Suç: Kutsal Sırp kanını kirletmek!

Bratunas Şehir Stadı'na getirilen Bosnalı Müslümanlar, akıllara durgunluk veren 'Sırplar'ın kanını kirletti' suçuyla kurşuna diziliyordu. Tribündeki on binlerce kişi de mutluluktan çılgına dönüyordu

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 22 Ekim 2010 Güncelleme 09 Aralık 2010, 15:08
Suç: Kutsal Sırp kanını kirletmek!

İÇİNDEKİLER

Savaşın başlaması ile birlikte, Sırplar tarafından Boşnaklar'a karşı topyekûn bir imha harekâtı başlatıldı.
Yakalanan ve esir alınan yüzlerce Müslüman Boşnak, Bratunas Şehri'nde bir stadyuma dolduruldu. Bir süre bekletildikten sonra, kurşuna dizilerek yok edilmeleri kararı verildi. Bunun için de bir "tören" düzenlendi. O günlerde bu tür infazlar alışılmış olaylardı. Hatta, kurşuna dizilecek Boşnaklar için "şanslılar" değerlendirmesi bile yapılabilirdi. İşkence görmeyecekler, kurşuna dizilerek ruhlarını teslim edeceklerdi. Ancak, bu defa gözle görülen ve hissedilen bir farklılık vardı. Sırplar, bu infaza olağanüstü önem veriyorlardı.

SIRP KADINLARLA EVLİLİK
"Kurşuna dizme töreni" için hazırlıklar tamamlanmış, binlerce Sırp, infaz saatinden çok önce Bratunas Şehir Stadı'nı doldurmuştu.
Boşnaklar'ın, Sırp kurşunları ile can vermesini seyretmek için heyecan içinde bekliyorlardı. Görüntü, kelimenin tam anlamı iğrençti... Şehir Stadı'nın durumu, eski Roma'daki arenalara benziyordu.
Katiller bir köşede, kurbanlar bir başka köşede bekliyorlardı. Kan dökülmesini seyretmek için toplanan kalabalıklar da stadyumu doldurmuştu. Eski Roma'nın "yok etme" kültürünün yaygın olduğu bölgede, tarih bir defa daha tekerrür ediyordu.
Bosnalı Müslümanlar, gruplar halinde getirilip sıraya diziliyor, "nişan al" komutunun ardından gelen "ateş" emri ile silâhlar ölüm kusuyordu. Bosnalı kurbanlar yere düşüp titreyerek can verdikçe, tribünlerden de hayvanca çığlıklar yükseliyordu. Bu şekilde yüzlerce Boşnak katledildi.
Özel önem verilen bir grup Boşnak'a isnat edilen suç ise, oldukça ilginçti. Onlar, "Kutsal Sırp kanını kirletmekle" suçlanıyorlardı. Çünkü, Sırp kadınlarla evlenmişlerdi. Onlardan çocukları olmuştu.
Sırplar, öylesine kin ve nefret tohumları etmişti ki... Stadyumda toplanan kalabalıklar, en çok onların kurşuna dizilmeleri sırasında zafer çığlıkları attılar. En çarpıcı olanı ise, "Sırp kanını kirlettikleri" suçlaması ile kurşuna dizilenlerin bazılarının eşleri de oradaydı. Yıllarca aynı yatağa baş koydukları kocalarının öldürülmesi sırasında zevk çığlıkları atmışlardı. Bosna'da akıl, iz'an ve vicdan rafa kaldırılmıştı.

CİNAYET İŞLEYEN KADINLAR
Boşnaklar, savaşın başlaması ile birlikte en büyük darbeyi en yakınlarından yediler. Yıllarca yüz yüze baktıkları Sırp komşuları evlerini bastı. Kadın ve kızlara kocalarının ve babalarının önünde defalarca tecavüz edildi.
Erkekler öldürüldü, kadınlar seks kölesi olarak kullanıldı.
Bazı bölgelerde ise, çok daha iğrenci yaşandı. Eşleri ve çocuklarının gözleri önünde erkeklerin ırzına geçildi.
Zaman içinde düşmanlık tohumları öylesine boy attı ki, bazı Sırp kadınlar sırf Boşnak olduğu için eşlerini yataklarında uyurken katletti.
Öldürmek ve yok etmek duygularının esiri hâline gelen Sırplar, tek kelime ile insanlık dışı ve mide bulandırıcı katliamların altına imza attılar. Boşnaklara zulmedip kan döktükçe daha fazla itibar kazandılar!
KATİL VE KOMUTAN
İnsanlık dışı olaylar sürerken, BM tarafından bölgeye Barış Gücü askerlerinin gönderilmesi kararlaştırıldı. BM, Bosna'nın hiçbir yerinde Sırplar ve Hırvatlar tarafından uygulanan zulme engel olamadı. Daha doğrusu, olmak istemedi. Sırebrenisa katliâmı, bunun en önemli örneklerinden biri.
Sırebrenisa'da BM Barış Gücü'nün gözleri önünde 8 binden fazla Boşnak katledildi. Amerikalılar ve Avrupalılar, olacakları haftalar öncesinden biliyorlardı. Barış gücü kılını bile kıpırdatmadı. Hatta, Birleşmiş Milletler Barış Gücü tarafından Sırp kaatillere destek bile verildi. Boşnaklar katledilirken, Sırp Ordusu'nun Başkomutanı Ratko Mladiç ile İngiliz Barış Gücü Komutanı Michael Rose, içki masalarında kutlamalar yaptı. Bu ikili el ele verip, hiç çekinmeden kameralara pozlar bile verdi.
O günlerde Boşnaklar tarafından korkunç suçlamalar yapıldı. Barış Gücü Komutanı İngiliz Generali'nin, bazı özel evlerde Sırplar tarafından kendisine getirilen seçilmiş Boşnak kadınların ırzına geçtiği yönünde iddialarda bulunuldu. Bu iddiaları araştıran olmadı. Türkiye dahil, dünyanın dört bir yanından BM Barış Gücü'ne yönelik eleştiriler yapılıyor, ancak umursayan bile olmuyordu. Katliamı önlemek için gönderilen Barış Gücü, adeta Boşnaklara karşı bir savaş veriyordu...

SNİPER'LER İŞ BAŞINDA
Boşnaklar'ın alacakları tedbirleri engelliyorlar, yüksek seviyedeki komutanları eliyle Bosna Ordusu içindeki stratejik gelişmeleri tespit edip, Sırplara bildiriyorlardı. Kısacası, BM Barış Gücü, Sırplar adına casusluk bile yapıyordu. Saray Bosna'ya yönelik top atışlarına engel olmuyorlardı. Sokağa çıkan çocukları dürbünlü tüfeklerle avlayan ve "Sniper" denilen Sırp keskin nişancılara yönelik hiçbir tedbir almıyorlardı. Şehirde binlerce insan açlık ve hastalıktan kırılırken, bunu önlemek için kıllarını bile kıpırdatmıyorlardı. Tam tersine, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler, Bosna'ya uygulanan ambargonun devamı için bastırıyorlardı.

KATLİAMI SEYRETTİLER
Nihayet, Bosna Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hakkı Turayliç'i, Sırplara teslim ettiler.
Hakkı Turayliç, Havaalanı'ndan Saray Bosna'ya dönerken, bindiği BM'ye ait zırhlı araç durduruldu.
Sırp katiller, kimlik bile sormadan Turayliç'i zırhlı aracın içinde tarayarak katlettiler. BM askerleri ise seyretmekten başka bir şey yapmadılar.
Bugün "medeniyet" nutukları atıp, bize yol göstermeye çalışanların hepsi el ele verip bu katliamı destekledi.

HAÇIN ÜZERİNDEKİ AY YILDIZ

Hırvatlar tarafından bölgeye hâkim tepenin üzerine yerleştirilen bu dev haç, ilk zamanlar büyük psikolojik etki yaptı. Özellikle Boşnak gençlerin morallerinin bozulup, çocukların korkmasına yol açtı.
Gerçekten de o dağın tepesinden aşağıya yuvarlanacak ve önüne gelen her şeyi yıkıp geçecek gibi görünüyordu.
Bir gün küçük bir Boşnak kızı babasına haçı gösterip "korkuyorum" dedi:
- Onu bizim tepemize neden koydular? Yine bize saldıracaklar mı? Seni, dedemi, annemi ve beni öldürecekler mi?
Babası, "Olur mu öyle şey" dese de küçüğün korkusu devam etti.
Akşam olduğunda baba kızının yanına gitti. Elini tutup, "gel" diyerek evin önüne çıkarttı.
Çocuğa gökyüzünü gösterdi.
Küçük kız, göğe doğru baktığında, ay yıldızla karşılaştı.
Tam da o dev haçın üzerinde duruyordu. Gecenin karanlığında ışıl ışıl parlıyor ve tarihi Mostar Köprüsü'nü aydınlatıyordu.
Baba kızına "Ben sana boşuna korktuğunu söylemiştim" dedi:
- Bak sen de gördün. O haçtan çok daha yükseklerde bizim ay yıldızımız var. Pırıl pırıl parlıyor.
Korkma artık. Ay yıldız hep orada olacak ve hepimizi koruyacak.
Ve ekledi:
- Ne kadar büyük yaparlarsa yapsınlar, hiçbir haç ay yıldızın yüksekliğine erişemez ki!..
Küçük kızın korkusu yok olup gitmişti. Mutluluk içinde babasının bacaklarına sarıldı. Kendi kendine nağmeler mırıldanarak eve girdi.
Yatağına yatıp, o gece her zamankinden daha rahat uyudu.
Yaşanan bu olay, ertesi gün bütün Mostar'a yayıldı. Artık tepedeki dev haçı gösterenlere, Boşnaklar hep aynı cevabı veriyorlar:
- Bizim ay yıldızımız ondan çok daha yükseklerde. O haç çok küçük kalmış!

ERDOĞAN'IN TEPKİSİ
Süslü lâflar terk edilmiş, insanlık ayaklar altına alınmıştı. Geçmişe, yüz yıllar öncesine dayanan kin hortlamış, hiçbir değer kalmamıştı.
Hırvatlar, tarihi Mostar Köprüsü'nü bombalamaya başladılar.
Yıkıp yok etmek, İslâm'a ait bütün izleri silmek istiyorlardı. İlginçtir, tarihi Mostar Köprüsü'nün bombalanması emrini veren bataryanın komutanı, sanat tarihi üzerine iki ayrı doktora yapmış bir Hırvat'tı.
Aradan yıllar geçti, Türkiye devreye girip onardı ve Mostar Köprüsü eski hâline getirildi. Açılışına, Başbakan Tayyip Erdoğan ve bakanların da yer aldığı Türkiye'den giden üst düzey konuklar katıldı.
Başbakan Erdoğan hüzünlüydü.
Açılışın ardından yanındakilerden birkaç adım öne çıktı ve köprünün üzerindeki tepeden tek başına çevreyi incelemeye başladı. Yanına gittim, sohbete başladık...
Geçmişin ihtişamı ile Sırp zulmünün reva gördükleri yan yanaydı. Bir tarafta bütün zarafeti ve ihtişamı ile Mostar Köprüsü yer alıyor, diğer tarafta tarihi evlerin duvarlarındaki kurşun delikleri göze çarpıyordu.
Başbakan'a tepede yer alan haçı gösterdim. Mostar Köprüsü'nün hemen üstünde yer alan bu haç, dev bir bina büyüklüğündeydi. Savaş sırasında Hırvatlar tarafından yapılarak oraya dikilmişti.
Başbakan, tepkiliydi. "Onu oraya özel olarak koymuşlar" dedi:
- Amaçları, Müslümanları korkutmak ve onları sindirmek. Gerçekten de bu dev haç, oraya Bosnalı Müslümanları sindirmek için yerleştirilmişti. Hırvatlar, Müslüman Boşnaklara "Dikkatli davranın, haddinizi bilin" mesajı vermeye çalışıyorlardı.