Şok eden gece

Tarih: 6 Temmuz 1999... Yer: Ankara... Polis açıklama yapıyor: Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay saat 00.45'te intihara teşebbüs etmiştir...

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Şok eden gece

Hikmet Uluğbay, 55. hükümette Milli Eğitim Bakanlığı, 56. hükümette Başbakan Yardımcılığı yaptı. DSP, MHP ve ANAP'ın kurduğu 57. hükümette Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanıydı. Bu görevi sırasında, intihar girişimiyle siyaset dünyasını şok etti.
6 Temmuz 1999 gecesi, Hikmet Uluğbay'ın çalışma odasındaki intihar girişimi sonrası polis bir açıklama yaptı: "IMF heyetinin Türkiye ziyareti sırasında yaşanan ekonomik olayların odak noktasında olan Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay, dün gece 00.45 sıralarında intihar teşebbüsünde bulundu..."
Bakan Uluğbay'ın odasından silah sesi gelince, evin önünde nöbet tutan polis memuru, Bakan'ın eşine ve oğluna yardım etmeye çalıştı. Görevli polis memuru, Bakan Uluğbay'ın durumunu görünce hemen Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne bilgi verip ambulans çağırdı.
Başkent Hastanesi'ne getirilen Uluğbay, ameliyata alındı. İlk müdahaleden sonra Uluğbay'ın çeneden giren ve burnundan çıkan bir mermiyle yaralandığı belirlendi. Bakan için emniyet görevlilerinden 6 ünite kan alındı.
Devlet Bakanı'nın taşıma ruhsatlı Smith Wesson marka silahıyla kendisini vurduğu ortaya çıktı.
Başbakan Bülent Ecevit, hastaneye gelerek doktorlardan bilgi aldı. Ankara Emniyet Müdürü Kemal İskender de, Bakan'ın beyninde bir hasar olmadığını bildirdi.

ULUĞBAY AÇIKLIYOR

Hikmet Uluğbay, intihar olayı ile ilgili olarak şunları söylemişti: "Bu çok ani bir karardı. Genelde sıra dışı bir şey yaptığınız vakit onun arkasında komplo teorilerinden dedikodulara dek bin türlü neden ararlar. Ben o gün, içinde bulunduğum haleti ruhiye ile bu kararı aldım. Elbette yanlıştı.
Birilerine bağıracaksam bağırsaydım, siyasetten çekileceksem çekilseydim. O dönem yemek ve uyku düzenim bozulmuştu. 2 saatlik uykuyla ayakta duruyordum. Her sabah, 'Bugün kriz patlayacak mı?' diye uyanıyordum. Omzundaki yükle sigorta sisteminiz iflas edebiliyor. O anda intihar bir çıkış gibi geliyor. Kendinize geldiğiniz vakit bir şaşkınlık yaşıyorsunuz. Çünkü yola çıkış amacınız farklı; hayatınıza son vermek.
Yaşadığınızı fark edince bir şaşkınlık oluyor.
Karşılaştığım sıkıntıları ve sorunları kabine ve mesai arkadaşlarımla paylaşmak yerine, çoğu kez kendime saklamayı tercih etmem nedeni ile yıpranma sürecimin hızlandığını sanıyorum. Bu yorucu çalışma ortamı içerisinde beslenme, dinleme ve uyku düzenimde de aksamalar oldu.
Bu ortam, faydalı hizmet üretebilme umudumu olumsuz yönde etkilemişti. 6 Temmuz gecesi doruğa ulaştığı için, o gece yaşamıma son verme kararı aldım ve uyguladım."
Hikmet Uluğbay, "Niçin istifa etme yolunu tercih etmediğim sorusu akıllara gelebilir. Ancak Başbakan'ın bana duyduğu güven nedeni ile istifamı kabul etmesini olası görmüyordum" demişti.

DEVALÜASYON KURŞUNU

O tarihlerde IMF heyeti Türkiye'de bulunuyor, Uluğbay ve ekibi ile uzun süreli toplantılar yapıyordu. Çıkan bazı söylentilerden sonra borsada ani bir düşüş olmuştu.
Manipülasyon yapıldığı iddiaları vardı. 5 Temmuz 1999 günü, "Türkiye'ye devalüasyon önerdiği belirtilen IMF belgesinin sızdığı'' tartışması iyice alevlendi. Mesut Yılmaz'ın, IMF belgesini borsacı kuzeni Mehmet Kutman'a sızdırdığı iddia edildi. Bu gelişmelerin yaşandığı gün borsa çökmüştü. İntihar olayının olduğu gün Mesut Yılmaz, IMF belgesini kendisine Uluğbay'ın verdiğini söyledi.

ÖZKAN ORDAYDI

Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'ın, intihar olayından önce Uluğbay'la birlikte olduğu ortaya çıktı. O gün evine gelen Hüsamettin Özkan'ın, ayrılışını takip eden saatler içinde Uluğbay'ın intihara teşebbüs etmesi büyük bir tesadüf müydü?
O gün, 9 saat süren bir toplantıda beraber oldukları halde, evine gelen Özkan'la oturup konuşan, hatta şarap içtiği belirtilen Uluğbay'ın, onun gidişinden hemen sonra birden bire bunalıma girmesi biraz garip geldi.
Olay gecesi, olaydan ilk haberi olan da Hüsamettin Özkan'dı. Özkan, üzerindeki eşofmanla Uluğbay'ın evine koşmuştu. Hastanede de yanındaydı.

MANEVİ EVLADIN DRAMI
1990'larda hızlı bir yükseliş yaşayan Kamuran Çörtük, 9. Cumhurbaşkanı Demirel'e yakınlığı ve aile fotoğrafında yer almasıyla gündemi meşgul etmişti. 1998'deki Türkbank skandalından sonra zor günler geçiren Çörtük, bu nedenle TÜSİAD üyeliğinden atıldı. Ardından bankasına el kondu, hakkında birçok dava açıldı. Ekonomi ve siyaset çevrelerinde 1980'den sonra kurulan bir şirketin kısa sürede birden bire palazlanarak koca bir holdinge dönüşmesindeki siyasi bağlantılar gözden kaçmıyordu. Başarıda elbette 'manevi evlat' olmanın büyük payı vardı. Kamuran Çörtük, Başbakan Mesut Yılmaz'a yakın bir isim, ancak Süleyman Demirel'e çok daha yakındı. O kadar yakın ki, çevresinde Demirel'in manevi oğlu olarak anılıyordu. Çörtük, Demirel'e yakın durmaktan hiç çekinmedi. Demirel'in kayınbiraderi Ali Şener ile resmi olmayan iş ortaklığı da hep söylendi. Zaten ortaklıkta, verilen destek de gizlenmiyordu.

TATİLYA DA ORTAK

Türkiye'nin en büyük eğlence merkezi olarak 1996'da açılan Bayındır'ın sahibi Kamuran Çörtük'ün Tatilya Eğlence Merkezi'nde, Demirel'in kayınbiraderi Ali Şener'in de hissesi bulunuyordu. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Samsun Serbest Bölgesi'nin açılışında bir konuşma yapıyor. Kamuran Çörtük'ün parlak bir işadamı olduğunu anlatan Demirel, konuşmasını şöyle tamamlıyor: "Tebrik ediyorum burada Kamuran Çörtük'ü. Kendisinden Samsun'a yeni hizmetler bekliyorum. Ağaç meyveliyse ona takılınır, eğer ağaç yapraktan ibaretse sadece gölgelenilir. Ülkemizde Kamuran Çörtük'lerin, Bayındır Holding'lerin sayısı artsın." Kamuran Çörtük'ün siyasetle ilgili sözlerine bakınca, liderlerle kurduğu bağları daha iyi anlıyoruz: "Ülkede herkes politikayı düşünmeli. Ya aktif olarak politikaya girerek ya da giren insanların doğru yapması konusunda çaba göstererek. Destek sözü yönlendirmek ve parasal kaynak sağlamak şeklinde de anlaşılabilir. İşadamı olabilirsiniz, para kazanabilirsiniz ama zamanınızın bir kısmını ülke yararına faaliyetlerde bulunarak geçirmelisiniz. Biz ödünsüz politika yapıyoruz. Bazı üst düzey politikacılarla tanışıp, onlara yanlışlarını söyleme fırsatı yakalıyoruz." Kamuran Çörtük, arkasına aldığı güçle katıldığı ihalelerde birinci olmamasına rağmen, bunlardan hep etkili olmayı başararak çıkıyordu. Örneğin, POAŞ ihalesinde üçüncü sırada teklif veren konsorsiyumda yer alıyor. İhaleyi kaybediyorlar, ancak ihale en yüksek teklifi veren Hayyam Gariboğlu'na değil de daha sonra Çörtük'ün içinde yer aldığı konsorsiyuma veriliyordu. Benzer bir durum doğalgaz termik santral ihalesinde de yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Mesut Yılmaz görevde bulunuyor. Eti Holding ile (Turgay Ciner ve Kamuran Çörtük) Park Holding-Bayındır Holding ortaklığı arasında Beypazarı Trona Madeni Anlaşması 30.06.1998 tarihinde imzalanıyor. Kamuran Çörtük, para sıkıntısına girince 2000 yılında hisselerini satıyor. Türkbank ihalesinde en çok adı geçenlerden biri de, Bayındır Holding'in sahibi Kamuran Çörtük. Banka ihalesine girmekten vazgeçmişti ama her nedense ihale işiyle en çok uğraşanlardan biri de o olmuştu. Mesut Yılmaz'la Kokmaz Yiğit arasında adeta mekik dokuyordu. Bu temaslar sonucu Korkmaz Yiğit'ten komisyon olarak Genç TV'yi aldığı iddia ediliyordu. Çörtük, Korkmaz Yiğit'ten Genç TV'yi 41 milyon 200 bin dolarlık bedelini ödeyerek satın aldığını ileri sürdü.

BAYINDIRBANK BATIYOR
1958'de kurulan Çaybank,1992 yılında Derbank oldu. 1997 yılında Bayındır Holding'e katılan banka Bayındırbank ismini aldı. (Cumhurbaşkanı Demirel- Başbakan Mesut Yılmaz dönemi.) Batık duruma düşen bankaya devlet,19 Temmuz 2001 tarihinde el konuldu. Bayındırbank'ın eski sahibi Çörtük ile 17 eski yönetici, ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri yerine getirmeyip gerçeğe aykırı bilanço ve kâr-zarar cetveli düzenleyerek yasalara, bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı davranışlar ve TCK'ya göre suç oluşturan fiiller, aldıkları kararlar, usulsüz kullandırdıkları krediler ve aktardıkları kaynaklarla Bayındırbank A.Ş.'yi zarara uğratmakla suçlandılar. 154 trilyon 272 milyar liralık banka zararının, 18 davalıdan tahsil edilmesi istendi.

DEMİREL'E SUÇ DUYURUSU
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Süleyman Demirel oturuyordu. Hikmet Uluğbay, intihar olayından 14 gün önce, 22.06.1999 tarihinde kendi imzasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na Egebank'ın sahibi yeğen Murat Demirel ile ilgili suç duyurusunda bulunmuştu. Yazıda, banka sorumluları hakkında yasal takibe geçilmesi ve haklarında en ağır cezanın uygulanması isteniyordu. Murat Demirel'in mahkeme sırasında, "Hikmet Uluğbay'ın intihar nedeni benim'' sözleri dikkati çekmişti. Olayın gerçeği, merhum Başbakan Ecevit'in, "Onurlu bir insanın girişimi" sözlerinde saklı. Yani, tatsız intihar olayı bunalımdan ziyade bir onur meselesi görüntüsü veriyordu. Olay ve nedenleri bir takım sual işaretleri ile birlikte karanlıkta duruyor.

ÖMÜR BİTİYOR, DAVALAR BİTMİYOR
Sonuç... Aradan 11 yıl geçti, davalar halen sürüyor. Ömür biter, davalar bitmez... "El konulan Egebank'ı usulsüz işlemlerle zarara uğrattıkları" öne sürülen bankanın sahibi Yahya Murat Demirel, eski bakan Cavit Çağlar, Nail Keçeli, Aydoğan Semizer, Neslihan Demirel, Ayşenur Esenler Demirel'in de aralarında bulunduğu 67 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Son duruşma 15 Haziran 2010'da yapıldı. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkeme'sinde, son bilirkişi raporu okundu. Raporda, yargılanmakta olan sanıklara isnat edilen zimmet suçunun gerçekleşmediği belirtiliyor. Duruşma gelecek günlere bırakılıyor. ''Ömür biter, davalar bitmez...''

ROMANYA'DA BANKA
Romanya'da kurulan Banco Turko Romana (BTR) yüzde 82.57 hissesi Bayındır Holding A.Ş.'ne, yüzde 16.98'i Banka Turko Romana SA'ya, yüzde 0.13'ü Kamuran Çörtük'e, kalan hisselerin de Enver Durmaz, Engin Erem ve Abdullah Çoban'a ait olduğu kaydedildi. Mali güçlüğe düşünce hükümetin bizzat devreye girip para aktardığı konusu mahkemede dile getirildi. Kamuran Çörtük'ün İslamabad- Peşaver Otoyolu'nun müteahhitliğini üstlenmesi için Türkiye'den yürütülen yüksek lobi sonuç vermişti. Ve Kamuran Çörtük'ün Bayındır Holding'i 1993 Şubat'ında, Pakistan'ı kuzeyden güneye bağlayacak, 186 kilometrelik Peşaver/İslamabad otoyolunun ihalesini kazanmıştı. Ama iş yarım kal

İFLAS ERTELEME İSTEDİ
28 Ekim 2009'da devlete olan yaklaşık 400 milyon dolarlık borcunu yeniden yapılandırarak rahat bir nefes alan Bayındır Holding, iflas ertelemesi istedi. Holding avukatı, holdingin tüm malvarlığı üzerinde ipotek ve rehin bulunduğunu, bunun dışındaki 226,5 milyonluk borcun ise kefalet borçları olduğunu iddia etti. Bayındırbank ile şirketlerine 9 Temmuz 2001'de el konulan Bayındır Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Kamuran Çörtük, İstanbul Yaklaşımı kapsamında 400 milyon dolarlık borcunu yeniden yapılandırmıştı. Çörtük, alacaklı bankalara borçlarını 10 yılda ödemeyi taahhüt etmişti.


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.