Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Yalan Ustalarının Türleri

Eklenme Tarihi 13 Eylül 2025

Abartıcı Bir sinek görse, size "Ejderha saldırdı" diye anlatır. Küçük bir olayın üzerine Hollywood bütçesiyle kurgu yapar.
Onların ağzından çıkan hiçbir şey ölçülü değildir; her şey *"en"*dir: En büyük, en pahalı, en inanılmaz.

Masum Yalancı Aslında kimseye zarar vermek istemez.
"Yemeği beğendin mi?" diye sorulduğunda, ağzı yanmasına rağmen "Bayıldım!" der.
Onlar toplumun çimentosudur; yoksa kimse kimseyle görüşmezdi.

Profesyonel İnkarcı Gözünüzle görseniz bile "Ben yapmadım" der.
Hatta kanıtları gösterirsiniz, yine de "O ben değilim, benzerimdir" diye savunma yapar. İnkâr konusunda diploma verilecekse, işte onlar birincilik kürsüsündedir.

Yaratıcı Uydurucu Normal bir yalanla yetinmez, üzerine üç sezonluk dizi kurgular. Bir "trafik vardı" bahanesiyle başlar, oradan NASA'ya, oradan çocukluğunda gördüğü gizemli adama bağlar. Dinlerken siz de "Acaba gerçekten olmuş mudur?" diye şüpheye düşersiniz.

Panik Yalancısı O kadar amatördür ki, yakalanması saniyeler sürer. "Telefonum çekmedi" derken telefonun elinde çalar. "Yolda kaldım" derken arkadan kahkaha sesleri duyulur. Bunlar yalan dünyasının stajyerleridir.

Romantik Yalancı "Sen benim için teksin, yıldızların en parlak ışığı sensin, senden önce hayatım yoktu" diye başlayan klasik tür. Oysa daha geçen hafta başka birine aynı repliği atmıştır. Bu tür, kalp kırma sanatıyla yakından ilgilidir.

Siyasi Yalancı Onlar zaten yalan söylemez; sadece "gerçeği biraz ertelerler." Kullandıkları dil öyle yuvarlaktır ki, topaç gibi döner ama yere düşmez.
Sorduğunuz soruya cevap vermez, ama siz yine de alkışlarsınız.
İstatistikçi Yalancı Sayılarla oynar, öyle bir çevirir ki sonunda en basit gerçek bile NASA verisi gibi görünür. "Yüzde 87'si böyle yapıyor" der ama hangi yüzde, kim ölçmüş, hangi anket, hiç bilinmez.
Onların dünyasında rakamlar, yalanın makyaj malzemesidir.

Kendi Kendini Kandıran Aslında kimseyi değil, en çok kendini kandırır.
Diyete başlamıştır ama elindeki çikolata "son kez." Spora yazılmıştır ama hiç gitmemiştir, "hocam hasta oldum" bahanesiyle.
En büyük yalanı, kendi kulağına fısıldadığıdır.

BUNU BİLİYOR MUYDUN?

Karpuz, bugün yaz aylarının sıradan bir serinliği gibi görünse de, bir zamanlar lüks bir hediye ve adeta "hayat kaynağı" sayılıyordu. Eski Mısır'da karpuz, sadece sofralarda değil, mezarlarda da yerini alırdı. Firavunların ve soyluların mezarlarına karpuz konurdu, çünkü öteki dünyada susuzluk çekmeyeceklerine inanılırdı. Yani karpuz, hem dünyada hem de ölümden sonra "susuzluğu gideren mucize" olarak görülüyordu. Öyle ki, Nil Nehri'nin bereketiyle yetişen karpuz, aynı zamanda refah ve bolluğun da sembolüydü. Günümüzde piknik masasında dilimlenen sıradan bir meyve, binlerce yıl önce altın, mücevher ve tütsü kadar değerliydi.

TESPİTLİ YORUM

@kafedekikedi Trendyol'dan kargom geldi, kargocu ariyor diyor ki evde yoksunuz balkona atayım mı?
İşte ben hizmetin böyle çözüm odaklı olanını severim.