Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 2 Şubat 2020

Hizmet ehli olan ve olmayan…

Elazığ ve Malatya'da yaşanan deprem vesilesiyle, devletimizle ve yurdumuz insanıyla bir kez daha gurur duyarken, içimizdeki beyinsizler sebebiyle de üzüldük…

Deprem haberi alınır alınmaz harekete geçilmesi, devlet mekanizmasının afetlere müdahale konusunda muhteşem bir şekilde çalıştığını ortaya koydu. Aynı zamanda sivil toplum kuruluşları ve bireylerin yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları da, hakikaten sevindiriciydi.

Cumhurbaşkanımızın talimatıyla hemen bölgeye intikal eden bakanların koordinasyonunda vatandaşlara yardım ve destek ulaştırılması, valiliklere ek ödenek aktarılması, evleri yıkılan ya da ağır hasar görenlere kira yardımı, depremzedelerin sokakta kalmamaları için yurtlar, tren vagonları, kamu kurum misafirhaneleri ve otellerin tahsisi ve yıkılan köylerde hasar tespiti gibi, depremle ilgili çalışmaların ilk 24 saat içerisinde yapılması, ertesi sabah bölgeye giden Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere hizmet ehlinin görev anlayışının ne olduğunu en iyi şekilde gösteren örneklerdi…

Deprem sonrasındaki bazı gelişmeler, bir şey yapmamak ve yapılanlara da mümkün olduğunca mani olma derdinde olanları tanımak açısından da ciddi bir fırsat oldu.

Yaşananları, 'devletin vazifesi zaten bu işleri yapmaktır, dolayısıyla bunda bir fevkaladelik yoktur' şeklinde yorumlayarak itibarsızlaştırmaya çalışanların, meseleye siyasi ve ideolojik açıdan bakmaları, konunun esası.

Vazifesi gerekenleri yapmak olan devletin, mesela 99 Depremi'nde neden yapması gerekenleri yapmadığı, yapamadığı, önemli bir soru işaretiydi elbette. Ama belki daha da önemli olan, o dönemde yapması gerekenleri yapmayanların, yapılmak istenenlere de mani olmalarıydı…

O günleri yaşayanlar bilir. İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Yalova başta olmak üzere bölgede büyük bir yıkıma sebep olan deprem sonrası tam bir kaos hakimdi. Duruma müdahale ederek depremzedelere yardım etmeleri gerekenler hiçbir şey yapmıyor, dahası yapılmak istenenleri de çeşitli şekillerde engelliyorlardı…


İYİ NİYETLİ DEĞİLLER!..
Köprünün altından çok sular aktı. Eski Türkiye alışkanlıkları tarihe karışırken, devletimiz de yapması gerekeni fazlasıyla yapan bir yapıya kavuştu.

Devletin dümeninde bulundukları sırada herhangi bir şey yapmamayı temel prensip edilenler, bir yandan olup bitenleri seyrederken, bir yandan da insanımızın kafasını karıştırma hesapları yapıyorlar şimdilerde.

Tatile giderken deprem bölgesine uğrayıp poz veren belediye başkanı, onun ziyaretini 'yardımların yerine ulaşıp ulaşmadığını denetlemek' olarak anlamlandıran bir genel başkan, konunun hafif taraflarından. Ama yine de bir zihniyet analizi yapabilmek için yeterli…

Türkiye'yi hemen her sahada üç hatta dört misli geliştiren ve büyüten AK Parti iktidarlarının 17-18 senedir yaptıklarını bir türlü göremeyenlerin, Elazığ ve Malatya depremi sırasında yapılan çalışmaları da görmezden gelmeleri beklenirdi ve öyle oldu.

Ama Kütahya, Van, Bingöl ve daha birçok yerdeki depremlerden sonra bu kentler adeta yeniden inşa edilmişken güya deprem vergilerinin nereye gittiğini sorgulayanlar, tabir caizse tüy diktiler…

Depreme yönelik harcamaların, toplananın en azından on misli olduğunu bildikleri halde, daha bölgede artçı sarsıntıların sürdüğü saatlerde 'deprem vergilerinin akıbeti' merakına kapılanlarla ilgili söylenebilecek tek şey, kesinlikle iyi niyetli olmadıkları…

Hizmet ehli olan ve olmayanlar ayrışırken, insanımız da acılarını ve sevinçlerini paylaşanlar yanında, bunlara bir türlü ortak olamayanları tanıyor…