Tarihi 22 Şubat 2024

Hayatın emri!

ZALİM bir zamanın içindeyiz.
Sözde halk için kurulan marketlerin her gün yenilenen fiyat etiketleri halktan başkasının aleyhine işlemiyor.
Duvarların ezberlediği sesleri var yoksul evlerin, bıçak sırtı ağrıları.
Çarpan nabızları caba!
Gözbebekleri iki yaşlı taş.
Marketlerin zam yapmak için türlü bahanesi var da her ay kazançlarının hanelerindeki sıfırlar nasıl çoğalıyor acaba?

***

Gel de o güzelim yılları özleme.
Siyah beyaz güzel zamanlardı, toklar aç insanların halinden anlardı.
Domuz gibi yiyen zenginler o zaman da doymazdı ama çaresizlik bu kadar koymazdı yoksullara.
Kredi kart tuzağı ve süpermarket zulmü yoktu. Evine ekmek götüremeyen babalar o zaman da vardı ama başları önüne düşmesin diye bakkallar "paran olunca ödersin" derdi.
Herkes içinden ağlardı, o yüzden kıymetini bilirler dökülen her damla yaşın

***

İnsanın insana ihanetidir para!
Anlam boşluklarını insani duygularla dolduranların yerini her türlü şartta cebini dolduranlar aldı.
Çaresizlik baki kaldı.
Yoksul insanların ayak izleri mezarlıkları işaret etmektedir de ölüm bile sorar bazen, "hayrola, nedir bu telaşın?"

***

Birilerini hüngür hüngür ağlatan hayat birilerine düğün dernek havası yaşatır.
Kimileri fırında asılacak ekmekleri bekler, kimileri bilmem kaç bin dolarlık çanta siparişlerini.
Otomobil galerilerinde sıfır araç almak için aylar öncesinden kuyruğa girenler vardır, yükselen doların hatırlı müşterileri.
Fiyakanın açlığa galibiyetidir bu. Kötüleri ve zenginleri rahatsız etmekten korkan bir hava akımı işlemektedir.
Onları ellerinden tutar "yakışın" der hayat, "birbirinize daha çok yakışın!"

***

Hayatın insanlara oynadığı oyunların içinden çıkabilmek öyle kolay değil.
Bu yazıları dilimden anlayan okuyucularımla aynı yolda birkaç dakikalık yolculuk yapabilmek için yazıyorum.
Parayı bu kadar kolay harcayan insanların değil, zeytini peyniri alabilmek için markette pazarda dakikalarca düşünen insanların tarafında olduğum için.

***

Kendilerini hayatın birinci sınıf yolcusu olarak görenlere, paralarından başka bir şeyleri olmadığını haykırmak için. Onların da çok umurundaydı.

MUTLULUK TAKVİMİ
Çöpleri boşaltırken ayır.
Gereksiz ışıkları söndür.
Hedefin olsun.
Bebek kokla.
Minimalist yaşa.

Onu gördüm dün gece
Elinde gitarıyla
İstiklal caddesinde
Hala inadı inat
Şarkıları ıslanmış
Bir duvarın dibinde

Beni gördü şaşırdı
Çevirmedi gözlerini
Belli hala silememiş
Benden kalan izlerini

Hani bir film izlersin
Mutlu bir son beklersin
Bakınca hayatına
Artık yerim yok dersin
Yorgun kaldırımlarda
Yürürken adım adım
Bir aşkın bedelini
Tek başına ödersin
Hakkı YALÇIN

Sarı takvimlerdeki değerli bilgiler teknolojideki yozlaşmış cümlelere bin basar.

Bireysel adalet!
Çok zengin ve bencil bir adamın berberi olsam, "sizin vicdanınızı kim tıraş ediyor" diye sorarım. Karşımda başını eğerken vereceği cevaba göre davranırdım.
Merak etmeyin elimdeki makasla ancak cümlelerinin önünü keserdim!
Ekranlarda boş konuşanlar ne insani mesaj veriyor ne toplumsal duruşları var. Olmayan bilgileriyle sadece kendilerini teşhir ediyorlar.
Popülerlik uğruna her şeyi pazarlıyorlar ya orada olsam parmak kaldırmadan sözlerini keserdim.
Benimki bireysel adalet!