Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 23 Ağustos 2019

Bursalı Thule

ÇOK arayıp soran oldu. Maillerle ulaşan da... Kaldığımız yerden devam edelim o halde... Dün NAZİLERİN THULE örgütünden söz ettim.
HİTLER'i bulup getiren ve dünyayı kontrol etme amacı taşıyan örgütten... Haliyle Rudolf von Sebottendorf'dan...
1875 tarihinde Dresden'de bir lokomotif makinistinin oğlu olarak dünyaya geldi. Yüksek öğrenimini yarım bırakmış, gemilerde çalışırken, uğradığı Kahire limanında karaya çıkmıştı.
Burada Hidiv Abbas Paşa'nın emrindeki Hüseyin Paşa'nın hizmetine girmiş, Bandırma ve BURSA'daki çiftliklerinde çalışmıştı.
Bursa'da, Hüseyin Paşa sayesinde gizli bilgilerle tanışma olanağı elde etti ve bazı tekkelere girdi. Thule'nin büyük üstadının asıl adı Adam Alfred Glauer idi ama Baron Rudolf von Sebottendorf adıyla tanınıyordu.
Hüseyin Paşa'nın önerisiyle, KAHİRE'ye gitti, HERMETİK alanda ilerledi, yükseldi!
Yine PAŞA'nın önerisiyle Bursa'da ipek ticareti yapan Yahudi Termudi ailesinin yanına girdi.
Termudi ailesi, Ortaçağ Simyası, Hermetizm, Kabalizm ve Okültizm ile çok yakından ilgileniyordu. Termudi, çok sevdiği ve oğlu gibi benimsediği genç Glauer'e bazı özel sırları öğretti. Önemli tarikatların, önemli akımların sırları artık ondaydı! Çok şeye hakimdi!
Termudi, değerli kitaplarını, Okült çalışmalara ait el yazmalarını Glauer'e miras bıraktı ve 1901'de onun Fransız Memphis Ritine göre çalışan bir Mason locasına girmesine de referans oldu.
1908'de, Meşrutiyet devrimi sonrasında İstanbul'a döndü.
İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleriyle çok yakın dostluklar kurdu.
1911'de Osmanlı vatandaşlığına geçti, kısa bir süre sonra, Almanların soylu ailelerinden Sebottendorflar tarafından evlât edinildi.
Böylece sıradan bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Glauer, Osmanlı'da ve Almanya'da soylu Baron Sebottendorf oldu!
II. Balkan Savaşı'nda gönüllü olarak Türk ordusunda yer aldı, yaralanınca Almanya'ya döndü...
Thule'un temellerinin atılmasında en öndeydi. Yanında Adolf Hitler, Rudolf Hess, Göring, Göbbels, Karl Haushofer, Alfred Rosenberg, Dietrich Eckart, Hannusen ve Himmler gibi isimler yer alıyordu. Sümerliler'in soyundan geldiklerine inanıyorlardı.
Ve tek bir Avrupa 'milleti' oluşturmaya çalışıyorlardı.
Meydana getirilecek bu millet, başkalarına egemen olmaya değil; ebedi adalet ve düzeni yeryüzünde hakim kılmaya çalışacaktı.
I. Dünya Savaşı sırasında Alman gizli servisi için, Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte İran'da görevli Herbert Rittlinger'in emrinde görev yapıyordu.
1934-1945 yılları arasında, SS gizli servisinin yıldızı oluyordu!
1945'de Almanya'nın teslim olmasını içine sindiremeyerek intihar etmişti!
Ne var ki; 1957'de Balıkesir'den Antalya'ya gelen, Cumhuriyet Oteli'nde konakladıktan sonra da Adana'ya geçen üç kişilik Alman heyetinin içinde, Sebottendorf'un yer aldığı gerçeği uzun yıllar gizli kalacaktı...
Tıpkı Edinburg Dükü Prens Phillip'in, Adolf Hitler'in bir generaliyle evli olan halası tarafından Nazi kültürüyle yetiştirilmesi gibi...
Aslında gerçekte güç DÜKTEYDİ!
Yani Phillip'te...
Kraliçe Elizabeth'te değil.
Peki Sebottendorf ve ruh verdiği THULE neydi?
Nasıl bir şeydi?
Ne yapıyordu?
Zaten konu da bu!
Yazılmayan içinde gezinti yapılmayan NOKTA en önemli alandı!
Ve anavatanı Bursa'ydı. Bir de neden büyük şirketler Bursa'ya gelir, düşünmekte fayda var.
Devam...
THULE'nin tüm sırları, eski bir kayıp uygarlığa dayanıyordu.
İnsanoğlu ile dış zekalar arasında bazı varlıklar, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadır.
Bunu biliyorlardı... THULE Pagan, Cermen, Gnostik, Kabalacı yani Yahudi mistizmi, Âri ırk ve bolca Katolik unsurları barındırıyordu. Bir kök, Tötonlar'a giderken bir başkası Mu'ya; bir başkası Hint ve Tibet Aryenleri'ne; bir başkası Tapınakçılar'a; bir başkası ise doğrudan Masonlar'a gidiyordu.
Tabi CERMENLERE de... Birçok öğe ve etken, kolayca THULE'de bir araya gelebiliyordu.
ÇÜNKÜ SIRADAN İNSANLARIN BİLMEDİĞİ BÜYÜK BİR ÖZELLİĞE SAHİPTİLER. ORTAK BÜYÜK BİR TEMEL VARDI...
ZAMAN İÇİNDE GEZME ÖZELLİĞİ...
İLERİ DE GİDİYORLARDI, GERİ DE...
Haushoffer: Thule'nin en önemli ve etkili üyelerinden biri. Bir bilimadamı, Münih Üniversitesi'nde profesör.
Hitler'le onu tanıştıran Rudolf Hess'ti.
Deitrich Eckart'tan sonra Hitler'i en çok etkileyen ikinci insandı.
1934'de genç bir general ve çok güvenilir bir kâhindi. Düşmanın saldıracağı yeri, saati ve mermilerin düşeceği yerleri söylüyordu.
Hitler'e de Paris'e ne zaman gireceğini, nerede ne kadar dirençle karşılaşabileceğini tek tek anlatıyordu.
Rooswelt'in ölüm tarihini de doğru olarak vermişti.
Bunların nasıl olduğunu sadece onlar biliyordu! Eckart başta olmak üzere Alfred Rosenberg ve Karl Haushofer Hitler'e çok zaman ayırmışlar, ilgi göstermişler ve onu eğiterek hazırlamışlardı.
Özelikle Eckart, Hitler'e mistik doğunun gizemlerini öğretmiş ve Thule'nin temel değer ve öğretisini benimsetmişti.
Bu örgüt, bu ekol, bu inanış ZAMAN İÇİNDE geziyor, maddeleri taşıyabiliyordu.
Gelecekten gelip buluşlara imza atan çoktu. Bunlar çok yaygın olarak dillendirilmese de GİZLİ ÖRGÜTLERİN SIRLARINDAN sıkça söz edilmektedir...
Başkan TRUMP Grönland'ı isterken ve "BEN SEÇİLMİŞ BİRİYİM" derken acaba ne demek istiyordu.
AVRASYA'yı neden hedef alıyordu!
Yapmadığı bir şey için ilk kez adım atıyordu.
Almanya'nın gizli örgütü THULE, nasıl ABD'nin en büyük, en vurucu üssünün ismi oluyordu!
ABD nasıl bununla gurur duyuyordu!
Soru bu!
KEMİKLER ve İSKELETLER lobisini içine alan THULE yönettiği ticaret ile Waren Delano Jr'ı içine alıyordu.
Bu isim Amerika'nın 2. Dünya Savaşı'ndaki başkanı Franklin Roosevelt'in dedesiydi.
Russell'in ortakları arasında Coolidge, Sturgis, Forbes ve Low aileleri vardı.
Sonra bu LOCA haline dönmüştü.
Lord, Whitney, Taft, Jay, Bundy, Harriman, Pinchot, Rockefeller, Goodyear, Sloane, Simpson, Phelps, Kellogs, Perkins gibi aileleri içine aldı.
Bu aileler, Amerikan istihbarat teşkilatlarıyla yakın bağları olanlardı.
Zaten ÖNEMLİ NOKTA burasıydı.
İSTİHBARAT her şeydi. Bilgi de bunlardaydı.
Şimdi bu ekol TRUMP üzerinden bir yerlere derin mesaj yolladı.
Hep birlikte bunun ne olduğunu düşünmek gerekiyor.
Yoksa sadece izleriz...