Belgeselimizin bu özel bölümünde, sıcaklıkla teması talihsiz bir noktada kesişmiş bir canlıyı daha yakından inceliyoruz: Ter Kokan İnsan. Bu tür, özellikle yaz aylarında ortaya çıkar ve kapalı alanlarda hızla baskın hale gelir. Ter Kokan İnsan'ın yaşam alanları nettir: Otobüsler, metrolar, düğün salonları, açık ofisler ve "kliması var denmişti" mekânlar. Bu alanlarda, doğal düşmanı olan temiz hava ile nadiren karşılaşır. İlk belirtiler sinsidir. Önce tişört sırt bölgesinde beliren harita şeklindeki koyulaşmalar görülür. Uzmanlar bu şekilleri "Anadolu'ya benzeyen ter lekesi" olarak adlandırır. Ardından ortamda açıklanamayan bir sessizlik oluşur. İnsanlar konuşmayı bırakır.
Çünkü herkes aynı şeyi düşünmektedir ama kimse dile getirmek istemez. Bu türün en ilginç savunma mekanizması, üst üste parfüm sıkma refleksidir. Ancak yapılan araştırmalar, ter + parfüm birleşiminin doğada ayrı ayrı bulunmaması gereken bir koku formu yarattığını göstermiştir. Bu karışım, kapalı alanda 15 dakika boyunca kalıcı olabilir. Ter Kokan İnsan'ın sosyal ilişkileri bu dönemde zayıflar. Yanına oturmak isteyenler, son anda "Bir telefon alıp geliyorum" bahanesiyle geri çekilir. Asansörde ise kimse en yakın butona basmak istemez; herkes yolun bir an önce bitmesini diler. Belgesel ekibimiz, türün en riskli davranışını da kayda almıştır: "Ben zaten sabah duş aldım." Bu cümle, kokunun geçmişte değil, şu anda yaşandığını kanıtlayan güçlü bir ifadedir. Bilim insanlarına göre Ter Kokan İnsan üç evreden geçer:
Farkında olmama
İnkâr
Parfümle çözme çabası Dördüncü evre henüz keşfedilememiştir; çünkü o noktada ortam çoktan boşalmıştır. Belgeselimizin sonunda şunu söylemek gerekir: Ter Kokan İnsan yalnız değildir. Hepimiz bir gün, kısa bir yolculukta ya da klimasız bir odada bu türe dönüşebiliriz. Doğa acımasızdır.