İnsanoğlu dünyaya yalnız gelmez. Daha ilk nefesinde, yanında görünmez bir kalabalık belirir: akraba ordusu. Bu ordu bayramlarda, düğünlerde, taziye evlerinde ve elbette miras davalarında ortaya çıkar. Ancak bu kalabalığın içinde, farklı bir tür vardır: akbabalar. Bunlar da akrabaların içinden çıkar, ama kan bağına değil, mal bağına bağlıdırlar.
Akrabaların sıcaklığı: Akrabalar insana çocukluğunu hatırlatır. Mahallede saklambaç oynarken seni eve çağıran teyze, ilk maaşını alınca zarfın içine "Helal olsun" yazıp koyan amca, düğünde kucağına almaya çalışan dayı… Onların enerjisi genellikle gürültü, kahkaha ve yemek kokusuyla ölçülür. Akrabalar vardır çünkü kan vardır, anı vardır, geçmiş vardır.
Akbabaların hesap defteri: Akbabalar ise matematik bilir. Onlar için aile, ortak mirasın soyadıyla mühürlenmiş tapusudur. Gözleri sürekli "pay oranı" hesaplar. Cenazede gözyaşlarını silerken bile "Şimdi bu arsa kaç dönüm kalıyor?" diye iç hesap yaparlar. Bir yandan helva yerken, diğer yandan veraset ilanlarını araştırırlar.
Bayramda ve düğünde: Akrabalar: Bayram sabahı "Şeker ye, harçlık da al" der. Akbabalar: Bayramda "Senin kredi borcun hâlâ duruyor mu?" diye yoklar. Akrabalar: Düğünde göbek atar, şarkıya tempo tutar. Akbabalar: Düğünde takı listesini kim yazıyor diye kontrol eder.
Çocukluk ve büyüklük: Çocukken akrabalar sana masallar anlatır. Amcan "Keloğlan" oynar, teyzen "Pamuk Prenses" taklidi yapar. Büyüdüğünde akbabalar devreye girer; onlar sana masal değil, "icra dairesi" anlatır. Çünkü gerçek dünyada prenses yoktur, hisseli tapu vardır.
Ortak nokta: Akrabalar da akbabalar da aynı sofraya oturur. Fark, tabağa koydukları niyettedir. Akrabalar senin karnını doyurmak için, akbabalar kendi geleceğini doyurmak için uğraşır.
Sonuç: Bir aileyi ayakta tutan şey sevgidir; ama aileyi karıştıran şey mirastır. Bu yüzden her insan hayatının bir döneminde şu gerçeği öğrenir: Akrabalar yanına koşar. Akbabalar üstüne konar. Ve işte bu yüzden aile fotoğraflarında gülümsemelerle beraber hafif kanat gölgeleri de görünür.
BUNU BİLİYOR MUYDUN?
Çorap yasağı (İngiltere, 1500'ler): Kral VIII. Henry, sarayda ve sokakta erkeklerin moda uğruna daracık çoraplar giymesinden fena halde rahatsız olmuştu. Çünkü bu çoraplar bacak kaslarını öyle bir ortaya çıkarıyordu ki, neredeyse bacaklar sahneye çıkıp kendi şovunu yapacak gibiydi. Kral, "Bu kadar kas gösterisi olmaz" diyerek yasak getirdi.
O dönem erkekler için bacak göstermek bugünün göğüs dekoltesi gibiydi; kaslı olanlar hava atıyor, olmayanlar ise utancından yere bakıyordu. Kralın yasağıyla birlikte dar çorap modası yerini bol pantolonlara bıraktı. Yani bir nevi moda tarihinde "tayttan şalvara geçiş" dönemi yaşandı.
TESPİTLİ YORUM
@SirMuratPL Telefona virüs bulaşmış, akrabaların yarısına çağrı bırakmış. Senin gibi virüsün vizyonuna... Git banka bilgilerimi falan çal, niye beni akrabalarla muhatap olmak zorunda bırakıyorsun...