Başbakan'dan çok çarpıcı açıklamalar

Diyarbakır'daki tarihi buluşmanın ardından Başbakan Erdoğan, Atv-A Haber ortak canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı...

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Başbakan'dan çok çarpıcı açıklamalar
Murat Akgün moderatörlüğünde gazeteciler Mehmet Barlas, Sevilay Yükselir, Mustafa Karaalioğlu, İbrahim Karagül, Nihal Bengisu Karaca sordu. Başbakan Erdoğan, gündemin en kritik sorularını canlı yayında yanıtladı

Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;

Başbakan Erdoğan "Diyarbakır'daki görüşmenin arkasından Barzani'nin bundan böyle barış sürecinin bir aktörü olduğu ve bundan sonra ilerleyen safhalarda BDP ve PKK'ya karşı kullanılacağı iddiaları, yorumları gündeme geldi ne dersiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, hafta sonunda Diyarbakır'daki buluşmanın birçok yönüyle çözüm sürecini güçlendiren bir adım olduğunu söyledi.

Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Şivan Perver ve rahatsız olduğu halde İbrahim Tatlıses'in katılımının, atılan bu adıma çok farklı bir güç kattığını belirten Erdoğan, yaklaşık 60 bin Diyarbakırlının da bu buluşmayı büyük bir coşkuyla kutladıklarını ifade etti.

Erdoğan, "İki gün içerisinde 880 trilyon liralık bir açılışı gerçekleştirdik. İşin sosyal boyutunda ise bu buluşma önem arz ediyor. Sayın Barzani'nin oradaki konuşması ve daha sonra televizyonlarla yapmış olduğu görüşmelerde bu buluşmanın bir milad olması bakımından önemliydi" diye konuştu.

Programı kapsamında belediyeyi ve valiliği ziyaret ettiğini anımsatan Erdoğan, "Aslında bunlara uzak değiliz çünkü bir çözüm sürecinin içindeyiz. Bir barış havasını adeta bu kucaklaşmayla gerçekleştirmenin gayreti içerisinde olduk. Siyasetin de aslında genlerinde bu var zaten, olması gerekir. Belki ertelenmiştir, geç kalmıştır ama böyle bir şeyin yerine gelmesi bir yerde de
hakikaten cesaret işiydi" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan'dan dershane açıklamasıBaşbakan'dan dershane açıklaması

-"Vatandaşlık noktasında talebiniz varsa çözüme hazırız"

"Bu adımları 2005'te attığımızda da söyledik, bunu biz halledeceğiz dedik" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:

"Orada gerek Şivan Perver'in 38 yıldan sonra kendi ülkesine gelmiş olması ve bu noktadaki tavırlar herhalde üzerinde konuşulması, düşünülmesi gereken konular. Ben, kendisine de söyledim, 'vatandaşlık noktasında eğer böyle bir talebiniz, arzunuz varsa çözüme hazırız' dedik. Aynı şeyi merhum Ahmet Kaya ile ilgili de ailesine 'bir nakli kubur yapılması gerekiyorsa bu konuda biz
varız, buna hazırız' dedik. Belki buradan gidişi çok farklıydı ama şu anda da dönüşü bunun kesinlikle bizim açımızdan kolaydır ve biz bunun için üzerimize düşeni yerine getirmeye hazırız dedik."

Erdoğan, Şivan Perver'in konuyu nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, "Bize cevabı verecek. Biz, süreci şu anda başlatmış bulunuyoruz. Hatta bazı programları ileride kendisiyle de yapacağız" dedi.

-"Muhalefetin rahatsız olması çok manidar"

Diyarbakır'daki açılış töreninden bir gün sonra Bismil, Ergani, Eğil'e gittiğini ve oralarda halkla kucaklaştığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"(Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi) ifadesinden birilerinin rahatsız olması, muhalefetin rahatsız olması aslında çok çok manidar. Bunlar hakikaten bizim tarihimizi bilmiyorlar, fazla uzaklara gitmeye gerek yok. Yakın tarihi de bilmiyorlar. Ben, burada aslında çok yakın bir süreçle alakalı Gazi Mustafa Kemal'in özellikle Meclis'teki bazı konuşmalarını getirdim. Bunlar Meclis
zabıtlarında olan ifadeler. Çok çok anlamlı, bu bakımdan bunu önemsiyorum. Bir defa Irak Anayasasında geçen ifade şudur, 'Kürdistan Bölgesel Hükümeti' diye geçer, 'Kürdistan bölgesi yasaları' diye geçer, 'Kürdistan bölgesini' şeklinde geçer. Madde 4'te aynı şekilde 'federal ve resmi kurum ve ajanslar Kürdistan bölgesinde her iki dili de kullanırlar' şeklinde geçer. Bu, onların anayasal
ismidir."

Başbakan'dan 'genel af' açıklamasıBaşbakan'dan 'genel af' açıklaması

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün TBMM tutanaklarındaki ifadelerini paylaşan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şu anda elimde aslı da var ama bugünkü Türkçeye çevrilmiş olarak TBMM Reisi Mustafa Kemal olarak tüm bakanlar kurulunun imzasının olduğu bir kararname var. Bu kararnamede çok ilginçtir, teferruatına girmeyeceğim ama 'Kürdistan kısmının kati surette Faysal'a biat etmemesinden dolayı İngilizlerin İstanbul'dan nemrut Mustafa'yı bilcelp Süleymaniye ve havalisine hakim tayin ve Kürdistan'a
İngiliz himayesi vaz eyledikleri' gibi devam ediyor. 'Kürdistan' diye geçiyor.

Bir diğer adım, o da şu. Yine Gazi ile alakalı bir durum. Bakınız, 'fakat Kürdistan, Lazistan vesair hakkında değil' diye yine bir konuşmasında geçiyor. Yani o zaman sadece 'Kürdistan' olarak yok. Doğu, Güneydoğu, buralar 'Kürdistan' diye geçiyor, Doğu Karadeniz de 'Lazistan' diye geçiyor. Altında yine 'Kürt, Türk, Laz, Çerkez vesair bütün bu İslam unsurları müşterek menafidir' diyor. Hepsini orada bu şekliyle sayıyor. Aynı şekilde yine altta 'Binaenaleyh hiç şüphe etmeyiniz ki Kürt, Laz vesaire reyi sorulduğu zaman burayı vereceklerdir' diyor ki Diyarbakırda konuşmamda bunları aynen kullanmıştım. Şimdi o zaman bu ifadeleri kullanan Gazi Mustafa Kemal bölücü mü? Bana 'bölücü' ifadesini kullananlar, o zaman Gazi Mustafa Kemal'in bu ifadelerini nereye koycaklar, bunu nasıl tanımlayacaklar, nasıl izah edecekler? Bunlar bizim tarihimizde olan gerçeklerdir. Eğer işi Osmanlı'ya götürecek olursak orada zaten çok açık, net her şey ortada."



Erdoğan, "Sizin Kürdistan ifadesini kullanmanızın ardından, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de 'Türkiye Kürdistanı' ifadesinin kullanılmasını istedi, buna da ne dersiniz?" sorusuna karşılık, "Bunu bizim kabul etmemiz, böyle bir şey asla mümkün değil" dedi.

Başbakan Erdoğan, "Ne benden böyle bir şey sadır olmuştur ne ben böyle bir ifade kullanmışımdır ama Diyarbakır Belediye Başkanının da bu tür ifadeyi kullanması bana göre şık değildir. Bunlar, belli yerleri tahrik etmekten başka hiçbir işe yaramaz. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin ismi bellidir. Dolayısıyla bu isim üzerinde herhangi bir spekülasyona gitmenin de anlamı yok. Kendi bölgesi
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'dir. Adı böyle geçer. Biraz daha kuzeye çıkarız Doğu Anadolu Bölgesi, adı böyle geçer. Bu tür şeyler toplum içinde yeni yeni rahatsızlıklara neden olur ki burada bu tür bir ifadeyi kullanması veya bunu adeta dayatır gibi böyle güzel bir hafta sonundan sonra bu açıklamaların yapılması şık değil" diye konuştu.



-"Bizim tanımımız farklı"

Muhafazakar felsefenin Fransız ihtilalinin ardından İngiltere'de ortaya çıktığı ve statükoculuğu ifade ettiği belirtilerek, "Bütün tabuları yıkıyorsunuz, bütün statükoyu alt üst ettiniz ve kendinize muhafazakar diyorsunuz ve Türkiye'deki statüko dediğimiz, statik resmi ideolojinin sahipleri de kendini devrimci olarak sunup, sizin muhafazakarlığınıza karşı devrimi savunuyorlar"
denilmesi üzerine Erdoğan, "Muhafazakarlık noktasında Fransızların tanımı, bizim tanımımız değil. Onların muhafazakarlık tanımıyla veya İngilizlerin muhafazakarlık tanımıyla bizim tanımımız farklı" ifadesini kullandı.

Erdoğan, "Biz, bu ülkenin, bu milletin değerler silsilesini koruma anlamında bir muhafazakarlıktan söz ediyoruz, bizim muhafazakarlık anlayışımız bu. Ama bizim uygulamalarımıza baktığınız zaman sosyal demokratların, sosyal adalet anlayışından mahrum olmaları sebebiyle bizim bu silsile içinde sosyal adalet anlayışı da var. Biz, o konuda da muhafazakarız, böyle bir durumumuz da
söz konusu. Bu yapı içinde geleceği olgunlaştırmaya, oluşturmaya gayret ediyoruz, böyle de bu yolculuğumuz devam edecek burada bir sıkıntı yok" değerlendirmesinde bulundu.



"Siyasi söylemlerinizi Başbakanın talimatı gibi algılıyorlar Adana Valisinin yaptığı gibi. Oysa o bir siyasi söylemdi, siz evler konusunda talimat vermediniz. Aynı şekilde barış sürecinde de dediniz ki, 'inşallah hapishaneler boşalacak.' Bu, siyasetçi olarak bir niyet, 'Başbakan olarak ben bunu tasarı halinde Meclise sevk ediyorum' demek değil. O ayrımları nasıl koyacaksınız? Sonra
lüzumsuz yere sizin söylediğinizi Başbakanın talimatı olarak alıp size hücum ediyorlar" denilmesi üzerine de Erdoğan, "Siyasi yönümüzün, aynı zamanda Başbakanlık makamında attığımız adımların yanlış anlaşılması ve bunun üzerine farklı şekilde yaklaşım bürokratlar, teknokratlar tarafından da zaman zaman yapılabiliyor. Bizler de tabii onu bakan arkadaşlarım vasıtasıyla olsun, kendimiz olsun gerekli uyarıları yapıyoruz, gerekli bu konuyla ilgili incelemeleri yaptık, atılması gereken adımlar neyse bu adımları da tabii atıyoruz" diye konuştu.

"Hukuk, devletin kanunları, bir düzeni getirir, ahlaktan farklıdır bu. Siz, muhafazakar bir ahlakın söylemini seslendirdiğiniz zaman bunlar hukukun düzenine uyumlu değil. Bunlar insanların özgürce seçtikleri düşünceler. Ama bazıları bunu sanki devletin zorlaması gibi alıyor" denilmesine karşılık Erdoğan, şunları söyledi:

"Sizin ilgi alanınız içinde olduğu için özellikle bir şey söylememiz lazım. Ahlak değerleri Batı'daki hukuk anlayışında baktığımız zaman adeta hukukla iç içedir. Hukukun müeyyidelirini hazırlarken bile kendi ahlak değerlerini burada bir kenara bırakmazlar, hatta hatta inanç değerlerini. Bizde gerçi bu işin hukuki oluşumu böyle değil ama biz şimdi Roma hukukuna baktığımız zaman nereye dayanıyor diye incelersek orada onların kendi inanç değerlerini görürüz. Aynı şekilde Almanların ceza hukukuna baktığımız zaman..."

"Roma hukuku Hristiyanlık çıkmadan önce pagan hukukundan..." diye araya girilmesi üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

"O ayrı. Ben şimdi Hristiyanlığın şu anda var olan ve ona dayalı olan yapısını özellikle anlatıyorum, böyle bir yapı orada söz konusu. Benim mesela oradaki dağlardan inme, ondan sonra cezaevlerinin boşalmasıyla alakalı konu, şimdi oradaki başını bir kenara kesip atıyorlar, öbür taraftan bakıyorsunuz bir bölümünü de kesip atmışlar. Halbuki benim orada kullandığım cümle çok çok farklı.
Eğer onu iyi takip ettiysek, orada bunu çok açık net görürüz. Onu özellikle sizlerle paylaşmak isterim. Çünkü yanlış anlaşılma var. İşi öyle bir noktaya getirdiler k, genel af beklentisi. Orada diyorum ki, 'biz, şu anda bir duadayız, bir temennideyiz ve öyle bir gün gelecek ki dağlardan inecekler ve cezaevleri de boşalacak' diyoruz ve hemen genel af. Ben, bir defa genel af konusunda bugüne
kadar asla bu ifadeyi kullanmadım ve böyle bir taahhüdümüz kimseye yoktur. Böyle bir şey olamaz. Kaldı ki benim bir Uşak konuşmam vardır, orada çok açık, net söyledim. Ben, bir Başbakan olarak katili affetme yetkisini kendimde göremem. Hatta hatta devletin katili affetme yetkisini de asla kabul edemem. Niye, çünkü af yetkisi sadece o maktulün varislerine aittir, devlete değil ama devlete karşı işlenen suçlarda böyle bir adım atılabilir. Bunun içinde siyasi suçlar da olabilir, daha farklı suçlar da olabilir, orada böyle bir adım atılabilir ama ben kalkıp da katili bir genel af kapsamı içinde nasıl affederim? Ondan sonra ben o
maktule, o şehitlere bunun hesabını nasıl vereceğim. O şehitlerin ailelerine bunun hesabını nasıl vereceğim. Böyle bir şeyin olması asla mümkün değil ama özlemimiz, temennimiz dağlardan inişlerdir, cezaevlerinin tabii ki büyük ölçüde boşalmasıdır."


SURİYE'DEKİ TÜM GELİŞMELERİ TAKİP EDİYORUZ
PYD'deki gelişmeler üzerine Barzani'nin yaptığı açıklamalar bizim paralelimizde bir açıklamaydı. Şu anda Barzani ile adeta kopmuş durumdalar. Bizim Kuzey Suriye'de onların belirlediği gibi bir oluşuma evet deme durumumuz yok. Buradaki bu gelişmeleri engellemekte kararlıyız.

BUNLAR BİZİM DUYGULARIMIZ
- Bismil'de bir genç Başbakanım biz barış istiyoruz dedi. Meğerse 2 abisi hapisteymiş. Kendisi de askere gidecekmiş. Ben buraya niye geldim dedim, o beni öptü kucakladı ben de onu kucakladım hüngür hüngür ağladı gitti. Eşimin elini öptü, sen benim anamsın dedi Emine Hanıma. Bunlar bizim duygularımız.



DERSHANE AÇIKLAMASI
Öncelikle tabi bu güne kadar niye konuşmadınız soruna cevap vereyim. Böyle bir polemiğin içerisine girmek istemedim. Bu polemiği çok çirkin buldum . 80'li yıllardan beri gelen süreç ben hep Milli Eğitim Bakanlarımdan istedim. Bu dönüşümü bizim eğitimde de bitirmemiz gerekiyor. Atılan bir gazete manşetleri çok çirkindi. Manşetler yenilir yutulur cinsten değildi. Bir taraftan taslak diyeceksin bir taraftan gece baskını diyeceksin. Taslaklar sunulmadan manşetler atıldı. O gün bu zat böyle yazarken şimdi orta yolu bulmaya çalışıyor. Gelin bu dershaneleri okula dönüştürün. Bizim limitimiz 30. Biz apartman katlarındaki merdiven altındaki dershaneleri kapatacağız. Biz bu öğretmenleri kendi kadrolarımızda iş verelim. Niye acaba okula yanaşılmıyor da, illa da dershane deniliyor. Ha ben diyorum ki. Bunun niyesi şu: Öğrenci kaç aylığına orada bulunur. 6 ay veya 9 ay gidende olur. Fen ve Sosyal Bilimler, Anadolu Lisesi Öğrencilerinin yüzde 90'ı dershaneye gidiyor. Meslek liselerindeki bu oran ise yüzde 18'dir.



BİZ DARBE HÜKÜMETİ DEĞİLİZ
Dershanelerden istifade edenlerin durumu iyi olan ailelerin çocukları olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, "Fakir öğrenci niye kurslara gelemiyor. 1000 liralık dershane borcu anneyi hapishaneye Soner'i mezara götürdü diye bir haber vardı. Madem vakıfsınız ücretsiz verin diyoruz bundan da rahatsız oluyorlar. Kusura bakmasınlar ama biz darbe hükümeti değiliz. Biz şu anda samimi olarak birşeyler ortaya koyuyoruz. Niçin kavga yapıyoruz buna ne gerek var. Gelin bu işi okula dönüştürelim. Değişik yerlerde okullarınız var biz bunları da biliyoruz. Alın çocukları yetiştirin bu şekilde çok daha faydalı işler yapın." dedi.

Başbakan'dan dershane açıklamasıBaşbakan'dan dershane açıklaması

ADIMIMIZI ATTIK EKSİKLER TAMAMLANACAK
Başbakan Erdoğan, (Dershaneleri okula dönüştürme çalışmasından) "Geri dönmemiz diye bişey burada asla söz konusu değil... Gelinen noktada dershane anlayışının, düşüncesinin yürümesi mümkün değil." dedi
Eksiklerin tamamlanarak taslağın Bakanlar Kurulu'na sunulacağını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Bu konuda biz adımımızı attık bazı eksikler var. Bakanıma bunlar üzerinde bir çalışma yapın, dışarıdan almanız gereken destekler varsa görüşün, taslağı getirin ve bunu Bakanlar Kurulu'na sunalım" ifadelerini kullandı

'TASLAK ÇARPITILIYOR'
Biz böyle bir çalışmanın içindeyken yalan yanlış bir kara kampanyanın olması bizi üzmüştür. Kampanya öyle bir boyuta getiriliyor ki efendim okuma salonları kapatılıyor. Ortaya çıkmış bir taslak yok. Tabii nereden servis yapıldı, nereden ortaya çıktı. Yasağa uymayanlara 500 bin lira ceza gelecek diye haberler çıkıyor. Bugüne kadar pek çok taslaklar yapıldı ama nitekim bize de sunulan yok. Bu nereden çıkıyor. Elbette bir yaptırım olur ama 500 bin TL nereden çıktı. Biz şimdi bu gecekondu mantığını değiştirmek istiyoruz. Yani biz hala orada mı kalalım. Ben başbakan olduğumda 35 bakan vardı. Ne yaptık 25'e indirdik. Koskoca Amerika 14 tane bakanla idare ediliyor. İlk adımı böyle attık. Ardından da 8 tane devlet bakanı vardı. Bunları kaldıralım, hepsi icracı olsun dedik. Orada da bir reforma gittik. Aksi halde bu ülkeyi sıçratamazdık. Biz istiyorduk ki bizim çocuklar bir yarış atı olmasın. Hafta sonu ailesiyle, arkadaşlarıyla oynasınlar. Biz bunu yaşadık ama maalesef şimdi yaşayamıyorlar.


"BU BİR MEMLEKET MESELESİ"
Üniversite sınavı sorularının müfredatla uyumlu hale getirilmesine ilişkin soru üzerine Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı, TÜBİTAK ve YÖK'ün ortak bir çalışma yürüttüklerini, yapılacak müfredat eşitlemesiyle eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacaklarını, haksız rekabetin ortadan kalkacağını, okul müfredatına bağlı bir sınav sistemi getirileceğini dile getirdi.

"(Bu mesele ne meselesi) diye bir spekülasyon var. 'Başbakan Erdoğan, dershanelere karşı bir eğitim hamlesi için de mi yoksa cemaat tabanına karşı bir girişim mi', böyle de anlatan, ifade edenler var. Bu spekülasyonlar için ne dersiniz" sorusunu da yanıtlayan Erdoğan, bu meselenin kendileri için bir memleket meselesi, bir eğitim meselesi olduğunu, bu konunun hükümet ve parti programlarında yer aldığını, bugün ortaya konmuş bir yanı olmadığını ifade etti. 2008-2009 yıllarındaki programlarda bunların görülebileceğini belirten Erdoğan, halka bu konuda verilmiş bir söz olduğuna işaret etti.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cemaat deniliyor, olayın cemaatle, hizmetle karşı karşıya gelme gibi, bunu öyle bir yere çekmek çok yanlış bir şeydir. O da çok çirkin bir şeydir. Tam aksine biz, cemaat mensubu kardeşlerimizin ellerinde olan yayın organlarıyla bu şekilde bize saldırmalarını, adil olmayan şekilde bize saldırmalarını hatta hatta hilaf-ı hakikat bazı uydurma yakıştırmalarla bize saldırmalarını anlamakta zorlanıyoruz. Şunu çok açık, net söyleyeyim, eğer Milli Eğitim Bakanlığı 2010-2014 strateji belgesi incelenirse orada da bunlar açık, net görülüyor.

Bu ne için belli bir cemaate diye olsun? Sayın Sezer döneminde bu konuyla ilgili attığımız bir adım vardı, reddedildi. Hatta bir diğer adım Danıştay'dan geri döndü. Ne dediler, cemaat mensubu olan kardeşlerim lütfen burayı tekrar hatırlasınlar. Biz 'özel sektör, vakıf okullarına biz öğrenci gönderelim, bedellerini ödeyelim, hizmet alımı yapalım' dedik, Danıştay bunu reddetti. 'Orada boşlukları biz dolduralım' dedik. Bizi yatırım yapmaktan kurtaracaktı, binayı biz yapmamış olacaktık, oralara bu öğrencilerimizi göndermiş olacaktık. Onların bu atıl, boş kapasitelerini biz doldurmuş olacaktık. Danıştay bunu reddetti. Biz müracaatı yaptığımız zaman 'AK Parti iktidarı cemaate kaynak sağlamak için bu adımı attı' dediler. Cemaat mensubu olan kardeşlerim, bizim bu verdiğimiz mücadele karşılığında da yediğimiz tokadı, darbeyi acaba unutuyorlar mı?

Biz niçin kalkıp da bu kardeşlerimizi karşımıza alalım, onlarla böyle bir mücadelenin, kavganın içine girelim. Bizim tek derdimiz, biz bir sorumluluk taşıyoruz. Kalkıp da bütün bu eğitim sadece cemaatin derneklerine ve kurumlarına teslim etmek gibi bir durumun içinde olamayız. Asıl bunun hesabını bize sorarlar, 'Siz niye eğitimi belli bir kuruma, derneğe veya derneklere, vakıflara teslim ediyorsunuz'. Biz şu anda okul öncesi eğitiminden alıyoruz, ilk dört, ikinci dört ve üçüncü dört olarak bu çocukları yetiştiriyoruz, ondan sonra da eşit bir sınav sistemi içerisinde bunları geleceğe hazırlıyoruz çünkü biz belli bir grubun değil tüm milletin iktidarıyız. Kendilerinin de bizleri anlayışla karşılamaları lazım ve sürdürdükleri kara kampanyaları bence bitirmeleri lazım ve bizden bir geri adım bekliyorlarsa bu anlayışla, bu mantıkla bizden bir geri adım beklemeleri söz konusu değil."

ŞUBAT'TA 10 BİN ÖĞRETMEN ALACAĞIZ
-Eğitimde bir reform yaptık hiç bir iktidar 12 yıl zorunlu eğitime imza atamadı biz bu adımı attık. Bu adımı atarken dünyadaki eğitim sistemlerini inceleyerek attık. Biz kaliteyi arttıralım istedik. Büyük bir gayret içerisindeyiz. Şubat'ta 10 bin öğretmen alacağız

22 BÜYÜKŞEHİR ADAYIMIZI BELİRLEDİK
- Bizim bugüne kadar yaptığımız hizmetler ortada. Biz hizmette sınır tanımıyoruz. Ama muhalefet hangi hizmeti yapmış onu da göremiyorum. Şu anda da adaylarımızın açıklanmasıyla birlikte adaylarımız o illerde önümüzdeki döneme yönelik ne gibi projeler inşa edecekler şu anda ne durumdayız. Bunların hepsini tanıtımla ilgili yapılacak lansmanlarda sunacaklar. Bunların bazılarına şahsen bende katılacağım. Ama ilk etapta dört veya beş merkezde büyükşehir belediye başkanlarımızı tanıtmak ve açıklamak istiyoruz. Şu anda 22 büyükşehir belediye başkan adayımızı belirledik. İl Belediye başkanlarımızdan ise 11'ini belirlemiş vaziyetteyi. Bunları belirlerken temayül yoklamalarını, anketleri ve o illerin milletvekillerini ve Bakan arkadaşlarımızı kanaatlarini almak suretiyle hareket ediyoruz. İnşallah Trabzon'daki açılışlardan sonra çalışmalara devam ediyoruz. Önümüzdeki haftalardan itibaren peyderbey açıklamaya başlayacağız. Bizi her yer sevindirir. Biz hedefe koşuyoruz