Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 5 Şubat 2020

‘Saflık’ değil, ihanet!..

Suriye konusu açıldığında, Türkiye'nin mutlaka rejimle yani Esat'la görüşmesi gerektiğini vurgulayanlar, İdlip'teki son gelişmelerden sonra bile bu görüşlerinde ısrar edeceklerdir herhalde.

Suriye'de çatışmaların başladığı günden beri ısrarla bu görüşü dile getirenlerin fikirlerini değiştirmeleri, zor. Yaşananları insani açıdan değil, ideoloji ve aidiyet açısından değerlendiriyorlar çünkü.

Bu güruhun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduklarını bile unutarak, bölge üzerine hesabı olanların sözcüsü gibi konuşmaları da, dikkat çekici…

Başından beri olup bitenleri bir kenara bırakıp, sadece mevcut tabloya odaklansak bile, Esad'la görüşmenin herhangi bir karşılığı ve anlamı olmadığı çok açık.

Suriye'de hakim olamayan rejimin, Başta ABD olmak üzere Rusya, İran ve başka birtakım güçlerin oyun alanı halindeki ülkede ifade ettiği tek mana ise ölüm.

Terör bahanesiyle çoluk çocuk demeden kendi halkını vuran Suriye rejimi hiç yapmaması gerekeni yaptı ve askerlerimize de el uzattı.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bardağı taşıran damla sonrası yaptıkları ve bundan sonra yapacakları, ayrı bir bahis. Ancak bazı konuların altını çizmek, önemli.

Rejim ve onunla hareket edenlerin, Suriye'nin bazı bölgelerinde demografik değişiklik hedefine kilitlenmiş oldukları, açık bir gerçek.

Yüz binlerin ölümü yanında, kalan nüfusun yarısının da mülteci konumuna itildiği Suriye'de barış ve demokrasi sözlerini çok kullananların ellerindeki bölgelerde yaşayanların buraları terke zorlanmaları, bunun delili.

Başta Türkiye'dekiler olmak üzere bölge ülkelerinde mülteci olarak bulunanların geri dönmesini istemedikleri de, malum.

HERKES, HER ŞEYİN FARKINDA…

İdlip'teki gelişmeler, rejim güçlerinin Suriye'nin birliği, bütünlüğü ve istikrarı gibi bir niyetleri olmadığının en açık göstergesi. Güya burada bulunduğu söylenen terörist unsurlara karşı yapıldığı söylenen saldırılarda hastanelerin ve fırınların vurulması, kadın ve çocukların çoğunluğunu oluşturduğu sivillerin öldürülmesi, rejimin hedefleri konusunda fikir edinmek için kafi.

İdlip ve benzeri bazı yerlerde yaşananlar, buralardaki nüfusu kaçırmak istemeleri ile alakalı belli ki. 4 milyon civarında insanın sıkış tıkış yaşamaya çalıştığı bir bölgeye, güya terörle mücadele adı altında sürekli saldırılar yaparak sivilleri öldürmenin ve bölgeyi terke zorlamanın başka bir izahını bulabilmek güç.

Türkiye'nin Suriye ilgili yaptıkları ve yapmaya çalıştıklarının temel esası, ülke halkının huzur ve istikrar içinde yaşayacağı bir ortamın oluşturulması… Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve barış Kalkanı ile kontrol altına alınan bölgelerde yapılan da zaten bu.

Türkiye'yi yönetenler, bütün dertlerinin Suriye'nin toprak bütünlüğü içerisinde devamı olduğunu da, her fırsatta tekrarlayıp duruyorlar.

Rejim ve Esat'la mutlaka görüşülmesi gerektiğini sürekli tekrarlayanların, Suriye'de hedeflenen demografik oyunlar konusunda bilgisiz olduklarını düşünmek herhalde saflık olur.

Bu kişilerin Türkiye'yi yönetenlerin bu kadar saf olmadıklarını bilmeleri gerekir. Ama diyelim ki hakikaten bilmiyorlar. O zaman, en azından kendileri aracılığıyla, 'Türkiye rejim ve Esat'la görüşmeli' mesajları göndermek isteyenlere: 'Artık şu sivilleri öldürmeyi bari bırakın!' demeleri gerekmez mi…

Suriye'yi istedikleri gibi biçimlendirip, faturayı da Türkiye'ye kesmek isteyenlere hizmet eden içimizdekiler, 'saflık' ayaklarını bıraksınlar artık…

Sadece yöneticilerimiz değil, milletimiz de yapmaya çalıştıklarının 'hainlik' olduğunun farkında çünkü…