YAŞLA BİRLİKTE ARTAR
Diyabet, gözün özellikle sinir tabakasını (retina veya ağ tabaka) ve bu tabakadaki kılcal damarları etkileyerek çalışmasını bozuyor. Görme kayıplarına yol açıyor. Şeker hastalığına bağlı retina bozukluklarına diyabetik retinopati deniyor. Tip-1 veya insüline bağımlı genç diyabetiklerde ergenlik çağından sonra retinopati görülme sıklığı yaş ile ilgili olarak artıyor. Kan şekerinin düzensiz seyretmesi retinanın bozulmasını ve hastalığın ilerlemesini kolaylaştırıyor.
SİNSİ İLERLİYOR
Diyabete bağlı göz rahatsızlıkları ilk dönemlerde hiçbir şikayete neden olmuyor ve genellikle tesadüfen teşhis ediliyor. FFA (Fundus Floressein Angiografi) tedavi gerektiren hastaların belirlenmesinde önemli bir tanı aracı olarak biliniyor. Diyabete bağlı görme merkezi hasarlarının tanısında optik koherens tomografinin yaygın kullanımıyla tanımlama ve tedavi biçimlendirme etkili oluyor.
TEDAVİDE GEÇ KALMAYIN
Argon lazer fotokoagülasyon ile erken dönemde gözdeki damar hasarının ilerlemesi durdurulabiliyor ve kalıcı görme kaybı oluşması engelleniyor. Argon lazer aynı zamanda retina yırtıklarının tedavisinde de kullanılıyor. Şeker hastalarında diyabetik retinopatinin ileri dönemlerinde büyük göz içi kanamaları görülebiliyor. Bu durum daha çok argon lazer tedavisine geç kalındığında ortaya çıkıyor. Uzun süre devam eden, görmeyi azaltan ve tekrar eden göz içi kanamalarında ise hastanın görmesi ancak vitrektomi ameliyatıyla yeniden kazandırılıyor.
ALTI AYDA BİR KONTROL ŞART
Şeker hastalarında, buluğ çağından itibaren gençlerde ve 30 yaşından sonra ortaya çıkan bu hastalıkta düzenli muayeneler, göz hasarını büyük ölçüde engelliyor. Şeker hastalarında retina normalse yılda bir kez muayene yapılması öneriliyor. Retinopati başladığında ise takip süresi 3-4 aylık sürelere indirilebiliyor. Özellikle 10 yıldan fazla süre TİP-1 diyabet hastası olan ve insülin kullanan hastaların, tatlı tüketimi konusunda çok dikkatli olması gerekiyor.
A'DAN Z'YE GÖZ SAĞLIĞI - OP. DR. MEHMET SÖYLER
-BİTTİ-