"YURT DIŞINDAN BİR TANE ADAYLARI YOK"
Şuna da inanıyoruz, şunu söylüyoruz, hangi kökene, meşrebe, mezhebe mensup olursa olsun gurbetçilerimiz Türk milletinin temsilcisidir." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"7'li masa, tabii artık onu şimdi '7'li masa' diye kullanmamak lazım, yanlış olur. 9'lu masa oldu. Malum yanlarına Ankara, İstanbul Belediye başkanlarını da taktılar. Masadaki sayı arttı ve bütün bunlarla beraber iş biraz daha ilerledi. Şimdi bir de Kandil'deki malum tipler onlar da şimdi bu masaya ortak oldular. Oradan ne yapıyorlar, mesajlar veriyorlar. Bilmiyorum bunlarla ilgili sizde de çekimler, vesaire var mı, çünkü benim yurt dışındaki vatandaşım Kandil'deki bu terör örgütlerinin başlarının verdiği mesajları onlara iletmesi lazım, ulaştırması lazım ki bunlar bedelini ağır ödesinler. Bu masaya biz artık bir 'cümbüş masası' diyebiliriz. Böyle bir masa var şimdi. Buna da benim milletim artık 'cumhurun masası' diyemez, demez. Güya 'Yurt dışı seçim bölgesi oluşturacağız' diyorlar ama milletvekili listelerinde yurt dışından bir tane adayları yok. Her işleri gibi yurt dışı vaatleri de yalan, dolan ve palavradan ibaret. Şunu biliyoruz ki arada mesafeler olsa da biriz, beraberiz. Bu yüzden 'Sen varsan Türkiye var' diyoruz. Bu yüzden vatandaşımızı Türkiye için oy vermeye çağırıyoruz. Bu imkanlar neden bizden önce yoktu?"
Geçmişte sadece gümrükte oy kullanıldığını, vatandaşların oy kullanmak için işlerinden izin alıp, otobüslerle, arabalarla, uçaklarla sınır kapılarına, havalimanlarına geldiğini anımsatan Erdoğan, "Biz geldik, sorunu çözdük. Düşünün, acaba o oy kullanmanın bedeli o zamanki havayla söylüyorum, kaç marktı, şimdi kaç avro oldu? Benim oradaki vatandaşım, garibim, zaten kazandığı para ortada. Tabii bunu herkes kalkıp da bir oya acaba verebilir mi? Vatandaşlarımızdan da sahip oldukları oya bu anlayışla yaklaşmalarını istiyorum. Çünkü onlar gerçekten millidir, yerlidir, gerçekten de vatanını bu masanın etrafındaki cümbüşten çok daha önemseyenlerdir. Menfi, müspet, ülkemizdeki her gelişme Avrupa'daki kardeşlerimizi de yakından ilgilendiriyor." şeklinde konuştu.
Başkan Erdoğan, Türkiye'nin gücü arttıkça Avrupa'da ve dünyanın her köşesinde yaşayan vatandaşların itibarının arttığına işaret etti.
"14 MAYIS ÖNEMLİ"
Vatandaşların seslerini en iyi şekilde duyurabilecekleri, güçlerini en etkin şekilde gösterebilecekleri yerin sandık olduğunu belirten Erdoğan, "Vatandaşlarımdan ellerindeki gücü en iyi şekilde kullanmalarını özellikle istirham ediyorum. Eğer siz bu gücü kullanmazsanız, bugüne kadar sizi görmezden gelenler aynı tavırlarını sürdürürler ama siz bu imkanı en etkili şekilde değerlendirirseniz hiçbir siyasetçi, hiçbir yönetici sizin sesinize kulak tıkama cesareti gösteremez. 14 Mayıs bu bakımdan büyük önem arz ediyor. Ben şimdi şöyle bakıyorum ekrana bütün Avrupa'daki benim kardeşlerim, hepsi, sandık yollarına dökülmüş, oy kullanmaya gidiyorlar. Allah onlardan razı olsun. Mesele bu." diye konuştu.
"MUHALEFET BİZİM İNSANIMIZI TANIMIYOR"
"'Yurt dışında yaşıyorsunuz, geliriniz yerinde ama gelip burada oy kullanıyorsunuz' deniyor. Sanki bir hakkı yokmuş gibi bir yaklaşım da var gurbetçi vatandaşlarımıza. 'Orada refah içindesiniz, sonra burada oy veriyorsunuz' yaklaşımı söz konusu. Bu konuda ne dersiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, bunun çirkin bir yaklaşım ve yurt dışındaki vatandaşlara hakaret olduğunu vurguladı.
"Böyle saçmalık olur mu? 'Refah içinde yaşıyorlar' diye böyle bir yaklaşım bir defa çok çirkin. Onların orada ne çileler çektiğini ben iyi bilirim. Ben onların evlerinde kalmış birisiyim." diyen Başkan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Konferansa gittiğim zaman, o zamanları söylüyorum, bu beyler gibi otellerde kalan birisi değildim. Onlar bir defa zaten otelde kalmaya falan kalkarsan bunu kendilerine hakaret telakki ederlerdi. İlla evlerinde misafir etmenin hep gayreti içinde olurlardı. 1970 civarı falan. Bizim göç hareketi 1960'lı yıllarda başladı. Bizler de o zamanlar, 1970'li yıllarda, devamlı oralarda konferanslarımız, teşkilat kurma çalışmaları falan bütün bunlara gider. Onlar da katiyen konferansı verirdik, 'İlla benim evde kalacaksın', bir başkası gelir 'İlla benim evde kalacaksın. Böyle bir hayat. Onların oradaki o yaşam koşullarını bilirdik. Bizim de bir özelliğimiz vardı, umduğumuzu değil bulduğumuzu yerdik. Umduğumuzda değil bulduğumuz yerde yatardık. Böyle bir çileyi onlarla beraber oralarda yaşadık ama muhalefet bizim insanımızı tanımıyor. Bizim insanımız dünyanın neresinde olursa olsun ne yapar, ana vatanının kaderiyle ilgilenir. Muhalefet, hükümetin başarılarını gören ve bunu açıkça dile getiren hiç kimseden hazzetmiyor. Ülkeye yatırım gelmemesi, yatırımcı gelmemesi, turist gelmemesi için uğraşan bir muhalefet pratiği ile karşı karşıyayız. Bu zihniyeti milletimizin vicdanına havale ediyoruz."
Dünyanın dört bir yanındaki 7 milyon Türk vatandaşının varlığından gurur duyduklarına dikkati çeken Erdoğan, yurt dışındaki vatandaşların siyaset, ticaret, eğitim, bilim, sosyal hayat ve sivil toplumdaki başarılarıyla iftihar ettiklerini anlattı.
Başkan Erdoğan, "Benim bütün yurt dışındaki vatandaşlarımla olan bu ilişiğim, Cumhurbaşkanıyım, şu anda da halen devam etmektedir. Devam ediyor. Türkiye'ye gelirler, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni muhakkak ziyarete gelirler. Onlarla bir de bütün burada üniversitelerin kapılarını biz açtık. Ben şu anda ekranda onları gördüğümde iftihar ediyorum. Belki ekranda şu anda, evlerinde kaldığım benim yurt dışındaki vatandaşlarım 'Bizim evde kalmıştı', onu da komşularına anlatıyordur. Bu tür şeyleri onlarla hep yaşadık." ifadesini kullandı
"Seçimle ilgili anketler sizin önünüze geliyordur. Şu andaki durum nedir? Karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor?" sorusuna Erdoğan, "Şu anda meydanların diliyle konuşursak farklı bir tablo var, bir diğer taraftan aldığımız anketlere baktığımızda farklı bir tablo var. Yani meydanların dili derseniz, bir gerçek var ki 14 Mayıs önümüzde, gümbür gümbür milletçe zafere doğru gidiyoruz." yanıtını verdi.
"Sefer bizden, zafer Allah'tan" diyen Erdoğan, şunları ifade etti:
"Bu dönem anketleri çok karmaşık bir tabloda yapıyoruz. Nedir o? Deprem felaketi aslında anket tekniğini ortadan kaldırdı. Ama buna rağmen anketörler yine bir şeyler yapıyorlar. Bunlara da baktığımız zaman yine hamdolsun, kamuoyu ölçmek için değil, kamuoyu oluşturmak için şu anda yapılıyor. Fakat lehte bir havayı anketlerde de görüyoruz. Gerek Cumhurbaşkanlığında gerek Cumhur İttifakı olarak güzel bir tablo şu anda önümüzde. Diğerlerinde böyle bir saha yok. Çünkü bütün arkadaşlarımdan aldığım tablolarda, 'Biz, onları meydanlarda, sahada görmüyoruz, sahada biz varız' diyor. İyi de çalışıyor arkadaşlarımız. Bu seçimde biz bir de farklı bir atak yaptık. Kabine üyesi arkadaşlarımızın hepsini sahaya sürdük. Onlar da şu anda bu seçimlerin adayları oldu. Onların da şu anda aday olarak alanda olması vatandaşa ayrı bir güven veriyor. Yani tanımadığı, bilmediği insanları değil, 17-18 tane bakan şu anda arazide. Ve bunların hepsi kalkıp da affedersiniz bay bay Kemal gibi palavra atmıyorlar. Onlar referanslarıyla konuşuyorlar.
Bay bay Kemal ne diyor Giresun'la ilgili? 'Fındık fiyatlarını 4 dolar artıracakmış.' Dürüst ol, yani yapmayacağın şeyi söyleme. Hayatın zaten hep yalan. Şimdi de kalkıyor 'Giresun'da fındığa 4 dolar zam verecekmiş.' Bakıyorsun bugün yine ne yalanlar, İzmir'de esiyor, gürlüyor. Bugüne kadar bu tür yalanlarını biliyoruz da şimdi İzmir'de diyor ki 'Daha iyi bir İzmir, daha iyi bir Ankara, daha iyi bir İstanbul.' Yurt dışındaki kardeşlerime sesleniyorum, sadece bir soru sorun, '4 yıl İstanbul'u, Ankara'yı, İzmir'i siz yönetmediniz mi? Peki bu süre içinde daha iyi bir İstanbul meydana getirebildiniz mi? Daha iyi bir İzmir, Ankara meydana getirebildiniz mi?' Ben, tüm Avrupa'daki kardeşlerime şunu söylüyorum, CHP demek, çöp, çukur, çamur demektir."
İstanbul'u belediye başkanı olarak devraldığında, kentte çöp, çukur, çamurun olduğunu, susuzluğun yaşandığını hatırlatan Erdoğan, "Ben, doğma büyüme Kasımpaşalı'yım. Haliç, Kasımpaşa'nın hemen kıyısındaydı. Ve Haliç'in kokusundan geçilmezdi. Haliç'te balık falan göremezsin, böyle durumdaydı. Görevi devraldık, önce Haliç'i bu pislikten temizledik. İSKİ'nin başına Veysel Bey'i getirdim. Veysel Eroğlu Bey ile bir adım attık." dedi.
Alibeyköy'de bir taş ocağını depolama alanı yaptıklarını anlatan Erdoğan, buraya bütün Haliç'in dibindeki çamuru petrol boru hatları gibi hatlarla naklettiklerini söyledi.
"BUNLAR TRİBÜNDE SEYİRCİ, İCRAATÇI DEĞİL"
Erdoğan, böylece 550-560 dönüm alan kazandıklarını, burada şu anda çocuk parkının bulunduğunu belirterek, Haliç'in kıyısında ise Haliç Kongre Merkezi'nin temellerini attıklarını hatırlattı.
"Hani bunlar kültür, sanattan bahsediyor ya, işte kültür, sanatı biz yaptık, hem de Haliç'in kıyısında. O modern tarihi eseri aslına döndürdük ve şimdi oradan kendileri de istifade ediyor." diyen Erdoğan, şu anda Haliç'te balıkların, yüzenlerin olduğunu kaydetti.
Aynı şeyin şu anda İzmir'de olduğunu, Körfez'in kokudan geçilmediğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şimdi sorun Ankara'da ne yaptılar? Ankara'da havalimanını sağ olsun biz, Melih Bey'in döneminde yaptık. Ve havalimanına böyle kavuştuk. Yolu sağ olsun Ankara Büyükşehir yaptı ve böylece Ankara havalimanına kavuştu. İstanbul'da da durum aynıydı. İzmir'de havalimanı yoktu. Yani garip, acayip basit bir havalimanı, ona havalimanı denmez zaten havaalanı. Biz orada ne yaptık? Adnan Menderes Havalimanı'nı yaptık, bunu yapan biziz. Yani 'İyi bir İzmir' diyorsan, bu iyi İzmir'i biz yaptık. Onu da geçelim, çok daha önemlisi, İstanbul-İzmir arası 7,5 saatti. İstanbul-İzmir arasını 3 saat 15 dakikaya bay bay Kemal kim çevirdi sen mi? Biz yaptık. Manisa-İzmir arasında Sabuncubeli Tüneli'ni kim yaptı? Biz yaptık. Böyle bir tünel yoktu. Bu bir gönül işi, aşk işi. Sende böyle bir aşk yok. 'İyi bir İzmir' diyorsan, iyi İzmir'i biz yaptık. Sağ olsun burada Binali Bey'in de çok büyük emekleri oldu. Oranın milletvekili olması, Ulaştırma Bakanlığı dönemi vesaire hepsi dahil. İZBAN vesaire bütün onların yapımında ciddi manada emeği var. Bunları bu şekilde biz yaptık.
Sen, İzmir'in milletvekili olarak, belediyesi de sizde, ne yaptın? 'Şunu da biz yaptık' de. Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Bir eser de sen söyle. Yok. Ama bunları biz yaptık. Benim yurt dışındaki vatandaşlarımın bunları bilmesi lazım. CHP zihniyetinin sonuçlarını biz en son nerede gördük biliyor musunuz? Az kalsın denizlerimiz, müsilaja teslim olacaktı. Neyse ki Çevre Şehircilik Bakanlığımız müdahale etti. Bir bilim kuruluyla çalıştık ve müsilaj sorununu biz çözdük. Bunların belediyeleri de bunu sadece izlediler. Bunlar tribünde seyirci, icraatçı değil."
Erdoğan, "Almanya'da AFD partisi Meclis'e girdi. Bu partinin tek bir amacı var, Almanya'da yaşayan yabancıları, Türkleri göndermek. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz, neler yapıyorsunuz?" sorusuna, "Maalesef Almanya'daki bu ırkçı akım sadece Almanya'da değil. Irkçılık, İslam düşmanlığı ve ayrımcılık Batı'da artık bir kanser hücresi gibi hızla yayılıyor. Batı ülkeleri ise bu tehditle yüzleşme sürecini henüz gösteremiyor." yanıtını verdi.
"40 KEZ DÜŞÜNMEK ZORUNDA KALIYORLAR"
Erdoğan, Almanya'da 8 vatandaşın hayatını kaybettiği NSU davasının kamuoyunun vicdanını rahatlatmadığını, NSU ile ilgili binlerce dosya ve delilin Alman makamlarınca imha edildiğini aktararak, "Azmettiriciler, işbirlikçiler ve devlet içindeki uzantıları ortaya çıkarılmadı. Bunun takipçisi olacağız. Bunları gerekirse, uluslararası mahkemelerde üst düzeyde davalar açmak suretiyle, maddi, manevi tazminattan tutun da her türlü davayı açıp, bunun neticesini almamız lazım." dedi.
Erdoğan, 2020'de Hannover saldırısında hayatını kaybeden 4 Türk'ün yakınlarının da saldırının tüm yönleriyle aydınlatılmasını istediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Yurt dışında Müslümanları ve camileri hedef alan nefret söylemleri ve saldırılar da çoğalıyor. Irkçı gruplar tarafından camilere yönelik kundaklama, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'i yırtma gibi alçak eylemler arttı. Bunları takip ediyoruz. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini garanti edecek her türlü adımı atıyoruz. Nefret Suçlarıyla Mücadele Platformu oluşturduk. Diyanet İşleri Başkanlığımızın da bu yönde çalışmaları var. Burada bir şeyi söylemem lazım, o da şu, geçenlerde şu anda masanın etrafına gelip giren HDP'den birilerinin bir temsilcisi bir konuşma yapıyor. Diyor ki 'Biz, Diyanet İşleri Başkanlığını kapatacağız. Yeni bir başkanlık kuracaklarmış.' Bir defa AK Parti'nin iktidar olduğu, Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede, kesinlikle böyle bir şeyi yapmaları mümkün değil. Biz, evvelallah gereken cevabı kendilerine verir, bunların da canlarına okuruz. Bu ülke öyle her gelenin rahatlıkla geçtiği bir yer değil. Bu ülke, tamamıyla yüzde 99'u Müslüman olan bir ülke. Devletimiz vatandaşımızın her yerde arkasındadır. Yurt dışındaki insanımızı tehdit edenler önceden bir kez düşünürdü, şimdi 40 kez düşünmek zorunda kalıyorlar. Nerede yaşarsa yaşasın, vatandaşlarımızın hak ve hukukunu korumakta kararlıyız. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Avrupa'daki kardeşlerimin de hiç endişesi olmasın."
Yurt dışında, özellikle de Avrupa'da artan İslamofobi ve yabancı düşmanlığıyla ilgili bir soru üzerine Erdoğan, büyük ve güçlü Türkiye'nin, vatandaşları için övünç kaynağı olduğunu vurguladı.
Yurt dışında yaşayan vatandaşların da Türkiye'nin önemli bir gücü olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'nin güvenliği için sınırlar içinde ve dışında yürüttükleri terörle mücadeleyle terör örgütlerinin sindirildiğini, artık başlarını kaldıramadıklarını, terör örgütüne nefes aldırılmadığını ifade etti.
Türkiye'nin yürüttüğü terörle mücadelenin aynı zamanda Avrupa'nın güvenliğine de katkı sağladığına dikkati çeken Erdoğan, "Avrupa bunun farkında değil veya olmak istemiyor. Hatta hatta onların savunucusu konumunda. Terör örgütleri DEAŞ ile PKK/YPG, FETÖ ile en sonuç alıcı, en etkili şekilde mücadele eden biziz, tek ülkeyiz NATO içinde. Son yıllarda PKK'nın Irak ve Suriye'de faaliyet gösteren çeşitli düzeylerdeki pek çok yöneticisi istihbarat teşkilatımız tarafından etkisiz hale getirildi. Aynı şekilde FETÖ'nün yurt dışındaki elemanlarından bir kısmı da ülkemize getirildi." diye konuştu.
DEAŞ'IN SÖZDE LİDERİ MİT'İN OPERASYONUYLA ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ
Bugün de terör örgütleriyle mücadelede Türkiye'nin kararlılığını gösteren bir gelişmeyi paylaşmak istediğini ifade eden Erdoğan, "Milli İstihbarat Teşkilatımız, DEAŞ'ın sözde lideri Ebu Hüseyin el Kureyşi kod adlı şahsı uzun süredir takip ediyordu. Bu şahıs, Milli İstihbarat Teşkilatımızın dün Suriye'de gerçekleştirdiği bir operasyonla etkisiz hale getirildi. İnşallah bundan sonra da terör örgütleriyle ayrım yapmadan mücadelemizi sürdüreceğiz. Yani bu tür DEAŞ'ın başındaki kişileri, şurada buradaki terör örgütlerinin başlarını Amerika, vesaire etkisiz hale getirdiği zaman dünyayı ayağa kaldırırlar. İşte buyurun, şu anda biz DEAŞ'la ilgili bir değil, iki değil, üç değil, kaç tanesini etkisiz hale getirdik. PKK ile ilgili kaç tanesini etkisiz hale getirdik." şeklinde konuştu.
MİT'in, kendilerinin döneminde uluslararası operasyonlar yapan, teröre karşı uluslararası alanda mücadele veren etkin bir teşkilata dönüştüğünü vurgulayan Erdoğan, gerek fiziki mekan olarak gerek uluslararası iletişim açısından şu anda MİT'in çok geniş bir yayılma ağının bulunduğunu ifade etti.
Erdoğan, "Teşkilatımız aynı zamanda örneğin Amerikan ve Rus istihbarat birimlerinin görüşmelerine de ev sahipliği yapacak kapasiteye ulaşmıştır. Bunları bay bay Kemal'in iradesi filan çözmez, yapamaz." dedi.
Başkan Erdoğan, bugün, Birleşmiş Milletler (BM) binasının karşısında Türkiye'nin şanına, şerefine yakışır devasa 32 katlı bir Türkevi binasını inşa ettiklerine de işaret etti.
Erdoğan, Rusya-Ukrayna arasındaki esir mübadelesinde Türkiye'nin arabuluculuğuna da dikkati çekerek, "Gerek Ukrayna lider kadrosuyla gerek Sayın Putin ile olan ilişkilerimizdeki olumlu hava, bu adımların atılmasında bize yardımcı oldu." diye konuştu.
Bir taraftan Karadeniz Tahıl Koridoru'nu iyi çalıştırdıklarını vurgulayan Erdoğan, bunun da devam ettiğini ve bilabedel Afrika'nın az gelişmiş ülkelerine her türlü desteği vermek istediklerini kaydetti.
"YURT DIŞINDA YETİŞMİŞ NİTELİKLİ BEYİNLERİN ÜLKEMİZDE İSTİHDAM EDİLMELERİNİ SAĞLAYACAĞIZ"
Seçim beyannamesinde yurt dışındaki vatandaşlarla ilgili ne tür vaatlerin bulunduğunun sorulması üzerine Erdoğan, seçim beyannamesinin muhtevasında yurt içi, yurt dışı, uluslararası camianın hepsinin bulunduğuna değindi.
Erdoğan, iktidara geldiklerinde yurt dışındaki büyükelçilik sayısının 12 civarında olduğunu, bu sayının şu anda önemli rakamlara ulaştığını bildirdi.
Erdoğan, bundan sonra yapılacaklara ilişkin şunları kaydetti:
"Aile ataşeliklerimizin sayısını artıracağız. İhtiyaca göre dış temsilciliklerimizin sayısını artıracağız. Gezici konsolosluk hizmeti sayısını artıracağız. Elektronik tebligat uygulamasını yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız için yaygınlaştıracağız. Konsolosluk işlemleri için internet ortamı üzerinden ön başvuru imkanı getireceğiz. Kamu kurumlarında yurt dışında doğup büyüyen gençlerimizin istihdam oranını artıracağız. Yurt dışında yetişmiş nitelikli beyinlerin ülkemizde istihdam edilmelerini sağlayacağız. TBMM'de yurt dışı vatandaşlarımızın temsilini güçlendireceğiz.
Şu anda yurt dışından gelip Türkiye'de yüksek tahsilini yapan çok vasıflı, kaliteli gençlerimiz var. Biz bunları niçin tekrar Avrupa'da, oralardaki büyükelçiliklerimizde istihdam etmeyelim? Biz Yurt Dışı Türkler birimini boşuna kurmadık, onları buralarda değerlendireceğiz. Yabancı dilse, zaten her birinde en az iki tane, üç tane yabancı dil var. Üstelik batı kültürünü yakalamışlar, bu özellikleri var. Bunlarla beraber biz onları en güzel şekilde istihdam edeceğiz."
Erdoğan, yurt dışında yaşayan vatandaşlara yönelik başta İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir olmak üzere farklı illerde yeni TOKİ projeleri başlatacaklarını aktardı.
KOSGEB aracılığıyla diasporadaki Türk firmalarıyla Türkiye'deki firmaların ortak proje geliştirmelerini de teşvik edeceklerini ifade eden Erdoğan, "Vatandaşlarımızın çifte vatandaşlık hakkını destekleyeceğiz. Bazı ülkeler maalesef hala bu işte perde koyuyorlar, bunu da aşmaya çalışacağız." dedi.
TTK'YE 2 BİN, KARDEMİR'E 600 YENİ İŞÇİ ALINACAK
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla yurt dışındaki vatandaşlara yönelik mesajı sorulan Erdoğan, "1 Mayıs'ı adeta bayram olarak ilan eden biziz. Bizden önce sadece bunun lafını yaptılar." ifadesini kullandı.
Erdoğan, kendisinin de işçi bir babanın oğlu olarak dünyaya geldiğini ve ilk gençlik yıllarının çalışmakla geçtiğini ve bunun için 1 Mayıs'ı kendi günü olarak gördüğüne dikkati çekerek, "Yurt dışına giden vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde, fabrikalardan altyapı işlerine kadar en ağır işlerde çalıştıklarını da biliyorum. Bugün de yaşadıkları ülkelere, diğer tüm alanlarla birlikte alın terleriyle katkılar yapan vatandaşlarımızın her birinin 1 Mayıs'ını tebrik ediyorum." dedi.
Bu vesileyle ülkedeki vatandaşlara bir müjde vermek istediğini aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biliyorsunuz geçtiğimiz yıllarda TTK'ye (Türkiye Taşkömürü Kurumu) ait maden ocaklarında 2 bin yeni işçi alacağımızı açıklamıştık. Bu alımla ilgili süreçler devam ediyor. İnşallah yaz aylarında kardeşlerimiz işlerine başlamış olacak. Bunu 1000 olarak söylemiştik, daha sonra bunu 2 bine çıkaralım dedik. 2 bin alımı inşallah yapacağız. Ülkemizin önde gelen demir çelik tesislerinden Kardemir'e önümüzdeki aylarda 600 yeni işçi alacağımızın müjdesini veriyorum. Yönetim Kurulu Başkanı'mızla da görüştüm. Kardemir'in gücüne güç katacağına, üretimini ve kazancını katlayacağına inandığım 600 yeni istihdamın şimdiden Kardemir'e ve Karabük'e hayırlı olmasını diliyorum."
"TEKNOFEST'E BUGÜN 1,9 MİLYON KATILDI"
Başkan Erdoğan, milletin özellikle 14 Mayıs'la ilgili hassasiyetlerine inandığını vurgulayarak, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Sakın bu işi hafife almasınlar ve işi sağlama alsınlar. Özellikle TEKNOFEST'teki katılımı görünce coşkum, gençliğimize olan inancım çok çok daha artıyor. Mesela TEKNOFEST'e bugün 1,9 milyon katılım olmuş. Bu ne demek? 2 milyon katılım. Şimdi beklenti 'Yarın 2,5 milyonu bulur' diyorlar. Şimdi bu bir şeyi gösteriyor. TEKNOFEST gençliği gümbür gümbür geliyor. Ama şimdi ben diyorum ki bu gençlik 14 Mayıs'ta sandıkları patlatsın. Çünkü maalesef muhalefet bu TEKNOFEST olayını hala anlayamadı, bunu kavrayamadı. Tutturmuşlar bir şey, Amerika'da Fatih diye birisiyle görüşmüşler, bilmem ne olmuş filan falan. Onunla 14-15 sene önce görüştüm. Amerika'ya gidişimde, gelmişti, görüştük. Dedim ki 'Türkiye'de yatırım mı yapmak istiyorsun? Buyur, kapımız açık. Her türlü desteği vermeye hazırız'. Bak o günden bugüne ortada bu adam yok. Yapacaksan gel yap.
Şimdi o tür ifadeleri kullanan bir kişinin ağzıyla Bay Bay Kemal diyor ki 'Uçak fabrikasını kuracak adamı da buldum.' Yahu senin o bulduğun, görüştüğün adamla ben görüşeli oldu 15 sene, ortada herhangi bir şey yok. Ama şu anda Türkiye'de bir Baykar var. Kaldı ki bizim zaten kendi TUSAŞ'ımız. Hepsi şu anda cayır cayır çalışıyor, üretiyor. O da zaten bunları gördüğü için, böyle bir rekabete giremeyeceğini anladığından böyle bir şeye adım atmadı. Bizim HAVELSAN'ımız var. Biz artık uçaklarımızı yaptığımız gibi bütün mühimmatımızı da üretiyoruz. Bu adamı kendisi mi buldu? Yoksa diyet borcu olarak dışarıdan birileri mi dayattı? O da ayrı konu. Bundan bir şey olmaz. Bir yere de gidilmez."