Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 30 Eylül 2018

Mecburiyet…

Evinizdeki bir musluğun yerini bile kafanıza göre değiştiremeyeceğiniz bir ülke Almanya. Hemen her şey kurallara bağlı ve bunları ihlal etmenin de ağır yaptırımları var…

Kurum ve kuralların olabilecek en üst seviyede fonksiyonel olduğu Alanya gibi bir ülkede, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın resmi ziyareti sırasındaki ortak basın toplantısına Türkiye'de mahkumiyet almış Can Dündar'ın da katılması, olmayacak bir şeydi. Ve neticede olmadı da...

Ancak, Cumhurbaşkanımızla ortak basın toplantısı yapan Almanya Şansölyesi Merkel'in konuyla ilgili sorulara, 'Can Dündar basın toplantısına kendi arzusuyla katılmadı' şeklinde cevap vermesi, ilgi çekiciydi…

Almanya Başbakanı'nın, misafir ülke Cumhurbaşkanı ile yapacağı basın toplantısına o ülkede ve hem de ihanetten mahkum olmuş birisinin katılmayışını izah sadedinde söylediği sözler, bilinen Alman disiplini ile uyumsuz bir durum..

Merkel ve diğer Alman yetkililer tarafından yapılan açıklamaların bir yerine mutlaka Türkiye'de hapse atılan gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler konusunun sokuşturulması da bunun göstergesi.

Cumhurbaşkanımızın da açıkladığı gibi, suç işleyenlerin kimlikleri ya da meslekleri dolayısıyla herhangi bir imtiyaza sahip olmayacakları, temel bir esas oysa.

Faaliyetleri suç teşkil eden insanların yargılanıp gerektiğinde mahkum edilmesinin son derece normal bir iş olduğunu, Alman yetkililer de bilir.

Ancak belli ki Alman devlet ve hükümet yöneticilerinin de ellerinin kollarının bağlı olduğu, onları da aşan bazı durumlar mevcut…

Dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden birisi olmanın bile yeterli olmadığı bir durum söz konusu yani…

Kuşatma…

Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulu için gittiği ABD'den dönerken Almanya'ya gerçekleştirdiği resmi ziyaretin, birilerinin canını fena halde sıktığı, açık bir gerçek.

Bu canı sıkılanlar arasında bazı Almanlar da var tabii. Ancak, esas canı sıkılanların Almanlardan ziyade, Alman devletinin istedikleri gibi davranmasını isteyenler olduğu anlaşılıyor.

Ziyaret öncesi gerek Alman basınında ve gerekse onlarla senkronize bir biçimde çalıştıkları anlaşılan bizdeki bazı basın yayın organlarında çıkan haber ve yorumların, Almanlardan çok başka bazı ülkelerin menfaatlerini önceler mahiyette olması, bunun göstergesi.

Hele bizdeki bazı haber ve yorumlarda, Türkiye'yi bir kenara bırakın, Alman yetkililere Almanya'nın menfaatlerini bile yok saymaları yönünde çağrıların yer alması, iplerin kimin elinde olduğu sorusunu akla getiriyor.

Türkiye ve Almanya ilişkileri hakkında, Almanya ve Türkiye'den yükselen bazı aykırı seslerin, iki ülkenin menfaatlerinden çok bu menfaatlerin sarsılmasını isteyenlerin taleplerini yansıttığı kesin…

Alman yetkililerin bu türden çağrılara prim verir mahiyetteki bazı davranışlarını da, katlanmak zorunda oldukları bir mecburiyet olarak okuyabiliriz belki de…

Türkiye Almanya arasındaki münasebetlerin güllük gülistanlık olduğu tabii ki söylenemez. Ancak iki ülkenin belirli ölçüde birbirlerine mecbur olduklarını rahatlıkla söylenebilir.

Unutmamak gerekir ki, Türkiye'nin Almanya'ya ihtiyacı olduğu kadar, hatta belki de daha fazla Almanya'nın da Türkiye'ye ihtiyacı var…

Ancak, belli ki dünyanın önemli ekonomik güçlerinden Almanya'nın karşı karşıya olduğu başka mecburiyetler de var… Alman yöneticiler Türkiye ile olan münasebetlerini mümkün olduğu kadar bu farklı mecburiyetleri de hesaba katarak yürütmek mecburiyetinde gibi gözüküyorlar...

Basitçe söylemek gerekirse, aşılması gereken bir kuşatma söz konusu… Ve galiba aşılacak da…