Geçtiğimiz ay Türkiye'yi sarsan bir skandal patlak verdi. Elektronik imza sistemleri kullanılarak sahte diplomalar ve resmi belgeler üretildi. Toplumu şoke eden bu olay bizi çok önemli bir gerçekle yüzleştirdi. Dijitalleşmenin hızla ilerlediği bu dönemde aslında güvenlik açıklarının nasıl telafisi imkansız sonuçlar doğurabileceğini gördük.
Siber güvenlik açısından alarm veren bu durum sahte belge üretimiyle de sınırlı kalmadı. Süreç, bilgi sistemlerinin nasıl suiistimal edilebileceğini tüm Türkiye'ye gösterdi.
Bir maç izlemek için kaçak bir IPTV uygulamasına giriyorsunuz. Sizin için bir kabul başlıyor. Banka hesaplarınız ele geçiriliyor. Kredi kartı bilgileriniz çalınıyor. Kişisel verileriniz izinsiz toplanıyor ve bilgisayarınız tamamen ele geçiriliyor.
Bu sorunu bireysel düşünmeyin. Devletleri de tehdit ediyor. Aynı yöntemle devlet sırları çalınıyor. Askeri bilgiler ele geçiriliyor. Kamu düzenini bozacak dijital saldırılar yapılıyor.
Modern toplumun tüm atardamarları artık teknolojiyle çalışıyor. Bankacılık, sağlık, eğitim, kamu hizmetleri, ulaşım vs… Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Bu nedenle siber suçlar sadece bireyleri değil, toplumun bütününü tehdit ediyor.
İNSANLAR ARTIK SAVUNMASIZ DÖNEME Mİ GİRİYOR?
Uzmanlar uyarıyor. Güçlü şifreler kullanın, antivürüs yazılımlar satın alın, güvenli ağlara giriş yapın… Peki bunlar yeterli mi? Bence hayır. Dijital saldırılar artık daha sofistike hale geliyor. Eskiden mail yolu ile bilgisayarınıza bir virüs gönderirlerdi. Tıklamasanız sorun yoktu.
Şimdi yapay zeka destekli oltalama yöntemleri geliştirdiler. Her yerde bıraktığınız dijital izler suçlular için adeta bir hazine niteliğinde. Tehditler hızla artıyor ama aynı hızla maalesef bilinçlenemiyoruz.
Bu yüzden hızla savunmasız hale geliyoruz. Toplumun küçük bir kesimi "dijital detox" yapma zamanı geldiğini söylüyor. Alışveriş, bankacılık başta olmak üzere dijital olarak bağımlı hale geldiğimiz birçok konuda artık biraz frene basmalı mıyız?
Biz dijital ortamdan uzaklaşsak bile suçlular faaliyetlerine devam ediyor. Üstelik önceden sızmışlarsa sizi detox da kurtarmayabilir.
Aslında bazı uzmanlar bireylerin tamamen savunmasız olmadığını söylüyor. Çözüm için güvenli alışkanlıklara ve sürekli eğitime vurgu yapıyorlar.
BU KADAR DİJİTALLEŞMEYE GERÇEKTEN İHTİYACIMIZ VAR MI?
Teknoloji şüphesiz hayatımızı kolaylaştırıyor. Dijital dünya artık geri dönülmez bir gerçeklik. Peki hayatın özünü unutmamak da bir gerçeklik değil mi?
"Üç günlük dünya" dediğimiz kısa yolculukta bu kadar dijitalleşmeye gerçekten ihtiyacımız var mı? Yaşamımızın her alanını ele geçiren bu dijital dünya, hayatın özünü gerçekten zenginleştiriyor mu? Biz bu teknolojiyi hayatımızı kolaylaştırmak için mi kullanıyoruz, yoksa hayatımızı ona teslim mi ediyoruz?
Bir gün internetsiz kalınca intihar edecek milyonlarca insan var bu gezegende. Maddi dünyanın sunduğu dijital konfor, manevi açlığımızı doyurmuyor. Hızla akıp giden ekranlar hem hayatımızı tehdit ediyor hem de ruhumuzun yavaşlamaya, derinleşmeye olan ihtiyacı unutturuyor. Oysa insan, huzuru yalnızca teknolojiyle değil, sevgiyle kurulan dostluklarda, aile geçirilen vakitlerde, ruhunuzu iyi gelen bir kitapta ya da doğanın sessizliğinde bulur.
Belki siber güvenlikten önce kalp güvenliğimizi sağlamalıyız. Kötü niyetli yazılımlardan kurtulmak mümkün. Ancak kalbe düşen kin, hırs ve doyumsuzluktan kurtulmak çok daha zordur.