Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 20 Kasım 2022

Terörün son çırpınışları…

Melih Bey, beraberinde Oğuz ve tanımadıkları bir kişi ile gelip aralarına katılınca, günün ilk çaylarını içen ekibin keyfi yerine gelmişti. Selamlaşma ve hal hatır sorma faslı bitince, ilk konuşan Selim oldu:

- İyi ki geldiniz Melih Bey. Biz de buralarda olsanız da gelseniz diye düşünüyorduk. Misafirimizi de sen tanıtırsın artık… Melih Bey, gülerek:

- Arkadaşım, emekli emniyet müdürü Sadık Karasu… Polis muhabirliği yaptığım zamanlardan tanışırız. Ülkemizin değişik yerlerinde görevlerde bulunup, emeklilikte buralara gelenlerden. Cuma namazında karşılaşınca sizlerin de hoşuna gideceğini düşünerek, bu sabah için davet ettim… Cevap İhsan'dan geldi:

- Biz de çok memnun olduk Melih Bey. Masamız tüm dostlara açık ve sohbet edebileceğimiz insanların gelmesi bizi hakikaten memnun eder… Selim, her zamanki aceleciliği ile:

- Hakikaten çok memnun olduk, Melih ağabey. İyi ki Sadık Bey'i de getirdin. Şu geçen hafta yapılan alçakça saldırı ile ilgili fikirlerinizi öğrenmiş oluruz.



- Çok alçakça ve çok feci bir olay hakikaten. Emniyet güçlerimiz ve istihbaratın başarılı çalışmalarıyla uzunca bir süredir bu türden olaylar yaşamıyorduk… Bu konuda benim söyleyeceklerim bildik şeyler, bence Sadık Bey' den dinleyelim… Evet Üstat, geçen hafta İstanbul İstiklal Caddesi'nde yaşanan patlama ile ilgili yorumlarını alalım… Sadık Bey, nasıl bir yere geldiğini biliyor gibiydi. Israra gerek bırakmadan konuşmaya başladı:

- Öncelikle Melih Bey'in de söylediği gibi, MİT, Emniyet ve Jandarmamızın başarılı çalışmaları sayesinde son senelerde bu türden saldırılarla karşılaşmıyorduk. Bunun temel sebebi, terör örgütleri saldırıya niyetlenseler de güvenlik güçlerimizin bunları haber alarak engel olmasıdır. Basitçe söylemek gerekirse muhtemelen onlarca hatta belki daha fazla saldırı girişimi haber alınmış ve engellenmiştir… Mustafa merakla sordu:

- Nasıl yani. Biz farkında olmadan engellenen çok sayıda saldırı girişimi olduğunu mu söylüyorsunuz?..



- Tabii ki!.. Türkiye'de yaşıyoruz ve birileri açısından burası bir şekilde ele geçirilmesi ya da boyun eğdirilmesi gereken bir ülke. İstediklerinin yapılmaması sebebiyle de her türden saldırı yapılması için maşalarını kullanmaktan bir an bile geri durmazlar. Hamdolsun devletimiz bu konuda epey tecrübe kazandı. MİT ve emniyet güçlerinin koordineli çalışmalarıyla birçok saldırı girişimi önceden öğrenilip mani olunuyor. Bunlardan bazıları bir sebeple açıklansa da çoğundan bizim haberimiz bile olmaz… Selim'in kafası karışmıştı:

- Aslında mani olunan saldırı girişimlerinin tamamını öğrenmemiz daha iyi olmaz mı?..

- İlk bakışta öyle gelse de, öğrenmemize gerek yok. Terör korku salmak suretiyle insanları yıldırmayı amaçlar. Başarıya ulaşmayan saldırı girişimlerinin açıklanması bile güvensizlik duygusuna zemin hazırlayabilir… Bu sebeple mani olunan saldırı girişimleriyle alakalı nadiren açıklamalar yapılır… Oğuz, araya girerek:



- İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, son 12 ayda 200 terör girişiminin güvenlik güçlerimizce engellendiğini ve bunlardan 18'inin canlı bomba olduğunu açıkladı…

- Bu açıklamayı TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda yapmıştı, bildiğim kadarıyla. Yani her şeyin her zaman açıklanmasına gerek yok… İstiklal Caddesi ve yine yakın zamanda mersin Polisevi'ne yapılan saldırı, yaklaşan seçimler öncesi ülkemizi istikrarsızlığa sürüklemeyi amaçlayan saldırılar. Malum, 2023 seçimleri bizim için olduğu kadar ülkemiz üzerine hesaplar yapanlar ve onların içimizdeki iş birlikçileri açısından da çok önemli… Mustafa, siyasilerin açıklamalarını merak ediyordu:

ALTILI MASANIN HDP MECBURİYETİ…

- Sadık Bey, özellikle muhalefet partileri adına yapılan açıklamalar dikkatimi çekti. PKK tarafından yapıldığını bilmelerine rağmen neden terör örgütünün adını anmadıklarını bir türlü anlamıyorum…

- Bu, önemli bir mesele. HDP'den böyle bir şey zaten beklenemez. Ancak yaklaşan seçimlerde bu partiye muhtaç olduklarını düşünen partilerin de PKK adını anmamaları hakikaten düşündürücü. Belki bir yönüyle HDP'yi kızdırmamak için PKK adı anılmıyor diyebiliriz. Ama işin arkasında daha derin bağlantılar olup olmadığı da akla geliyor… Remzi, Sadık Bey'in ne demek istediğini merak etmişti:

- Konuyu biraz daha açabilir misiniz, Sadık Bey?..

- Terör olaylarının ardında PKK ve benzerlerinin olduğu, şüphesiz. Ama bütün olup bitenlerin birileri tarafından yönlendirildiğini düşünmek için de belirtiler var. Terör örgütü ve yandaşlarının şu anda kendilerini haklı göstermekte kullanabilecekleri tek bir bahane bile yok. Bu da, terör örgütü ve ona destek olanların başkalarının amaçlarına hizmet ettiklerini gösteriyor. Yani PKK'nın adını zikredemeyen muhalefet partilerinin de bu mihrakları kızdırmamaya çalıştıkları söylenebilir… Selim, dayanamayıp sordu:

- İyi ama bunlar güya ülkemizi yönetmeye talip. Emirlerine uydukları mihrakların yarın kendilerini de rahat bırakmayacağını, bilmiyorlar mı?..

- Biliyorlar tabii. Ama biz yönetime gelirsek bazı şeyler değişir diye inanıyorlar muhakkak. Memleket meselelerine yaklaşımlarına bakıldığında ne kadar cahil oldukları da anlaşılıyor zaten. Yani yönetmek diye bir beklentilerinin olmadığı, ola ki iş başına gelebilirlerse 'yönetiyormuş gibi yaparak' işi sürdürebileceklerini zannediyorlar muhtemelen… Selim:

- Yani Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durması ve kendi kararlarını alması gibi bir amaçları yok mu diyorsunuz?..

- Maalesef... Eğer öyle bir dertleri olsaydı, iç meselelerde ne yaparlarsa yapsınlar uluslararası meselelerde devletten yana tavır alırlardı. Şu anda iktidara karşı olmakla devlete karşı olmayı karıştırıyor gibiler güya. Ama bu kadar ahmak olamayacaklarına göre bunu bilinçli yaptıklarını düşünmek gerek… İhsan, hüzünlü bir şekilde konuştu:

- İçimizden birilerinin varlığımıza ve birliğimize kast edenlerle birlikte hareket edebilmelerini bir türlü anlayamıyorum…



- Bu hepimiz için böyle, ama yakın tarihimiz maalesef bunlarla dolu. Bu tür davranışların çoğu zaman vatanseverlik kılıfına sarılı bir şekilde yürütülmesi de işin bir başka tarafı… Çoğumuz, 27 Mayıs askeri darbesinden dört gün sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan, aralarında bölgenin önemli şahsiyetleri de bulunan 485 kişinin Sivas'ta kurulan bir kampta dokuz ay süren mecburi misafirliğinin başladığını bilmeyiz, mesela. Bu uzun bir hikaye, ama orada yaşanan çok kötü olayların bölge insanının devlete karşı tutumunu ciddi şekilde etkilediği de bir vakıa… Oğuz, katkıda bulunmak için atıldı:

- İnsanların onurlarıyla oynayacak birtakım davranışlar olduğuna dair bilgiler de var…



- Evet maalesef. 12 Eylül sonrasında Ankara Mamak'ta ve Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlar da aynı… 'Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi' arasında yer aldığı bilinen Diyarbakır Cezaevi'nde 1981 ile 1984 arasında 34 kişi ölürken, onlarcası da sakat kaldı... Bu cezaevi geçtiğimiz günlerde müze yapılmak üzere kapatıldı, biliyorsunuz… Birçok insan, Sivas kampı ve Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananların PKK'nın ortaya çıkışında büyük katkıları olduğuna inanır ve bunda haklılık payı da vardır… Selim meraklanmıştı:

- Buralarda yapılanlar ya da yaptırılanlar, birilerinin ülkemizin geleceğine yönelik hesapları ile mi ilgiliydi?..

- Büyük ihtimalle. Haddinden fazla şiddetin gayedeki hikmeti yok edeceği meşhur bir sözdür. Şu anda Güneydoğu ile ilgili birçok sıkıntımız, vaktiyle yapılan bu tür yanlışlıklardan kaynaklanıyor bence. Tabii sonraki yıllarda bölgenin adeta bir sürgün yeri gibi görülmesi gibi başka etkenler de var. Ancak Türkiye üzerine hesabı olan mihrakların içimizdeki birilerini kendi amaçlarına uygun olarak yönlendirdikleri, bir vakıa…

TERÖRDE FETÖ-PKK İŞ BİRLİĞİ…

- Yakın zamanda atlattığımız FETÖ belasının da bu işlerde epey rolü vardı herhalde?.. Soru Remzi'den gelmişti.

- Olmaz mı!.. Bu örgüt mensuplarının bir yandan terörle mücadele görüntüsü verilirken bir yandan terör örgütünün işini kolaylaştıran davranışlarının çok sonra farkına varılabildi. 15 Temmuz'dan önce, bölgedeki bir ilçede emniyet müdürü olan bir arkadaşım, bazı birlik komutanlarının Suriye'den ülkemize yönelik saldırılar konusunda sürekli yalanlar ürettiğini söylüyordu, inanamıyorduk. Ancak, Suriye'den ülkemize yönelik roket saldırılarına misliyle mukabele edildiği şeklindeki açıklamaların tamamen uydurma olduğu 15 Temmuz'dan sonra ortaya çıktı, biliyorsunuz…

- Yani hem terör örgütünü ve hem de ona karşı koyması gerekenleri dış mihraklar mı yönlendiriyordu?.. Soruyu Selim sormuştu.

- Maalesef. Belli ki belirli bir amaca doğru yürüyorlardı. Çeşitli şekillerde terörle mücadeleyi etkisizleştirmek, yaşananları bölge insanının moralini bozacak bir şekilde kanırtarak aktarmak gibi faaliyetlerin haddi hesabı yoktu. Yine çukurlu barikatlı eylemler sırasında terörle mücadele adı altında askerlerimizi kırdırmak için yanlış operasyonlar bile söz konusuydu. Bir komutanın, haftalarca sürdürüp onlarca askerimizin şehadetine rağmen başaramadığı operasyonu, yerine getirilen komutanın üç gün içinde bitirdiği bilinir… Bu olayların 15 Temmuz'a zemin hazırlamaya yönelik olduğu da malum. Maalesef içimize kadar nüfuz eden ihanet, terörle iş birliği içinde adım adım ülkeyi teslime doğru götürüyordu… 15 Temmuz'da defterleri dürüldü hamdolsun… Bu sırada telefonu çalan Sadık Bey, müsaade alıp yanlarından ayrıldı… Döndüğünde, gülümseyerek:

- Arayan bizim hanım. Oradakiler senden sıkılmışlardır, artık gel de biraz dolaşalım, diyor… Mustafa:

- Sadık Bey, sohbetiniz beni çok memnun etti. İnanıyorum ki arkadaşlar da aynı kanaattedir. Yenge hanıma memnuniyetimizi ve selamlarımızı iletip, sizi ağırlamayı her zaman dört gözle bekleyeceğimizi de aktarın lütfen… Sadık Bey:

- Şimdi İhsan kardeşim çaylarımızı yeniler ve içerken de konuyu hızlıca toparlarız inşallah. Ben de sizlerle olmaktan hakikaten memnunun. Fırsat buldukça da aranızda olmaktan memnuniyet duyarım… Öncelikle ülkemiz birilerinin zannettiğinden çok daha önemli. Dışarıdan ülkemizi istikrarsız hal getirmek ve zayıflatmak için çalışanlar hayli fazla. Acı olan izimizden birilerinin de çeşitli sebeplerle onlarla beraber hareket etmeleri. Bunu anlamanın yolu da, yaşadıklarımızla ilgili olarak kimin ne dediği ve demediği… Oğuz, gülümseyerek:

- Yani söylenenler yanında söylenmeyenler de bir anlam mı ifade ediyor?..

- Evet. İstiklal Caddesi'ndeki saldırıyı PKK ile irtibatlandırmaya yanaşmayıp, genel ifadelerle geçiştirenlerin dış mihraklarla beraber hareket ettikleri, çok açık… Ülkemizin karşı karşıya olduğu iç ve dış meselelerde üzerimize hesap yapanlarla aynı dili kullananlar da bir vakıa. Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Karabağ, Yunanistan ve benzeri birçok konuda Fransa, ABD, hatta Yunanistan temsilcisi gibi konuşanlar var… Sadık Bey'in acele ettiğini anlayan İhsan:

- Yani gelişmelere bakıp, kimlerin bizim gibi düşünüp hareket ettiğini, kimlerin de düşmanlarımız gibi düşünüp hareket ettiğini anlayıp, gerekeni yapalım mı diyorsunuz?.. Sadık Bey, gülümseyerek:

- Aynen böyle… Son yaşananları, istihbarat ve güvenlik güçlerimizin başarılı çalışmaları sayesinde yurt içinde etkisini kaybeden terörün son çırpınışlarıdır, diyebiliriz… Unutmayın, artık hedeflerini kendisi tespit eden ve yine kendi ürettiği silahlarla yok edebilen bir devletimiz var. bu da kendi ayaklarımız üzerinde durma ve kendi göbeğimizi kendimiz kesme kararlılığı ile ilgili… Esas söylenmesi gereken de, ne yaparlarsa yapsınlar, Allah'ın izniyle kimsenin artık bize boyun eğdiremeyeceği… Şimdi bana müsaade. Yakında yine buluşur ve daha detaylı konulara da gireriz inşallah...