Darbeci hainler komutanından böyle özür dilemiş

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimiyle ilgili tutuklanan eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti ile bazı generaller, subay ve astsubaylarla erlerin de aralarında bulunduğu 76 şüpheli hakkındaki iddianamede, eski 7. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık'ın cezaevi girişinde Huduti'ye "Olmadı işte komutanım, başaramadık" dediği belirtildi.

Giriş Tarihi 02 Ocak 2017, 00:00 Güncelleme 02 Ocak 2017, 19:27
Darbeci hainler komutanından böyle özür dilemiş

İÇİNDEKİLER

Malatya Cumhuriyet Başsavcı Ergül Yılmaz ve Başsavcı Vekili Mehmet Badem tarafından hazırlanan ve 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 165 sayfalık iddianamede, eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Huduti, bir numaralı şüpheli olarak yer alıyor.

FETÖ/PDY'nin kuruluşu, amacı, sosyo-kültürel ve zihinsel yapısı, örgütün yönetim modeli, örgütün hiyerarşik yapısı, paralel devlet kurma çabaları, örgütün istihbarat ağı ve illegal yapılanması, örgütün haberleşmede kullandığı teknikler, baskı oluşturma teknikleri, siyasi baskı ve propaganda araçları gibi bilgilerin yer aldığı iddianamede, "Örgütün siyasetle ilişkisi faydacı ve hatta fırsatçı temelde olup, öncelikle siyaset ve kurumları üzerinde etkili olarak kadrolaşmanın önünü açmayı, elemanlarını etkili konumlara taşımayı, onların korunup kollanmasını sağlamayı hedeflemektedir." ifadelerine yer verildi.

Örgütün şifreli mesajlaşma programı "ByLock", 1 dolar hakkındaki tespitler ve FETÖ'nün 15 Temmuz tarihinde gerçekleştirdiği darbe girişimiyle ilgili bilgilerin yer aldığı iddianamede, şüpheli eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti'nin "Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan 'Harekat Yıldırım' öncelik dereceli gizli mesaj formunda '2. Ordu Komutanlığı görevine devam' şeklinde tekrar görevlendirildiğinin tespit edildiği" ifade edildi.

Sıkıyönetim Mesaj Formunun gelmesini müteakip, darbe teşebbüsünde bulunan diğer şüpheliler Mustafa Serdar Sevgili, Zeki Karataş, Bahadır Erdemli ve Binbaşı Eyüp Kök'ün Adem Huduti'nin konutuna gittikleri, mesaj formuyla ilgili Adem Huduti ile görüştükleri, konuta sonradan gelen Sedat Kaya'nın da dahil olmasıyla saat 23.20 sıralarında 2. Ordu Karargahına geldikleri, 23.30 sıralarında karargahta bulunan makam odasına girdiği, daha sonra da saat 00.03 sıralarında Ordu Komutanlığına giriş yapan Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun'un komuta katı koridorunda Tuğgeneraller Mustafa Serdar Sevgili ve Zeki Karataş ile kısa bir süre görüştükten sonra Albay Bahadır Erdemli'nin de hazır olduğu Adem Huduti'nin odasına gittikleri kaydedildi.

İddianamede, "Sayın Cumhurbaşkanının telefonla canlı yayına katılarak, millete verdiği mesajlara rağmen, 2. Ordu Komutanı olan şüphelinin bu yönde bir açıklama yapmadığı, 16/07/2016 günü saat 02.00 sıralarında Malatya Valisinin 2. Ordu Komutanı ile irtibata geçebildiği, bu saate kadar 2. Ordu Komutanı olan şüphelinin il valisiyle irtibat kurmadığı, kurulan bu irtibat üzerine Malatya Valisinin kendisinden 2. Ordu'da herhangi bir sıkıntının olmadığı, bu kalkışmaya karşı olunduğu yönünde bir mesaj yayınlanmasının istendiği ancak bu talep üzerine saat 03.06 sıralarında '2. Ordu Bölgesindeki bütün birliklerin kışlalarında ve emir komuta zinciri dışında bir faaliyet içerisinde olmadığı milletimizin bilgisine sunarım...' şeklinde başlayan bir mesaj yazarak Malatya Valisine WhatsApp üzerinden mesajın fotoğraflanarak gönderildiği, valinin de bu mesajı Anadolu Ajansı aracılığı ile yayınlattığı, bu mesajın Kara Kuvvetleri Komutanlığına gönderildiği anlaşılmıştır." ifadelerine yer verildi.

HUDUTİ'NİN ODASINA UZUN NAMLULU SİLAHLA GİRİLMEMİŞ
Alınan ifade ve kamera kayıtlarının incelendiği aktarılan iddianamede, şüpheli Huduti'nin makam odasına girişi ve çıkışı esnasında kendisine karşı herhangi bir zor kullanma olmadığı, makam odasında iken Albay Bahadır Erdemli, Tuğgeneral Zeki Karataş, Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'nin Adem Huduti'nin emir subayı olan Sedat Kaya nezaretinde içeriye defalarca girip çıktıkları, giriş çıkışlarında askeri nizama uydukları, makam odasının iki kapısının olduğu, bu kapılardan birinde Koruma Astsubayı Fatih Gürcan, diğerinde ise Hacı Eyyip Özcan'ın bulunduğu, bu nedenle bu odaya hiçbir zaman uzun namlulu silah ile girilmediği, Albay Erdemli'nin sadece bir kere uzun namlulu silah ile içeriye girmeye çalıştığı ancak emir subayı Kaya tarafından uzun namlulu silahın alınarak içeriye silahsız girmesinin sağlandığı kaydedildi.

"OLMADI İŞTE KOMUTANIM, BAŞARAMADIK"
Şüphelilerden Kemal Keskin'in beyanında, Huduti ve Angun'un kendileri ile hareket ettiğini, kendilerine aksi bir bilginin ulaşmadığını ifade ettiği belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Şüpheli Adem Huduti'nin tutuklandıktan sonra, diğer şüpheliler Avni Angun ve Emin Ayık ile Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevki sırasında, Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu girişinde, mahkum kabul bölümünde ilk kez karşılaştıkları, şüphelilerin kişisel malzemelerinin bulunduğu yere gittikleri sırada Adem Huduti'nin daha önceden görüşmediği ve araçtan indirildiği yerde gördüğü şüpheliler Avni Angun ve Emin Ayık'a 'Ne yaptınız çocuklar, beni de yaktınız' şeklinde beyanda bulunduğu, 7. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık'ın da 'Olmadı işte komutanım, başaramadık' şeklinde karşılık verdiği, Avni Angun'un da 'biz ve sizi' şeklinde söylemde bulunduğu, şüphelilerin sevkine refakat eden jandarma görevlileri İ.M, S.K. ve R.P'nin beyanları ile 23/07/2016 tarihli tutanaktan anlaşılmıştır."

2. Ordu İnönü Kışlası'ndan içeriden dışarıya doğru emniyet ve jandarma kuvvetlerine ateş açıldığı, darbecilerin etkisiz hale getirilmesi ve yakalanmaları amacıyla İnönü Kışlası'na müdahale kararı alındığı aktarılan iddianamede, içerideki darbecilere destek amaçlı Altay Kışlası'ndan zırhlı araçların yola çıktığı, bir tanesinin yolda arızalandığı, diğerinin ise kışlaya girebilmek adına duvarı yıkarak geçmek istediği ancak duvarda askıda kaldığı, daha sonra bu zırhlı araçtan kışla içerisine girmiş olan emniyet güçlerine ateş edildiği, bu sırada 2. Ordu Komutanı şüpheli Adem Huduti'nin valiyi telefonla arayarak, kışladaki darbecilere müdahale için giren jandarma veya emniyet kuvvetlerinin geri çekilmesini, darbecileri ikna etmeye çalıştığını, kan dökülmesini istemediğini söylediği ancak bu talebinin vali tarafından geceden itibaren müdahale edilmediğini, beklendiğini, bu saate kadar hiçbir gelişme olmadığını, aksine içeriden dışarıya güvenlik kuvvetlerine yönelik ateş açıldığını hatta zırhlı araçların darbecilere yardım için geldiğini, bu zırhlı araçtan güvenlik güçlerine ateş açıldığını, bu sebeple müdahalede bulunacağı hususunda kararlı olunduğunun söylendiği, bu görüşmenin valinin telefonunun hoparlörünün açık olması sebebiyle yanında bulunan İl Emniyet Müdürü ve Cumhuriyet Başsavcısı tarafından da duyulduğu aktarıldı.

HUDUTİ, BAŞSAVCIYI DA ARAMIŞ
İddianamede, daha sonra 2. Ordu Komutanı şüpheli Adem Huduti'nin Cumhuriyet Başsavcısı Ergül Yılmaz'ı cep telefonundan arayarak "Başsavcım, Vali bey heyecanlı davranıyor. Kendisine söyleyin, ben darbeci askerleri iknaya çalışıyorum, jandarma ve emniyet kuvvetlerini geri çeksin." dediği kaydedilen iddianamede, şunlar yer aldı:

"Ancak kendisine 'sabaha kadar aynı şeyleri söylediniz, bu saate kadar bir gelişme olmadı, içeriden sürekli ateş ediliyor, hatta dışarıdan darbecilere yardım için zırhlı araç geldi. Bu araçtan polis ve jandarmaya ateş edildi' şeklinde söylendiği, bunun üzerine şüpheli Adem Huduti'nin 'Başsavcım, bir listeden bahsediliyor, bu liste sizde var mı? Eğer varsa kimler var? Söylerseniz biz de dostu, düşmanı biliriz, ona göre tedbir alırız' şeklinde talepte bulunduğu ancak Cumhuriyet Başsavcısının söz konusu Harekat Yıldırım mesajı ve ekindeki görevlendirme listesi bulunmasına rağmen, bu hususun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bilindiğinin öğrenilmemesi ve başka türlü hareket etmelerinin engellenmesi amacıyla 'böyle bir liste bizde yok' şeklinde karşılık verdiği, bu konuşmaların da Cumhuriyet Başsavcısının telefonunun hoparlörü açık olduğu için orada bulunan vali ve emniyet müdürü tarafından duyulduğu, esasen, şüpheli alınan savunmasında, Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan 'Harekat Yıldırım' emri ve ekindeki görevlendirme listesinin 15/07/2016 günü geceleyin konutuna getirildiğini hatta bu emri incelediğini, bu emrin kanunsuz olduğunu anladığını, sonrasında karargaha geçerek, orada da ayrıntılı incelediğini hatta söz konusu emrin üzerine bu emrin kanunsuz olduğunu ve uygulanamayacağını şerh düştüğünü ifade ettiği, dolayısı ile Cumhuriyet Başsavcısından sorduğu listenin esasen kendisi tarafından bilinmesine rağmen, bu hususun Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından bilinip bilinmediğini öğrenmeye matuf bir amaç taşıdığının açık olduğu anlaşılmıştır."

Şüpheli Adem Huduti'nin ikametinde yapılan aramada, harici harddisk, CD/DVD, flash bellek, cep telefonu, sim kart ile K23937553A Seri numaralı 1 adet 2 Amerikan Doları'nın ele geçirilerek muhafaza altına alındığı aktarılan iddianamede, makam odasında ise Huduti'nin el yazısı ile yazıldığı bildirilen "Darbeye iştirak edenler" başlığı ile başlayan ve 16 ismin yer aldığı bloknottan koparılmış bir sayfadan ibaret yazılı belge, "Bilgi notu" ile başlayan "Konu: Kışlayı izinsiz terk eden 2. Tb.K" ibaresi ile başlayan imzasız bir belge ile bu belgelerin altında "Hizmete özel" ve "Gizli" ibareleri taşıyan 16 Temmuz 2016 tarihli darbeye kalkışan kişilerce çekilmiş mesajları içeren belgelerin bulunduğu belirtildi.

Dosyanın tetkiki neticesine yer verilen iddianamede, şöyle devam edildi:
"Her ne kadar şüpheli 2. Ordu Komutanı Adem Huduti savunmalarında olayı ilk öğrendiği andan itibaren gelen emrin yasa dışı olduğunu anladığını, kendisinin darbeye karşı olduğunu, hatta gelen mesaj formu üzerine bu yönde şerh düştüğünü, kalkışmanın içerisinde olan kişileri ikna suretiyle bu kalkışmadan vazgeçmelerini sağlamaya çalıştığını, amacının kan dökülmesini engellemek olduğunu, Anadolu Ajansı vasıtasıyla yayınlanan mesajı kendi hür iradesi ile kaleme aldığını ve üzerine atılı suçlamayı bu nedenle reddettiğini beyan etmiş ise de şüpheli Adem Huduti'nin Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan mesaj formunda 'görevine devam' şeklinde görevlendirdiği, şüphelinin darbe teşebbüsüne fiilen katılan personelin kimler olduğu aydınlığa kavuştuğu ve bu kalkışmanın yasa dışı olduğunu bildiği ve öğrendiği halde söz konusu personelin etkisiz hale getirilmesi için imkan ve şartlar birkaç defa oluşmasına rağmen bu hususta zamanında ve etkin karar vermemesi neticesinde darbe teşebbüsünde bulunanların ele geçirilme sürecinin uzamasına neden olduğu hatta daha öncesinde güvenlik kuvvetlerince İnönü Kışlası'ndaki darbecilerin yakalanması ve etkisiz hale getirilmesi için operasyon yapılmasını sürekli engellediği, darbe girişiminin hemen akabinde 1. ve 3. Ordu Komutanları ile bir kısım Kolordu Komutanlarının bu darbe girişimine karşı milletin ve devletin yanında oldukları yönündeki basın açıklamalarının televizyonda yayınlanması, Başbakan ve Cumhurbaşkanının, bu girişimin bir darbe olduğunu basın yoluyla canlı yayında milletle paylaşmasına rağmen gecenin ilerleyen saatlerine kadar şüphelinin herhangi bir açıklamada bulunmadığı anlaşılmıştır."

Birçok kişiyle telefon görüşmesi yaptığını söylemesine rağmen Huduti'nin il valisi ile temas kurmadığı ancak saat 02.00 sularında Malatya Valisi ile telefonla temas kurduğu aktarılan iddianamede, şöyle devam edildi:

"Bu görüşmede Malatya Valisinin 2. Ordu'da herhangi bir hareketlilik olmadığına ve sıkıntı yaşanmadığına dair kendisinden açıklama yapmasını istemesine rağmen, bu açıklamayı ancak darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşılmasından sonra farklı bir pozisyon çizerek, sanki darbe karşıtıymış ve darbeciler tarafından enterne edilmiş gibi bir rol sergilediği istenilen içerikteki mesajı 16/07/2016 tarihinde saat 03.06'ta geçtiği, şüphelinin Yurtta Sulh Konseyi tarafından gönderilen mesaj formunun üzerine 'Tüm komutanlıklar emir komuta zinciri içerisinde faaliyetlerini yürüteceklerdir' ve 'bu görevlendirmeye yetkili kişi Sayın Genelkurmay Başkanındır' şeklindeki şerhi teslim olma sürecinde yazdığı, bu suretle şüphelinin 'FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olmamakla birlikte, örgüt adına suç işlemek' ile 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek', 'Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etme', 'Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme' suçlarını işlediği, Malatya Valisi Mustafa Toprak, İl Jandarma Komutan Vekili Şahin Kaplan, olay tarihinde Van Asayiş Kolordu Komutanı olan ve halen 2. Ordu Komutanı olarak görev yapan Korgeneral İsmail Metin Temel, Malatya Kara Havacılık Alay Komutanı Hakan Keleş, Malatya İl Emniyet Müdürü Ömer Urhal, Adana Garnizon Komutanı Osman Erbaş'ın beyanlarından anlaşılmıştır."

ANGUN, 6 KİŞİLİK KEŞİF UÇAĞI HAZIRLANMASI TALİMATI VERMİŞ
İddianamede, eski 2. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun'un ise Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan "Harekat Yıldırım" öncelik dereceli gizli mesaj formunda "Malatya Sıkıyönetim Komutanı" olarak görevlendirildiği kaydedildi.

İddianamede, şüpheli Avni Angun'un saat 00.05 sıralarında Orgeneral Adem Huduti'nin makam odasına girdiği, saat 00.40 sıralarında geri çıktığı, bu çıkışında Albay Bahadır Erdemli ile tartıştığı, Erdemli'nin kendisine silah çektiği, daha sonra Angun'un, Huduti'nin Koruma Astsubayı olan Fatih Gürcan tarafından oradan alınıp tekrar makam odasına götürüldüğü, saat 03.20 ile 03.30 arasında makam odasından çıkarak Tuğgeneral Zeki Karataş, Yarbay Suat Özocak ve Binbaşı Bülent Kuzucu'ya talimatlar verdiği, saat 06.10 civarlarına kadar makam odasında kaldığı, daha sonra makam odasından çıkarak koridorda rahat bir şekilde dolaştığı ve tekrar içeriye girdiği, saat 07.25 sıralarında bu kez Adem Huduti'nin Koruma Astsubayı Fatih Gürcan, Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili ve Albay Bahadır Erdemli tarafından makam odasından çıkarılıp gözetim altında soruşturma ile ilgili alınan ifadeler doğrultusunda şeref salonuna götürüldüğü, orada kendisine plastik kelepçe takıldığı ve plastik kelepçenin bileklerini sıkmasından dolayı bir süre sonra çıkarıldığı, darbe teşebbüsünün başarısız sonuçlanmasının ardından bulunduğu yerden çıkarak sözde darbe teşebbüsünde aktif rol alan Tuğgeneral Zeki Karataş, Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili, Albay Bahadır Erdemli ve bir grup askeri 12.00-13.00 saatleri arasında askeri ve emniyet yetkililerine teslim ettikten sonra tekrar makam odasına girdiği, bütün bunların yaşandığı sırada komuta katındaki iki kameranın da kayıt yaptığı ancak sesleri almadığı ve güvenlik kameralarının Binbaşı Eyüp Kök tarafından açılarının değiştirildiğinin anlaşıldığı aktarıldı.

İddianamede, "Şüpheli Avni Angun'un 15.07.2016 tarihinde saat 20.30 sıralarında 2. Ordu Karargahından çıkıp konutuna vardığı ve araçtan inmeden şoförü Feridun Palaska'ya karargaha dönerek tıraş takımını alıp, getirmesini söylemesi ve şoförün karargaha gidip, nizamiyeden içeri girmek isterken Kemal Keskin'in içeriye bırakmaması ve küfretmesi bu olayı şoförün dönüp, Avni Angun'a söylemesi ve kendisinin de gülerek 'sabah alırız' şeklinde söylemesinin, esasen darbeden daha önceden haberdar olduğunun ve nizamiyelerde gerekli tertibatın alınıp alınmadığının kontrolü amaçlı olarak yapıldığı" belirtildi.

Angun ile ilgili iddianamede şu ifadelere yer verildi:
"16/07/2016 tarihinde sabah saat 07.00 sıralarında Malatya Kara Havacılık Alay Komutanı Hakan Keleş'i arayarak Şemdinli Tekeli bölgesinde karakola saldırı olduğunu, durumun kötü olduğunu, 6 kişilik bir İKU (İnsanlı Keşif Uçağı) hazır etmesi talimatını verdiği ancak yapılan teyit çalışmalarında Şemdinli Tekeli bölgesinde herhangi bir saldırı olayının meydana gelmediğinin anlaşılması üzerine bu emrin yerine getirilmediği ayrıca darbeye teşebbüs olayının meydana geldiği ilk saatlerde karargahta bulunan kamera kayıtlarının incelenmesinde, şüpheli Avni Angun'un da içerisinde bulunduğu grubun hayatın olağan akışına uygun olmayan davranışlar sergilediği, darbeye teşebbüsün başarısız olduğunun anlaşılması anından itibaren farklı bir pozisyon çizerek darbe karşıtı şeklinde davranmaya çalıştığı, her ne kadar alınan savunmasında; kendisinin Bahadır Erdemli'nin talimatı ile şeref salonuna götürülerek ellerinin plastik kelepçe ile kelepçelendiğini ancak bileklerinin acıdığını söylemesi üzerine kelepçenin çözülerek daha gevşek bir şekilde yeniden kelepçelendiğini, diğer şahısların yanından ayrılmasından sonra elini kelepçeden kurtardığını, üzerinde bulunan tabancasının namlusuna mermi sürerek yeniden yerine taktığını, sonrasında ise elini tekrar plastik kelepçenin içerisine soktuğunu söylediği, bu beyanın hayatın olağan akışına uymadığı, darbe sürecinin başarısızlığa uğradığının anlaşılması üzerine, sanki kendisi darbe karşıtı imiş ve bu sebeple hürriyeti kısıtlanmış şeklinde görüntü vermeye yönelik bir kurgu olduğunun delili olduğu anlaşılmıştır."

DARBECİ DİĞER RÜTBELİLER
İddianamede, eski 2. Ordu İdari Kurmay Yarbaşkanı Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'nin ise Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan Darbeye Teşebbüs Mesaj Formunda "Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı" olarak atandığı, şüphelinin darbeye teşebbüs olayından önceden haberdar olduğu ve darbeye teşebbüs eden diğer şüpheliler ile hazırlıklar yaptıkları, şüphelinin kalkışma olayının hemen öncesinde nizamiye bölgelerinde önlemlerin arttırılması, ani müdahale mangalarının hazır edilmesi ve Avni Angun'un konutunun güvende tutulması için personel görevlendirilmesi yaptığı kaydedildi.

Şüpheli Sevgili'nin de içerisinde bulunduğu grubun hayatın olağan akışına uygun olmayan davranışlar sergilediği bildirilen iddianamede, "Albay rütbesinde olan Bahadır Erdemli'nin tuğgeneral rütbesinde olan ve üstü konumunda bulunan bir kişiye emir verdiği, 16/07/2016 tarihinde saat 00.20'de Mesaj Formu düzenleyerek 2. Kara Havacılık Alay Komutanlığına bir gün önce görevi devreden Mustafa Özkan'ın buradaki komutan görevinin devam edeceğini bildirdiği, yine 16/07/2016 tarihinde saat 00.30'da Mesaj Formu düzenleyerek Tulga Kışlası'nda hazır olarak bekletilen B-350 uçağının isimleri müteakiben bildirilecek kişiler ile Ankara'ya hareket edeceğini bildirir mesaj gönderdiği, karargah içerisinde silahlı olarak dolaştığı, Fatih Kılıç'ın cesedinin harekat merkezine götürülmesine eşlik ettiği ve tüm darbeye teşebbüs eden astı konumunda bulunan kişilere talimat verdiği, şüphelinin darbe teşebbüsünde aktif rol aldığı anlaşılmıştır." ifadelerine yer verildi.

İddianamede eski 2. Ordu Harekat Destek Yarbaşkanı Tuğgeneral Zeki Karataş'ın darbeye teşebbüs olayından önceden haberinin olduğu ve buna göre darbeye teşebbüs eden diğer şüpheliler ile hazırlıkları gerçekleştirdiği, şüphelinin Ordu Karargahındaki MEBS irtibatlarını sağlayan 4 telefonun kesilmesi talimatı ile darbeye teşebbüse katılan askerlere emir talimat verdiği ayrıca "koktod" uygulamasını isteyerek İstihkam ve MEBS Alay Komutanlıklarına Yurtta Sulh Konseyi'nin yayınlamış olduğu "Sıkıyönetim emrinin gereği olarak kışla dışına çıkılması" emrini verdiği, 2. Ordu Karargahında silahlı olarak dolaştığı, çatışma esnasında polislere karşı silah kullandığı, bu suretle şüphelinin darbe teşebbüsünde aktif rol aldığı kaydedildi.

Eski 7. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık'ın Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan Darbeye Teşebbüs Mesaj Formunda "Sıkıyönetim 7. Ana Jet Üs Komutanı" olarak görevine devam şeklinde görevlendirildiği belirtilen iddianamede, şüphelinin darbeye teşebbüs olayından önceden haberinin olduğu ve buna göre Hava Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının İstanbul Fenerbahçe Orduevi'ndeki düğününe gitmek üzere Harekat Komutanı Hava Pilot Kurmay Albay Tayfun Tuna'ya üs komutanlığının vekaletini bıraktığı halde düğüne gitmeyerek garnizonda kaldığı ve şüphelinin Malatya Valiliğinin darbe teşebbüsünün önlenmesi konusunda almış olduğu önlemler kapsamında, hava alanı pistlerini ve sistemlerinin kapatılması talimatını uygulamamak için direnç gösterdiği, hava limanına 7 kargo uçağının iniş yapmasına müsaade ettiği ve yine 7. Ana Jet Üssü'nden 4 F4 uçağının kalkışına izin verdiği, ancak uçakların pistlerin iş makineleriyle kapalı olması nedeniyle kalkamayıp geri döndükleri, bu şekilde şüphelinin darbe teşebbüsünde aktif rol aldığı aktarıldı.

İddianamede, şüphelilerin, "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve "FETÖ/PDY Terör Örgütü üyesi olmak" suçundan da 15 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmaları istendi.

Öte yandan, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı, Malatya 2. Ordu Komutanlığında görevli, darbeye teşebbüs suçlamasıyla gözaltına alınan 197 er hakkında takipsizlik kararı verdi.