Meryem Kaçar: Avrupa FETÖ’yü sorgulamaya başladı

Gent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitim görmüş, Belçika Meclisi’nin ilk Türk asıllı üyesi ve Senato’nun ilk yabancı kökenli azası olmuş Avukat, Aktivist ve siyasetçi Meryem Kaçar; Belçika’nın Gent şehrinde TAKVİM Gazetesi’ne konuştu.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 17 Aralık 2018 Güncelleme 18 Aralık 2018, 10:40
Meryem Kaçar: Avrupa FETÖ’yü sorgulamaya başladı

İÇİNDEKİLER

Yıllar sonra ilk kez, Avrupa Fetullahçı Terör Örgütü'nü sorgulamaya başladı. Karanlık bir örgüt olarak görmeye başladı. Avrupa'da yaşanan ekonomik kriz ile birlikte ırkçılık ciddi boyutlara ulaştı. Türklere ve İslam'a karşı düşmanlık oluşturuluyor. Gent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitim görmüş, Belçika Meclisi'nin ilk Türk asıllı üyesi ve Senato'nun ilk yabancı kökenli azası olmuş Avukat, Aktivist ve siyasetçi Meryem Kaçar ile Belçika'nın Gent şehrinde TAKVİM Gazetesi'ne konuştu.

Öncelikle Avrupa'da yaşanan bir kriz var. Bu krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avrupa'da şu anda yaşadığımız aslında, hem siyasi kriz hem ekonomik kriz. Bunun ikisinin birleştiği anı yaşıyoruz. Belki önceki dönemlerde sadece ekonomik kriz vardı siyasi kriz yoktu ama şu anda ikisi de bir anda yaşanıyor. Türkler, 54- 55 yıldır Avrupa'da Türkler yaşıyor, işgücü ile gelen Türk insanlarımızın üçüncü, dördüncü, beşinci nesli var, bunu biz günlük hayatımızda hissediyoruz.

Neler değişti?
Tamamıyla birden yabancı olduğumuzu fark eder olduk. Önceden fark etmiyorduk. Kucaklanıyorduk bir nevi, yabancılar geldiler, çalışıyorlar vesaire, ırkçı duygular vardı ama bu derece açığa çıkmıyordu.
Önceden marjinal siyasi grupların açıkça yürüttüğü ırkçı söylem ve eylemler merkez siyasi partiler tarafından da şimdi savunulur duruma geldi.

Avrupa'da ırkçılık mavi yakalılarda var, beyaz yakalı kesimde var mı?
Üst gelir grubu, yani eğitimli grup da içinde olmak üzere merkeze kaydı ırkçılık.
Şu anda Belçika'dan eğitim görmüş, Belçika'da üniversiteden mezun olmuş psikologlar, akademisyenler, mühendisler vesaire, 3 bin gencimiz Türkiye'ye döndü. Bu araştırmaların sonucu ortaya çıkan bir sayı. 10 yıl önce bu sayı 300 iken şu anda 3 bine yükseldi. Buna sebep ise "Biz önümüzde bir engelleme ile karşılaştık. Bir camdan tavan vardı. Oraya takılıyor, onun üzerine çıkamıyorum" Onun için Türkiye'ye dönüş yapmışlar ve orada imkânlarının daha iyi olduğunu fark etmişler.



Avrupa'da Türklerin durumu nasıl?
Şunu unutmamak lazım, Belçika'da 350 bin, Avrupa'da ise 5 milyona yakın Türk var. 3–4 milyonu Almanya'da, belki daha fazladır. Hepsini toparlasak güzel bir sayı var ama bu, var olan göçün sosyolojik geçmişine baktığımızda biz onlardan bir anda üst seviyede fonksiyon verecek insanlar bekleyemeyiz. Onlar Türkiye'de yoksulluk içinde kalan, kırsal kesimde kalmış insanlarımız. Burada kendi gettolarını oluşturmuşlar ve onun dışına çıkamamışlar. Burada yaşadıkları ırkçılık kolay değil. Buna rağmen bireysel güzel ve başarılı örnekler var. Avukat, doktor, akademisyen ve iş adamları var. Yaşadığımız büyük sorunlardan bir tanesi de, şu anda 2018 yılında yabancı olduğumuzu fark etmemiz.

İSLAM DÜŞMANLIĞI

"Schild en Vrienden" yani "Kalkan ve Arkadaşları Derneği'' adı altında gruplaşan bir oluşum hem ırkçı hem de İslam karşıtı söylemleri ile gündem oldu bu sene. Müslümanları, siyahi Afrikalılara ve hatta kadınlara karşı da ırkçı ve İslam karşıtı düşüncedeki karikatürleri kendi aralarında paylaştıkları ve eğlendikleri ortaya çıktı. Aralarında merkez ve sağ eğilimli klasik partilere üye olanlar takım elbiseliler de vardı. Kendi aralarındaki gizlice paylaştıkları karikatürler çok korkunç ırkçı ve Müslüman karşıtı dehşet verici idi. Savcılık bu gruba karşı soruşturma başlattı.
Ama asıl tehlikeli olan klasik partilerin ayrıştırıcı söylemleri. Mesela merkez parti olan Hıristiyan Demokratların önemli isimleri cadde ve sokaklarda yüzde 5'in üstünde olan din mensuplarının, sokak görüntüsünde yasaklanmasını savunuyor! Bu sadece Müslümanları hedef alan bir söylem. Yahudiler yüzde 5'in altında kalıyor. Yani başörtü yasağı sadece kamudaki memurlara, okullardaki öğrencilere değil, sokakta yürüyen bir Müslüman'a da geliyor. İnanılmaz bir kısıtlama.

Ne oldu da yabancı olduğunuzu fark ettiniz?
Her şey 11 Eylül'de başladı. Ben 99 yılında Türkiye kökenli seçilen ilk parlamenterdim. Öyle ki Belçika basını beni iki elinin üzerinde taşıyordu. Mezun olmuşum, yeni avukatım, yani topluma bir örnektim. "Yabancı kökenli" siyasetçi olarak her zaman tanımlanıyordum gazetelerde. 11 Eylül'den sonra "Müslüman siyasetçi" olarak tanımlandım. Bakın bu çok önemli bir vurgu. Ondan sonra benim, Müslümanlığım keşfedildi. 11 Eylül'e kadar Türk kökenliydim. 11 Eylül'den sonra hepimiz aynı kefede olduk. Gazetelerde ek ilaveler oldu, "İslamiyet nedir?" başlıkları ile.

FETÖ'nün etkisi oldu mu? Burada nasıl harekete geçtiler?
5 yıl öncesine kadar Türkler sorun değildi. Daha çok Faslıları sorun olarak gören bir Belçika vardı. 5 yıl önce ne olduysa Türkiye üzerine bir algı operasyonu başladı Avrupa'da. Türkiye'yi karalama ve Erdoğan'ı kötüleme propagandası hızla başlatıldı.
Gezi Parkı olaylarından sonra Belçikalı, Türk komşusuna iyi bakmamaya başladı, onu suçlar gibi bakıyordu. Bizim burada günlük hayatımızı etkiledi. 15 Temmuz gecesinde bir Yeşiller parlamenteri alay edercesine tweetler attı. Burada tamamıyla Türkiye'yi karalama, bir nevi, uluslararası siyasi alanda kendini duyurmak isteyen Türkiye'yi karalama algısına dahil oldu. Fabrikada çalışan tanıdıklar anlatıyorlar, her gün neredeyse Erdoğan tartışması yaşanıyor. Adam diyor ki "Ben benim, Ahmet'im, Mehmet'im, köküm Türkiye neden her gün Erdoğan?"



FETÖ- CIA İLİŞKİSİ

FETÖ'nün CIA bağlantılı bir proje olduğunu düşünüyor musunuz?
Şu anda düşünüyorum. O zaman kimse düşünmüyordu. Bugün her şey açık ve net ortada. Çok ilginç, bilhassa üst seviyeli ve idarede olan kişilere iç yüzlerini göstermeden yaklaşarak kendilerini kabul ettirdiler. Belçika'da hangi parti hükumet içinde güçlü ise hep gücün yanında durdular. O partilerin içine çöreklendiler. Sızıntıları çok ilginç, hiçbir şekilde aykırı terminoloji kullanmadılar, mesela Gülen'i hep bir "entelektüel" bir "zamanın düşünürü" olarak tanımladılar. Kendi aralarında "Hoca efendi" dediklerini hep gizlediler. Yeter ki Batı'nın antipatisini almasınlar. Molla veya Şeyh gibi terimlerden çok uzak durdular. Yani kendilerini tamamen liberal İslamiyet'in veya Avrupa değerlerine yakın İslamiyet'in temsilcileri olarak tanıttılar. Avrupa Parlamentosu'nda ve Avrupa Komisyonu'nda korkunç networkler oluşturdular.

Sonra nasıl Türkiye düşmanı oldular?
Gezi Parkı olayları ve 17-25 Aralık sonrasında Türkiye'nin içinden gelen finansman ile kurdukları ağı sadece kendi emelleri için kullandılar.
"Avrupa değerlerine yakın İslamiyet'i temsil eden biziz, Erdoğan İslamiyet'in aşırı yüzü" diye burada propaganda yaptılar. Burada Gülen'i desteklemeyenler anti demokrat olarak tanımlandı ve Türkler bir nevi kutuplaştırıldı.

Soğuk Savaş sonrası hedef Müslümanlar mı seçildi?
Bu yoruma katılıyorum. Kapitalizmin yeni pençesini koyacağı alanlar, Müslüman ülkeleri. Amerika kendi gücünü göstermek istiyordu. Kendisi gidemiyor, asker gönderse uluslararası kamuoyunun blokajı ile karşılaşacak. En ucuz yolu seçti. O da sızıntı ile yani bir Müslüman grubu kullanmak yoluna gitti. Onların varlığını elde ederek birçok Müslüman ülkelerinde Gülencileri kullandı. Şunu söyleyebilirim, Belçika'daki okullarının kurulması sürecini ben çok iyi biliyorum, o zaman ben senatördüm.

ERDOĞAN'A DESTEK VERMEK SUÇ GİBİ
Türkiye'deki referandumdan sonra ne oldu?
Biliyorsunuz iki sene önce referandumda en çok Avrupa'daki ülkeler arasında Belçika'da Türklerin yüzde 75'i evet oyu verdi. Bunun sonucunda Flaman Sosyalist Parti Başkanı "Belçika'da yaşayan Türklerde bir sorun var, yüzde 75'inde bir sorun var çünkü evet oyu verdiler" dedi. 5 yıl öncesine kadar Faslılar sorun teşkil ederken burada Türkler büyük bir sorun teşkil etmeye başladı. Biz sorun olmadık da sorun olarak tanımlanmaya başlandık.

FETÖ, darbe girişiminde bulundu. Şimdi durum nedir?
Çok detaylı bilgileri yok. En azından bir kısmı da, olsa FETÖ'nün korkunç ve karanlık bir grup olduğunu anladı.

FETÖ'ye karşı burada ne yapılmalı?
Bence her fırsatta gerçekleri anlatmalı. Yanlış anlaşılmaları sıralayıp, cevaplar üretmeli. Mesela Gülen, buradaki kamuoyunda "Türkiye'deki iktidarın siyasi muhalefeti" olarak tanımlanıyor. Uluslararası alanda Türkiye'deki FETÖ davaları ayrıntılı şekilde anlatılmalı. Bunlara da açıklık getirilmeli. İş dünyası öncelikle bireyselden başlayarak kurumsal ilişkileri sıkı tutmalı. Kesinlikle Avrupa'ya sırt çevirmemeli. Etki yapabilmeli ve gerçekleri anlatabilmeli. Bir kişiyle güven oluşturduğunuz zaman anlattığınıza daha çok inanıyorlar.

DÜNDAR AVRUPALILAR'IN BEYNİNİ ZEHİRLİYOR
Medya ne yapabilir?

Mesajınızın alınmasını istiyorsanız buradaki bakış açısını bilmeniz lazım. Buradaki meslektaşlarımızın kafasındaki sorular nedir ve nasıl aydınlatabiliriz, bunlar üzerinde çalışılması gerekir. Can Dündar burada rahatlıkla her şeyi yapıp anlatabiliyor. Avrupa'da çoklarının da beynini zehirliyor.

Avrupa ile ABD arasında ayrışma başlıyor mu?
Böyle bir ayrışmadan söz edebiliriz. Bu gözle görünüyor. Avrupa ile ABD'nin ekonomik savaşı söz konusu. Almanya'nın üç yıl önce ABD arabalarına ceza vermesi gibi, her şey gelip ekonomiye dayanıyor. Dünya ekonomik kriz içinde yeni güçler oluşuyor ve yıllardır, önceden güçlü bir Batı'nın, Afrika veya fakir ülkeleri sömürdüğü bir sistemden onların da kuvvetlendiği, onların da söz hakkı olduğu bir sisteme geçiyoruz. Burada bu kolay olmayacak. Belçika'da bizim Flaman komşularımız veya arkadaşlarımız önceden uluslararası siyasetten bu kadar çok bahsetmezlerdi. Şimdi uluslararası siyaset çok daha konuşulur hale geldi.
Belçika geçtiğimiz günlerde F35 satın aldı, parlamentoda gergin tartışma oldu. ABD'nin burada üssü var.

'ABD'nin uydusu mu olacağız?' sorusu tartışılıyor mu?
Tartışılıyor. Önceden muhtemelen küçük gruplar arasında konuşuluyordu şimdi ise yavaş yavaş halk arasında da hissedilir bir tartışmaya dönüştü. Ama Belçika'nın gücü yok.

Macron'un NATO'dan bağımsız Avrupa Güvenlik sistemini kurma düşüncesi burada tartışılıyor mu?
Akademik alanda Avrupa'nın kendi ordusunu oluşturma imkanının verilmesini destekleyenler var, desteklemeyenler de var.
Belçika'ya baktığınız zaman kendi güvenliğine bakıyor önce. Benim güvenliğim nerede sağlanacak sorusunun cevabını arıyor. Müslüman terörü diye bir şey çıkarttılar ortaya, "mülteci akınları ile karşı karşıya isek, silahlanmamız lazım" "Avrupa'nın kendi silahını yapması lazım" mantalitesi burada oluşuyor. Bence Türkiye burada çok önemli. Türkiye'nin Avrupa ile bin yılı aşkın bir ilişkisi var, dostane ve düşman. Bir gizli Osmanlı korkusu var. Bir Belçikalı komşumuz vardı "Annem biz şımardığımızda bizi 'Türkler gelecek' diye korkuturdu" diye anlatırdı.



KİLİDİN ANAHTARI TÜRKİYE'NİN ELİNDE

Macron-Putin görüşmesi Avrupa Birliği ile ilgili değil de başka bir ittifak arama çabası mı?
Olmadığınız yerde sizin aleyhinize şeyler olur. Ne kadar düşmanca tavır takınılsa da ısrarla onların üzerine gidip var olmak lazım. Bence, Avrupa şunu gördü, Amerika çok uzakta. Öncelikle her kilidin anahtarı Türkiye'nin elinde. Avrupa şu anda mülteci göçünün altında. Neredeyse tüm sınırlara tel örgüsü koyacak. İspanya'dan, İtalya'dan yüzlerce insan hayatını kaybediyor. Akdeniz mezarlığa döndü. BM Göçmenler Paktı'nın imzalanmasından dolayı Belçika hükümeti geçen hafta düştü ve azınlık hükümeti oldu.

Irkçılık artacak mı?
N-VA, Flaman Milliyetçi Partisi insanları korkutuyor, (Suriyeli) mültecilere ve Müslümanlara karşı korkutuyor. Bir insan psikolojisine baktığınız zaman bir şeyden korkarsa ona karşı olur. Korkutarak bir bölünme oluşuyor ve sağ eğilimli partilere destek artacak. Avrupa'nın kurduğu bir refah düzeyi var. Mülteciler gelirse bu refah düzeyini indirecek kaygısı kuruluyor. Avrupa da tek blok değil. Mültecilere olumlu bakan, "elimizi uzatalım" diyen de var, "uzatmayalım" diyen de var. Irkçılık şu an çok yüksek seviyede. Hiç utanmadan darp ediliyor insanlar hem de sözel olarak zaten taciz vardı, "Türk git artık ülkene" gibi.

Küresel kriz devam ettiği sürece ırkçılığın yükselişi devam edecek mi?
Bu kriz fırsat da olabilir. Buradan Avrupa'da yaşayan Türk insanlarımıza da bir çağrı olsun. Öncelikle ellerindeki tüm fırsatları kucaklamalılar. Avrupa'da önemli bir konumdalar. Kendi kimliklerini koruyarak burada yaşadıkları toplumun tüm alanlarına katılmalılar. Katılım çok önemli.

AVRUPA'DA AÇLIK SEVİYESİNDE YAŞAYANLAR VAR
"Sarı Yelekliler" konusunda ne düşünüyorsunuz?
2008 krizi, burayı çok etkilemişti. Bundan dolayı fakirlik gözle görülür hale geldi. Gent şehrinin çok güzel binaları vardır ama o güzel bina cephelerinin arkasında fakirlik var. Gent'te 5 çocuktan bir tanesi aç. Bin 230 Euro asgari kazanç. Onun altında yaşayan 50 bin aile var. Bunların içinde sadece yabancılar değil, Belçikalılar da var. Ailede her iki ebeveynin çalışıp ay sonunu getiremediği sistem var.

Burada en çok hangi davalarla karşılaşıyorsunuz?
Irka dayalı ırkçılık önceden de vardı, bunun üzerine İslam karşıtlığı geldi. Orta ve lise eğitimindeki başörtü yasağı var. Eğitimde çocuğun adı yabancı olduğu için farklı sonuç aldığı çeşitli araştırmalar sonucu tespit edildi, yani eğitimde ayrımcılık var. İş ve konut alanında halen var olan ayrımcılık ve ırkçılık var, mesela bir Türk ismi ile veya bir Faslı ismi ile ev kiralamak istiyorsunuz, telefon ediyorsunuz, kesinlikle olumlu sonuç alamazsınız ama bir Belçikalı ismi ile kiralamak istediğinizde hemen o ev kiralanabilir.
Önümüzdeki 10 yıla projeksiyon yaparsak ırkçılık artar mı?
Bence artacak.



MERYEM KAÇAR KİMDİR?
1969 yılında Eskişehir'de doğan Meryem Kaçar, Gent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitim görmüş. Belçika Meclisi'nin ilk Türk asıllı üyesi ve Senato'nun ilk yabancı kökenli azası olmuş. İlk Türk asıllı senatör, ilk yabancı kökenli senatör, meslek lisesinden üniversiteye geçen ilk Türk, bir Belçika üniversitesinin yönetim kurulu üyeliğine getirilen ilk Türk… Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin (TAM) kurucusu ve dış ilişkiler sorumlusu. 1998 yılında Gent'te ilk Türk asıllı hukuk mezunu. 1999-2003 yıllarında senatörlük görevinde de bulundu.

Nasıl oluyor? / Ali Değermenci