Sabah ezanı yabancıları şaşırtıyor

Giriş Tarihi 03 Eylül 2011, 00:00 Güncelleme 03 Eylül 2011, 22:02
Sabah ezanı yabancıları şaşırtıyor

İÇİNDEKİLER

Fransa'da yeni açılan bir kültür merkezinde sanatseverlerle buluşacak 'İstanbul'un Sesleri'ne imza atan Serra Yılmaz; Türkiye'ye gelen yabancıları en çok şaşırtan sesin sabah dörtteki ezan olduğunu söyleyip, ekledi: Bizse uyumaya devam ediyoruz çünkü o ses beynimizde kayıtlı...

Şu sıralar Venedik Film Festivali'nde jüri üyesi olan usta oyuncu Serra Yılmaz; boş oturmayı hiç sevmiyor. İtalya ve Türkiye arasında mekik dokuyan Yılmaz; son olarak 'İstanbul'un Sesleri' adında önemli bir projeye imza attı. Başarılı sanatçı ile 14-18 Eylül arasında Fransa'da Gaîté Lyrique adlı kültür merkezinde sanatseverlerle buluşacak projesinin detaylarını konuştuk.

'İstanbul'un Sesleri' projesi nasıl doğdu?
Fransa'da Gaîté Lyrique adında bir kültür merkezi açıldı. Bir dostum aracılığıyla bu kültür merkezinin müdürünü ve programcılarından birini İstanbul'daki evimde ağırladım. Bana, birkaç haftalarını dünyanın çeşitli şehirlerine ayırmak istediklerini söylediler. İlk haftayı Berlin'e ayıracaklarını, sonrasında da İstanbul'u düşündüklerini anlattılar. Bana "Sen de bize bir şey yap" dediler. Ben de "Ben size İstanbul'u görüntüyle değil, sesleriyle anlatayım" dedim.

"İstanbul'la ilgili bir şey yapar mısınız?" denince neden şehrin seslerini derlemeyi tercih ettiniz?
Aslında benim çok hoşuma giden bir şey bu. Ses, benim işim... Bir ses duyduğumuzda, o sesin bizde uyandırdığı görüntü, beni hep cezbetmiştir. Ben mesela çakıl taşları üzerinde yürürüm, denizin dalgası o taşlara vurur ya; bunu telefonuma kaydedip sevgilime yollarım.

Sizce her şehrin farklı bir sesi var mı?
Var tabii... Mesela Paris'te vapur sesi duymuyorsunuz. Vapur seslerini ele alırsak, Venedik'le İstanbul'un sesleri birbirine benzer diyebiliriz. Ama sular yükseldiğinde çalan sis düdüğünü sadece Venedik'te duyarsınız. Yani her şehrin kendine göre bir dili, sesi ve ritmi var.

Bu proje için çalışırken ilk kez keşfettiğiniz sesler oldu mu?
Kayıt yapınca, normal kulakla duyamadığınız bir sürü sesi de duyabiliyorsunuz. Mesela Sirkeci İstasyonu'nun sesi o kadar tuhaf ki... Sirkeci İstasyonu'nun sesini, Büyükada'daki Aya Yorgi Manastırı'nda çalan Ortodoks müzikleriyle karıştırıp kullandığınızda; hayal bile edemeyeceğimiz, büyüleyici bir şey çıkıyor ortaya.

İstanbul'da öne çıkan sesler neler sizce?
Bu, İstanbul'un neresinde yaşadığınıza bağlı. Benim yaşadığım ortamda; vapur, martılar ve denizin sesi duyuluyor. Çocukların sesinin de bolca duyulduğu bir şehir İstanbul...

Bir de hiç farkında olmadığımız sesler var, değil mi?

Tabii ki. Ben bu eve taşındığım ilk gece yalnızdım. Yattım yatağa, gece boyunca sürekli uyandım. Çünkü evin kendine özgü seslerine henüz vakıf değildim. Beynimiz bir süre sonra belirli sesleri kaydediyor ve sonra onları duymuyorsunuz. Mesela yabancılar Türkiye'ye gelince, sabah 04.00 ezanıyla neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Oysa biz uyumaya devam ediyoruz, çünkü o ses bizde kayıtlı.

Yeni bir sinema filmi var mı gündemde?
Yakında çıkacak olan; Ümit Ünal'ın çektiği 'Nar' var. Bir de yurt dışında henüz kesinleşmemiş bir iş var.

Ferzan Özpetek'le bir projeniz var mı?
Yok şu anda. Ferzan Özpetek deyince akla direkt Serra Yılmaz geliyor ya; ondan sordum...
Biraz onu kırmaya çalışıyoruz.

Niye, güzel bir şey değil mi bu?
Çok kısıtlayıcı ama. Başka yönetmenler sizinle çalışmaz oluyor. NTV'de 'Serra'nın Dostları' adıyla bir program yaptınız. Program için dostlarınızı evinizde ağırladınız. Misafir ağırlamayı seviyorsunuz galiba... Bayılırım! Sürekli insan davet ederim, onlara yemek hazırlamaktan hiç gocunmam. O zaman sıra, program için ağırladığınız arkadaşlarınızda...
Evet, kışın da onlar beni ağırlayacaklar, bütün kış iade-i ziyaretle idare edeceğim!

Siz değişik şeyler yapmayı seviyorsunuz, öyle değil mi?
Bayılıyorum! İnsan bu sayede kendinde mi yeni şeyler keşfediyor, yoksa dünyada mı?
Bana yepyeni bir ufuk açtı en azından. Başka alanlarda çalışan sanatçılarla işbirliği yapmak da her zaman yeni bir ufuk demektir.

Bir oradasınız, bir burada... Venedik Film Festivali'nde jüri üyeliği yapıyorsunuz, sonra bu proje için

Fransa'ya geçeceksiniz. Bu yoğunluk sizi yormuyor mu?
Hem yoruyor, hem enerji veriyor. O yoğunluğun getirdiği enerjiyi çok seviyorum.

"Biraz dinleneyim" demiyor musunuz?
Biraz oturup sonra yine hareketlenmek istiyorum.

'İstanbul'un Sesleri' projesi için nerelerde kayıt yaptınız?
Benim evimde olup biten her şeyin kaydını yaptık bir kere. Sonra Beyoğlu'na, Büyükada'ya, Sirkeci Tren İstasyonu'na, Bostancı'ya, Haydarpaşa'ya, Kızkulesi'ne ve Boğaz'a gittik.

Bu proje ne zaman sanatseverlerle buluşacak?
14 Eylül-18 Eylül tarihleri arasında 'Kolaj İstanbul' etkinliği kapsamında sergilenecek. Etkinlik kapsamında ayrıca iki seans da çocuklara masal anlatacağım.

Hangi masalları anlatacaksınız?
Henüz seçmedim ama herhalde Dede Korkut Masalları'ndan anlatırım.