Barcelona&Madrid kavgası

Eklenme Tarihi 3 Şubat 2016
Real Madrid Adidas ile Barcelona ise Nike ile sponsorluk imzaladı. Katalonya bağımsızlık ilan ederse yani Barcelona, İspanya'dan koparsa AB Katalonya'yı üye olarak almayacağını söyledi. AB demek Almanya demektir.

Biz, Katalonya'yı değil de Katalan denince Barcelona'yı biliriz aslında. Gerçekten de Barcelona bir takımın ötesinde, bir bölgenin hatta kendilerini İspanyol kabul etmeyen bir milletin de simgesidir.
Kendi deyişleriyle "mas que un club" yani bir kulüpten daha fazlasıdır. İspanya tarihinde Barcelona sadece güçlü futbol takımıyla bir armada değil aynı zamanda İspanya'ya basketbol başta olmak üzere diğer pek çok spor dalının da girdiği şehir ve kulüptür. Çünkü Barcelona, İspanya'nın Avrupa'ya açılan kapısıdır. İspanya'da ayrılık eğiliminde olan sadece Katalonya değil, Galiçya ve Bask da var aslında. Basklıların en önemli takımı da Athletic Bilbao'dur. Üstelik de sadece Basklı futbolcu oynatacak kadar katıdırlar.
Galiçya'nın önde gelen futbol takımları da Deportivo de la Coruna ve Celta de Vigo'dur. Bu iki takım arasında da büyük rekabet vardır ve maçları Galiçya Derbisi olarak bilinir. Milliyetçilik, modernleşmenin ve ulus devletin ideolojisi olduğu için kendilerini İspanyol olarak görmeyen bu bölgeler ulusal kimliklerini inşa ederlerken modernleşmenin ortaya çıkardığı popüler bir spor olan futboldan da yararlanıyorlar.
Türkiye futbol ligleri ulus-devlet için şart olan ulus kimliğinin inşası için önemli bir rol oynarken bu İspanya'da yerel takımları destekleyerek ayrılıkçılığın simgesi olmuştur.
Ayrılıkçılar futbol üzerinden Real Madrid'i de merkezin, otoritenin takımı olarak görüyorlar. 1925'te şehre gelen bir İngiliz gemisinin mürettebatıyla yapılan maçtan önce İspanya milli marşının ıslıklanması nedeniyle 6 ay stadyumunun kapatılması da Katalan milliyetçiliğinde önemli bir olaydır. Bu süre zarfında takımla gösterilen dayanışma, bugünkü Barcelona'nın temellerini atmıştır.


TEHDİTLE KAYBETTİLER
Barcelona'nın bir kulübün ötesine geçen anlamı 1936-1939 İspanya İç Savaşı'nda pekişti. Hitler ve Mussoli'nin desteğini alan General Franco'ya karşı savaşan Cumhuriyetçiler Barcelona'da çok kuvvetliydiler. Franco sadece ideolojik olarak değil kulüp olarak Barcelona'dan nefret ediyordu. O Real Madrid'in fanatik bir taraftarıydı. Maçlarına ya gidiyor ya da önce radyodan sonraki dönemde televizyondan izliyordu. İspanya'nın 36 yıl başında kalan Diktatör Franco'nun birlikleri Barcelona'ya girdiğinde kulüp binasını bombaladılar, Barcelona Başkanı Josef Sunyol'u idam ettiler. Öldürülen Cumhuriyetçiler Montjuic tepesindenki toplu mezarlara gömüldü.
Olimpiyat Stadyumu o yüzden daha sonra burada inşa edildi. 1943'te Franco'nun unvanı olan "Generallisimo" adı verilen kupa maçında tehdit sonucu Barcelona, Real Madrid'e 11-1 yenilmek zorunda kaldı. Peki ama kim bu Katalanlar ve neden İspanya'dan ayrılmak istiyorlar? Bu tür ayrılıkçı hareketlerin arkasında daima etnik, tarihsel ve ekonomik nedenler vardır. Bunların hepsi uzun ve gerçekten derin konu. Avrupa Birliği, daha önceden Katalanların ayrılması halinde Katalonya'nın İspanya'nın bir parçası gibi otomatik olarak AB üyesi sayılmayacağını söyleyerek bu ayrılıktan yana olmadığını açıklamıştı.
Avrupa'da sınırların 13. Yüzyıl'a dönme endişesi var. Temeli ve şiarı "birlik" olan bir yapı zamanında böyle bir ihtimal olması Avrupa'yı endişelendiriyor. Gerçekten de AB ayrılıkçığı körükleyen bir yapı mı oldu yoksa her şey zaten olması gerektiği gibi mi oluyor?

O MEKTUPLA BAŞLADI
Biz, simgesel bir olayla, İspanya ile Katalonya arasındaki bağı açıkça ilk koparan ve bizi de ilgilendirdiği için ilginç olan bir mektupla başlayalım. Katalan milliyetçilerin örgütü olan "Union Catalanista"
1897'de bizim tarihte George adıyla anılan Yunanistan Kralı I. Georgios'a bir mektup yazarak, kendilerinin yani Katalanların da Yunanlılar gibi ayrı bir millet olduğunu dolayısıyla İspanya'nın da Osmanlı Devleti gibi olduğunu söyleyerek, Yunanlıların bağımsızlık mücadelelerine övgüler yağdırmıştı. İspanya da bu mektuba çok kızmış, Katalan milliyetçiliğine karşı çok sert tedbirleri devreye sokmuştu. Görüldüğü üzere konu eski ama daha da eskisi var, o yüzden en iyisi başlangıcından alalım. İber Yarımadası coğrafi bir bölge olmanın ötesine ilk kez Roma'nın bir eyaleti olarak siyasi anlam kazandı.
Roma sonrası güneydeki Müslümanlar hariç ortak tek özelliği Hristiyan olmak olan farklı beylikler ve krallıklardan oluşan, geçmişte Roma'nın Hispanya eyaleti olan İspanya'da ilk siyasi birlik, İspanya Krallığı adıyla 1469'da ortaya çıktı. Bu tarihte; Kastilya, Galiçya, Bask ve Asturias'tan oluşan Kastilya Krallığı'nın Kraliçesi Isabel ile Aragon, Katalonya, Valensiya ve Balear Adaları'nı kapsayan Aragon Krallığı'nın Kralı Ferdinand evlendi.


KAVGAYI İYİ BİLMEK GEREKİR
Her birliğin bir amacı, düşmanı ve hedefi vardır. İspanya Krallığı da düşman olarak güneydeki Müslüman devletini ve İspanya'nın her yerinde olan Yahudileri düşman kabul etmişti. 1492'de birlik amacıyla İspanya'yı diğer Avrupa ülkelerinden geride bıraktıran ve bedelini hala daha ödemekte oldukları bir kararla bu insanları İspanya'dan sürdüler.
Birliğin sürmesi için bir düşman gereklidir, bazen gerçekten düşman olur olmasa bile yaratılır da. Bir süre sonra ortak düşman Protestanlık oldu ve İspanya Krallığı tamamen Katolikliğe yaslanan siyasi birlik haline geldi. Bugün Avrupa'yı anlamak için Katolik ve Protestan kavgasını mutlaka bilmek gerekir. Örneğin İngiltere, İspanya gibi ama onun tam tersi olarak bütün siyasi harcını Protestanlık üzerine kurmuştur. Bu birlik yani İspanya Krallığı merkezi değildi ve ortak bir etnik kimliği yoktu. Üstüne bir de devletin kaynaklarından hangi bölgenin ne kadar faydalanacağı sorunu çıktı. Bugün Madrid olan Kastilya Bölgesi, ülkenin gelirlerinden en fazla yararlanan yer olarak zamanla sivrildi ve diğer bölgelerin kendine bağlı ordularını 1580'de dağıtarak sadece kendine bağlı tek bir ordu kurdu.


ORTAK DÜŞMAN İSPANYA
O tarih daha doğrusu 16. Yüzyıl tarihe İspanya'nın altın çağı olarak geçmiştir.
Amerika'dan gelen altın ve gümüşten, güçlü İspanyol Donanması ile sömürgeleştirilen uzak diyarlardan akan zenginliklerden herkes payını aldığı için Kastilya ile diğer bölgeler arasında kavga çıkmasını önlüyordu. O zaman da dünya bir bütündü, İspanya'ya akan altın ve gümüşlerin ekonomiye yansımasıyla patlayan enflasyon, Osmanlı topraklarını alt üst eden Celali İsyanları'nın da önemli nedenlerinden birisidir. Güney Amerika başta olmak üzere pek çok yerde soykırıma ulaşan sömürgeci katliamlarından akan kanlı servet İspanya'da herkese sus payı olmuştu. Katalonya'da, Bask Ülkesi'nde ve Galiçya'da merkeze yani Kastilya'ya sorun çıkarabilecek yerel seçkinler de bu kanlı paradan ve ticaretten fazlasıyla beslendiği için suç ortaklığının gücü İspanya Krallığı'nı zirveye çıkardı. Bu zirvede iki rakibi vardı: Osmanlı ve Fransa.
Tarih kitaplarında okuduğumuz Fransa ve Osmanlı yakınlaşmasının nedeni o dönemde ortak düşman olan İspanya'dır. İspanya ticaretin dışında asıl olarak bir tarım ülkesiydi ve topraklarının çoğunluğu düzlüklerden oluşan Kastilya bu açıdan da avantajlıydı. Başta Katalonya olmak üzere diğer bölgeler asıl olarak ticaretten geçiniyorlardı. 17. Yüzyıl'da Hollanda ve İngiltere'nin yağmadan ve ticaretten pay almaya başlamasıyla dengeler bozulmaya başladı. Üstelik İngiltere'nin, İspanya'nın en önemli üretimi olan yün üretiminde öne geçmesi Kastilya'nın zenginliğinin diğer bölgeleri de beslemesinin önüne geçti.
Diğer yandan ezeli düşmanları Fransa da milli birliğini sağlamaya doğru giderken alabildiğine güçleniyordu. Geçtiğimiz günlerde İskoçya'da yapılan referandum öncesinde İskoç milliyetçilerinin Kraliçe daha doğrusu monarşi aleyhine bir söz söylememeleri aksine, "Kraliçe, bizim de kraliçemizdir" demeleri bu yün üretimi dönemindeki olaylardan kaynaklanıyor. Britanya'nın toprak sahibi soyluları ve burjuvaları ortak hareket ederek, küçük toprak sahibi köylüleri yerinden yurdundan ederek şehirlere işçi olarak sürerken, kraliyet kendisine karşı ortak hareket eden bu iki güce karşı köylülerin yanında yer almıştı. Monarşinin İngiltere'de bu kadar uzun süre yaşamasının nedenlerinden birisi de budur. Büyük olayların, değişikliklerinin nedeni hiçbir zaman tek bir şey değildir.
İspanya, yeni yüzyılda gerilemeye başlarken bir yandan da taht kavgaları yaşamaya başlamıştı. Hanedanlar arası bu kavga gerilemenin tuzu biberi olurken, tahtı kazanan hanedanın yeni aldığı kararlar bugün bile sorun olmaya devam eden Katalonya'nın fitilini ateşleyecekti. İspanya, altın çağını yaşayıp düşüşe geçtikten sonra 1700'de tahta geçen Bourbon Hanedanı, Katalonya başta olmak üzere bazı bölgelerin ayrıcalıklarını kaldırınca bu bölgeler Bourbon Hanedanlığı'na karşı iktidar mücadelesi yapan Habsburg Hanedanlığı'nı desteklediler. Bourbon'lar merkezi bir devlet amaçlıyorlardı ve bunun için de tüm bölgesel özgünlükleri yok ederek bu amaçlarına sert kararlar vererek ulaşmaya çalıştılar.


BOURBON HANEDANLIĞI
İspanya Kralı Juan Carlos, 2014'te tahttan feragat ederek tahtını oğlu Felipe Carlos'a bıraktı. 1978 İspanyol Anayasası'na göre İspanya'da taht veraset yoluyla irsi olarak geçer. Tahta geçecek kimsenin Bourbon Hanedanı mensubu olması şarttır.
Krallık geçişinde usül füru yani doğrudan hat geçişi uygulanır. Bu yöntemde taht kralın oğluna, oğlu öldüyse de torununa geçer. Bu geçişin çeşitli farklı uygulamaları vardır, İspanya'daki uygulamada büyük erkek çocuk öncelik hakkına sahiptir. Bourbon Hanedanı 1700-1808'de kesintisiz tahtta kaldı. 5 yıl aradan sonra 1813'de tekrar geldi. Kısa süren 7 Yıllık ayrılık, Franco Dönemi'ndeki boşluk darken 1975'ten bugüne tahtta kalmaya devam ediyorlar.