MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin sürdürülen tartışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Başta ailesi olmak üzere, Turgut Özal'ın bir suikasta kurban gittiğine dönük beyanatlar ve görüşlerin sürekli olarak dile getirildiğine işaret eden Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Cumhurbaşkanı'nı koruyamayacak kadar aciz ve takatsiz bir ülke olmadığını ifade etti.
Çankaya Köşkü'nün, mütareke döneminin işbirlikçi sarayı gibi çaresiz, güçsüz ve zavallı bir mekan olmadığını vurgulayan Bahçeli şunları söyledi:
"Orada kim bulunursa bulunsun, vücut bütünlüğü, güvenliği milletimizin namusuna ve şerefine emanettir. Bu tartışmaların son bulması için yürütülen soruşturma biran önce sonuçlandırılmalı ve milletimizin kafasında oluşan soru işaretleri ortadan kaldırılmalıdır."
Bahçeli, bu mesele gündemi işgal ederken dikkatlerini bir konunun daha çektiğini ifade ederek, İmralı canisinin, Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili yorum yapması ve Özal'ın hayatını kaybettiği gün kendisiyle görüşüleceğini dile getirmesinin, ilginç ve manidar bir durumu ortaya çıkardığını söyledi. Terör konusuyla Özal'ın ölümünün ilişkilendirilmeye çalışıldığını ifade eden Bahçeli, geçmişte PKK terörüyle müzakere arayışları ve görüşme ortamlarının tesisi için gösterilen yoğun gayretin, Özal'ın ölümüne neden olduğu izleniminin ortaya çıktığını söyledi.
İddialar ve imaların bu yönde olduğunu kaydeden Bahçeli, "Gerçekten de böyle bir şey varsa terörle tıpkı bugünkü gibi uzlaşma arayışlarını onaylamamız her ne pahasına olursa olsun mümkün değildir. Ancak bunun için de bir Cumhurbaşkanı'nın hayatına kast edildiğini düşünmek ve bu yönde kamuoyunu yönlendirmeye çalışmak ise bizim açımızdan başka maksatlara zemin hazırlamak anlamına gelecektir. Artık rahmetli Turgut Özal'ın ölümünün üzerindeki sır ve gizem mutlaka aralanmalı, milletimizin şüpheleri biran önce giderilmelidir" şeklinde konuştu.
EŞREF BİTLİS'İN ÖLÜMÜ
Eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in ölümüyle ilgili iddiaların da gündemde olduğuna dikkat çeken Bahçeli, terörle mücadele hedefine gölge düşürmeden ve dedikoduların önüne geçmek amacıyla Eşref Bitlis'in ölümüyle ilgili tereddütlerin de ivedilikle giderilmesi ve konunun bütün yönleriyle açığa kavuşturulması gerektiğini söyledi. Gelinen noktada AK Parti hükümetini, bu iki önemli mesele üzerine kararlılıkla eğilmeye davet ettiğini belirten Bahçeli, hükümette yer alan bir Başbakan Yardımcısına
düzenlendiği iddia edilen suikast girişiminin gerçek olup olmadığının da biran önce açıklanmasını istediklerini dile getirdi.
Kozmik odalara girilmesinin de gerekçesi olan bu suikast iddiasının ne boyutta olduğunu Türk milletinin bilmesi gerektiğini söyleyen Bahçeli, Türkiye'nin bu şaibelerden kesin olarak kurtarılması gerektiğini ifade etti. Karanlık mihrakların operasyon arenası olmaktan sıyrılması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, faili meçhullerin, işkencelerin, suikastlerin, darbe girişimlerinin, karanlık senaryoların sorgulandığı, karanlık noktaların aydınlığa kavuştuğu bir Türkiye olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan'ın, önce gündemi meşgul eden kuşkulu vakaları çözüme kavuşturması gerektiğini kaydetti.
HSYK SEÇİMLERİ
MHP Genel Başkanı Bahçeli konuşmasında, Pazar günü yapılan HSYK seçimlerine de değindi. Yargının siyaset yörüngesine oturtulması ve AK Parti zihniyetinin adalet mekanizmasında egemen kılınması için sürdürülen sistemli çabalarda yeni ve ileri bir aşamaya geçildiğini savunan Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın ilk hedef olarak gördüğü HSYK'nın yeniden tanziminde önemli bir merhalenin geride bırakıldığını kaydetti.
Bahçeli, 17 Ekim günü HSYK'nın 10 asil ve 6 yedek üyesinin belirlendiğini hatırlatarak, 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği paketi ile HSYK'ya seçim sürecinin, hükümetin istediği bizimde yürütülmesinin sağlandığını, iki gün önceki seçimle Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı listenin, blok olarak kazandığını söyledi. Bahçeli şunları kaydetti:
"Adalet Bakanlığı'nın atadığı, doğrudan siyasi iktidara bağlı olan bazı bürokratlar da bu yolla kurula girmişlerdir. Bu şekilde yargıdaki siyasi operasyon da büyük ölçüde tamamlanmıştır. Anayasa Mahkemesi kuşatmasının tamamlanmasını takiben sıranın Yargıtay ve Danıştay'a gelmesi beklenmektedir. Bilinmelidir ki siyasetin yargıya müdahalesi, yargıyı yandaş hale getirmesi ve yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını kaybederek siyasi düşüncelerden etkilenmesi, Türkiye'ye yapılacak en büyük kötülüktür. AK Parti'nin kendi yargısını oluşturma çabalarının ise hayırlarına olmayacağını ve bir gün ters tepeceğini herkes mutlaka yaşayarak görecektir."
