Tarihi 5 Ağustos 2019

Alan Razı, Veren Razı

RTÜK bir genelge yayınlayarak internet ortamında yayın yapan medya kuruluşlarının da denetime tabi olmasının önünü açtı. Son zamanlarda eşcinsellik propagandası yaptığı için eleştirilen Netflix gibi platformlarda böylece televizyon kanalları gibi denetlenebilecek.
Ve tabii ortalık birbirine girdi. Eleştirenlerin, karşı çıkanların, akla ziyan iddiaların bini bir para.
Denetlemeye karşı çıkanların sıklıkla dillendirdiği tez internet yayıncılığının sansürleneceği.
Bunu iddia edenler yönetmelik ne getiriyor, denetlemenin kapsamı ne, nasıl uygulanacak gibi sorularla ilgilenmiyorlar.
Tıpkı bundan yıllar önce 'pornoma dokunma' diyerek eylem yaptıkları gibi edep, ahlak, aile, değerlerini hiç önemsemeden hazza dönük her şeyin serbest olmasını istiyorlar. Bırakın porno izleyelim, bırakın eşcinselliği özendirelim... Özetle bırakın insan gibi değil hayvanlar gibi hazlarımızın ve dürtülerimizin esiri olarak yaşayalım.
Denetlemeye karşı çıkanların ileri sürdükleri bir diğer argüman ise internet üzerinden yayın yapan platformların isteğe bağlı olması. 'İyi ve kötüyü ayırt etme kabiliyetine sahip yetişkin insanlar, bu platformlara para ödeyip üye oluyorlar. Bu platformların sağladığı içerikleri kendi istekleri ile izliyorlar. Herkese açık yayıncılık yapmayan bu platformları devletin denetlemesine gerek yok' itirazını öne sürüyorlar.
Bu karşı argüman ilk duyduğunuzda kulağa mantıklı geliyor. Nihayetinde özel üyelik gerektiren bir yayın türünden bahsediyoruz.
İstemeyen almaz, istemeyen izlemez. Ama toplum olmak başka sorumlulukları da beraberinde getiriyor.
Toplumlar devlet eliyle kendi birlikteliklerini ve selametlerini korumak için her zaman tedbir alırlar. Mesela yetişkin insanların para verip satın aldığı uyuşturucunun kullanımını yasaklanır.
Devlet kamu sağlığı ve neslin devamı için tehlikeli gördüğü uyuşturucu ile her imkanı kullanarak mücadele eder.
Daha birçok eleştiri ve bu eleştirilere cevaplar sıralanabilir. Ama gerçek değişmeyecek; dünyanın hiçbir yerinde hiçbir denetimin olmadığı bir serbestlik anlayışı yoktur. Dolayısıyla esas sorumuz denetimin olup olmayacağı değil, denetimin nerede başlayıp nerede biteceği ve nasıl sağlanacağıdır. Öncelikle eşcinselliği batı dünyası gibi bir tercih olarak kabul mu edeceğimize yoksa değerlerimize uygun olarak bir sapkınlık olarak mı göreceğimize karar vermemiz gerekiyor.
Şimdi biraz arkamıza yaslanalım ve en az yüzyıl öncesine gidelim. Batılı beyaz adam dünyanın diğer bölgelerini sömürmeyi kendisi için bir hak olmanın ötesinde bir sorumluluk olarak görüyordu. Kendisini medeniyetin en yüksek numunesi olarak kabul ettiği için kendisinden aşağı değerlendirdiği diğer insan toplumlarını sömürmek yoluyla medenileştirmek kendisinin bir ödeviydi. O günlerin dünyasında yaşasak ve beyaz adama yaptığınız cinayettir deseydik, bugün eşcinselliğe karşı çıktığımızda aldığımıza benzer tepkiler alırdık. Aradan yıllar geçti ve bugün batı dünyası sömürgeci geçmişinden, yaptığı soykırımlardan, işgallerden ve savaşlardan utanmak zorunda kalıyor.
Bugün batılılar eşcinselliği bir tercih olarak görebilir.
Çok değil 1960'lı yıllara kadar eşcinsellik batıda da bir sapkınlık ve hastalık olarak değerlendiriliyordu.
Belki bundan yüzyıl sonra eşcinselliğin yayılmasının aile, toplum ve nesil üzerindeki acı sonuçlarını görünce tekrar eşcinselliğin bir sapkınlık olduğunu kanaatini benimseyecekler.
Peki ya biz?
Kendi değerlerimize yaslanarak kendi kanaatlerimizi mi oluşturacağız yoksa batı her fikir değiştirdiğinde bir kuyruk gibi savrula savrula peşinden mi gideceğiz?