Bunun en tehlikelisi yeni sevgiliye eski sevgilinin ismi ile hitap etmektir. İşte o zaman yaptığınızın üstüne tüy dikersiniz. Her ne kadar önemli değilmiş gibi davranmaya çalışsanız da, koyar her türlü.
Birkaç gün boyunca beyninizde devamlı "neden"ler dolanıp durur.
Aslında bir nedeni yoktur, sadece bir dil sürçmesidir ama sizin buna inanmanız için bir "neden"iniz yoktur.
Bilumum canım, bebeğim gibi sıfatların kullanılmasının asıl sebebidir.
İnsan ne kadar da olursa olsun yaşanmışı unutamamakla cezalandırılmış bir canlıdır. O isimler bir şekilde karışacaktır. İsim nevi şahsına münhasırdır, sıfat geneldir.
Sevgili adlarının şaşması en sık eski sevgili ile yenisinin bir ortak davranışı fark edildiğinde ortaya çıkar. Sinir anı da bunlara ektir.
Dolayısıyla bebeğim gibi bir laf ezberlendiğinde bu şaşırma ortadan kalkar. Ortalama iki ay içerisinde yeni isim hafsalaya yer eder ve tehlike geçer.
Eski sevgili ismini söylediğinizde:
Yüzünüz olabildiğince çirkinleştirilir, göz teması kurulmaz ve son ses haykıralarak üste çıkmaya çalışılır; - Ne Burcusu yea, Burcu kim ya! Nerenle dinliyon beni kızım!!!!!
Burcu ne Burcu..
Burcu kim? Kim kim ya. Paronayaklaştın iyice sen. Hah burcu demiş miş mişim.. He.
Burcu dedim, Burcu dedim.
Töbe yarabbim estafurullah ya!!!!
Not: Bu çırpınış beyhudedir efendim beyhude. Duruma itiraz etmeyip, itaat etmek en iyisidir.
Ya da ağzından Burcu kaçtı.
Hemen durumu şöyle düzeltebilirsin.
-Burcu şunu verir misin? (Fark ettin durumu sıvamadan) -Dedim şımarık kalk kendin al dedi. Az kalsın bir şey diyecektim.
KOMİK ZEKA SORULARI
Hapishanedeki azılı iki mahkum bir hücrede tutulmaktadır. Hücrenin en tepesinde açık bir cam vardır. Mahkumlar üst üste çıksalar bile cama uzanamazlar. Kaçmak için tünel açmayı düşünürler fakat bu çok uzun süreceğinden vazgeçerler. Sonunda mahkumlardan biri kaçmak için yol bulur. Sizce mahkumun planı ne olabilir? Not: Odada üzerine çıkabilecekleri hiçbir eşya bulunmamaktadır.
İLGİNÇ HABERLER SERVİSİ
David Spurlock, hapiste yatıyordu, ancak tahliye zamanı gelmişti. Hapisten çıkmak istemedi. Bunun üzerine gardiyanlar zor kullanmak zorunda kaldı. Hapisten çıkmamak için büyük çabalar harcadı ve başarılı oldu. Görevlilere saldırmaktan yeniden hapse atıldı.
NE YESEM?
Temel dahiliyeci olmuş ve buna bir gün kadının biri gelmiş, demiş ki:
-Doktor bey ne yesem onu çıkartıyorum.
Pasta yiyorum pasta cıkıyor ekmek yiyorum ekmek çıkıyor, köfte yesem köfte çıkıyor demiş.
Temel de: O zaman poh ye, demiş.
AlkışlıYorum
Okyanus ötesi bir ülkeye beni yolcu eden annemin 15 dakika mesafedeki havaalanına gitmek için bindiğim taksinin şoförüne güvenmeyip havaalanına kadar benimle gelip tekrar dönmesine alkış istiyorum.
Sakın yellenme
Dallas'taki NASA uzay üssünde, üs komutanı William White, George ve Bob adındaki astronotları yanına çağırıp, ertesi gün çıkacakları Mars yolculuğu hakkında son talimatları verir ve bu zor yolculuğun öncesinde uyumak üzere evlerine gitmelerini söyler. Her iki astronot da, talimata uyup evlerine giderler. George tam uyumak üzereyken telefon gelir.
Arayan Bob'dur.
- Alo, George. Ben Bob.
Uyudun mu?
- Henüz değil.
- Ben çok heyecanlıyım. Uyku tutmadı. Sana da uyarsa, benimle birlikte içmeye ne dersin?
Uzun süre içki içemeyeceğiz...
- Ok. Bir saat sonra George ve Bob buluşurlar, bir bara girip içki söylerler. Barmen tam içkiyi verirken ikisine de dikkatlice bakar.
- Hey men. Sizi tanıdım. Yarın Mars'a gidecek astronotlarsınız.
Size içki verdiğim ortaya çıkarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben. Kusura bakmayın.
George ve Bob barmenle tartışmalarına rağmen o barda içki içemezler. Başka barlarda şanslarını denerler; ama TV programlarını sürekli izleyen barmenler onları her seferinde tanırlar ve içki vermeyi reddederler. Marketler de kapalıdır. Tam eve dönmeye karar verdiklerinde Bob'un aklına bir fikir gelir.
- Yahu George, bizim uzay roketine koydukları yakıtın kokusunu hatırlıyor musun? Aynı viski gibiydi. İstiyorsan ondan içelim. Birlikte uzay üssüne girerler.
Kontrol etmek bahanesiyle yakıt tankının yanına gelirler. Kimse şüphelenmez. George ve Bob yakıt tankından aldıkları yakıttan birer kadeh içerler; sonra da evlerine giderler. George tam uyumak uzereyken telefon çalar.
Arayan yine Bob'dur.
- Alo George. Yine ben.
Rahatsız ettim ama kusura bakma. Sana bir şey sormak istiyorum. Karnın ağrıyor mu? -
Evet Bob. Hem de çok.
- Peki. O zaman sakın osurayım deme. Ben seni TOKYO'dan arıyorum
CEVAP: ÖNCE TÜNELİ KAZMAYA BAŞLAYACAKLAR VE ÇIKAN TOPRAK YIĞINININ ÜZERİNE ÇIKIP CAMA ULAŞACAKLAR.