Papaz seçim malzemesi

Yarım asırdan fazladır müttefik olduğu düşünülen Amerika, son uygulamaları ve tavırlarından sonra bırakın Türkiye’nin müttefiki olmayı, düşmanca tavırlar sergiliyor. Rahip olayı bahane edilerek Türkiye ablukaya alınmak isteniyor. FETÖ’nün CIA projesi olduğu deşifre olunca ABD, Türkiye ile ayrışmaya başladı. Son dönemde ABD’nin tavrını ve yaklaşan seçimleri SETA Amerika Temsilcisi Kılıç Buğra Kanat ile konuştuk.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 06 Ağustos 2018 Güncelleme 06 Ağustos 2018, 03:38
Papaz seçim malzemesi

İÇİNDEKİLER

TÜRKİYE İLE ABD ARASINDA YAŞANAN KRİZİN ANA NEDENİ NEDİR?

İlişkilerin bozulmasını tek bir değişken veya faktör ile açıklamak pek mümkün değil. Uzun zamandır devam eden bir sürecin sonucu ilişkilerin bu noktaya gelmesi. Elbette en başta ABD'nin dünyaya bakışı, rol anlayışı ve stratejik anlamdaki noksanlığından kaynaklanan bir boyutu var. Özellikle ortada bir stratejinin bulunmaması da taktiksel ve operasyonel hamlelerin ülkenin dış politikasını belirlemesine yol açıyor. Bu durum öngörülemez ve tahmin edilmesi güç adımlar atan ve istikrarlı bir ilişkinin zor olduğu bir ABD'yi ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla problemin daha genel ve Türkiye'den başka müttefikleri de etkileyen bir boyutu var elbette. Ancak ABD'nin bu yaşadığı krizin bize olan yansıması farklı bölgesel müttefikleri ile yaşadığı sorunlardan daha derin oldu. Önce Suriye krizinde yaşanan ayrışmalar, ABD'nin Türkiye'nin güvenlik önceliklerini dikkate almaması ve sonrasında 15 Temmuz ilişkileri bu noktada oldukça sıkıntılı bir hale getirdi. Elbette rahip konusu ilişkiler üzerinde biriken stresin bir yansıması. İlişkilerin geldiği kırılgan noktayı göstermesi açısından önemli.

RAHİP BRUNSON TAHRAN OLAYINI HATIRLATTI

Rahip neden bu kadar önemli?
Rahip meselesi ABD'nin yaklaşık olarak iki senedir üzerinde durduğu bir mesele. Sürekli olarak her zirvede Başkan Trump'ın veya üst düzey yetkililerin ifade ettiği bir konu. Bunun bir yönü Trump yönetiminin ABD vatandaşı olup farklı ülkelerde tutuklu olan isimleri ABD'ye geri getirmeye çalışma konusundaki politikasından kaynaklanıyor. Daha önce örnekleri var bunun. Hatta son İran stratejisinin bir parçası olarak da İran'da tutuklu bulunan üç Amerikan vatandaşının iadesi konusunun ortaya konulması bu konudaki hassasiyeti gösteriyor. Dolayısıyla Brunson'un serbest kalması Trump'ın çizdiği dış politika hedeflerinin bir parçası olarak görülüyor.

EVANJELİST MOBİLİZASYON

Amerika'da yapılacak olan ara seçimlerin etkisi var mı?
ABD'de ara seçimler yaklaşıyor. Başkan Trump için devam eden soruşturmalar yüzünden bu seçim oldukça önemli. Zira Kongre'nin iki kanadının kontrolünün kimde olduğu muhtemel bir azil süreci için kritik öneme sahip. Bu da seçimlerde Cumhuriyetçi Parti için evanjelist oy blokunu oldukça önemli kılıyor. Elbette evanjelist oy bloku Cumhuriyetçiler yerine Demokratlar'a oy verecek değil. Ancak sandık mobilizasyonunun
sağlanamaması ciddi risk Cumhuriyetçi Parti için. Özellikle de Trump'ın aşırı sağ gruplar ile arasının açıldığı bu dönemde evanjelist mobilizasyonu daha kritik. Son zamanlarda verilen Kudüs'ün başkent olarak tanınma kararı da aslında Washington'da bu grubun sempatisini kazanma girişimi olarak görüldü. Evanjelistler de uzun süredir Rahip Brunson'un serbest kalması için oldukça aktif bir şekilde propaganda faaliyeti yapıyor. Bu da meseleyi Trump yönetimi için oldukça kritik bir hale getiriyor.

Başkan Yardımcısı neden bu kadar sert ve agresif davranıyor?
Başkan Yardımcısı Pence'in evanjelist gruplarla olan yakınlığı Pence'in hiçbir dış politika meselesinde olmadığı kadar bu mevzuda ısrarcı olması durumunu ortaya çıkarıyor. Geçtiğimiz hafta bir toplantıda Türkiye hakkında kullandığı hiç de diplomatik olmayan tehdit dili şimdiye kadar Pence'ten beklenen bir tavır değildi. Dış politika ve güvenlik hususlarında bu kadar öne çıktığı hatta Başkan Trump'ın da söylemini şekillendirmeye başladığı daha önce görülmemişti. Şimdiye kadar Türkiye konusunda eleştirel odakların etkisinde kalmamaya özen gösteren Başkan Trump'ın da bu noktada oldukça sert bir tavır sergilediği görülüyor.

Sorunun sadece rahip olmadığı biliniyor iki ülke arasında en ciddi kırılma nedir?
Mesele elbette sadece rahip değil. Aslında iki ülke ilişkilerinin arasındaki güven bunalımının büyük oranda sebebi ABD'nin bölgede takip ettiği politikalarla ilgili. Suriye konusunda ABD'nin Türkiye başta olmak üzere müttefiklerini yalnız bırakması ciddi bir kriz sebebi. Ancak son üç dört senedir ABD'nin izlediği bazı politikalar direk olarak Türkiye'nin çıkarları ve güvenlik önceliklerine zarar vermeye başladı. YPG'ye silah verilmesi ve eğitilmesi ittifak ilişkilerinde çok fazla rastlanılmayan bir durum. ABD yönetimi içinde bu grubun meseleyi operasyonel bir adım yerine bir stratejiye dönüştürmeye başlaması elbette bir ittifak ilişkisi açısından kabul edilemez bir durum.


Amerika'nın Türkiye ile ayrışması başka konularda da var.
15 Temmuz ve sonrasında FETO konusunda ABD'nin Türkiye'nin taleplerini karşılamaması. Darbe girişimi sonrasında bir müttefikten beklenen desteğin sağlanamaması oldukça sorunlu bir durumu işaret ediyor. Hakan Atilla ve Halkbank olayı ise bu noktada Türkiye açısından meselenin üçüncü boyutu olarak ortaya çıkıyor. Bunların herbirinin Türkiye'nin özellikle de kamuoyunun ABD algısını ne şekilde şekillendirdiği konusunda ABD'nin çok da ilgili olmadığı görüldü şimdiye kadar. Ve bu belki de yapılan en büyük hatalar içinde yer aldı. Türk kamuoyunun yaşanan gelişmeleri ne kadar yakından takip ettiği ve dış politikada ne kadar ciddi bir faktör olduğu ABD tarafından hala tam anlaşılabilmiş değil.

ABD'nin Ortadoğu'daki gerçek planı nedir?
Gerçek planından önce bence bir planı olup olmadığını sormak lazım. Son yıllarda oluşan genel izlenim ABD'nin Ortadoğu konusunda tavrı olduğu ama bir politikası olmadığı yönünde. Tam olarak ne yapmak istediği belli değil. En üst düzeyde karar verici olan başkan bu noktada ciddi bir strateji ve plan ortaya koyup bunu uygulayamadığı noktada başkentteki farklı kurumların ve grupların Ortadoğu ile ilgili kısa vadeli planları bir strateji gibi uygulanmaya başlıyor. Bu bir yandan ABD'nin asıl hedefi ve niyeti ile ilgili soru işaretleri uyandırırken öte yandan da ülkenin kaynaklarının belirli grupların ve kurumların ihtirasları ve hayalleri ile heba edilmesine yol açıyor. Son yedi sekiz ayda iki farklı dışişleri bakanı Suriye ve İran konusunda stratejiler açıkladılar. Ancak baktığımız zaman ortada bir strateji yerine bir temenni listesinin ortaya çıktığını görüyoruz. Katar krizinde devletin kurumlarının birbiri ile oldukça sert bir şekilde ayrıştığına şahit olduk. Ordunun içinde Ortadoğu'dan sorumlu Merkezi Komutanlık ile Avrupa Komutanlığı'nın arasında Türkiye ile ilişkiler konusunda sorunlar çıkıyor artık.

TRUMP AZLEDİLEBİLİR

Trump dönemini tamamlayabilecek mi? Bu duruma iki farklı faktör etki edecek. Birinci Mueller Soruşturması'nın ne noktada olduğu konusunda basına sızan çok az şey var. Ama bunların belki de en önemlisi Trump'ın hukuki bir sürece müdahale etme girişimi ile ilgili olanı. Bu müdahele Amerikan Anayasası'na göre bir başkanın azledilme sebebi olabiliyor. Dolayısıyla bu soruşturmadan nasıl bir sonuç çıkacağı oldukça önemli. Elbette şunu da akılda tutmak gerekiyor bu birkaç ayda sonuçlanabilecek bir süreç değil. İkincisi de Kongre seçimleri. Bu seçimlerin sonuçları Mueller soruşturmasının da sonucunu etkileyebilecek. Bu oldukça önemli bir durum. Trump'ın dönemini tamamlayıp tamamlamayacağını bu durum etkileyecek.


NASIL OLUYOR? - ALİ DEĞERMENCİ