İKLİM değişiklikleri konusunda aktivist olan 18 yaşındaki bir genç kıza yabancı bir belgeselde soruyorlar, "neden mücadele ediyorsun?" Kızın verdiği cevap; "50 yıl sonra dünyada yaz mevsimi 10 derece daha sıcak olacak. Dünyayı bu hale getirenler o zaman ölmüş olacak ama yaşlandığım zaman o dünyada ben yanacağım. Bu bana haksızlık değil mi?" Böyle düşünen gençler hangi ateşe elini uzatsa tutacağını biliyor da elini ateşin altına sokan insan sayısı gittikçe azalıyor.
***
Bundan birkaç yıl önce yine ekrandaki belgesellerden birinde karşıma küçük bir kız çocuğu çıkmıştı.
"Geleceğin dünyasında ne istersin?" diye bir soru sorulmuştu da 8 yaşındaki kızın cevabına bayılmıştım.
"Gelecekte bir tohum ekip ondan et üretmek istiyorum. Hayvanları kesmesinler." Domuz gibi yiyenler için o küçücük kızın duygusunun hükmü olduğunu zannetmiyorum. İnsanların ellerinde silahla hayvanları katletmesine avcılık sporu denilen, o hayvanların kafalarının duvara asılmasını maharet bilenler böyle bir çocuğun yüreğine sahip olabilir mi?
Dünya yanarken onlar avladıkları geyiğin kalbini çiğ çiğ yer.
***
Bizim ülkemizde gençlerin düşünce gücüne sekte vurulurken, gençler her biçimde ayrıcalıklı sisteme kurban edilirken onlar da kendi içlerine kapanıyor. Beyinleri uyuşturucuyla hadım edilenler, sanal psikolojik saldırı altındaki gençler zaman tünelinin hangi ucuna gideceklerini şaşırmış.
Korku ve umutsuzluk ikliminde gençlerin direncini arttıracak değerler de hükümsüz. Umut yoksa hiçbir şey yoktur.
***
Mesele sadece gençler değil, büyüklere de bakıyoruz. Duyarlı insanlar azaldı, cana kıymak normalleşirken mesele cepleri doldurmak. O yüzden insanlık miadını doldurdu. İnsani değerleri çocuklara bahşetmeyen bir dünyada gelecekten bahsetmenin anlamı yok.
Zamanın ruhunun kalpte açtığı yara da bu!
***
İşsizlikten, umutsuzluktan, teknolojik vahşetten, cehaletten başlarını kaldırıp güneşi bile görmeleri mümkün değilken, o çocuklara elde kalanları anlatmakta geç kaldık.
Genç yaşta ihtiyar olmalarının önüne geçebilmek için bırakın ayağa kalkmayı parmak bile kaldıramadık!
MUTLULUK TAKVİMİ
Yaptığın işe yüreğini koy.
Kendinde eksilenleri fark et.
Çocuklara ders veren masal kitabı al.
Müsait bir yerde
Bıraktığın aşk
Seni aynı yerde
Bekler mi sandın
Sende hep aynıdır
Aşk oyunları
Galiba bu defa
Kendin aldandın
Acırım kendime sende
İnanmam ne desen
Yeniden başlamak mı
Boş versene sen
Gururla süsle kalbini
Yap gönlünün tatilini
Aynaya bak göreceksin
Bu sevdanın katilini
Hakkı YALÇIN
Bir torbacı aynı mahallede yıllardır ayaktaysa, o mahalle kimsesizdir!
Vah gidene!
Kartalkaya'daki otel yangınına baktım. 76 ölü 51 yaralı. Oteldeki yangının çıkış şeklinin nice otelin yangın anonsu olduğu ortada.
Otellerini sadece para kazanmak gerekçesiyle işletenler için alınması gereken tedbirler, yapılması gereken kontroller askıda.
İnsanlar yandıktan sonra bunları konuşsak ne olur ki! Otellerin "yanma isteği" alabildiğine hareket halindeyken, daha nice otel aynı tehlikenin varlığını sürdürüyor.
Sorumluluk duygusunun yerinde yeller estiğini söylersek kimseye haksızlık etmeyiz.
İnsan canının bu kadar ucuz olduğu bir ülkede sadece "vah gidene" deriz.