Paşayı köprüde vurdular
Sadrazam Halil Rıfat Paşa, oğlu Cavid Paşa'yı öldürmeyi planlayan Gani Bey'i öldürtmüştü. Ama Gani Bey'in ağabeyi Esad Paşa, kardeşinin intikamını, Galata Köprüsü'nde aldırdı
Giriş Tarihi:
Sadrazam Halil Rifat Paşa, oğlunun canını kurtarmak için kendisine çok yakın olup belediyede göreve getirdiği, Bursalı Hafız Paşa'yı meseleyi halletmesi için görevlendirdi. Hafız Paşa kumar borcu yüzünden Gani Bey'den hakaretler işitmiş, bu yüzden de kendisine diş bilemekteydi. Sonunda Beyoğlu'nda bir muhallebicide Gani Bey'i vurup öldürdü. O kadar planlı bir cinayetti ki, Hafız Paşa Atina'ya kaçacağı gemiyi önceden ayarlamıştı. Sultan II. Abdülhamid ise maiyetindeki birisinin öldürülmesine çok kızdı. Halil Rıfat Paşa'ya katili neden yükselttiğini, olayla ilgisi olup olmadığını sordurunca, Paşa bir ilgisi olmadığını ama Gani Bey'in ölümünün gayet normal olduğunu söyledi ve ekledi: "Çünkü yırtıcı kuşun ömrü az olur!" Olay resmi olarak fail-i meçhul kalmıştı ama cinayeti işleyen de, işleten de herkesin bildiği sırdı. Nitekim Gazeteci-Yazar Refi Cevat (Ulunay) anılarında, cinayetten uzun zaman sonra Hafız Paşa'nın Gani Bey'i nasıl öldürdüğünü kendisine anlattığını, bir bakıma itiraf ettiğini yazdı.
CİNAYETİ REFİK HALİD GÖRDÜ
Halil Rifat Paşa, kendince oğlunun canını kurtarmak için meseleyi çözmüştü ama unuttuğu bir şey vardı: İntikam... Gani Bey'in ağabeyi Toptani Esad Paşa, İşkodralı Arnavut Hacı Mustafa'yı İstanbul'a yolladı. Hacı Mustafa tam iki ay Sirkeci'deki Edirne Oteli'nde kalarak Cavid Bey'i izledi. 7 Ekim 1899, Cumartesi günü Cavid Bey, üyesi olduğu o günün Danıştay'ı olan Şuray-ı Devlet'ten çıkarak, Ada'ya gitmek için vapurun kalktığı Galata Köprüsü'ne geldi. İskelenin merdivenlerindeyken Hacı Mustafa, Karadağ toplu tabancasını ateşledi. Göğsüne iki kurşun yiyen Cavid Bey, can havliyle kaçmaya çalıştı ama üçüncü kurşun sırtına saplanınca, yaşamını yitirdi. Olayın tanıklarından birisi de o esnada Galatasaray Lisesi öğrencisi olan Refik Halid'di, "Bir Ömür Boyunca" isimli anı kitabında şöyle anlatmaktadır: Evet, ben de gördüm: Arnavut kıyafetli, yani poturlu, cepkenli, başı beyaz, yayvan keçe külahlı bir adam merdivene saldırmış, Karaköy tarafına koşuyor. Durdum, zira vurulanı, vurulup düştüğü yerden kaldırmışlar, kollarından ve bacaklarından tutmuşlar, demin bahsettiğim mescide taşıyorlardı. Çok iyi giyinmiş, orta yaşlı biri... Ayakkabılarının altlarıhala gözümün önünde- yepyeni, tertemiz, hemen hemen hiç yere basmamış. Derisi parıltısına göre rugan dediğimiz parlak cinsten. Ne elbisesinde, ne yerde kan izi, lekesi yoktu; anlaşılan içine akmış. Siyah çorapları sarı bagetli idi, babamın da giydiği Savure markalı pahalı çoraplardı bunlar. Çifti bir çeyrek altın liraya meşhur lüks tuhafiyeci Pigmalyon'da satılırdı; ipek değil halis ve nefis Fransız fildekosu idi; bugünün hesabı ile 25-26 liraya çifti" Katil Arnavut Mustafa, sorguda kendisi azmettiren Esat Paşa'nın ismini vermedi. Taammüden cinayetin karşılığı idam cezasıydı, ama siyasi dengeler sorunu ve Arnavutları gücendirmemek için Mustafa'ya müebbet hapis cezası verildi. 1908'de yani II. Meşrutiyet döneminde çıkan afla da serbest bırakıldı.
* * *
'SİMAVİLER'E KADAR UZANAN SOY AĞACI
Halil Rifat Paşa, Cavid Paşa'nın ölümü sonrası evlat acısıyla adeta çökmüştü. Sultan II. Abdülhamid, kendisine önce aracılar vasıtasıyla, sonra da yüzüne karşı başsağlığı dileyip Paşa'yı avutmaya, gönlünü almaya çalışıyordu. Halil Rifat Paşa'nın artık dünya nimetleri umurunda değildi, defalarca sadaretten istifa etti ama kabul edilmedi. Koluna girilerek makamına gelebiliyordu ama artık imza atacak mecali bile kalmamıştı. Cavid Bey'in Sultan Mahmud türbesindeki mezar taşında ise şöyle yazar:
Muhabbet ehl-i beyt idi Şehiden geçti Cavid vah Cavid Paşa ve ailesinin kim olduğuna gelince... Cavid Paşa'nın tek oğlu Ali Bey, 1945'te öldü. Kardeşi yani Halil Rifat Paşa'nın kızı Nühbe Hanım'dır. Âyan Üyesi Şükrü Paşa'dan olan kızı Nesteren ya da Ahmet Hamdi Tanpınar'ın deyişiyle Nesterin Hanım'dır. Ahmet Hamdi Tanpınar, kendisine bir ömür âşık kalmış ve ünlü "Huzur" Boğaziçi'nde oturan eski ve köklü bir ailenin kızı olarak Nuran olarak tasvir edilmiştir. Nesteren Dırvana'nın eşi, Kıbrıslı Yalısı'nın sahiplerindendir. Halil Rifat Paşa'nın damadı Şükrü Paşa'nın kardeşi, Hürriyet'in kurucu sahibi Sedat Simavi'nin babası Halil Hamdi Bey'dir. Üçüncü kardeş ise Lütfi Simavi'dir. Hürriyet ve Günaydın gazetelerinin eski sahipleri Erol ve Haldun Simavi kardeşler, Nesteren Dırvana'nın ve kardeşi Prof. Dr. Ahmet Hotinli'nin kuzenleridir.
Tayfun ER
CİNAYETİ REFİK HALİD GÖRDÜ
Halil Rifat Paşa, kendince oğlunun canını kurtarmak için meseleyi çözmüştü ama unuttuğu bir şey vardı: İntikam... Gani Bey'in ağabeyi Toptani Esad Paşa, İşkodralı Arnavut Hacı Mustafa'yı İstanbul'a yolladı. Hacı Mustafa tam iki ay Sirkeci'deki Edirne Oteli'nde kalarak Cavid Bey'i izledi. 7 Ekim 1899, Cumartesi günü Cavid Bey, üyesi olduğu o günün Danıştay'ı olan Şuray-ı Devlet'ten çıkarak, Ada'ya gitmek için vapurun kalktığı Galata Köprüsü'ne geldi. İskelenin merdivenlerindeyken Hacı Mustafa, Karadağ toplu tabancasını ateşledi. Göğsüne iki kurşun yiyen Cavid Bey, can havliyle kaçmaya çalıştı ama üçüncü kurşun sırtına saplanınca, yaşamını yitirdi. Olayın tanıklarından birisi de o esnada Galatasaray Lisesi öğrencisi olan Refik Halid'di, "Bir Ömür Boyunca" isimli anı kitabında şöyle anlatmaktadır: Evet, ben de gördüm: Arnavut kıyafetli, yani poturlu, cepkenli, başı beyaz, yayvan keçe külahlı bir adam merdivene saldırmış, Karaköy tarafına koşuyor. Durdum, zira vurulanı, vurulup düştüğü yerden kaldırmışlar, kollarından ve bacaklarından tutmuşlar, demin bahsettiğim mescide taşıyorlardı. Çok iyi giyinmiş, orta yaşlı biri... Ayakkabılarının altlarıhala gözümün önünde- yepyeni, tertemiz, hemen hemen hiç yere basmamış. Derisi parıltısına göre rugan dediğimiz parlak cinsten. Ne elbisesinde, ne yerde kan izi, lekesi yoktu; anlaşılan içine akmış. Siyah çorapları sarı bagetli idi, babamın da giydiği Savure markalı pahalı çoraplardı bunlar. Çifti bir çeyrek altın liraya meşhur lüks tuhafiyeci Pigmalyon'da satılırdı; ipek değil halis ve nefis Fransız fildekosu idi; bugünün hesabı ile 25-26 liraya çifti" Katil Arnavut Mustafa, sorguda kendisi azmettiren Esat Paşa'nın ismini vermedi. Taammüden cinayetin karşılığı idam cezasıydı, ama siyasi dengeler sorunu ve Arnavutları gücendirmemek için Mustafa'ya müebbet hapis cezası verildi. 1908'de yani II. Meşrutiyet döneminde çıkan afla da serbest bırakıldı.
* * *
'SİMAVİLER'E KADAR UZANAN SOY AĞACI
Halil Rifat Paşa, Cavid Paşa'nın ölümü sonrası evlat acısıyla adeta çökmüştü. Sultan II. Abdülhamid, kendisine önce aracılar vasıtasıyla, sonra da yüzüne karşı başsağlığı dileyip Paşa'yı avutmaya, gönlünü almaya çalışıyordu. Halil Rifat Paşa'nın artık dünya nimetleri umurunda değildi, defalarca sadaretten istifa etti ama kabul edilmedi. Koluna girilerek makamına gelebiliyordu ama artık imza atacak mecali bile kalmamıştı. Cavid Bey'in Sultan Mahmud türbesindeki mezar taşında ise şöyle yazar:
Muhabbet ehl-i beyt idi Şehiden geçti Cavid vah Cavid Paşa ve ailesinin kim olduğuna gelince... Cavid Paşa'nın tek oğlu Ali Bey, 1945'te öldü. Kardeşi yani Halil Rifat Paşa'nın kızı Nühbe Hanım'dır. Âyan Üyesi Şükrü Paşa'dan olan kızı Nesteren ya da Ahmet Hamdi Tanpınar'ın deyişiyle Nesterin Hanım'dır. Ahmet Hamdi Tanpınar, kendisine bir ömür âşık kalmış ve ünlü "Huzur" Boğaziçi'nde oturan eski ve köklü bir ailenin kızı olarak Nuran olarak tasvir edilmiştir. Nesteren Dırvana'nın eşi, Kıbrıslı Yalısı'nın sahiplerindendir. Halil Rifat Paşa'nın damadı Şükrü Paşa'nın kardeşi, Hürriyet'in kurucu sahibi Sedat Simavi'nin babası Halil Hamdi Bey'dir. Üçüncü kardeş ise Lütfi Simavi'dir. Hürriyet ve Günaydın gazetelerinin eski sahipleri Erol ve Haldun Simavi kardeşler, Nesteren Dırvana'nın ve kardeşi Prof. Dr. Ahmet Hotinli'nin kuzenleridir.
Tayfun ER