Abdülaziz'i darbeci paşalar öldürttü

Sultan Abdülaziz'in üç hazinedarı, Hüseyin Avni Paşa için çalışıyordu. Padişah odada can çekişirken, içeriye bilerek girmediler. Numaradan ağlayıp, camı çerçeveyi kırdılar. Sonra karşı sahilde bekleyen Avni Paşa geldi

Kaynak Gazete
Giriş Tarihi:
Abdülaziz'i darbeci paşalar öldürttü
Osmanlı'da Genç Osman'dan sonra darbeye kurban gittiği iddia edilen Abdülaziz'in ölümüyle ilgili detayları, Yılmaz Öztuna'dan yaptığımız alıntılarla aktarmaya çalışalım: "4 HAZİRAN Pazar sabahı geldiğinde, Abdülaziz Hân, ancak 48 saatten beri Ortaköy Fer'iye Sarayı'nda idi. İki gününü Kur'ân-ı Kerîm okuyarak geçirmişti. O sabah Arz-ı Niyâz Kalfa'nın getirdiği kahvesini içmiş, sonra kahvaltı etmiş, tuvaletini yapmıştı. Sakalının bazı tüylerini kesmek için bir tırnak makası istemiş, makas gene aynı kalfa tarafından getirilmişti. Padişah, bir müddet tuvalet işleri için yalnız kalmıştı. Odanın kapısının önünden geçen Ebrû-Kemân Kalfa, odadan padişahın haykırdığını, garip ses ve gürültüler geldiğini duymuş, padişahın yatak odasına hazînedar kalfalar istedikleri gibi girebilecekleri halde, o anda nedense girmemiştir. Diğer hazînedar arkadaşları Arz-ı Niyâz ve Ebrû Nigâr Kalfalar'a haber vermiştir.

PAŞA İÇİN ÇALIŞIYORLARDI
Bu üç hazînedarın yıllardan beri Hüseyin Avni Paşa için çalıştıkları, bütün kaynaklar tarafından kabûl edilmiş olup, münakaşalı ve ihtilâflı tarihî konulardan değildir. Bu üç kalfa aralarında: "Korktuğumuz başımıza geldi, ah neden makas verdik" şeklinde yüksek perdeden feryat ederek rol yapmaya başlamışlardır. Fakat başkalarına açtırmak için, Sultan Aziz'in odasını açmaya gene yanaşmamışlardır. Nihayet Pertevniyâl Sultan ile Fahri Bey yetişmişler ve odaya girmişlerdi. Oda kapısının açılış zamanı kesin şekilde sabah 09:36 olarak tespit edilmişti. Şu manzara görülmüştür. Kilitli olduğu için omuzlanarak girilen kapı açılınca Abdülaziz Hân, karşıdaki sedirib köşe minderi üzerinde sağ tarafına yatmış bulunuyordu. Her iki bileğinden çok miktarda kan akıyordu. Biraz ileride padişahın Kur'ân'ı, Yûsuf Sûresi açık olmak üzere göze çarpıyordu. Hâkan hayatta fakat kendinden geçmek üzere idi. Annesini tanıdı. Kendisini kucaklamak isteyen Vâlide- Sultan'ın göğsüne bileğinde kanlar akan iki elini dayayarak "Allah" diye feryad etti. Sonra ne söylediği anlaşılamadı. Çünkü büyük gürültüler başlamıştı. Esasen hükümdar hayatta olmakla beraber, kendinden geçmişti. Pertevniyâl Sultan'ın göğüs ve etekleri kana bulanmıştı. Fahri Bey odadan fırlayıp İzzet Bey'e haber vermişti. O da borazanları çaldırarak alarm ilan etmişti.

YALANDAN FERYAT ETTİLER
Bunun üzerine sarayı deniz tarafından muhasara eden gemilerden birinde bulunan Donanma Kumandanı Koramiral Arif Paşa, derhal rıhtıma çıkıp saraya girdi. Harem ağaları ve Haznedarlar, yüksek sesle feryada başlayıp camları kırdıkları, adeta mahsus sanılacak derecede lüzumsuz gürültü yaptıkları ve koşuşturdukları için, manzara bütünüyle karışmış, netlik kaybolmuştu. Karşı sahilde olayı beklemekte olan Hüseyin Avni Paşa'nın, meşhur beş-çifte'sine atlayıp olaydan sadece 10 dakika sonra 09.46'da rıhtıma çıktığı, münakaşa mevzuu olmayan noktalardan biridir. Hüseyin Avni Paşa, Arif Paşa'dan en çok 5 dakika sonra vak'a mahalline gelmiştir.

KARAKOLA TAŞIYIN EMRİ
Abdülaziz Han'ın cesedinin karakola taşınması hakkındaki emrin bu paşalardan biri tarafından verildiğinde kaynaklar birleşiyorlar. Fakat bazıları Avni Paşa, bazıları henüz o gelmeden Arif Paşa tarafından taşınma emrinin verildiğini yazıyorlar. Arif Paşa, Yıldız Mahkemesi'nden önce ölmüş ve idam cezasından kurtulmuştur. Onun için resmi sorgusu yapılamamıştır. Avni Paşa da mahkemeden çok evvel öldüğü için aynı durumdadır. Avni Paşa'dan birkaç dakika sonra Dolmabahçe Sarayı'ndaki makam odasından Mâbeyn-i hümây-n Müşiri Damad Nuri Paşa, Vak'a mahalline gelmiştir... Sonra Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa yetişti. Sonra Midhat Paşa ve ihtiyar Müşir Nâmık Paşa geldiler. Kapı kırılıp odaya girildiği zaman, Valide-Sultan henüz hayatta olan oğlu Abdülaziz'e sarılmıştı. Bu durumda Arif Paşa veya Avni Paşa, yahut ikisi beraber, "henüz eser-i hayât" bulunduğu itiraf edilen Abdülaziz'i, verdikleri emirle Fer'iye Karakol binasına taşıtmışlardır. (Yılmaz Öztuna-Bir Darbenin Anatomisi)

* * *
YABANCI ÜLKELERLE İLİŞKİLER
Anlatımlardan çıkardığımız Sultan Aziz'in rutin ihtiyaçlar sonrası odasına kapandığı ve Kur'an okuduğudur. İki iddianın yani cinayet ve intihar iddialarının hangisi doğru olabilir. İfadeler ve savunmalardan yola çıkarak bunu anlamaya, çözümlemeye çalışacağız. Biz konunun sadece ölüm olayı tarafıyla uğraşacağız. Olayın arka planını anlamak için büyük ülkelerin (İngiltere, Rusya ve Fransa) Osmanlı ile ilişkilerini bilmek gerekir. Ancak biz sadece bir anlamda "polisiye" kısmında kalacağız. Çünkü niyetimiz olayın siyasi tarafını ve dolayısıyla tarihi analizini yapmak değil.

* * *

ÖLMEDEN CESET MUAMELESi GÖRDÜ
Öztuna' nın yazdığına göre: "Kadınlar odadan çıkarıldıktan sonra Abdülaziz, askerler tarafından ceset muamelesine tabi tutularak saraydan çıkarılıp karakol binasına getirilmiştir... Halbuki ertesi günkü resmi açıklamada Hâkan'ın "meyyit olarak" yani, kapı kırıldığı zaman ölmüş bulunarak taşındığı ilan edilmiştir. Bunun doğru olmadığı bütün şehâdetlerin ittifakı ile anlaşılmıştır. Tek şahit, Abdülaziz Hân'ın oda kapısı kırıldığı zaman ölmüş olduğunu söyleyememiştir. Damat Paşa, Abdülaziz'i karakol binasında ve üstü örtülü başucunda da Avni Paşa olarak görmüştür. Avni Paşa, Dâmad Paşa'ya, "Sultan Aziz vefat etti. Makasla kollarını kesmiş! Doktorlar gelecek rapor alacağız. Padişahımız efendimiz (Sultan Murad) nereyi irâde buyururlarsa oraya hemen gömeceğiz. İşi uzatmamak lazımdır. Allah Efendimiz'e (Sultan Murad'a) ömürler versin!" demiştir. Avni Paşa, cam perdesini kopartarak Hâkan'ın üzerine örtmüştür."

* * *
YARIN: Kuzguncuk'tan Ortaköy'ü duymak!


TAYFUN ER