Okuyucularım, sevenlerim ve takipçilerim için zorunlu açıklama...
"400 akademisyenin usulsüz atanması" diye bilinen hukuki süreç hakkında yapılan yayınlarda, bilerek ve isteyerek görsellerimi ve ismimi kullanarak, benim de diplomayı aynı çeteden, bu şekilde aldığım yalanı ve iftirası gerçekleşmiştir ve bu korkunç bir yalandır. Bu çete ve suç ile hiçbir ilgim, bağlantım, tanışıklığım yoktur, olmaz, olamaz... Hukuk önünde yalanı ortaya atan, yorum yapan, köpürten ve yayan herkesten hesap soracağım. Şahit oldum ki; dün öğlen saatlerinden bu yana yalanı yayanlar ve köpürtenler, CHP maskeli (gerçekten CHP'liler mi bilemiyorum), kendi adamlarının sahte diplomasını gündemden kaçırmak isteyenlerdir. Bu arada gerçek şudur; 1983 yılında, ÖSS/ ÖYS sınavlarını kazanıp, tercihlerim arasından ÖSYM ile yerleştirilip (abidik, gubidik ile yatay geçiş yapmadan), 1987 yılında İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldum...
Ayrıca; bu işe karışanlar kim olursa olsunlar hesap vermelidirler ve zaten yakalanmışlardır.
DİPLOMA ÇETESİNİ DEVLET ORTAYA ÇIKARTTI
Usulsüz diploma, sahte elektronik imza ve benzeri yolsuzluklar ortaya çıkarıldı. Olayları ortaya çıkaran gazeteciler değildir. Sahtecilik yapan çeteleri fark eden, işlemleri iptal eden, savcılığa suç duyurusu yapan bizzat devlet kurumlarının kendisidir.
Yani; YÖK, MEB, BTK ve ardından Cumhuriyet Başsavcılığı. Sanki devlet sorunu çözen değil de sorunun kaynağıymış gibi göstermeye çalıştılar, sorunun üzerine gidip çözmeye çalışan devletimizi, sorunun kaynağı olarak algılatmayı amaçladılar. Bu arada; CHP'liler, akademik film/ fırıldakları ortaya çıkan ve diploması iptal edilen Ekrem İmamoğlu'nu açıktan savunmaktalar. Sahtecilik girişimleri fark edildi, hem idari soruşturma başlatıldı hem Savcılığa başvuruldu. Diplomalar, kimlikler ve sürücü belgeleri devlet kurumları tarafından iptal edildi.
Soruşturmada tek bir akademisyen yok. MEB'e bağlı okullardan tek bir öğretmen yok. Şüpheliler arasında sadece bir sürücü kursu hocası ve bir beden eğitimi eğitmeni var, onlar da öğretmen değil. Daha süreç bitmedi hem idari hem adli soruşturma ve denetim titizlikle sürüyor. Bu suç örgütü çete, bütün kamu kuruluşlarının ve üniversitelerin her yerine sızmış olabilir.
BAŞKAN ERDOĞAN GAZZELİLERİN DE UMUDU
Gazze'de insanlar açlıktan ölüyor, Avrupa'nın buna verdiği yanıt ise Filistin'i tanımak oluyor. Bu tanıma açıklamaları, açlıktan ölen Gazzelileri kurtaracak mı? İsrail, ABD'nin sonsuz ve koşulsuz desteğiyle bu tür açıklamaları kolayca bertaraf edebilir. Batı, şimdilik sadece laflarla yetiniyor. İsrail'e gerçek bir yaptırım uygulanmadıkça, Avrupa ülkelerinden gelen "Filistin'i tanıma" yönündeki açıklamaların, bir anlam taşımayacağını ve soykırımı durdurmayacağını mutlaka kayda geçirmek gerekiyor.
İşte tam da bu noktada özellikle belirtelim. Başkan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki bağımsız, güçlenen, Müslüman hassasiyetler ile davranan Türkiye, inşallah Gazze ve Filistin'deki bu şeytani kuşatmayı yarmayı başaracaktır. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve diğer destekleyenler ile Cumhur İttifakı;
Gazzelilerin de en önemli umududur