Ruhun gıdası iman

Allah'a iman büyük bir kuvvettir. Bedenimize tesir eden maddî hastalıklar olduğu gibi iman eksikliğinden kaynaklanan Allah'ı unutma, ibâdetlerden uzaklaşma gibi haramlar da ruhî hastalıklardır

Kaynak Gazete
Giriş Tarihi:
Ruhun gıdası iman
İnsan beden ve ruhtan müteşekkildir.
İnsanın mutluluğu bedeni ve ruhî yapısının güçlendirilmesi ve korunması ile mümkündür.
Beden güçlendirilir ve korunur da ruh kuvvetlendirilmez ve olumsuz tesirlerden korunmazsa, insanda dengesizlik başlar.
Ruhî zaaf ve bu zaaf sonucu oluşacak manevî hastalıklar ve buhranlar insanı kuşatır ve elemler doğurur. İnşanı mutsuzlaştırır.
İnsanımız bedenine gösterdiği hassasiyeti ruhî varlığına göstermediği için kaynağını keşfedemediği bunalımlar ve ıstıraplar içindedir.
Vücudumuz gıda alınmadığı, gerekli vitaminler sağlanmadığı ve çevre etkilerinden korunmadığı zaman canlılığını ve neşesini yitirir ve değişik kaynaklı ağrılar-sızılar ve hastalıklar baş gösterir de ruhî bünye gıdalandırılmadığı ve korunmadığı zaman manevî zaaf ve ıstıraplar inşanı kuşatmaz mı? Mutsuzluk insana galebe çalmaz mı?
Maddeci bir toplum ortamında ve materyalist bir eğitim sistemi içindeki insanımız, şartlandırıldığı için bütün buhranlarının, iç sıkıntısı ve elemlerinin maddî problemlerden kaynaklandığını sanmaktadır. Böyle bir zan da şüphesiz ruhî bir hastalıktır.

İMAN VE GÜZEL AMELLER
Rabbimizin bir sırrı olan ve insan denen varlığın hâkim unsuru olan, Rûh'un besleyici, koruyucu ve mesud edici güç kaynağı «îman» ve îman çizgisindeki «güzel amellerdir.» Ruhun baş gıdası; güç kaynağı îmandır. Varlığımızın yaratıcısı olan, her an sonsuz kudreti, rahmeti ve hikmeti ile tecelli eden, kullarına öz canlarından daha yakın olan ve kullarının dualarını kabul buyuracağını vaat eden Allah'a iman ne büyük kuvvettir.
Allah'ın insan için koyduğu ilâhî kanunlara îman bütün varlıkları ve hayatı tanıtan, güvenilecek mercii belirleyen ne azîm bir güçtür.
Hayatın ve ölümün ilâhî bir imtihan için yaratılmış olduğuna, ölümle başlayacak Âhiret Hayatı'na ve bu hayatın Cennet ve Cehennem gerçeğine îman maddeciliğin ruhu korkutucu sapıklığından; çıldırtıcı gayesizliğinden koruyan ne yüce bir kılavuzdur.
Namaz, zekât, adalet, sevgi, af ve Hak'ka çağrı gibi kutsal emirlere iman; şirk, zulüm, bencillik, sömürü, yalan ve hased gibi ilâhî yasaklara iman ve bu imanın gereğini yaşama ne mukaddes bir mutluluk sebebidir. İnsana; hayata ve ölüme izah getiremeyen, tanıtamadığı varlıklar arasında gayesizlik buhranları içinde yaşatan, ölüm ve ölüm ötesinden ürküterek, acz ve zavallılığı katmerleştiren imansızlık, hayatı zehreden ne korkunç bir hastalıktırtır.
Biz ruhumuzu imanla ve güzel amellerle güçlendirdiğimiz sürece mesut olabiliriz. Çünkü Mevlâmız mutluluğu îmana ve güzel amellere bağlamıştır. Mevlâmız şöyle buyuruyor:
«Kadın ve erkek kim iman etmiş olarak güzel güzel ameller yaparsa Biz ancak onu hoş bir hayata erdireceğiz...» (Nahl 97)
Ruhî bünyemizi kuvvetlendirmek ve mutlu yaşatmak için imanla ve güzel amellerle gıdalandırmak ve güçlendirmek gerektiği kadar onu menfi tesirlerden de korumak lâzımdır Tansiyon, şeker ve kanser gibi hastalıklar bedenimize tesir eden maddî hastalıklar olduğu gibi Allah'ı unutma, ibâdetlerden uzaklaşma, kin, haset, faiz, rüşvet, içki, zina, gıybet ve benzeri ilâhî yasaklar; haramlar da ruhî bünyemizi kemiren mutsuzlaştıran manevî hastalıklardır. Çok iyi bilmeliyiz ki her bir günah ve haram, ruhumuzu mikroplandırmakta, yaralar açarak elem yermekte, iyilikleri yapmada güçsüz, kötülüklerden korunmada mecalsiz bırakmaktadır.
Manevî bunalımlarımızın mühim bir kısmının kaynağı işte bu günahların; haramların sebep olduğu ruhî hastalıklarımızdır.
Peygamberimiz «Günah; haram, içini kemiren; bunalıma yol açan şeydir.» buyurmakla bu gerçeğe işaret etmiştir. Bu gerçeği kalbimizde hissetmek gerçek imanın alâmetidir.
Yüce Rabbimiz :
«Gizli ve açık bütün günahları bırakın. Zira haramları işleyerek günah kazananlar yaptıklarının cezalarını çekeceklerdir.» (En'am 120)
buyurarak ruhî bünyemizin korunma reçetesini vermiştir.

RUH İLGİYE MUHTAÇTIR

Ruhî bünyemizi manevî hastalıklara karşı korumak görevimiz olduğu gibi, haramların işlenmesiyle oluşmuş mevcut hastalıkları da güzel amellerle tedavi etmek de vazifemizdir.
Bu tür tedavi zarureti içindir ki Peygamberimiz:
«İşlediğin günahın hemen ardından güzel bir amel yap ki onun günahını gidersin» buyurmuşlardır. Güzel amellerle manevî hastalıklarımızı tedavi etmek lüzumundan ötürüdür ki Peygamberimiz elemli ve sıkıntılı sahâbîlere «Allahım elemlerden ve sıkıntılardan sana sığınırım» şeklinde duâ etmeleri emrini vermişlerdir.
Peygamberimiz kalp katılığı ve acımasızlığından şikâyet eden bir sahâbîye de «Yetimin başını okşa, yoksulu doyur.» öğüdünde bulunmuşlardır.
Gözü döndüren öfke-kızgınlık hastalığının nüksetmesi halinde hastalığın seyrine göre yapılacak manevî müdahalenin sırasıyla «Şeytan'dan Allah'a sığınmak, oturmak, yatmak ve abdest almak» olduğunu bildirmişlerdir.
Şehevî tansiyonunun yükselmesi halinde de Peygamberimiz:
«Oruç tutarak teskin yoluna gidiniz.» tavsiyesinde bulunmuşlardır.
Misalleri daha da çoğaltabiliriz.
Mevzuumuzu özetlersek deriz ki, saadetimiz için bedenimizi güçlendirmeye korumaya ve gerektiğinde tedâvî etmeye muhtaç olduğumuz gibi ruhumuzu da güçlendirmeye korumaya ve gerektiğinde tedavi etmeye mecburuz. Kaldı ki ruhumuz bedenimizden daha da çok ilgiye muhtaçtır. Zira ruhun mutluluğu ve elemi fani değil ebedîdir. Şu halde akıllı insanlar olarak ruhumuzu güçlendirecek «İslâm îmanı» na, koruyacak ve gereğinde tedavi edecek «Güzel ameller»e koşalım. Ruhumuzu çökertecek, ateş azabına düşürecek İslâmî haramlardan korunalım.
Yüce Allah'tan bizleri rahmetiyle kuşatmasını niyaz ederim.

* Zikir, duâ, adalet, yardımlaşma, doğruluk, vefa, ikram, tevazu, ilgi, merhamet ve benzeri Hakk'a saygıya ve halka sevgiye götüren ilâhî emir ve öğütleri yaparak gerçekleştirilecek güzel ameller imanla birlikte ruhun ana besleyici gıdasıdır. Gerekli olan koruyucu vitaminleri ve de mutluluk sebebidir.

* İmansızlığın doğurduğu bu ruh çöküntüsünden insanı hangi bedenî kuvvet ve hangi sosyal ve ekonomik düzenkurtarabilir. Evet, Dünya ve Âhiret saadeti için ruha sağlanması gereken baş gıda; temel güç iman ve güzel amellerdir.

* * *
GÜZEL KONUŞMAK iBADETTiR
* Beş vakit namaz için ayrı ayrı abdest almak gerekir mi?
Namaz kılmak için abdest almak Rabbimizin emridir. (Maide 6) Her bir vakit namaz için abdest alınması, ilgili âyetin ruhuna uygun olduğu gibi namazın daha huzurlu kılınmasını da sağlayabilir. Ancak kural olarak, bozulmadığı sürece bir abdestle dilediğimiz kadar namaz kılabiliriz. Çünkü Peygamberimiz, kılınabilirliğini göstermek için bir abdestle vakit namazlarını ard arda kılmıştır. (Müslim Taharet 86)

* Yalan ve benzeri çirkin sözlerin haram olduğunu ve günahkâr kıldığını biliyoruz. Peki güzel sözler sevap kazandırıcı mıdır ?
Biz ibadet denince yalnızca genelde namazı ve orucu anlıyoruz. Oysaki Rabbimizin ve Peygamberimizin bütün emirlerine uyuş ibadettir. Rabbimiz Kur'ân'da şöyle buyurur:
"Ey Peygamberim! Kullarıma söyle: Sözün en güzelini konuşsunlar." (İsra 53) Görüldüğü gibi ilâhi bir emir olduğu için sözün güzelini, hatta en güzelini konuşmak da ibadettir. Büyük sevaplar sağlayıcıdır. Allah'ın yanı sıra insanların sevgisine erdiricidir. Çünkü güzel söz faydalı, sevdirici-sevindirici, yeterince söylenen ve muhatabın seviyesine uygun olan sözdür. Daha da önemlisi Peygamberimizin (s.a.) açıklamasına göre güzel söz, acı da olsa dosdoğru olan sözdür. Rabbimiz doğru konuşmamızı emretmekte ,doğru sözlüleri bağışlayacağını ve işlerini düzelteceğini şöylece vaat etmektedir:
"Ey iman edenler! Allah'ın emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunun.ve sözün doğrusunu söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın…"( Ahzap 70-719 Peygamberimiz de, güzel sözün Cennet'e götürücü olduğunu müjdelemektedir.( M. Zevaid 8/29) Bedenin ilacı ile ruhun ilacının bir araya geldiği bu resim anlayanlara çok nasihat etmektedir, Namaz kılma nimetini bize verdiği için Rabbimize hamdolsun... (Amin)

* * *
BİR AYET
«Kim benim zikrimden; (bana imandan ve koyduğum yasalara uymaktan) yüz çevirirse ona dar; bunalımlı bir hayat vardır...» Ta-Ha, 124

* * *
BİR HADİS
«İşlediğin günah sana elem veriyor, yaptığın güzel amel de seni mutlu ediyorsa sen müminsin.» Mişkâtül-Mesâbîh, Hadis No: 45.