Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Muhtıra kimde

Eklenme Tarihi 9 Nisan 2012
27 Aralık 1980'de ASKER tarafından Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e ELDEN verilen MUHTIRA ortada yok! Kenan Evren ile kuvvet komutanlarının imzası bulunan MEKTUBUN nereden çıkacağı belli değil.
Genelkurmay "Biz de yok" dedi... 12 Eylül davasına bakan mahkeme ısrarını sürdürürse mektubun KÖŞK'ten mi yoksa ABD Büyükelçiliği'nden mi çıkacağını görürüz!
12 Eylül tartışılırken dönemin ABD Büyükelçisi JAMES SPAIN'in anıları basına yansıdı.
Muhtıradan 1.5 ay sonra ANKARA'ya gelen Spain yazdığı kitapta neler anlatmış neler!
İsterseniz gelin kitapta yer alan ÖNEMLİ YERLERİN ALTINI çizip kendi görüşlerimizi de NOT olarak ekleyelim..
Hadi bakalım!
-Türk askeriyle yakın çalışan Amerikan askerleri, ağızbirliği etmişçesine DARBENİN mutlaka olacağını söylüyorlardı. Biz de bekliyorduk. Ancak Haziran, Temmuz ve Ağustos'ta Türkiye'de hiçbir önemli olay olmaz. Çünkü bütün önemli insanlar yazı geçirmek için Boğaz'a ve sahillere giderler.
Ağustos başında Başbakan Demirel'e askeri müdahale bekleyip beklemediğini iki kere sorma şansım oldu. İkisinde de "Hayır beklemiyorum" dedi.
NOT: Ankara'ya yeni gelen ABD'li Büyükelçi haklıydı. Bizde bütün darbeler ya YAZ başında ya da YAZ SONUNDA olurdu. Acaba bunun sebebi Türkler'in sahile inmesinden çok rahatına düşkün AMERİKALILAR'IN tatillerinden fedakarlık yapmaması olmasın!
-11 Eylül 1980 günü, Amerikan Memur Eşleri Kulübü'nün bir yemeği vardı. Her şey normal görünüyordu.
Yemekten ofise döndüğümde, personelimden genç bir Amerikan subayının beni beklediğini gördüm.
Çok akıcı Türkçe konuşan, zeki, bilgisi ve görüşlerine çok saygı duyduğum biriydi. Washington'a telgrafla DARBEYİ bildirmek istiyordu. Gerekçe olarak ta 14 Eylül'e kadar ABD'de bazı görüşmeler yapması gereken bir Türk subay arkadaşının 10 Eylül'de Türkiye'ye dönmek için ısrarla kendisini aramasını gösteriyordu.
NOT: Çünkü o subay, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ile aynı dönemde ABD'deydi. Orada alınan kararın ne olduğunu çok iyi biliyordu.
Kalmasının bir anlamı yoktu. Paşa ile birlikte dönmek istiyordu. Ve DRAMATİK olan bunun için Amerikalılar'dan İZİN istenmesiydi!
Sanki Türk askerine Türkiye'ye girişte VİZE VARDI! Zaten ÖNEMLİ bir Türk generali sabaha karşı bir Amerikalı generali arayıp "Yönetime el koyuyoruz" diyecekti! Emir komutada bir sıkıntı yoktu anlaşılan...
Bu arada dönmeye çalışan o genç Türk subayı hangi RÜTBEYE kadar yükseldi acaba!

Yeni rejimle güvenilir bağlantılar kurma arayışına girdim.
Genelkurmay'dan Haydar Saltık'ı aradım.
Ulaşamadım. Ancak sonra Dışişleri Bakanlığı'nın en sofistike ve deneyimli diplomatı İlter Türkmen'den bir telefon aldım.
Dışişleri Bakanlığı'nı devralmasının istendiğini söyledi.
Ben de, demokrasiye dönüş konusuna yeterince vurgu yapılmadığını, söyledim. Benim önerim mi etkili oldu bilmiyorum fakat saat 13.00'te televizyona çıktığında Kenan Evren'in ağırlıkla bu konuyu vurgulamasından memnun oldum.
NOT: Haydar Saltık "12 Eylül'den" 11 gün önce Ege Ordu Komutanlığı'na atansa da DARBENİN beyniydi. Türk ordusuyla NATO-ABD arasındaki köprüydü. Bu yüzden Spain'in önce Saltık Paşa'yı araması çok doğal.
İlginç olan İlter Türkmen'in "Bana teklif geldi. Haberiniz var mı?" diye ABD Büyükelçisi'ni araması... Ama Spain'in dediği gibi Türkmen DENEYİMLİYDİ... Kimi araması gerektiğini biliyordu!

Milli Güvenlik Konseyi'nin televizyondaki görüntüsü, etkileyici bir performanstı. Kenan Evren, Nurettin Ersin, Nejat Tümer, Tahsin Şahinkaya, Sedat Celasun ve Haydar Saltık. O akşam bana karım Edith fark ettirdi: Askeri cuntanın tek bir üyesini bile tanımıyordum ve altısı birden son birkaç haftadır bizim evimizdeydi. İyi ki, bu tamamen masum yorum, Radyo Moskova'nın eline geçmedi.
NOT: 13 Eylül günü Türk gazeteleri Haydar Saltık'ın fotoğrafını Kenan Evren'le aynı büyüklükte kullanıyordu. Kuvvet komutanları ise arada kaynayıp gitmişti! Sanki her gazete aynı SAYFA SEKRETERİ tarafından çizilmişti! Belli ki Spain, TV'de çok fazla görülmemesine rağmen Saltık'ı unutmadığını göstermek istemişti!... Galiba misafirperver Büyükelçi evinde en çok Saltık'ı ağırlamıştı! Bunu RUSLAR'ın duymamasına da "ŞANS" diyordu...

12 Eylül sabahı saat 10:30'da toplandık. Washington'la bir değerlendirme yaptık. Hükümet temsilcisine "İŞBİRLİĞİMİZ zarar görmesin mesajı ilettik..." Ancak geçmiş DARBELER ve PAŞALAR hakkında bildiklerimiz kuşkuya yer olmadığını gösterdi...
NOT: Her darbede Türkiye KAN kaybederken nedense ABD hep karlı çıkıyordu. "İlişkilerin nasıl olacağına" Washington karar veriyordu. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat'ta da böyle olmuştu!
Sadece 27 Nisan'da BALTAYI TAŞA vurdular... Belki de güvendikleri komutanlar Kenan Evren ve ekibi kadar onlara BAĞLI değildi! Ya da inandıkları PAŞAYI gözlerinde çok büyüttüler!