine bu ad veriliyor. 22 Aralık'ta başlıyor 30 Ocak'ta bitiyor.
İSTANBUL' DA KIŞ
Halk dilinde zemheri(r) denen süredir. 31 Ocak'ta başlayıp da 20 Mart'a kadar olan 50 gün süren soğuğa da hâmsin deniyor. Hâmsin de Arapça 50 demektir. Dikkat edilirse bu iki süre en uzun gecenin olduğu 21 Aralık'ta başlıyor ve gündüz ile gecenin eşit olduğu (ekinoks) 21 Mart'a kadar sürüyor. Bu süre özellikle İstanbul'da kış dönemidir. Erbain ile hâmsin arasındaki fark, erbainin daha soğuk olmasıdır. Kuşkusuz hâmsin de soğuk ama erbain kadar değil. Şöyle izah edebiliriz. Deprem olduğunda bazı kişiler, alttan vurdu ya da yandan geldi derler. Bu yanlış ve komik bir tespit değildir. Deprem üssüne yakın olan yerlerde deprem dalgaları binayı dikine hoplatır, kuşkusuz sallar da ama insanda bir hoplama hissi daha baskındır. Deprem üssüne uzak olan yerlerde ise etki daha çok yandan vurup kişiye salınım yapmış hissi verir. Erbain de eskilerin deyimiyle tepeden gelir, hâmsin ise yandan vurur. Halk arasında böyle tarif edilir. Erbain bitince insanlar, kurbanlar keser ve birbirini geçmiş olsun anlamında tebrik ederlerdi. Nasıl etmesinler ki soğuk demek, hastalık, açlık, hatta kıtlık ve yiyeceğe anormal zam demekti. Sonuç da padişahın tahttan indirilmesine kadar gidebilecek hoşnutsuzluktu.
* * *
III. OSMAN'IN ŞANSSIZLIĞI...
1754-1755 erbaini de çok soğuktu. Haliç donmuştu. Tarihçi Şemdanizâde dönemi şöyle yazmıştı: "Derya dondu, yani Hasköy ile Eyüp arası. Kurşunlu Mahzen'e gelinceye müncemid (donuk) oldu." III. Osman tahta çıkalı 1 ay olmuştu ki soğuk derdi çıktı. Öyle bir şanstı ki, 55 yaşında tahta geçinceye kadar doğru düzgün güneş ışığı görmemişti. Dış dünya ile tanıştığında karşısına donmuş İstanbul çıktı.
TAYFUN ER