AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’den CHP'li Özkoç’un skandal sözlerine ilişkin açıklama

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un kendisine yönelik saygısızlığını ve skandal ifadelerini A Haber’e değerlendirdi. Zengin, ‘’Bu müstakil bir şey değil, bu bir kurgu içerisinde oluyor. Bunu söyleyen Grup Başkanvekili Genel Kurul’da kendi ifadeleriyle böyle bir anlam kastetmeyerek söylediğini söyledi. Öyle midir? Bilemiyorum ama bu cümleyi bilmemek zaten siyaseten çok büyük bir zaaftır.'' ifadelerini kullandı. Zengin, "Ben, bir bütünlük içerisinde baktığımda özellikle İstanbul seçimlerinden sonra enteresan bir haddini aşma hali görüyorum" şeklinde konuştu.

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç'un kendisine yönelik saygısızlığını ve skandal ifadelerini A Haber'e değerlendirdi.

Zengin, ''Bu müstakil bir şey değil, bu bir kurgu içerisinde oluyor. Bunu söyleyen Grup Başkanvekili Genel Kurul'da kendi ifadeleriyle böyle bir anlam kastetmeyerek söylediğini söyledi. Öyle midir? Bilemiyorum ama bu cümleyi bilmemek zaten siyaseten çok büyük bir zaaftır.'' ifadelerini kullandı.

Özlem Zengin açıklamalarına şöyle devam etti;

Söyledikten sonra benim onda gördüğüm intiba, çok büyük bir hazla söyledi bunu. Üç defa aynı cümleyi arka arkaya tekrar etti. Böyle bakıldığı zaman kimseyi bir samimiyet testinden geçirecek değilim ama söylediği şeyin ne anlama geldiğini bilebilecek durumda. O yüzden eğer Grup Başkanvekilliği yapıyorsanız, bunu bileceksiniz. 'Had' kelimesini ben önemseyen birisiyim, kullanıyorum çok fazla kullanırım da. 'Haddini bilmek' diye bir tabir, çok kıymetli bir tabir. Haddini bilmek olarak hatırlatmak başka bir şey, bu senin 'haddin değil' demek başka bir şey. Yani Bülent Ecevit'le alakalı ben bu Genel Kurul'da hiçbir eleştiri yapamayacak mıyım? İsmet İnönü ile ilgili yapamayacak mıyım? Elbette yapacağım. Bundan daha tabii ne olabilir. Ve hiç kimse Genel Kurul'da bir diğerine haddini bildirme hakkına sahip değil. Haddini hatırlatabilir ama haddini bildirme hakkına sahip değil. Ben, bir bütünlük içerisinde baktığımda özellikle İstanbul seçimlerinden sonra enteresan bir haddini aşma hali görüyorum ve devamında özellikle 29 Ekim'le beraber biliyorsunuz kamuoyunda bir tartışma çıktı. Önce fotoğraflar, poz vermeler ve devamında bir 'Cumhuriyet kadını' başlığı açıldı. 'Kim cumhuriyet kadınıdır?' Hangi elbiseyi giyen, hangi dergiye poz veren cumhuriyet kadınıdır? Hangisi değildir? Bu tanımlamaya bakıldığı zaman, başını örten kadınlar 'cumhuriyet kadını' tanımının içine girmiyor. Yani cumhuriyet kadını olmak için başınız örtülü olmayacak. Bir dergiye poz vereceksiniz. Vermemeyi tercih etmek 'cumhuriyet kadını' olmanıza engel. Bunu anlıyorum ben. Bu tartışmalar olurken biz kendi aramızda konuşmuştuk, bu tartışmaya bir cevap verelim mi? vermeyelim mi? diye. Ama ben bugün görüyorum ki, bu 'cumhuriyet kadını tartışmaları' üzerinden tanımlanma halleri Türkiye'de bir grup kadına, başka kadına müdahale etme hadsizliği verdi. Hatırlayacaksınız Gezi olaylarında, özellikle İstanbul'da Bağdat Caddesi'nde bir kadın arabasının içerisinde başka kadınlar tarafından arabası sallandı. Arabada bebeği var, çığlık çığlığa ağlıyor. 'Aç, aç, aç' diye tempo tutulmuştu. Ve o kadın kendi arabasının içerisinde o kadınlardan kurtulabilmek için başını açmak zorunda kalmıştı. Yani bunların çok daha vahimleri yaşandı. Biz 'Gezi, Gezi' diye boşuna söylemiyoruz, Gezi'de bir grup insan başka sivil insanların hayatına müdahale etme hakkını, haddini kendinde buldu.

Bunlar da Var
CANLI YAYIN