Tarihi 13 Temmuz 2018

15 Temmuz’u anmak

DÜN SETA İstanbul'da 15 Temmuz Sempozyumu düzenledik. Siyaset, akademi ve medya dünyasından konunun uzmanı ve takipçisi isimlerle 2.yıl dönümünde 15 Temmuz'u ve FETÖ ile mücadeleyi konuştuk. Şüphesiz bu tür anma ve anlama etkinlikleri yıldönümleri öncelikli olmak üzere yıl boyu yapılmalı.
Etkinliklerin önemli bir kısmı 15 Temmuz gecesi yitirdiğimiz canlarımızı anmaya ve ihanetin boyutunu anlatmaya odaklanıyor. Bunlar toplumsal hafızada 15 Temmuz'u diri tutmak için mutlaka değinilmesi gereken başlıklar. Bugünlere hangi aşamalardan geçerek ve hangi bedelleri ödeyerek geldiğimizi bir an olsun aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Böylece şuan elde ettiğimiz nimetin büyüklüğünü anlayabiliriz.
15 Temmuz darbe ve işgal girişimi başarılı olsaydı bırakın cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçip 24 Haziran seçimleri ile Türkiye'nin ilk başkanını seçmeyi, şuan belki de hala darbecilerin göreve getirdiği bir ara dönem hükümeti tarafından yönetiliyor olacaktık.
Ve tabii 15 Temmuz kahramanlarına şükranlarımızı da ifade etmek gerekiyor. O gece sokağa çıkan herkese milletçe teşekkür borçluyuz; millet olarak kendimize teşekkür borçluyuz. Ancak o teşekkür listesinin içerisinde bazılar ilk sıralarda yer alıyor.
Vatanı için gözünü kırpmadan canını veren; istiklali, şerefli bir yaşamı, devletin bekasını, zulme dur demeyi kanları ile mümkün kılan şehitlerimiz... Onların yanında şehitlik yolunda gözünü kırpmayan ancak kaderde şehitlik yazılmadığı için gazi olanlar... Ve tabii sokaklara dökülen herkes... Onlar da herhangi bir yara almasalar da darbeye karşı çıkmak, düzeni ve adaleti korumak maksadıyla sokaklara çıktıkları için gazi sayılırlar. Şükran faslında öncelikli olarak zikredilmesi gerekenlerden bir tanesi de şüphesiz Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır.
AK Partili olalım olmayalım, Erdoğan'ı ve siyasetini sevelim veya sevmeyelim, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın göstermiş olduğu cesur siyasi liderlik olmasa 15 Temmuz darbe ve işgal girişimini defetmenin mümkün olmayabileceğini kabul etmek gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı anmışken diğer siyasetçileri ve devlet görevlilerini saymazsak olmaz; meclis bombalanırken sığınaklara inmeyi reddeden gazi meclisimizin şerefli mensuplarını, bulundukları yerlerde toplumun önüne düşerek liderlik eden diğer siyasetçileri, darbeye bu sefer eyvallah demeyen yargı mensuplarını ve mülki amirleri...
Tüm hepsine şükranlarımızı ne kadar söylesek, ne kadar ifade etsek, şehit ve gazilerimizi ne kadar ansak yine de vazifemizi tam anlamı ile yerine getirmiş sayılmayız ve onlara olan borcumuzu ödeyemeyiz. Öte taraftan 15 Temmuz anmalarının bununla kısıtlı kalmadığını görmek de ayrıca güzel. 15 Temmuz'u geçmişte kalmış üzücü bir girişim, bir şükran vesilesi, bir şanlı direniş gecesi olarak anmanın yanında 15 Temmuz'dan geleceğimize dair kurucu dersler de alıyoruz.
15 Temmuz'da milletin sokaklara çıkarak bizzat sergilediği duruşun geleceğe dair topluma yol gösterdiğini görmek çok sevindirici.
Evet, sadece anmıyoruz; aynı zamanda anlıyoruz, ders çıkartıyoruz ve ufkumuzu çiziyoruz. 15 Temmuz'u inşacı bir unsur olarak gelecek uşaklara aktarıyoruz. Farklı boyutları ile değerlendiriyor, atılacak adımlar ve yapılacak işlerle ilgili listeler oluşturuyoruz.
Bu sürece SETA'nın da yoğun bir katkıda bulunduğunu not etmek gerekiyor. SETA olarak bu süreçte 15'i yabancı dilde 48 yayın yapmışız. 15 Temmuz darbe girişiminin ve FETÖ'nün farklı yönlerini ele alan bu yayınlara ek olarak 11 yurtiçi ve 4 yurtdışı etkinlik gerçekleştirmişiz.
15 Temmuz'u ne kadar anlatsak, şehit ve gazilerimizi ne kadar ansak yeterli olmaz.
Ancak herkes bulunduğu yerde elindeki imkânlarla bu sürece katkıda bulunmalı.