Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Kadınların “Ne giyeceğim?” sorunsalı

Eklenme Tarihi 6 Kasım 2025

(Bir gardırobun sessiz çığlığı)

Giriş: Dolap kapısı ve varoluş krizi Bir kadının hayatında bazı anlar vardır ki, evren bile o anda nefesini tutar. Bir düğüne, bir buluşmaya ya da sadece dışarı kahve içmeye çıkmadan hemen önce dolap kapısı yavaşça açılır… Ve o kadim cümle yankılanır: "Ne giyeceğim ben?" Dolap, kıyafetlerle doludur ama hiçbir şey "uygun" değildir. Çünkü "uygun"luk, hava durumuyla, ruh haliyle, gezilecek yerle ve o günkü özsaygı seviyesinin kombinasyonuyla ilgilidir. Basit bir sabah rutini, bir anda varoluşsal bir krize dönüşür.


Gelişme: Kıyafet Dramaları ve Gardırop Dedektifliği Bu noktada kadın, içsel bir moda detektifine dönüşür. Her kıyafet bir şüphelidir: "Bu elbiseyi geçen hafta giydim, herkes hatırlıyordur." "Bu pantolon dar, ama duygusal olarak geniş hissedemiyorum." "Bu bluz çok iddialı, ama bugün ben o kadar iddialı değilim." "Bu tişörtü giyersem, kesin o mesaj atmaz." Sonuç? Yatağın üstünde renkli bir tekstil patlaması, yerde bir çift topuklu ayakkabı, aynanın önünde ise bir iç savaş. Dakikalar geçer… Ruh hâli değişir, saç bir kez bozulur, makyaj yeniden yapılır. Ve tam o anda biri kapıdan seslenir: "Çıkmıyor muyuz hâlâ?" Kadın dönüp bakar, derin bir nefes alır: "Ne giyeceğime karar veremedim." Bu cümlede yorgunluk, kararsızlık ve içsel şiirsellik vardır.

Kapanış: Giyinmek mi, Ruh Haline Kostüm Bulmak mı? Gerçekte "Ne giyeceğim" sorusu, "Bugün kim olmak istiyorum?" sorusunun kılık değiştirmiş hâlidir. Kimi gün güçlü bir kadın, kimi gün rahat bir gezgin, kimi gün de "Beni kimse görmesin" modundaki bir battaniye filozofu…

Ve işin ironisi: Ne giyerse giysin, biri mutlaka "Ne güzel olmuşsun!" der. Kadın içinden geçirir: "Keşke ilk aklıma geleni giyseydim…" Ama ertesi sabah, aynı sahne yeniden başlar. Dolap kapısı açılır, sessizlik çöker ve evren yine sorar: "Peki bugün ne giyeceksin?"