12 Eylül'un en küçük kurbanı

17 yaşında tutuklanan Erdal Eren'in yaşı bir anda 19 oldu ve 13 Aralık 1980'de idam edildi

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 18 Mart 2012 Güncelleme 18 Mart 2012, 02:02
12 Eylül’un en küçük kurbanı

İÇİNDEKİLER

Erdal Eren, 12 Eylül'ün en küçük kurbanı. Yaşı 17 olmasına rağmen, büyütülüp 19 yapılarak idam edildi. Ankara'da düzenlenen bir gösteri sırasında 2 Şubat 1980 tarihinde gözaltına alındı, 13 Aralık 1980 tarihinde Merkez Kapalı Cezaevinde infazı gerçekleştirildi. Avukatıyla görüştürülmedi, kemik testi yapılmadı. Son mektubu hücresinde yazıp, iç çamaşırında saklayarak gizlice avukatına verdiği bildiriliyor. İşte o mektup:

Erdal Eren'in son mektubu
Sevgili annem, babam ve kardeşlerim; Düşüncelerimi bu mektupta anlatmaya çalışacağım.
Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum.
Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum.
Böyle düşünmem, Böle davranmam, halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette ki hayatta olmayı ve mücadeleyi arzularım. Ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. Anne, baba ve evlat arasında sevgi çok güçlüdür. Kolay kolay kaybolmaz.
Ve evlat acısının sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum.
Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var.
Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek ama yok olmayacaklar. Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar. Sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir.
Zavallı ve çaresiz biriymişim gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar.
Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz.
Hepinize özgür ve mutlu bir yaşam dilerim.
Devrimci selamlar.
Oğlunuz ERDAL"
13.12.1980 ANKARA
Gece 02.55


İlyas Has'ın son mektubu
"YÜZÜNÜZÜ KARA ÇIKARTACAK HİÇBİR ŞEY YAPMADIM"
Sevgili anacığım ve babacığım; Şu an size son mesajımı iletiyorum. Ben sizlerin yüzünü kara çıkartıcak hiçbir şey yapmadım. Bugünlerde size ağır gelen bu itham gelecekte sizlere şeref payesi gibi görünecektir. Bundan emin olun. Bekli de çok şey vardır sizlere iletebileceğim ama şu an aklıma gelmiyor ki... Bu da doğal olsa gerek.
Kendinizi üzmemenizi istiyorum. Canım ablacığım; Gördüğün yazıyı yaşamımın en son anında bir mesaj olarak iletebiliyorum.
Sen örnek ve fedakar davranışlar göstererek kardeşlik bağlarının ne kadar kuvvetli ve de sıcak olduğunu vurguladın. Bunu görmemek mümkün değil. Sizlere veda ediyorum, hepinizi çok sevdim.
Anama, babama candan selam iletir, her iki ellerinden öperim.
Can kardeşlerim Can, İrfan ve İlhan'ın, Ramazan'ın gözlerinden öperim. Ayrıca seni hasret ve özlemle kucaklarım.
Oğlunuz İLYAS HAS
07.10.1984 İZMİR


Hıdır Aslan'ın son mektubu
"SON YOLCULUĞUM YAŞAMIM KADAR GÜZEL OLMALI"
Kazım Aslan- Aydın- Sultan
CAN ABİM;
Uzun uzun yazacak değilim. Bu ana hep hazırdım. Son yolculuğum yaşamım kadar güzel olmalı. Üzülmek mi? Bunu hiç istemiyorum canlarım. Büyük sözler etmeyi gereksiz buluyorum. Herşey yaşamımız kadar sade ve açık olmalı.
Yaşamak bir türküyse bunu, bu türküyü en güzel biçimiyle söylemeye çalıştım. Zafer şarkısının söylediği günler de gelecek. Kısa da olsa onurlu yaşamanın yolunu seçtiğim için mutlu gidiyorum. İyi güzel şeyler uğruna yaşanıyorsa her şey, katlanılmayacak şey yoktur. Ölüm bile basitleşiyor. Anlamlıysa ölüm, yaşamak kadar güzeldir. Şu mektubu yazarken bir yandan çay-sigara içiyorum.
Ağır ağır, tadına vara vara.
Neşesiz değilim.
Bir yandan yaşamımın film şeridini toplamaya çalışıyorum kafamda. Kısacık zamanda bu anlık. Ama herşeyi baştan sona ayrıntılarıyla izlemek oldukça zor gibi. Vasiyet yazmamı istemiştin. Acele etmemiştim ama buna zamanımız oldu işte. İyiden güzelden yana olun. Budur isteğim. Hepinizden.
Tüm dostlarıma, dost yüreklilere sevgimin sıcaklığını iletin. Utançsız, onurlu gidişimi, üzülmek, acımak hiç kimseden beklemediğim şeydir. Bana yapılacak en büyük kötülük bu olur. İnsan acılarla da yaşamasını bilir, bilmeli. Güç de olsa. Benim üzerimde büyük emekleriniz var. Ödenemeyecek kadar büyük. Senin ve ötekilerin. Siz, emeğin tüm temsilcilerine, dünyadaki tüm emekçi, onurlu, güçlü insanlara layık olabilmenin yolunu seçtim. Yapabileceğim herşeyi yapmamış olsam da bu görevi yapacak yeni insanlar topraktan fışkırıyor. Ailedeki bana düşen tüm hakları sen ve Aydın'a bırakıyorum. En yararlı biçimde kullanacağınıza inanıyorum.
Çok şey söylemek istiyorum ama zaman öylesine kısa ki. On dakikamız var. Üzülmeyin, acılara yenilmeyin, hayata karşı güçlü olun, yaşam budur. Seçilmesi gereken yaşam.
Sultan'a sevgilerimi yolluyorum. Herbirinize isim isim ayrı ayrı yazamayacağım.
Dostlara da. Bu hepsini karşılasın. Yüreğimin tüm sevgisiyle, tüm onurlu güçlerimle seni, sizi hepinizi kucaklar doyasıya öperim. Güçlü olun. Başı dik olun. O güzel günlerde tekrar yanınızda olacağım. Yüreğimin tüm sevgisiyle, tüm onurlu güçlerimle seni, sizi hepinizi kucaklar doyasıya öperim. Güçlü olun. Başı dik olun. O güzel günlerde tekrar yanınızda olacağım. Amcanız, kardeşiniz, dostunuz.
Kardeşin HIDIR
Saatimin avukatım tarafından Emel Yılmaz'a verilmesini istiyorum.
H.Aslan
SEVGİLİ EMEL,
Sana da kısaca hitap etmek istedim. Zamanımız oldukça kısa. Ama bu kez postaya yetiştirmek zorunda olduğumuz bir mektup yazmak gereğinden değil. Has, seçkin laflara sapmıyorum. Bildiğin şeyleri de tekrarlamıyorum.
Benim için değerli olan dostluğunu da anlatmayacağım. Son dakikalarım.
Ama oldukça iyi ve güçlüyüm. Eğilip bükülmüyorum. Başınızı dik tutturacak bir gidiş bu. Seni yürekten sevdiğimi bilirsin.
Tüm dostlarımı da bir başka sevdiğimi.
Bunu bir kez daha vurgulamak istedim. Zamanımızın bittiği bildiriliyor. Tüm dostları sevgiyle kucaklarım. Yürekteki tüm sevgimle kucaklar öperim. Güçlü ol! Sağlıcakla kalın.
Hıdır Aslan
25.10.1984 BURDUR