Ramazan’ı uğurlarken

11 ayın sultanı Ramazan, feyziyle, bereketiyle geldi. Hem gönül ve ruhlarımıza hem de bedenlerimize dokunup geçti. Ne mutlu, Ramazan ayına ulaşıp, onun kıymetini bilip, hakkıyla değerlendiren ve mükâfat olarak da bayrama ulaşanlara...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 14 Haziran 2018 Güncelleme 14 Haziran 2018, 03:18
Ramazan’ı uğurlarken

İÇİNDEKİLER

Sayılı günler gelip geçti ve Ramazan ayını uğurlama zamanı geldi. İçimizi kaplayan hüznün yerini bayram sevinci alacak. Aslında gün gelecek bayram sevincini tam yaşayacağız, çünkü o gün sadece oruçlular için açılan Reyyan kapılarından Allah'ın izniyle cennete gireceğiz: Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. 'Oruçlular nerede?' diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse girmez" (Buhârî, Savm 4).
Ramazan, feyziyle, bereketiyle geldi.
Hem gönül ve ruhlarımıza hem de bedenlerimize dokunup geçti. Güzel koku satıcısının kokusu bitse de bir süre daha güzel kokunun etkisinin sürdüğü gibi; ramazan da ruh ve bedenlerimizde etkisini bir süre daha sürdürecektir.
Ramazan ayında yapmış olduğumuz ibadetler ve insani ilişkilerimize verdiğimiz önem ile kazandığımız güzellikleri bir yıla ve sonuçta ömrümüzün her safhasına aktarmak, bizlere dünya ve ahiret mutluluğunu getirecektir.
Ramazan'dan istifade etmenin yollarından biri ve belki de en önemlisi elimize, dilimize ve bütün benliğimize sahip olarak oruç tutmaktı. Ahirette kaybedenlerden olmamak için bu durumu bir hayat boyu sürdürmek suretiyle, Allah'ın emrettiklerini yerine getirmeli, yasakladıklarından da kaçınmalıyız.
Ramazan ayında diğer zaman dilimlerinde okumadığımız kadar Kur'an okuma, onunla buluşma imkanımız oldu. Bu buluşma ömür boyu devam etmelidir. Çünkü Kur'an okuyana sevap getirmekle beraber, gönüllere şifa veren, inananları rahmete kavuşturan, hidayet rehberi ve nurdur. Bu lütuftan istifade etmek ise elimizin altında bulunan Kur'an-ı Kerimi okumak, anlamak ve hayatımıza aktarmaktan geçmektedir.
Ramazan ayı birlik ve beraberliğimizi en yüksek seviyeye çıkarmamıza vesile oldu.
Vermiş olduğumuz sadakalar, zekatlar ve iftar sofralarında buluşmalar toplum olarak kaynaşmamıza çok büyük destek sağladı. Teravih namazlarında bir araya gelişlerimiz, aynı safta omuz omuza duruşlarımız, aynı kıbleye yönelmek, aynı Rabbe ibadet etmek ile kardeşliğimiz perçinleşti. Bu ayda kazandığımız bu birlik ve beraberliği bir ömür boyunca sürdürmek elbette kendi yararımıza olacaktır. Ramazan ayında günahlardan arınmak suretiyle gönül dünyamızı durulaştırdık ve bu vesile ile günahlarımızı gözden geçirip yapmış olduğumuz hataları düşünme fırsatımız oldu. Bugün, Ramazan ayının bize kazandırmış olduğu bu huzurla bir daha bu hatalara dönmemeye söz verme zamanıdır. Çünkü bir daha günahlarımıza tövbe etme fırsatı bulamayabiliriz. Bu ay bize sabrı öğretti. Nefsani isteklere, şeytani vesveselere, açlığa ve susuzluğa, insanlardan gelebilecek olan sıkıntılara sabır bu ayın bizlere sunmuş olduğu güzelliklerdir. Bu sabrı hayat düsturu haline getirmeliyiz.

KALP KIRMA GÖNÜL YIKMA
Ramazan ayında mümkün olduğu kadar kötü ve kaba sözlerden uzak durduk, bu tutumuzu devam ettirelim.
İnsanlara karşı yanlış bir davranışta bulunmamaya özen gösterdik, böyle bir yaşantıyı hayatımıza aktaralım. Kalp kırmayalım, gönül yıkmayalım. Sevgi yüklü bireyler olarak güzel bir toplumu oluşturalım. Arefe günleri geleneğimizde kabir ziyaretlerine ayrılmıştır. Bayramı ve bayram öncesi sevinç ve mutluluğumuzu ölenlerimizle paylaşmak yüce bir duygudur. Kabirlerimizin başına varalım, Fatiha okuyalım ve tefekkür edelim. Eğer kabirlerinden uzaktaysak, üzülmeyelim; okuyacağımız Fatihalar onlara gider.
Kullukta devamlılık esastır. Kur'an'da bu husus şöyle vurgulanır: "Sana ölüm gelinceye kadar rabbine ibadet et" (el-Hicr, 99. Allah'a kulluğun bittiği bir an yoktur. Hayat devam ettiği sürece kulluk sürecektir. Çünkü hayat kulluk için vardır. İnsan, kendisine lütfedilen hayat emanetinin hakkını ancak kullukla ödeyebilir. Ergenlik çağından ölünceye kadar, Allah tarafından kendisine emredilen bütün prensipleri yerine getirmek ve yasakladığı bütün kötülüklerden uzak durmak, insanın asli görevidir. Hiçbir zaman insan, Allah Teâlâ ile irtibatını kesmemeli, sürekli olarak O'na kulluk etmeli, O'nu hatırlamalı, O'na yönelmeli, O'na dua etmelidir. Rahmet ayı olan Ramazan'dan en güzel bir şekilde istifade etmesini bilen samimi mü'min, diğer aylarda da kulluğunu sürdürür. Namazını kılar, zekatını verir, Allah yolunda harcamasını yapar. Kıldığı Cuma namazlarıyla yerine getirdiği beş vakit farzlarla ve eda ettiği diğer nafile namazları ile gününü, haftasını ve bütün zaman dilimlerini bereketli kılmasını bilir.
Allah Teâlâ'ya yaklaşmanın yollarını arar.
O'nunla irtibatını asla kesmez. Sevgili Peygamberimiz Ramazan ayı ile ilgili olarak: "Bir kimse, inanarak ve sevabını yalnızca Allah'tan bekleyerek, Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır" buyurmuştur. Rabbimiz tuttuğumuz oruçlarımızı, kıldığımız namazlarımızı, verdiğimiz zekatlarımızı, sadakalarımızı, hayır ve iyiliklerimizi kabul eylesin. Ümmet-i Muhammed'i bir sene sonraki Ramazan ayına sağlık, ve afiyet içerisinde kavuştursun. Ne mutlu, Ramazan ayına ulaşıp, onun kıymetini bilip, hakkıyla değerlendiren ve mükâfat olarak da bayrama ulaşanlara...

ŞEVVÂL ORUCU
Allah'a önce farzlarla, sonra da zorunlu ibadetlerin dışındaki nafilelerle yaklaşılır. Bu açıdan Hz. Peygamber'in Ramazan'dan sonraki şevvâl ayında nafile oruç tutmanın faziletine dair kim "Ramazanı oruçla geçirip buna şevvalden altı gün ilâve eden kimse bütün yılı oruçlu geçirmiş gibi olur" şeklindeki sözleri (Müslim, "Sıyâm", 204) önemlidir. Bu orucun bayramın hemen ardından ara verilmeden tutulması daha faziletli sayılmakla birlikte aralıklarla tutulması da mümkündür. Allah Ramazan ayında yaptığımız ibadetlerimizi kabul etsin. Evlerimize ve işlerimize huzur ve bereket versin.