Karakoldaki Sultan naaşı

Halkın 'Sultan Aziz' dediği Osmanlı Padişahı Abdülaziz'in ölümü tartışma konusu oldu. Heykeli yapılan tek padişah olan Sultan Aziz, intihar mı etti, yoksa öldürüldü mü?...

Kaynak Gazete
Giriş Tarihi:
Karakoldaki Sultan naaşı
4 Haziran 1876, Feriyye Karakolu'nun loş kahve ocağına serili bir şiltede, gözlerinin feri gitmiş devrik Sultan Abdülaziz yatıyor. Sultan II. Mahmud'tan olma, Çerkez Şapsığ Cariye Pertevniyal'dan doğma, 46 yaşında... Tuğrasında, "Abdülaziz han bin Mahmud el-muzaffer daima" yazıyor. Mahmud'un oğluna, daima muzaffer olması için dua edilmiş; öyle mi olmuş? Heykeli yapılan tek padişah Sultan Abdülaziz, babasının Divanyolu'ndaki türbesinde sırlarıyla birlikte gömülü.
Ölümü sonrası yakılan ağıtlardan birisi şöyledir:
Beni tahttan indirdiler
Üç çifteye bindirdiler
Topkapu'ya gönderdiler
Uyan Sultan
Aziz uyan
Kan ağlıyor şimdi cihan
Şişman, güçlü, yuvarlak yüzlü, sakallarına kır düşmüş; daha beş gün öncesinin padişahı... Halk, kendisine Sultan Aziz diyor, o yüzden biz de bundan sonra kendisine Sultan Aziz diyeceğiz. Hem halktan birisi olduğumuz için hem de hitabımızda ne övgü, ne de yergi olsun diye... Aşağıda açıkladığımız gibi tartışmalı bir konuda kullanılan terminoloji de çok önemlidir, o yüzden okuyucuyu yönlendirmek istemiyoruz. Yazıların sonunda herkes kendi aklı ve vicdanıyla hükmünü verecektir nasıl olsa...

SON NEFES...
Sultan Aziz, karakola getirildiğinde hala sağdır, ölümle arasında birkaç nefes vardır ve son nefesini de kahvecinin şiltesi üzerinde perdeye sarılmış olarak verecektir. Kitaplar, tutanaklar, belgeler o kahvecinin kim olduğunu yazmıyor. Düşünsenize, o şiltede yatan bir kahveci nereden bilebilirdi ki sabah uyandığı yatakta birkaç saat sonra bir sultan can verecek? Hayat çok garip, öyle ki yangından çekindiği için bir dönem saraydaki kahve ocağını kapatan Sultan Aziz, Hafız Ömer Efendi'nin "Pederiniz Yeniçeri Ocağını, siz de kahve ocağını kapattınız" şeklindeki kinayesinden sonra kahve ocağına tekrar izin vermişti.

KATİLLERİYLE BİR ARADA
Fer şube, kol, ikinci dereceden olan; fer'i, fer'iyye ise esasa değil de kollara şubelere ait olan demek. Feriyye Sarayları ya da diğer isimleriyle Sultan Sarayları, Feriyye Daireleri, Beşiktaş ile Ortaköy arasında sıralanmış esas olarak üç ana binadan oluşuyor. Bu saraylarda, padişahın izin vermesi koşuluyla kışlık ikametgahı bulunmayan Osmanlı Hanedanı mensupları oturuyor. Padişahın oturduğu sarayın asıl, bunların ise tali olmasından dolayı Feriyye deniyor.
Feriyye Karakolu ya da diğer adlarıyla Ortaköy Karakolu ve Tabya Karakolu, sarayların Ortaköy kısmında yer alıyor. Karakol binası, restitüsyon (yeniden tasarım) sonrası, bugün Feriye Lokantası adıyla esas olarak üst sınıfa hizmet veren pahalı, lüks bir yer.
Feriyye Karakolu'nda yatan sadece Sultan Aziz'in cansız bedeni değildir, sonradan katilleri denecek kişiler de bir süredir orada kalmaktadırlar. Öyleyse ya intihar eden ile iftira edilenler ya da maktul ile katillerin yolu aynı karakolda kesişmektedir ki bir süre sonra iftira edilenlerin/katillerin hayatı da Sultan Aziz'in sonu gibi çok acı olacaktır. O kahve ocağındaki naaş, o günden bugüne bir büyük tartışmanın da öznesi, ideolojilerin ve siyasi kavgaların da meşruiyetini tarihten sağlamak için adeta argümanı olmuştur. Karakoldaki naaşın ölüm sebebini, tek tek olgular üzerinden giderek inceleyeceğiz. Gerçeğin, sadece gerçeğin peşinde olarak şimdiye kadar olayın tarafları ne söylediyse hepsini aklın ve vicdanın süzgecinden geçireceğiz. Olayın tarafları dedim yani intihar ve cinayet diyenler; bir de biz varız, yani üçüncü bir taraf ki bizim tarafımız iki tarafa da aynı uzaklıktadır. Bizde ve dünyada, geçmiş genellikle bugün durulan siyasi noktaya uygun olarak ve de o duruşu sağlamlaştırmak için yeniden kurulur.

GERÇEK NEDİR?
Alman Tarihçi Leopold von Ranke'nin olamayacağını bildiği halde, 'keşke' anlamında söylediği, tarihte ne yaşandığını gerçekten tam olarak bilebilmek için kendi benini ortadan kaldırmak düşüncesi hiçbir zaman gerçekleşemez. Bunu bilsek de kendimizin duygu ve düşüncelerini arka plana alacağız. Ayrıca tarih denen şey sonuçta sonsuz sayıdaki olgulardan bir seçme yapmaktır. Tüm bu zorluklara rağmen olguları, siyasete, ideolojiye veya teoriye uydurmaya çalışmayacağız. Şimdi biz de olayların kronolojik akışına yani zaman dizinine ama tam tersinden, sondan başa doğru olarak uyalım ve Sultan Aziz'in son 5 gününü anlatmaya çalışalım...

ŞİMDİ MÜDÜR ODASI!

Sultan Abdülaziz'in ölü bulunduğu oda, Feriyye Sarayları'nın Ortaköy'e en yakın, deniz tarafından bakınca en sağdaki, binanın üst katıdır. Fotoğrafta okla işaretlenen bu oda bugün Kabataş Lisesi'nin müdür odası olarak kullanılmakta. Taşındığı karakol binası (sağda şimdiki Feriye Lokantası) ise söz konusu odanın kuşbakışı olarak yaklaşık 40-50 metre ötesinde.

SON GÜNLERi...
Yazacaklarımız asıl olarak Sultan Aziz'in son 5 gününe, özellikle de son 2 gününe dair olacağı için söz konusu mekânların (Feriyye Sarayları ve Feriyye Karakolu) nereleri olduğunu ve birbirlerine göre konumlarını bilmek öncelikle neler olup bittiğini anlamak için önemli. Herkes İstanbul'u bilmediğine göre, bilmek zorunda da olmadığı için de bu tarz bir açıklamada bulunuyoruz. Sadece bitişik bu iki yapı dışında da, Sultan Aziz'in son 5 günü, küçük bir alanda, söz edilecek diğer yapıları ve yerleri de göz önüne aldığımızda aslında yürüyüş mesafesi içinde denebilecek noktalar içinde geçmiştir.

NEDEN LOŞ?
"Kişinin mutlak aydınlıkta algılayabileceği, mutlak karanlıkta algılayabileceğinden daha fazla ya da daha az olmayacaktır; saf görüş hiçbir şey görememektir. Saf aydınlık ve saf karanlık aynı şeyin hükümsüzlüğüdür. Bir şeyin ancak belirli bir aydınlıkta veya belirli karanlıkta ayırt edilebilir (ışık karanlıkta ayırt edilebilir ki bu karartılmış ışıktır ve karanlık da ışıkla ayırt edilebilir ki bu da aydınlatılmış karanlıktır) ve bu nedenle karartılmış ışık ve aydınlatılmış karanlık ancak birbirinin içindedir ve önemleri farklılıklarıdır. Öyleyse bunlar ayırt edilebilir varlıklardır. (Hegel, Mantık Bilimi)



Yarın: Ölüm


TAYFUN ER